hesabın var mı? giriş yap

  • sene oldu 2012, dönene dönene oynadığım bir fallout 2 var bir de bu. soundtrack mükemmel. dvd kapağına filan çıkabilmemiz için arabayı gelin arabası gibi süsleyip, apaçi taşıtına çevirmemiz gerekiyor maalesef. öyle "ben body shop'a uğramayayım", "lan arabamın kapısında ateş topu stickerı istemiyorum ben?" demekle olmuyor. star rating mi ne bi şey var. standartlarının bir adet apaçi konseyince belirlendiğini düşünüyorum onun. arabayı ne kadar saçma sapan aksesuarla süslersen o kadar artıyo o rating. onu gören dvdcisi, dergicisi de ıslanıp, "abi bi fotoğraf?" diye peşine düşüyor. o olmazsa olmuyor. beacon hill'de köprüye çekip, bira filan içiyorum ben. 2-3 tane circuit için, honda civic'ime bok sürdürtmem. adabımla yoldan geçenlerle kapışırım, yeter. adresimiz belli. jackson heights bebesiyiz.

    yalnız oyunun en iyi arabası honda civic. sonrasında car lot'tan ne arabalar aldım, performance shop'lara ne paralar döktüm... peh, bi boka benzemedi hiçbiri.

  • jöhpöh31 tayfanın toz konduramayacağı polislerdir.

    iki tane gariban sokakta tepki gösterse üstlerine çökecek adamlar böyle mafyatik tiplere veya malum partinin adamlarına karşı hiçbir şey yapamıyor.

  • git şiir'inin bestelenerek mundar edilen şairdir. efendim candan erçetin'i severiz, sesi de güzeldir ama biz bu şiiri şarkı olarak duyunca yadırgadık, haliyle alışmadık.

    hercai arılara meyhanedir çiçekler,
    kim bilir şerefinden kaç kadeh içecekler!
    (bkz: allah beee)

  • atam ingilizleri öyle güzel silkeledi ki üzerinden neredeyse 1 asır geçtiği halde hala acısını hissediyorlar.

    edit: euronews’in fransız olduğunu biliyoruz dostlar. bunların hepsi itilaf devletleri değil miydi zamanında? ingilizleri yenince hepsini yendi atatürk işte. lütfen artık, euronews fransız, diye mesaj atmayın rica ediyorum.

  • yapılıp yapılamayacağını merak ettiğim hadise. misal atıyorum bulgaristan sınırına yollayalım insanımızı. her gün birer metre ileri gitsinler yavaştan. eğer birader hayırdır filan derlerse hemen "ne hayırdır ya biz zaten burdaydık olm" filan deriz. ölüm yok savaş yok. tsk beni general yapar mısın pls teşekkür ederim. taktikçiyiz.

  • benim de zaman zaman sorduğun soru.

    fotoğraflar daha gerçek, fotoğrafların taşıdığı anlar daha kıymetliydi. hepsi bir hikaye anlatırdı. 36 adet filme tonla para verdiğimizden bir de onları tab ettirmek için yığınla para yine verdiğimizden mütevellit her bir filmi en güzel anlarımıza saklardık. karenin içine sığan insanlar çok, gülümsemeler daha gerçekti. çektiğimiz fotoğrafın nasıl çıktığını, kimin nasıl baktığını, kimin nasıl durduğunu bilmeden makinanın tuşuna basardık. sonra teker teker tab ettirdiğinizden elimizde gerçek gülüşler, herkesin en doğal hali, bulunduğumuz mekanın en gerçek hali görünürdü.

    şimdi öyle mi? sadece suratlardan oluşan fotoğraflar, dijital diye aynı anda çekilen 50 adet fotoğraf, en güzelini çekicem diye kastığımızdan her bir suratta asılı kalmış samimiyetsiz gülüşler ve robotik insanlar. doğallığı kalmayan anlar, bulunduğumuz mekanı değil de sadece yüzümüzü gözümüzü odaklayan kareler vesaire vesaire.

    ben 90'ların kıymetini en çok fotoğraflara bakınca anlıyorum. 20 yıl önceki fotoğraflara bir de şimdiki fotoğraflara bakıyorum. o samimiyet, o belki sakil ama en doğal çıktığımız anlarda flaşa basılarak çekilen sıcak aile fotoğrafları, samim iarkadaş fotoğrafları... şimdi ise aynı karedeki insan sayısı azalmış ama rötuşlar artmış, mekanlar izole edilmiş ama doğallığı gitmiş.

  • ortada bonservis ve yabancı sınırı yokken tartışmanın anlamsız olduğu futbolcu. galatasaray seneye belki 50-60 maç yapacak. birinin son vuruşu, diğerinin top kontrolü olmayan iki tane forvetle koca sezon geçirdik. golcüye hayır diyecek noktada değiliz.

    gignac gelsin, bir tane de parasıyla alırız. her yer forvet olsun. elimizde sneijder var tek forvet umut bulut'la maça çıkıyoruz. 16 gb ram'i celeron 400 bilgisayarda harcıyoruz amk.