hesabın var mı? giriş yap

  • ev, araba, çocuk, eş, ohaaa .

    otuz yaşımı düşünüyorum da ev sahibi kirayı almaya geldiğinde ayakkabımın altındaki deliği göstermiştim. kadın üzülerek gidip 1 saat sonra 100 mark getirmişti bana, kocası vermiş "gitsin güzel bir bot alsın kendine" diye. ayakkabım bile yoktu lan.

    şimdi hepsi var, ayakkabıları da alsın diye yerden tavana kocaman ayakkabılığımız bile var. ama o 100 markı koşa koşa evinden alıp gelen ev sahibim yok artık. o kadın ayakkabımın altındaki deliği kapatmaya çalışıyordu, şimdi her yanınızdaki deliği açmaya ve bu açıkları bulmaya ve daha da ötesi bu açıkları daha üstteki başlara sergilemeye can atan iş arkadaşlarım var. ve bu açık peşindeki iş ortamının yarattığı garip aura sana iş araba ev olarak dönüyor (eş ve çocuğu sokmayalım bu dünyaya)

    bundan dolayıdır ki, ne kadar kaçabilirsen o kadar mutlusun. ama eninde sonunda insan yakalanıyor. çünkü diğeri de çıkmaz yol haline geliyor.

  • aziz nesin'e sorulan soru ve kendisinin verdiği cevap belki birşeyler anlatır;
    "alevi değilsin ki sana ne oluyor?” dedi. "insan değilsin ki sana nasıl anlatayım" dedim.
    kendisini bağlamayan ne varsa yanıp yıkılsın düşüncesinde ki insanlar umarım birgün gerçek sevgiye iyiliğe kavuşur.

  • atıp tutmanın haddi hududu yok memlekette.kanun çıkmış diyor adam yahu. ne kanunu hemşerim. avukatın üstü aranır diye bir kanun falan çıkmadı. avukatın üstü aranmaz diye bir kanun varken reis aranacak dedi olay bu. ha sen reisin her dediğini kanun biliyorsan o da senin problemin

  • --- 2.doz yan etkisi sebebi hakkında uzun entry ---

    biontech (veya moderna) aşısının hastalığı geçirmiş kişilerde, veya en az bir doz covid aşısı olmuş kişilerde yan etkisi olması ihtimali biraz daha yüksek. zira vücut covid'i iyi-kötü tanıyor, ve az da olsa aşıyla tanıtılan alakalı antijene karşı antikor ve t hücresi üretiyor. rna aşısıyla kola zerk edilen rna koldaki lenf noduna gitmekle beraber kas hücrelerine de gidiyor (oransal olarak çok daha az da olsa gidiyormuş; uğur şahin bir webinar'ında söylemişti (edit: webinar linki, 45:20'de)).

    haliyle kas hücreleri de (az da olsa, ve mrna yıkıma uğradığında bitse de) alakalı virüs proteinini üretiyor. şimdi, genel bilgi şu ki vücuttaki bütün çekirdekli hücreler ürettikleri proteinlerin parçalarını dışarı gösteren mhc-1 moleküllerini* hücre zarında barındırıyor. ve kas hücresinde de bu molekülden varsa virüs proteinini gezgin bağışıklık hücrelerine tanıtması, bağışıklık hücrelerinin de "bu hücre virüslü, yakın bunu" diye sitotoksik t hücresi çağırması, ve kas hücresini öldürmesi beklenir.

    ancak literatüre bakılırsa kas hücrelerinde bu antijen tanıtıcı mhc-1 molekülü normal koşullarda ifade edilmiyor; ama inflamatuar durumlarda beliriyor. aşının inflamatuar bir durum yaratması beklendiği için kas hücresinin bunu salgılıyor olması da beklenebilir. ve büyük ihtimalle uzun süreli ve ağır kol ağrısının sebebi yukarıda bahsettiğim bağışıklık tepkisi.

    yalnız şöyle bir şey de var ki vücutta üretilen her şey hızla yıkıma uğradığı için yukarıdaki olayların olma ihtimali o kadar da yüksek değil. 2. veya 3. doz biontech olup ciddi bir kol ağrısı veya yan etkisi olmayanlarda: 1) kas hücresine giren mrna miktarı çok düşük olabilir 2) kas hücreleri mhc-1 üretmiyor olabilir, 3) üretilen virüs proteini kas hücresinde mhc-1'e ulaşmadan yıkılıyor olabilir, 4) mhc-1'de virüs antijeni gösterilse de antijeni tanıyan bağışıklık hücreleri kas hücresinin yanından geçene kadar geri hücrenin içine girip yıkıma uğruyor olabilir, 5) bütün adımlar gerçekleşmiş olsa da önceki aşı/hastalık yeterli miktarda t hücresi üretmemiş olabilir (benim gördüğüm kadarıyla yaşlılarda görece az 2. doz yan etkisi olmasının sebebi bu 5. madde sanırım, zira yaşlandıkça vücudun t hücresi üretme kapasitesi düşüyor). şansa ve kişinin vücudunun işleyişine bağlı biraz sonuç olarak.

