hesabın var mı? giriş yap

  • deniz sedyede karnında demirle hastaneye girerken "içimde bir şey var bu akşam" diye giriveren müzik olamamıştır.

  • ülkede bir şair, bilim insanı, sanatçı veya sporcu yetiştiremeyenlerin "çivi çakıyoz yeaa" diye atladığı köprü.

    insana değil beton dökmeye yatırım yapın: sonra altınızda alman arabası, cebinizde amerikan telefonu, ayağınızda amerikan ayakkabısı, üzerinizde italyan kıyafeti ile fransız-isveç tasarımı, bankadan borçla yapılmış köprüden geçerken miliyetçilik yaparsınız boş boş...

  • iddia sahibi (bkz: ahmet ercanlar). başka sözüm yok.

    edit: bu abdülkerim müthiş bir adammış ya baksanıza nokta atışı kafaya koymuş, barış daha büyük bir adammış ki kafasıyla kimsenin olmadığı noktaya indirmiş, icardi çok daha büyük adammış ki 20 metre depar atıp 18 yaşında çocuğun yetişemediği topa vurmuş da kaleci yumurtlamış gol olmuş. plan da tıkırı tıkırına işlemiş, top 1 metre öteye gidip barış'ın kafasına çarpmasa, icardi'nin önüde kalmasa plan bozulacakmış, hatta top ve kale seçimini fenerbahçe kazansa bu plan direkt devre dışı kalacakmış muslera hemen planı kurup manipule edip topu almış ahahaha. hepsi plan içinde müthiş işlenmiş, siz bu zırvaya inanırsınız, zaten fenerbahçeliler her şeye inanıyor. ligden çekilecektiniz, galatasaray ümraniye maçında şike yapmıştı ne oldu o işler sahi yine iddia sahipleri aynı kişilerdi. fenerbahçe taraftarını kandırmak ve kullanmak çok basit, size hem acıyorum hem üzülüyorum.

  • yas 13-14 kozyatagindan maddi imkansizliklar neticesinde yakacik semtine tasinmisiz. ben 7 yil okudugum okulumu degistirmem zaten surda bir bucuk yil sonra bitiyor otobusle gider gelirim diyerek evdekileri ikna etmisim. o sene orta ikinci sinifa gidiyorum ve sabahciyim. hergun zifiri karanlikta uyanir hazirlanir bir gun oncesinden aldigim ogrenci biletimi sabah kullanir okula giderim oglen eve donerken de iki tane bilet alirim. tabi maddi imkansizliklar gun geliyor birakin benim cebimdeki bilet parasini eve ekmek almaya dahi anca yetiyor. bu durumda evden yol parasi isteyemiyorum ve o gun sadece dunden aldigim bir adet okula gidis biletim var. annem sorarsa komsulardan isterim anna merak etme derim diye dusunuyorum. okula gidiyorum kimseden para istemiyorum, cikinca komsulara da ugramiyorum ve basliyorum kozyatagindan yurumeye. o zaman ptt hastanesi simdilerde fsm hastanesini geciyor bostanci sapagina variyorum. seyyar biletciden borc istesem mi diyorum ama hemen yok olmaz oyle sey diyerek vazgeciyorum. altintepe ye yaklasiyorum ve bir motor kurye duruyor yanimda. hayrola nereye gidiyorsun diye soruyor eve cevabini veriyorum. nerede evin diyor, uzakta yakacik diye cevap vetiyorum. hic de korkmuyorum kim bilir o zamanlar simdilerde oldugu gibi kotulukler yaygin olmasa gerek hadi gulsuyu koprusune kadar birakayim diyor ve kabul ediyorum. kafamda kask yok simsiki sariliyorum kuryeye ve klasorumu de aramiza sabitliyorum dusmesin diye. bir an sag bacagimda bir sicaklik hissediyorum. inince bakarim diyor kendimi motorsikletin arabalarin arasindan gecisine kaptiriyorum. gulsuyu koprusunde iniyorum bacagim hala yaniyor bakiyorum ki pacam egzosa yapismis olmali bir yanik bacagim da kizarik. eve gidince krem biseyler surerim diyerek yurumeye devam ediyorum. esenkent, dikimevi, soganlik derken yakaciga vardigimda saat bese geliyordu. annem nerde oldugumu sordu. okuldan sonra ders calistik biraz da top oynadik dedim. ayagimi gosterdim anne suraya biseyler surelim topa vurunca ayagim yandi dedim.
    orta iki ve orta son sinifa kadar pacamdaki yanik izini gordukce aklima gelirdi o gun. meger o yanik pantolon pacasinda degil kalbimdeymis ki hala unutamadim.

