hesabın var mı? giriş yap

  • basit hesapla karşıyakalı oluyor bu kişi ;

    kars : 36
    izmir : 35

    (36+35) / 2 = 35.5

    ve karşıyakamızın 103. yılı *

  • "balkonunuza fazla çıkmayın, karımız, kızımız, asılı çamaşırlarımız var" demek. yaşanmıştır.

    bir de tabii ki eminönü'deki baklava izdihamı var.

    gelen mesajlar üzerine edit: lokasyon tuzla.

  • bu adam için volkan ve emreyle bir olabilir mi? denmiş.

    olamaz bir fenerbahçeli olarak söylüyorum, net olarak olamaz.

    her ne kadar melo'nun da, oyunu germekte, taraftarı germekte volkan ve emre'den bir farkı yoksa.
    her ne kadar çirkeflikte volkan ve emre kadar sınır tanımasa da.

    bu adam volkan ve emreyle bir olamaz.

    çünkü adam volkan ve emre gibi değil.
    adam kurnaz.
    nerede çirkefleşeceğini, nerede çirkefleşmeyeceğini çok iyi biliyor.
    maçın neresinde sertlik yapacağını, ne zaman rakibin üstüne yürüneceğini biliyor.

    misal, melo'ya pis bi hareket mi yaptın.
    o an sadece tepki verir, bağırır üzerine yürümez.
    hakeme mağduru oynar.
    aradan 10 dakika geçer, o hareketi yapana pis bir şekilde dalar, adam bağırdığı zaman üzerine yürür.
    karşısındaki herif ise hem can acısı, hem de üzerine yürünmenin gerginliği ile tepki verir.
    caarrtt adama kartı göstertir.
    adam işini çok temiz halleden, soğuk kanlı katil gibi. dexter gibi herif. adam kafasını kullanıyor.
    üstüne bir de kahraman ilan edilir. dil çıkarır falan taşağını geçer.

    ama volkan ve emre öyle mi?
    onlara dokunduğunuz anda gelir üzerinize yürür, artistlik yapar sarıyı görür.
    10 dakika sonra gider aynı hareketi yapar 2. sarıyı görür ve atılır.

    işte bu yüzden melo, volkan ve emreyle bir tu-tu-la-maz arkadaşım.

    haa gönül ister ki bu adamların hiç biri türk futbolu içerisinde yer almasın, bu olaylar hiç yaşanmasın o ayrı.

  • mutsuz bir evlilik bir insanın başına gelebilecek en kötü şeylerden biri.
    işin mi kötü, değiştirirsin. arkadaşların mı nankör, hayatından defedersin. ailende mi pislikler var, görüşme; neticede sen seçmedin onları, doğumunla gelen bir eklenti paketiydi hepsi.

    oysa evlilik öyle değil.. sırtına zibilyon tane umudu, hayali, planı yüklenip evleniyorsun biriyle. sen seviyorsun. sen seçiyorsun. sen yürüsün istiyorsun. aşkınız kabından taşıyor, çocuğun oluyor. ama olmadı mı olmuyor, yürümüyor.. isteyerek seçtiğin ve bir nikah memurunun önünde "evet" diyerek başladığın hayatı, bir başka salonda, bir hakimin karşısında "evet, boşanmak istiyorum" diyerek bitiriyorsun.

    bugün anneler günü.
    kızım babasında.
    sabahın beş buçuğunda, gözleri çakmak çakmak geldi yanıma.
    "gitmek istemiyorum, anneler günü bugün, seninle olmak istiyorum" dedi.
    baba günü bugün dedim.. gitmezsen üzülür dedim.. yarın acısını çıkartırız biz dedim..

    "kahretsin ki beceremedik geçinmeyi..
    yanlış insanlar seçmişiz evlenmek için..
    mutsuz olduk, mutsuz ettik..
    affet kızım, üzüntümüzü senin üstüne de bulaştırdık.." diyemedim.

    baba günü bugün dedim.

  • link; >>>>

    bu insanları bu raddeye getirecek kadar yormanın manası nedir ya? sonrası beyin göçü… tabii ki göçecek abicim. avrupaya gider günde 20-30 neyse hasta bakar, akşam kendine, ailesi, ayırabileceği vakti kalır.

    burda hekimlerimizin haklı olduğunu düşünen bir birey olarak; her defasında “yol yaptık, hastane yaptık” diye pr yapan iktidar ve yardakçılarının harladığı cehalet ateşi yüzünden tüm parlak beyinlerimizi bir bir kaybediyoruz. az imkanı olan kaçıp gidiyor.

    ortadoğunun pisliğinden uzaklaşacağımıza git gide b*kunun dibine doğru batıyoruz. farkında değiller gırtlağımıza dayandıklarında çok geç olacak.