    ek olarak, aşının yapıldığı bölge kapalı bir sistem olmadığı için mrna (enjeksiyon intramüsküler de olsa) bir şekilde daha düşük miktarlarda vücudun başka yerlerine ulaşıyor olsa gerek (buna dair veri var mı bilmiyorum). kol ağrısı dışındaki anormal yan etkiler bu sebeple olabilir. düz ateş çıkması ise bütün 1. doz sonrası aşılarda beklendik bir şey vücut alarma geçtiği için.

    yalnız böyle doğal bir yan etki teoride (ve görüldüğü kadarıyla gerçekte de) varken 2. doz biontech'in daha düşük doz yapılmaması çok garip bence. aşının dozaj onaylanma panellerini izleyesi geliyor insanın.

    edit: bununla ilgili science dergisinin yorum kısmında güzel bir yorum (ve altında ilişkili tartışma) buldum; bu entry'nin daha detaylı ve bilgili versiyonu gibi, ingilizce anlıyorsanız daha fazla bilgi için okunabilir: https://blogs.sciencemag.org/…lipids#comment-336216

    edit 2: bu arada rna aşısının bu yan etkisi aynı zamanda kendisinin daha güçlü bir bağışıklık yaratıyor olmasının sebebi de olabilir belki. zira sinovac gibi inaktif aşıların içeriği yalnızca fagositoz yapıp antijen sunan bağışıklık hücreleri tarafından alınırken bu rna aşısının her tür hücre tarafından alınabilir olması, toplamda daha yüksek sayıda hücrenin lenfositlere antijen tanıtmasına sebep oluyor. bu da büyük ihtimalle sitotoksik t hücrelerinin daha kolay aktive olması, daha kalıcı olması ve daha çok çoğalması demek.

  • senelerce bu mesleğe gönül vermiş.. bulaşıkçılıktan tutun, aşçıbaşı yardımcılığı, garson, komi ve barmen olarak yıllarca bu işten ekmek yemiş zamanında kendi mekanını açmış bir insan evladı olarak anlatayım.
    dünya üzerinde ekvator çizgisi gibi bir üzüm şeridi vardır. bu şerit üzerinde olan ülkeler türkiye, fransa, italya, amerka, şili vs. dünyanın en güzel üzümlerini elde eder. bu ülkeler şarap konusunda dünya da öncüdür çünkü topraklarında çeşit çeşit yetişen üzümler , meyveler var. bu ülkelerin hemen hemen hepsi dünya sofralarına sofralık ya da şato dediğimiz şaraplar üretir ve bir sektördür. ülkemiz de şarap sektörü yoktur. bu kadar bereketli topraklarda üretilen üzümler sofralarda tüketilir ya da işte bildiğimiz bir kaç şarap markası ve dünya sofralarında bizim şaraplarımızın adı bile bilinmez. mevzu şarap değil. üzüm yetişen topraklar bereketlidir. et, meyve, sebze, tahıl boldur. ucuzdur.
    üzüm kuşağındaki ülkelerin toprakları çok bereketlidir. her türlü meyve, sebze kolayca yetişir. güneş var, su var!
    hayvancılık da bu kuşak üzerinde ki ülkelerde önemli bir geçim kaynağıdır. sonsuz üzüm bağları gibi meralar, çayırlar.
    ülkemiz de artık kurban bayramı olmasa kıymayı, kuşbaşıyı uzaylı sanacak o kadar çok insan var ki? geçtim antirikot, pirzola, şaşlık. mesela ben pirzolayı en son "canım kardeşim filminde görmüştüm..!" et kültürü mangalda tavuk kanadı ile sınırlı.
    sucuk bizim milli yiyeceğimiz artık hayal! bim, şok markette tavuk kanadı ve toz haline getirilmiş sucuk benzeri şeyler yiyoruz.
    bu göz daha bir kaç ay öncesine kadar sivri biberi 17 tl. domatesi 8 tl den gördü.
    karnımızı doyuramıyoruz!
    lan onu bunu bırak bir çiğ köfte keyfimiz vardı.. artık salçalı, acı bulgura nar şerbeti döküp dürüm yapıp yiyoruz.
    eskiden memur kesim elinde bir file ile evine dönerken tam mevsiminde kiraz halen 12 tl.
    bu kadar bereketli,sulak, çayırları meraları bir ülkede sen ceviz ağaçlarını keser mobilya yaparsan.. bir gece de binlerce zeytin ağacını sökersen..
    troll ile , dinamit ile balık avlarsan. bırak restoranları tencereni kaynatamazsın. kuru fasulyenin kilosu kaç para?
    devlet sen işletmene alkolü alırken de vergi kesiyor sen satarken de. kiralar euro ya da dolar üzerinden.
    ssk ve bağ-kur primleri zaten anlatmaya gerek yok. işkal-iye vergisi, temizlik vergisi, çöp vergisi. vergisi..vergisi..vergisi.
    devlet nankör ayrıca. bu kadar vergi aldığı alkolü, mekanları, eğlence sektörünü bir de baltalamak için elinden geleni yapıyor. beyoğlu'ndan masaların kaldırılması gibi. gidip bakın beyoğlu ne halde? en son bir cumartesi gecesi , mis gibi bir hava tarihi cumhuriyet meyhanesinde altı masa vardır.
    bir zamanlar bu ülke kendisini doyuran,ilen yedi ülkeden birisiydi. şimdi saman, muz, buğday, pirinç ithal ediyor. alanya da artık muz, portakal, limon bahçesi bulamazsın. güneydoğu da hayvancılık bitti. ege de zeytin ağaçları kesildi. karadeniz de yaylalar yağmalanıyor. çay üzerinde oynana oyunlar, fındık üzerinde ki kumpaslar.
    sen halen dürüm desin.. restorandasın.
    bu ülkenin artık öyle dışarıda yemek yemek, bir resteurant'ta oturup kutlama yapmak vs. gibi bir kültürü yok.
    tv kültürü, acun kültürü, adına çiğ köfte dedikleri salçalı bulgur dürüm kültürü var.
    haa...! bir de miting kültürü var. sucuk-ekmek, döner, ayran beleş! iki bayrak salla hesabı öde.
    çifçinin ağaçlarını kesiyorlar, köylünün deresini kurutuyorlar, halkın ormanlarını gasp ediyorlar. mazot, gübre,yem, tohum, dere, mera tarım ve ormancılığa dair ne varsa mahvediyorlar.!
    çocukları babalarından, dedelerinden kalan toprakları ekip biçmesin. madenlerinde, inşaatlarında, kendi yarattıkları düşmanları ile kendi çocuklarının hiçbir zaman gitmedikleri savaşlar da ölsün diye!
    daha iyi günlerimiz bunlar!

