hesabın var mı? giriş yap

  • markette veya barda satılması ile arasında fark yoktur. laik bir ülkede normal durumdur. istemeyen almasın, içmesin. isteyen kararında içsin ve alkollü araç kullanmasın. kimse de kimseye karışmasın.

    drink responsibly

    not: alkol kullanmıyorum. kullanana da laf etmiyorum. alkol almayan herkese bu bakış açısını tavsiye ederim.

  • başlık: çocukken magnum alacak parası olmayanlar buraya

    1. gelsinler de kendi kafamdaki adamlarla bi muhabbet çevireyim.

    beyler, bayanlar, taşaksızlar, taşaklılar, taşağını yediklerim, ben küçükken alınabilecek en değerli şey magnum idi. hiç unutmam bi kere annem bana magnum almıştı ki bu magnum sözünü bana 1 hafta önceden vermişti. neyse o magnumu ben yarısına kadar yiyebilmiştim. malum max adlı fakir dondurmasına alışmış bünyeye ağır gelmişti magnum. hepsini yiyememiştim o magnumun.

    ey o. çocukları, çok tramvalar yaşadık biz. cebimizdeki misketlerimiz dışında hiçbir varlığımız yoktu şu dünyada. şimdi de pek bi bokum yok ama en azından magnum alacak param var. şimdi magnumu yiyebiliyorum ağır gelmiyor ama inanır mısın tat vermiyor lan.

  • ölen birini anmak ve onu seven diğer insanlarla birlikte üzüntünü paylaşmak için herhangi bir türden tanrıya inanmak gerektiğini varsayan saçma bir soru.

    meh.

  • gulmenin bulasici oldugunu gostermis cocuklardir. aksam aksam guldurdu sevimli sey, nasil da kikir kikir guluyor.

  • ata binip yukarlara çıkma, uyduları ikiye bölme gibi şeylere muhtemelen kimse inanmayacaktı.

    vaazlar kayıt altında olacağından bazı sonradan gelen hikayeler olmayacaktı. elimizde pür-i pak bozulmamış bir kitap olacaktı.

    konuyu üstü kapalı bu kadar anlatabildim. akit kızıyor.

  • şöyle bir edebi eser. bütün nesillere yayılsın asla kaybolmasın isterim.

    esnaf lokantasına giden harbi adamsın
    köfteyi pul bibere en çok banansın
    plazada real genius, sokakta yamansın
    zekanla bizi yak #beyazyakalı

    bodrum apaçi doldu, olimpos bitti
    senden duyan yüzbinler hep kaş'a gitti
    bozcaada on yıl önce pek yiğitti
    tatil trendlerini yaz #beyazyakalı

    eyçar, faynens, edmin köpeğin olsun
    yıl sonu cebin bonusla dolsun
    internal meetinglerde sen bir idolsün
    bunu dayına anlat #beyazyakalı

    sünnet çocuğu gibi kol düğmelerin
    işi gücü bırakıp kaş'a gitmelerin
    staj için gelen yeni yetmelerin
    beynini business planla ye #beyazyakali

    kahve bağımlılığıyla övüneceksin
    kimsenin bilmediği balığı sen bileceksin
    ölürsen alaçatı'ya gömüleceksin
    toplantı schedule et #beyazyakali

    bebek, arnavutköy, mangerie, lucca
    erkek acetobalsamico'cu kızlarsa
    pucca cabarnet savignon'a yeter mi cukka
    hesabını bilmedin #beyazyakalı

    limonata 13 lira, adres house kafe
    şarap dev kadehte, önce kokla sonra şerefe
    kız olursa ada, erkekse efe
    fena klişesin #beyazyakalı

    aaa o mekanın fajitası çok güzel
    baban o paraya depo fuller (dizel)
    herkes sana vurgun, herkes seni süzer
    hortumla dövülesi #beyazyakalı

    arkadaş arasında mekan översin
    sonra mekana gider garson döversin
    dev salatayı nar ekşili seversin
    ciddi bir problemsin #beyazyakalı

    hendıl edersin ingilizcen çoktur
    skecyul işinde üstüne yoktur
    maaşın yarısını fitness'e kaptır
    ömrünü forvırdla #beyazyakal ı

    gym'ler, spa'lar salaklığına minettar
    stajyere gider yap, vendor'a atar
    bizde maaşlar 29'unda yatar
    kölenin dibisin #beyazyakalı

    kadınsan dev çanta, erkekte pabu ç parlak
    günün yarısı goygoy, yarısı laklak
    bir akşam hep birlikte fasıl mı yapsak?
    nereye kadar #beyazyakalı

    one shot espresso, latte, moccha
    kızlar kurşun kalemi yapıyor toka
    sözde büyük alemcisin meze, rakı, roka
    dengen izanın yok #beyazyakalı