    “ kaçıp gitmek çözüm mü ?” diye soruyorum kendi kendime. bir insanın 50 yıl her şeyden tat alarak yaşadığını düşündüğüm zaman “evet, çözüm” diyorum. ama memleketimi düşündüğüm zaman “kendinden taviz vermeyen insanlar için, kendinden taviz vermek ve verdiğin tavizlerin suistimal edildiğini görmeye ne kadar dayanabilir bir insan?” diye düşündüğümde son noktaysa floodu yazan hekim arkadaşın geldiği noktadır herhalde.

    bu doğrultuda şu an için elimden gelen; insana, doğaya saygılı bir birey olmak ve çevremdeki insanları bu şekilde etkilemek…. toplumumuz adına hekimlerimizden özür diliyor, insanüstü çabalarınız içinse teşekkür ediyorum…

    alt edit: keşke her memur hekimlerimiz kadar liyakat sahibi olsaydı. belki o zaman daha yaşanır bir ülke olurduk.

    edit1: abi ne iğrenç insanlar yaşıyor bu ülkede yahu. alt entrylerde mühendis, doktoru kıskanıyor resmen. bazı kişilerde sağlık çalışanına şiddeti mesleğin zorluğu olarak görüyorlar inanamıyorum.

    edit1: (#134749714) kesinlikle bu vari bir önem alınıp hekimlerimiz yetkilendirilmeli.

  • "sigara kullanmadığım için tam 3 saat 47 dk otobüs bekledim amk. allahtan durağa biri geldi sigarasını yaktı da yarısında otobüs geldi."

  • karadeliğin sonsuza yakın çekim gücünden dolayı atomlar öyle bir sıkışır ki, atomları oluşturan parçacıkların arasındaki boşluklar kaybolur. normalde atom çekirdekleri arasında devasa boşluklar vardır. bu boşluklarda elektronlar dolaşır. bir atomu 100.000 kişilik bir stadyum gibi düşünürsek, o atomun çekirdeği santra noktasında duran futbol topu kadardır. yani maddenin %99'dan fazlası boşluktur. örneğin bir binanın içerisinde cep telefonu ile konuşabilmeniz bu sayede mümkündür. çünkü cep telefonu sinyalleri, duvarı oluşturan atomların arasındaki boşluklardan kolayca geçer.

    işte karadeliğe düşen maddelerdeki atomların sıkışması nedeniyle bu boşluklar yok olur, atom çekirdekleri balık istifi gibi sıkışır. nasıl ki büyük bir çadırı kapatıp katladığınızda o devasa çadır küçücük bir çantanın içine sığabiliyorsa, maddeler de bu şekilde küçülür ancak kütlesi değişmez. ancak sıkışmadan dolayı atomların yapısı değiştiğinden, maddenin fiziksel özellikleri de komple değişir. henüz böyle bir maddeyi inceleme fırsatımız olmadığı için bu maddenin ne gibi fiziksel özellikler gösterebileceğini bilmiyoruz.

    karadeliklere gelince, bu yapının ne gibi fiziksel özelliklere sahip olduğunu bilmiyoruz. tek bildiğimiz devasa çekim gücüne sahip olduğu ve ışık dahil hiçbir şeyin bu çekim gücünden kaçamadığıdır. ancak bu çekim gücünden bir tek şey kaçabilir: radyasyon. işte bu yüzden karadelikler etrafına devasa miktarda radyasyon saçar. çünkü içinde sıkışan maddelerin yapısının değişmesi, ayrıca devasa hızla dönen karadeliğin yarattığı devasa manyetik alan, büyük miktarda radyasyon oluşturur. eğer bir karadeliğe yaklaşırsanız, çekim gücünden önce aşırı yüksek doz radyasyon sizi öldürecektir. galaksi resimlerinde galaksilerin çekirdeğinin parlak görünmesini sebebi de budur çünkü bu galaksiler x-ray teleskoplarla görüntülenir, şunun gibi galaksinin merkezine doğru artan parlaklık ışık değil, radyasyondur. dünyamızda hayatın var oluşu da, dünyamızın samanyolu galaksisinin merkezinden uzak yerde bulunmasına borçludur. merkeze yakın bir yerde olsaydık ölümcül dozda radyasyon yüzünden dünyada yaşam oluşamazdı.

    şimdi gelgelelim karadeliğin içine düşen maddenin nereye gittiğine. bu maddeler hiçbir yere gitmez. eğer karadeliğe düşen maddeler bir yere gidiyor olsaydı, o zaman karadelik diye bir şey olmazdı. çünkü biliyorsunuz karadelikler içine madde çektikçe büyür. çektiği maddeyi bir yerlere fırlatsaydı büyüyemezdi zaten. karadelikten fışkıran şey radyasyondur, madde değil.

    ayrıca karadeliğin sonsuza yakın çekim gücünden dolayı içinde zaman durmuştur. zaman durduğu için içerisinde hareketlilik yoktur, yani en azından teorik açıdan olmaması gerekir. ayrıca karadeliklerin içi son derece aydınlıktır zira kütle çekiminden kurtulamayan ışık da burada hapsolmuştur. eğer bir karadeliğin içini gözlemleme şansımız olsaydı, içerisinin gözümüzü kör edecek derecede aydınlık olduğunu da görürdük. bakmayın siz dışarıdan karanlık göründüğüne.

    son olarak, karadeliğin içerisinde oluşan olayları gözlemleme şansımız olmadığı için bu anlattıklarım yalnızca teorik bir tahminden öte değildir. gerçekte orada neler olduğunu hiç kimse bilmemektedir. yine de bilinen bir şey vardır ki karadeliğe düşen madde bir yere gitmez. belki boyut değiştirir, belki başka şeyler olur ancak fiziksel olarak (bilinen fizik kurallarına göre) o madde hep oradadır.