hesabın var mı? giriş yap

  • ilk olarak köy koop bir kooperatif birliğidir. neptün soyer in kendisine ait bir şirket veya tek bir kooperatif değildir. bir çok kooperatif in bir araya gelmesi ile kurulmuştur. neptün soyer de bu kooperatifin başkanıdır.

    izmir büyükşehir belediyesi bu kooperatif ten yıllardır mal alıyor. daha eskiyi aratırsanız onuda görürsünüz.

    peki burada bir yolsuzluk varmı? neyi iddia ediyorsunuz?42 milyon tl lik ihale bir kere de verilmemiş. 2019 ila 2022 yıllarına yayılmış.

    ihale bedelleri ve alınan mallar da gizlenmemiş.

    ney peki şimdi bu ? yani karısı indiragandi mi yapmış? para mı kaldırmışlar ? bir işi yapıyorsanız tam yapın . adam gibi araştırın öyle başlık açın.

    hadi karısının özel şirketi olsa ihale şartlarını karşılasa bile etik değil dersin amk da bu kooperatif lan . neyle suclayacaksiniz insanları ?

    tanım: kooperatif nedir bilmeyen aktrollerin açtığı başlık.

    edit: aktroller bu aralar fena delirtiyorum. mesaj kutumu gene doldurmuşlar.

    edit 2 : özelikle ben akp li değilim diyenler!! lan okadar mesaj atıyorsunuz ihale 2019 dan beri veriliyor 3 yıldır aklınız neredeydi??????

  • - daha kimin yaptığı belli bile olmadan "kesin müslümanlar yeaa, biriş dini islim" cılar. check.

    - daha geçen gün oradaydım cılar, check.

    - siz ortadoğuda yaparken iyiydiciler, check.

    - siyasi iklimden kıyas yapan şuku dilencileri, check.

    - mal mal espri kasan ergenler, check.

    - check listesi yapan dallamalar (bu ben oluyorum), check.

    hmmm. sözlük sağlam, çalışır durumda. sıkıntı yok dürüm reyiz. las vegastan uzak dur bugünlerde yeter.

  • o unutulmaz günde, o "anlatılmaz, anlattıkça yaşanır; hatırlandıkça coşulur" maçta ben oradaydım. hiç unutmuyorum, - galiba - 12.55 gibi garip bir başlangıç saati vardı maçın, ali sami yen stadı kapalı tribünü alt bölümün en ortasındaki yerime ulaştığımda seremoni başlamak üzereydi, üzerinde biletimdeki numara yazılı koltuk dışında başka yer olmaması olağanüstü iyi bir şeylerin yaşanacağının müjdecisi gibiydi âdeta. uğur tütüneker kaleciyi çalımlayıp eski açık tarafındaki kaleye (ki tam 4 yıl sonra eintracht frankfurt'a karşı gene aynı kalenin filelerini havalandırmıştı.) ilk golü gönderdi, devre arası herkes heyecanlı, sevinçli ve umutlu görünüyordu, çoğunluğun beklentisi "3 - 0 ve uzatmada işi bitirme"ydi, mustafa denizli numaralı tribünün altındaki tribününde hapsedilmişti isviçre`nin uefa'sı tarafından, oysa ilk maçta saha ortasına kadar girip hakeme itiraz eden neuchatel antrenörü gilbert giresse devre arasında gene sahanın ortasındaydı.
    ikinci yarı galatasaray onbiri, tribündeki onbinleri, tanju çolak ile uğur tütüneker'in ard arda gelen ve birbirinden organize golleriyle coşmuş, mağrur ve arkaları sağlam isviçrelileri sürklase etmiş, en önemlisi de "biz yapamayız, ilk maç 3 gol yedik, biz kim 4 - 5 atmak kim, tarihimizde yok öyle bir mucize, buna inananlar deli" şeklinde öznel yorum (!) ve görüşleri tarihe gömmüştü. beyaz formalı metin yıldız, cevat prekazi, cüneyt tanman, ismail demiriz, savaş koç, arif kocabıyık ve bu muhteşem zaferin ardından demir parmaklık cezasından kurtulan mustafa denizli dakikalarca tribünler önünde zafer turu attılar.