    business, smart casual, free friday
    giysiye harcadığını duysa dövecek peder
    raporu görünce yönetim ne der
    küçük dünyada kaldın #beyazyakalı

    makarnaya vermişsin 23,5 lira
    maaşın yarısı kredi kartı, yarısı kira
    mojito çıktı çıkalı içmez artık bira
    ömrün geçti triple #beyazyakal ı

    karaköy'de yeni bir mekan açılmış
    menüsünde ahtapot taşşağı varmış
    makarnalarını şiliden ısımarlarlarmış
    hayatın antin kuntin #beyazyakalı

    sen de bi gün yapacaksın kendi işini,
    senelerdir kuruyorsun bunun hayalini,
    sermayen olsa affetmezsin tabi
    yoksulluğunu seveyim #beyazyakalı

    mailler birikmiş deyu ağlarım
    haftasonu trekking scuba bağlarım
    junior eleman görsem döver çağlarım
    naçar yakam beyazdır dostlar

    tatilden sonra ada överim
    pazartes'leri benden bekleme verim
    müdüre head, toplantıya meeting derim
    naçar yakam beyazdır dostlar

  • üç kuruşun hesabından ziyade egzoz emisyonu, hava kirliliğini azaltma, küresel ısınmayı yavaşlatma ve fosil yakıt tüketiminin azaltılmasına ciddi oranda katkı sağlayacağı için üretilmiştir.

    üretiliş amacı; mehmet bey bugün 50 kuruş az yakıt yaksın değil, milyonlarca aracın günde 50 kuruş az yaktığını düşünün sığ ve sığır arkadaşlar.

  • yine de halka fazla güvenip coşmayın dediğim sonuçlardır.insanlar yolsuzluk,haksızlık,talan,kötü yönetim,atatürk karşıtı siyaset olduğu için değil cebine az para girdiği için akpden vazgeçiyor benim bu insanlara güvenim yok.

  • bunu çok yakınlarım hariç kimseye anlatmadım. burada zaten kim olduğumuz belli olmadığı için yazmamda bir sorun yok.

    yıl 2010, amerika'nın alaska eyaletindeyim*

    orada yaşamaya başlayalı yaklaşık iki ay olmuştu. şehrin yaşam tarzına artık alışmıştık. mesela sokakta yürüyen bir tek insan yoktu. sadece biz türkler yaya idik, herkes arabayla geziyor.

    birgün marketten çıktım bisikletimi bağladığım yere doğru ağır ağır yürüyorum. arabanın birinde şoför koltuğunun yanında bi tane yaşlı adam oturuyordu, adam aynı dedem. ama bukadar benzer yani. kendimi ona bakmaktan alamadım çünkü aşırı benziyor. o da bana bakıyor. artık o kadar uzun bakıştık ki adam elini yavaş yavaş kaldırıp bana selam verdi. yavaş yavaş diyorum çünkü galiba adam felçliydi, felçli tanıdığı olanlar bilir, hani ilkokulda hoca parmak uçlarımıza cetvelle vururdu ya, parmaklarımızı birleştirirdik, hah işte eli öyleydi. o şekildeki elini yavaşça başına kaldırarak selam verdi ve gülümsedi.

    ben iyice heyecanlandım çünkü benim dedem de felçli. adamın yanına gitmek istedim ama hasta olduğu için birileri adama zarar vereceğimi düşünür diye çekindim ve gitmedim. arkama baka baka gittim ve adam da hiç gözünü benden çekmedi.

    türkiye ile aramızda 11 saat var. yani alaskada sabahken türkiyede akşam oluyor. ben ertesi gün sabah yani türkiyede akşamken bizimkileri türkiyeyi aradım, normal konuştuk ettik. dedemin öldüğünü söylediler. ne zaman dedim dün dediler. yani benim o markette dışarıda o adamla selamlaştığım an.

    dedem yaklaşık 25 sene felçli yattı, yatalaktı yani. çok zor yıllar geçirdi. ben dedemin normal halini hiç göremedim. bir kere bile sohbet edemedik yani adam zaten yatalak. ama hep sıcaklık hissederdim adamcağıza. severdim yani.

    lafın özü bu olay bana pek tesadüf gibi gelmedi. dedemin zaten hayatımızda bir yeri yoktu ki hatırladım özledim aklıma geldi ölümü de ona denk geldi desem. adamın öldüğü anda benim birini ona sanki oymuş gibi benzetmem, elin amerikalısıyla vedalaşır gibi selamlaşmamız bana gülümsemesi kaybolana kadar birbirimize bakmamız..

    dedemin kafamdaki görüntüsü hep o adamın görüntüsüdür, diğer hallerine dair gariptir ama hiç bir anı yok. hep o gülümseyip bana selam verdiği anı hatırlıyorum.