  • hayatı paylaştığı dostunu yitiren ve bu durumda bir insan nasıl davranması gerekiyorsa öyle davranan erkektir.

    dün gece kafesinin zemininde kabarık bir şekilde duruyordu kuşum. bir şeylerin ters gittiğinin farkındaydım ve bu sabah ölmüş olduğunu gördüm üzülerek.

    sabahtan beri kendime gelemedim. iş yerinde bile ağlamamak için zorluyorum kendimi.

    son 1 haftadır konuşmuyordu ve keyifsizdi ve ben buna hiç bir şey yapmadım. en büyük vicdan azabım budur. umarım beni affeder.

    huzur içinde uyu boncuğum

  • the era's tour'un brezilya ayağı bol kaoslu geçen süperstar. gitti gideceğine pişman olmuştur büyük ihtimal.

    aslında her şey çok güzel başlamıştı. rio'daki kurtarıcı isa heykeline dahi you belong with me'deki ikonik t-shirt'ü junior jewels yansıtılmıştı. brezilyadaki fanları çok heyecanlıydı. ama sorun şuydu ki brezilya şu aralar inanılmaz derecede sıcak. yılın en sıcak günlerini yaşıyorlarmış. 40 derecenin üzerinde bir havadan bahsediyoruz.

    taylor orada bir gün de değil birkaç gün üst üste konser verecekti. konserin ilk günü çok sorunlu geçti. stadyum yetkilileri/organizatörleri stadyuma su ile girişin yasak olduğunu söylemiş katılımcılara. stadyumun içinde de su satılacak alan yok kadar azmış, olanlar da çok pahalıymış. bildiğiniz su enflasyonu yaşanmış konser esnasında.

    daha taylor konseri başlamadan önden sabrina carpenter açılışı sırasında ana clara benevides isimli 23 yaşındaki hayranı aşırı susuzluktan yere aniden düşüyor, hastaneye kaldırılıyor ve hastanede de hayatını kaybediyor. kız kalp krizi geçirmiş meğer. o durumu çok iyi anlıyorum çünkü muharrem ince'nin 2018'deki maltepe mitinginde de o sıcağın altında (ki çook daha serindi hava, brezilyaya kıyasla), arkamda binlerce kişinin olduğunu görüp gidemeyeceğimi fark ettiğimde) ben de pek farklı şeyler hissetmemiştim. ki benim suyum da vardı.

    konser esnasında seyirciler taylor'a yalvarıyor, nolur su versinler bize diye. taylor sahne esnasında yetkililere uyarıda bulunuyor, acilen su getirin diye. stadyum organizatörleri hiçbir şey yapmıyor, taylor'ın kendi ekibi ellerindeki suları tek tek dağıtmaya çalışıyorlar o esnada. yetmiyor taylor sahnede şarkı söylerken bir yandan da millete su dağıtmaya çalışıyor.

    dün konserin ikinci günü olacaktı ancak son anda iptal edildi hava şartlarından ötürü. bu yüzden birçok insan kadına yüklendi. ayyy yazık!!!! bu ne sorumsuzluk!! diye. ama sanıyorum ki taylor&stadyum yetkilileri anlaşmazlığa düştü. hava durumu da korkunç olunca son dakikada, iptal etmenin en uygun olacağını düşündü taylor ve ekibi.

    bugün yeniden konser olacak. daha konser başlamadan gabriel mongenot isimli 25 yaşındaki hayranı konser öncesinde gasp edilip, öldürülüyor.

    zaten ilk günkü konser çıkışı hezimet. millet burger king'e falan sığınmış gasp edilmekten korktukları için. sıcak hava da cabası.

    brezilyanın ne kadar tehlikeli bir ülke olduğunu ilk defa bu kadar yakından fark ediyorum. taylor içinse epey bir travmatik bir süreç oldu. yazık yani o giden canlara da. sonra niye oraya gelmiyorsun buraya gelmiyorsun diyorlar kadına. neden gelsin?

    ama en üzüldüğüm şey de, türkiye "görece" rahatlıkla konser yapabileceği bir ülkeyken, sırf koltuklarında oturan siyasal islamcılar yüzünden, "mayo mu giyilir canım konserde, konserin de bir edebi olmalı dinimiz amin ecmain" tayfa yüzünden biz taylor swift konserine gidemiyoruz. brezilyadan bu konuda çok daha rahat bir ülke olmamıza rağmen. döviz kuruna bakınca da insan anlıyor zaten biraz. yazık, taylor polonya'ya bile gidecek, ama türkiye'ye gelmiyor. türkiye artık süperstarların geldiği bir ülke değil.

    gerçekten çok üzgünüm. bizim brezilyadan neyimiz eksikti, neyi beceremezdik ki gelmiyor bu kadın. retorik bir soru gerçi ama insan üzülüyor.

    uzun lafın kısası; the eras tour'un brezilya ayağı epey sorunlu geçen, geçmeye de devam eden süperstar. umarım fanları ikinci ve üçüncü gündeki rio konserlerinde biraz olsun eğlenebilir. taylor da ilk günkü konserde kıpkırmızıydı. nefes alamıyordu. ne ilginç bir konser ayağı oldu.