    daha sonra ilginç şeyler oldu, uefa maçın tekrarına karar verdi, ulusça büyük tepki gösterdik, isviçre ile her türlü ilişkinin kesilmesi bile tbmm'de gündeme geldi, ne idüğü belirsiz ucuz kahraman müsveddeleri (ki onların çocuklarını bugün de mağdur olmadıkları halde federasyon, tahkim kurulu vd. hakkında atıp tutarken görüyoruz, orman kanunu cumhuriyeti(!)nin odun üyeleri) haksızlığı düzeltip adaleti sağladıklarını ilan ettiler, işin kötüsü birçok koyun sürüsü üyesi bu teneke yalancılara inandılar. oysa galatasaray'ın başında bugünkü gibi basiretsiz bir yönetim yoktu o gün, futbol davalarının o dönem (ve uzun yıllar boyunca) avrupa'daki en büyük uzmanı, bayern münich kulübünün avukatı bir alman ile anlaşarak maç sonucunun (5 - 0'lık skor 5 jüri üyesinin birden onayıyla kesinleşti, adalette de 5 - 0'lık bir galibiyet almış olduk) tescilini sağladılar.

    türk futbol tarihinde bir dönüm noktasıydı, aşağılık kompleksimizi o gün mağlup edip çimlere gömdü sarı kırmızılı aslanlar, tıpkı 1993 manchester united maçları ve 2000 uefa kupası finalinde mağlup ettiği gibi. keşke bugün "isviçre bizden iyi, barajı geçemeyiz" diye ahkâm kesen futbol uzman(!)ları da o gün isyankâr mucizeye tanıklık etmiş olsalardı...

  • sınava girenin kazandığı denilen bölüme, 15bin doktorun aylarca çalışarak girdiği bir sınavda taş çatlasa 1500. girebiliyor.

    tus öyle devlet kadrolarına, kpsslere benzemiyor canlar, tüm uzmanlık dalları toplamında 400-500 kadro olursa öpüp başımıza koyuyor ve türkiyenin en inek popülasyonuyla birlikte sınava giriyoruz.

    tus'a yönelik özel olarak en az 1 ay sıkı çalışmadan, okul birincisi olsa barajı geçemez hiçbir tıbbiyeli. çünkü hekimlik sorulmuyor, ayrıntı bilgi soruluyor. istediğin bölümü kazanabilmen için de hayatının en az 6-7 ayını tamamen vermen ve 10-15 bin tl arası da dersaneye bayılman gerekiyor.

    tus puanına göre iyi doktor kötü doktor ayrımı yapmamamız gerektiğini öğrendiysek; konu doktorluk değil bilim adamlığı ile ilgili hale geliyor. okumayı en çok sevenler ve başarabilenler, ilgileri olan ve çok başarılı olabilecekleri alanı değil, rahat ve parası iyi branşı seçmek zorunda kalıyor. çünkü saçma politikalar neticesinde temel bilimler para kazanmıyor, cerrahi bilimler davalarla ve hayati tehlikelerle boğuşuyor, dahili branşlar ise hasta ve iş yoğunluğundan başını kaldıramıyor.

    doktor bulamayacaksınız derken ne dediğimizi sanıyordunuz kuzum? kritik alanlarda, kritik anlarda doktor bulamayacaksınız. çünkü kimse elini taşın altına koymacak kendinden vazgeçip.

    dövdüğünüz doktorlar, öldürdüğünüz sağlık çalışanları, saygınlığını yok ettiğiniz bu meslek, gözünüzü boyadıkları bu sağlık sistemi en çok halka zarar verecek, en başından bağırdığımız gibi.

    fakat siz hiç dinlemediniz.
    kendi düşen ağlamaz umarım.

  • söz konusu işleri şöyle hak etmiş olabilir. kpss’de türkiye 50ncisi olmuş adam, 1000 kişinin başvurduğu pozisyonda ilk 600’a giremiyor. hani bir kurum olsa anlayacağım, o kadar yere başvurmuş. alevi olduğunu 1-2 yerde ima ediyor zaten. (düzeltme; alevi degilmis)
    türkiye’de devlette iş bulmak istiyorsanız akpli olacaksınız bu kadar basit. hala böyle bir olay yokmuş gibi davranan insanlar ya aktrolldür ya da kafasını toprağa sokmuş devekuşudur.

    bence kanada’ya gitmekle iyi yapmış. hayatında başarılar.