  • chp bereketi ile geldi maşallah, eskiden baraj kururdu şimdi temmuz'da yağmur yağıyor, aynı bereket ülkenin başına gelsin.

    çok iyi oluyormuş böyle yazmak ya :d

  • ya cok seversiniz ya da nefret edersiniz. temposu oldukca ağır, yonetmenimiz daha cok karakterler üzerine yoğunlasmis olmakla birlikte bazi "nooluu baa" diyebileceginiz sahneler de mevcut. pop corn sinamasi değil o yuzden "baba, blade gibin ossun, bastan sona kan fiskirsin, fast and furious gibi nitrolar acilsin etraf senlensin" derseniz hic zamaninizi harcamayin. muzikleri olsun, plan ve kamera acilari olsun bana oldukca michael mann'in tarzini hatirlatti, muzikler ise sahane, cok guzel secilmiş, zaten film aldigi odulu de fazlasiyla hak ediyor. sadece filmin kapanisi bile ryan gosling'in oyunculugunun nasil oldugunu ispatliyor.

  • eylül-ekim gibi televizyonun bozulması. meğer okul açılınca çaktırmadan anten kablosunu çekermiş babam. biz izlersek ders çalışmayız diye. saf gibi inanırdık. biz yokken takıp izlermiş kafasına göre. yıllar sonra itiraf etti. ilk başta kızmıştım ama düşündüm de aslında büyük fedakarlıkmış. işçi adamın eve gelince tek lüksü televizyon izlemek o vakitler, bundan fedakarlık etmiş. alkışlar babam gelsin o vakit..

  • istanbul 'da sivil zabıtalarla yapılan denetimlerde, taksimetre açmayan ve kısa mesafeye yolcu almayan taksicilere ceza yağdı.

    pandemi dönemiyle birlikte taksicilere yönelik şikâyetler artınca sivil zabıtalar denetim yaptı. zabıtalar denetim için turist gibi taksilere binip istanbul'u dolaştı.

    ekipler uygulamada, taksimetre açmadan yüksek fiyat isteyen taksicilerden, “değişim saati” diyerek bahane üretenlerle de karşılaştı. elinde valizi ile yabancı dilde yakın mesafedeki bir adrese gitmek istediğini söyleyen ibb zabıta daire başkanlığı’nın personeli h. t.'den 15 tl'lik yola taksimetre açılmadan 40 tl ücret istendi. turist rehberleri ise turistleri taksimetre açtırmaları konusunda uyarılarda bulunduklarını belirtti.

    taksicilerin o anki yüz ifadeleri de görmeye değermiş.

    haberin tamamı