hesabın var mı? giriş yap

  • eski eşime 35 kere falan şans tanımışımdır. evliliğim bitsin istemedim çünkü. ne kadar sevsem de yanlış insan olduğunu biliyordum ama içimin bu kadar öleceğinden de haberim yoktu...

    birlikte yaşadığımız evde misafir gibiydim. asla sınırlarıma saygı göstermedi. oysa ben ona iyi hissettirmek için elimden geleni yaptım. ancak hep daha fazlasını isteyen insanları mutlu edemiyorsunuz.
    ha benim eşşekliklerim yok mu? var tabii bi dünya. ama hep alttan aldım. kırgın kalamam ki.

    neyse hatırlayıp tekrar yaşamak istemiyorum birçok şeyi... o yüzden es geçeceğim.

    direkt uyandığım en büyük anı anlatayım.

    aracımızla trafik kazası yaptım, doğal olarak ilk önce arayıp eşime haber verdim. bana sorduğu ilk soru "ne kadar hasar var?" oldu. çünkü her şeyden önce varlığımı önemsizleştirmişti. kalbim büyük kırıldı. (bunu hala affedemedim)

  • galatasaray yerine şampiyonlar ligi'nde mücadele edecek fenerbahçe'yi tercih ettim. (2010) -miroslaw stoch

  • yukarıda bir arkadaş ismail milli takım alt yaş kategorisinde hiç forma giymemiş, skaldal yazmış. ben size bir örnek vereyim. fenerbahçe'nin göztepe'ye kiraladığı (bkz: emir ortakaya) bu sene göztepe'nin tüm maçlarına çıktı ve şuan taraftarın en çok sevdiği oyunculardan. bugün tr u19 maçında yedek oturtuldu. hayatında hiç profesyonel maça çıkmayan ts'li ali şahin yılmaz ise ilk 11'deydi. çünkü u19 hocası eski ts altyapı hocası. milli takımların genç kategorileri böyle pislik, kokuşmuşluk ve rezilliklerle dolu. ne bekliyosunuz?

  • allah belanızı versin. hiçbir suçu günahı olmayan bir gencin başını yediniz. herkes cezasını kendi vermeye kalkarsa işte bu olur. suçlama ne kadar büyük olursa olsun. suçun cezasını devlet vermeli şahıslar değil.

  • ilk madeni paralar kalıplarla değil darp usulü ile üretilirdi. yani erimiş haldeki maden belli bir hacimde ölçülerek bir satıh üzerine damlatılır o eriyik kendi kendine yayıldığında yuvarlak bir şekil alırdı. sonrasında maden halen şekil almaya uygun bir sıcaklıkta iken, bir dişi mühürün üzerine konulur ve üzerine bir başka mühürün darp edilmesi ile şekil alırdı. bu durumda zaten yuvarlağa yakın haldeki maden üzerine gelen darbe ile her yönde genişlerdi. şekiller de paranın tamanında değil sadece ortasında yer alıyordu. tabi bu arada paranın kalınlığı darbe etkisi vb sebeplerle sikke tam bir yuvarlak da olmuyordu. bu teknolojiye bağlı kalındığında darpın parayı her yönde genişletmesinden ötürü yuvarlak dışında bir şekil yapmak oldukça zor olsa gerek.*

    bu sistem çok uzun dönemler boyunca korunmuştur. sikkelerin madenlerinin kenarlarından tırtıklanmaması için geliştirilen teknoloji göreceli olarak çok yakın tarihlidir. biraz kulak dolgunluğu ile bu teknolojinin mesela bizim için abdülmecit zamanında mecidiyelerin basımına kadar sürdüğünü belirtelim.

    peki neden daha sonraki dönemlerde yuvarlağın yanında farklı şekiller hiç denenmemiştir?
    benim aklıma bazıları zorlama olmakla birlikte bazı cevaplar geliyor.

    1- köşeler yuvarlatılsa bile çabuk aşınabilir.
    2- bütün madeni paraların dar bir silindir şeklinde olması, sadece paranın çapına bakarak paraların birbirinden ayırt edilmesine imkan tanıyor.
    3- portreler yuvarlak şekiller için daha uygun.
    4- yeni basılan paraların toplumca kabul görmesi çok önemli. o yüzden şekil konusunda muhafazakar davranılıyor.

    * bu prosedürü kafamda canlandırdım. ihtimaldir ki madenler ince silindir kalıplara dökülüyor da olabilir. ama o zaman darp edilmeden önce ve halen yumuşak halde iken mühür üzerine taşınması sorun olacaktır. madenin doğrudan mühürün üzerine damlatılması da kenara taşmak, tam ortalanmamak gibi nedenlerde mümkün olmuyordur. dolayısı ile en mantıklı çözüm öncelikle madenin düz bir satıhta soğutulması gibi görünüyor. her durumda mühürler arasındaki maden darp sonucu her yönde genleşecektir bu da ona yuvarlağa yakın bir şekil verir.

  • moderasyona antipati beslenmesinin tek sebebi sanırım guru. mesela guru'nun kimseden çekincesi yoktur ama hiç isim vermez, hep bi gizem hep bi ima gönderme falan. "format aşağı format yukarı ne emrediyosa odur" der, sonra aşındırmaktan falan bahseder. işine geldiği zaman "legal" der dahil olur, keyif almadığında da "suistimal" der. sürekli bir polemik içinde forumun kralını yaparken yıpranmaz o sözlük, guru'yu sıkan şeyler aşındırır. o polemiklerde de elindeki moderasyon gücünü iyi kamufle edip güzel baskı kurar insanlar üstünde. gider olan biten'e tuhaf tuhaf şeyler yazar, sonra sıradan bir yazarmış gibi aramıza iner filan. bu kadar senede sinirlerinin yıprandığını düşünüyorum, bıraksın artık hepimiz kurtulalım. kadim dostu ssg görevine son vermeyi arkadaşlığına sığdıramıyor gibi duruyor, gelip gidenleri de izledikçe çoğu kişinin bu fikirde olduğunu söyleyebilirim. zaten bahse girerim bir yansıması mevcut olsa idi kendisinin farkında olmadığı, en çok zıtlaştığı yazar yine kendisi olurdu. moderasyonunu "işte sapı işte kapı" deme, kulak çekme ve toplu yazar uçurma olarak özetleyebileceğimiz emektar guru'nun bence emekli moderatorler arasına katılma zamanı geldi de geçiyor. süper insandır acayip zekidir facebook onun sayesinde vardır türkiye'nin kaybettiği değerli bir beyindir rakı sofrasında mükemmeldir beni hiç ilgilendirmez; guru'nun mantalite olarak sözlüğün gerisinde kaldığını düşünüyorum ve bu vizyon konusunda ssg'den de daha bilirkişiymiş gibi davranır olmasından oldukça rahatsızlık duyuyorum 4 seneyi bitirmiş bir yazar olarak.