  • çalıştığım şirkette mesai bittikten sonra
    özellikle kadınlardan oluşan 20-25 kişilik bir part-time temizlik ekibi vardı.
    personel gittikten sonra akşam 19.00 gibi gelir 21.30'a kadar temizlik yaparlardı.

    bir iki gün yoğunluk dolayısıyla geç çıkmak zorunda kaldım.
    ben bilgisayarda mail yazarken ellerinde bezlerle yanımdan geçip gittiklerini gördüm.
    işe gömülmüştüm önemli bir iş vardı yetişmesi gereken.
    büfeye gidip bir kahve alayım dedim.
    o esnada o muhteşem kahkahayı duydum.
    içten gülen, kahkaha atan insanları hep sevmişimdir.
    bir anda mutluluk aşılarlar insana.
    sahibini tanısanız da tanımasanız da...

    baktım temizlikçi kadınlardan biri.
    beni görünce sıvıştı.
    çekindi herhalde.
    ülkemizde, kahkaha atan kadın imajı sonuçta pek iyi gözle bakılan bir şey değil.

    ertesi akşam bu durumun bir benzeri yaşandı.
    yine aynı kahkahayı duydum ve yine gülümsedim.
    başka bir departmandan benim gibi mesaiye kalmış bir arkadaşım vardı.
    adı esin.
    o onlarla haşır neşir oluyordu.
    kız muhabbeti yapıyorlardı.

    kahkahanın sahibini sordum ona.
    esin anlattı;
    kadın mide kanseriymiş.
    kocası bir inşaatta çalışırken düşmüş felç olmuş.
    evde yatalak durumdaymış.
    o sene üniversiteye hazırlanan bir kızı varmış.
    kadın gündüz evlere temizliğe gidiyor akşam da bizim şirkette çalışıyormuş.

    bu kadar zor durumda olan, zor günler geçiren bir kadının bu şekilde kahkaha atması
    bana çok ilginç geldi.
    aradan günler geçti.
    esin bir gün beni ve birkaç arkadaşımızı toplantıya çağırdı.
    mevzu bizim kahkaha atan temizlikçi kadınımızdı.

    kadının kızı dershaneye gidiyormuş.
    dershane parasını da kadının evine temizliğe gittiği bir avukat kadın ödüyormuş.
    ilk 2 taksiti vermiş ama sonra avukata icra gelmiş ve ortadan kaybolmuş.
    dershane de, parayı ödemezsen gelemezsin diye kıza söylemiş.

    2000 tl civarı bir şey.
    esin ve ben şirkette çalışan herkese mail atıp durumu anlattık.
    1 hafta içinde 3500 tl gibi bir para toplandı.
    dershane parası ödendi üzeri de kadına verildi.

    aradan 2-3 ay geçti.
    kahkaha atan kadına bir yerden az buçuk maaş bağlanmış ama
    sigortalı bir yerde çalışırsa alamayacak.
    şirkete demiş ki ''ben yine çalışayım ama sigortasız olur mu?''
    haliyle şirkette hayır demiş olamaz.
    sigortasız çalıştıramayız.

    o günden sonra kahkaha atan kadınla yollarımız ayrıldı.
    aradan bir süre geçti.
    şirketin balkonunda sigara molasındayım.
    telefonum çaldı.
    açtım.
    - quente bey
    - buyrun benim
    - ben gülcan
    - gülcan?
    - kahkaha atan kadın ( ama bu sefer atmadı )
    çok şaşırmıştım.
    - buyrun gülcan hanım
    kahkaha atan kadın ağlamaya başladı.
    bir süre dinledim, anlaşılmıyor.
    arada sesi gidip geliyor ağlamaktan, hıçkıra hıçkıra ağlıyor.
    - hayrola dedim dur bir nefes al.
    - quente bey, benim kızım hacettepe üniversitesini kazandı, allah sizden, esin hanımdan
    diğer arkadaşlarınızdan razı olsun ...

    boğazım düğümlendi.
    ellerim titremeye başladı.
    hayatımda hiç görmediğim bir kız üniversite kazandı diye bunlar olur mu?
    ağlamıyorum, gözüme bir şey kaçtı...

  • birkaç çalışma egzersizin salgılanan tükürükteki protein miktarını, özellikle de muc5b adı verilen bir tür mukus miktarını artırdığını göstermiştir. bu mukus tükürüğü kalınlaştırır ve yutmayı zorlaştırır. egzersiz yaparken neden daha fazla muc5b ürettiğimiz bilinmemektedir ancak bunun nedeninin egzersiz sırasında ağzımızdan daha fazla nefes almamız olduğu düşünülür. bu sayede ağzımızın kuruması önlenir.

    basketbol ve tenis gibi bazı sporlarlarda oyuncular tükürdükleri için cezalandırır ancak futbol ve ragbide tükürmeye ceza verilmez. bu nedenle de oyuncular doya doya balgam çıkarırlar...

    bbc science focus