  • diamond'ın kült kitabı. new york times'ın en çok satanlar listesine girmesinden tutun da pulitzer prize kazanmışlığı, the phi beta kappa award in science ödülünü almışlığı var.

    insan toplumların kaderini, şekillenişi, bugünkü durum ve nedenlerini açıklıyor. modern dünya hakkında yeni bir bakış açısı kazandırıyor. kitap orijinal dilinde daha anlaşılır bir dil, akıcı bir üslupla yazılmış. ancak çevirisini okurken zorlanıyorsunuz. türkçesi o kadar iyi değil ve hatta orjinalinden daha karmaşık kelimeler, cümleler kullanılmış. aşağı yukarı 23 ytl olan kitabın orijinalini okumanızı tavsiye ederim, bu durumda.

    kitapta kısaca nelerden bahsettiğine gelince toplumların gelişmişliği, bu gelişmişlikte ten renginin önemi hakkında yali'nin sorduğu soruyu cevaplayarak başlıyor, kitap. beyazın siyaha, siyahın kırmızıya akıl veya başka bir yönden üstünlüğü olmadığını; sadece modernleşme-gelişmeye açık topraklarda yaşayanların beyazlar olmasından ötürü onların daha çabuk gelişebildiklerini anlatıp kanıtlıyor. en basit haliyle tüfek, mikrop ve çelik modernleşme kapısını açan anahtarlar. tüfeğe sahip olabilecek güçte olmalısın.* mikroplar karşısında ayakta duracak, bağışıklık kazandıracak bir sisteme sahip olmalısın ve tabiki çeliğin de olmalı. yaşam için temel ihtiyaçlarını karşılamanı bitirip lükslere- gelişmeye- ilerlemeye geçtiğini gösteriyor, çelik. çeliğin olunca araba tekerliğin de olur, araba tekerliğin olunca ticaret de yaparsın, uzak yerlere de gidersin ve hatta buharlı makineyi icat eder yeni bir çığır açarsın. gelişim için kilit sözler tüfek, mikrop ve çelik'tir. şimdilerde medeniyet denildiğinde akla gelen ülkeler bu şekilde ilerlemiştir. hem bu sözcüklerin önemi üzerinde duruyor, yer yer örneklemelere gidiliyor, kanıtlar sunuluyor, tarihçilerin savunduğu diğer tezler çürütülüyor hem de toplum statülerinin insanın rengiyle alakalı olmadığını anlatıyor. şans meselesi! beyazlar evcilleşebilecek hayvanlarla verimli topraklara düşmüşken siyahlar verimsiz topraklarda yabani hayvanlarla başbaşa kalmışlardır.

    çin, japonya, avustralia, avrasya, africa ve daha pek çok ülkenin gelişimi üzerinde durulmuş. anlaşılır bir dil, akla yatkın cümle ve tarihi gerçeklerle yazılmış, bir kitap. kitabın sonunda tüm kitabı özetleyen epilogue vardır ki, sadece o kısmını okusanız bile konu hakkında birçok detayla birlikte fikir sahibi olabilirsiniz. 475 sayfalık olan bu kocaman kocaman kitabın sonunda konu ile alakalı tartışma soruları hazırlanmıştır. bu soruların cevapları hakkında birazcık düşünmek de oldukça yararlı olacak. hele ki öğrenciyseniz ve bu kitap ders kitaplarınızdan biriyse; muhtemelen hocanız arkadaki tartışma sorularının benzerini soracaktır. göz atmanız da fayda var.

    "the scope and the explanatory power of this book are astounding." - the new yorker
    "fascinating... lays a foundation for understanding human history." - bill gates
    "an ambitious, highly important book." - james shreeve, new york times book review

  • ağlatan soru. çok ağlatan hem de.

    sana verilmeyen değeri bu kadar mı kanıksadın kardeşim. neyse ki yaşıyorsun. allah uzun ömürler versin sana.

    edit: başlık başıma, baş üstüne :(