ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
elalem ne der hapishanesi
-
alayınızın müebbeten mahkumu olduğu kapalı cezaevi.
ruhunuzun ilhamlarını takip edeceğiniz yerde başkalarının, yine "başkaları ne der" tabanlı görüşlerine göre hayatınızı şekillendirdiğiniz için hak ediyorsunuz siz bu cezayı.
hakimin beyin cerrahını hukuksuzca alıkoyması
-
bu hakimler de kendini iyice bir şey zannetmeye başladı.
sizin borunuz sıradan vatandaşa ötüyor. o doktorun abisi akp ilçe başkanı olsa haritadan yer beğenecektin kendine.
türkiye'de müthiş bir pahalılığın yaşanması
-
ne aradığına bağlı. bazı alanlarda çok ucuz bir ülkeyiz. mesela geçen 24 kişinin canı yok pahasına gitti.
domuz gribi aşısı
-
günde 3 paket maltepe gold içen dayılar bile yan etkisi var diye yaptırmıyolar ya çok üzülüyorum.
hastası olunan sözler
-
"eğer oy vermek bir şeyi değiştirseydi oy vermemize izin vermezlerdi." emma goldman
saniyelik salaklıklar
-
yine yeniden bir tanesi ile karşınızda olduğum salaklıklar.
asansörde bineceğim kata basmak yerine bankamatik kartımın şifresini girmeye kalktım. tabi fazladan 2 katta durmam gerekti bu şekilde ...
zirve anlarımdan biriydi bu konuda lan ...
300 kmh ile bariyere giren motorcu
-
ibreye doğru eğildiğinde oluşan aerodinamikle dengeye ulaşan motor, salağın doğrulmasıyla tamamen bozuluyor ardından kontrolü kaybediyor. bunlar hep fizik. fizik, aerodinamik bilmiyorsan o hızları yapmayacaksın. gerçi o hızları hiç bir türlü yapmayacaksın da işte, ne diyelim doğal seçilim.
31 aralık 1999 sabahına uyanmak
-
şu anda gerçekten isteyeceğim şey. annem babam sağ, henüz hiç kimse ölmemiş, henüz kötülük bu ülkenin başına bu kadar sirayet etmemiş...
deep web'de 6.seviye
-
internet cafede geçemediğim seviye. allahtan yanıma istersen ver ben geçeyim diyen abi yanaştı da geçti yoksa takılıp kalmıştım. gta'daki helikopter görevinden sonra geçmesi en zor bölüm bu bence.
başlık başa.
fotoğraftan aşık olmak
-
eşimi ilk gördüğümde, arkadaşımın sevgilisinin cüzdanında bir vesikalık fotoğraftı sadece. ben o fotoğrafı bir şekilde aldım, kendi cüzdanıma koydum. herhangi bir plan yapmadan ama, gelişigüzel öyle.
ara ara çıkarıp baktım fotoğrafa, gözlerine, yüz hatlarına. keşke gerçek hayatta da tanışıyor olsaydık dedim. hayat bu ya, tanıştık. benim ilk fotoğrafını görüp aşık olduğum adam, gerçek oldu, elimi tuttu, yetmedi evlendi la benle. şimdi geçenlerde elime 7,5 mm'lik bir pirinç tanesinin ultrason resmini verdi doktor. aşık oldum. dilerim o da gerçek olup elimi tutacak. fotoğraftan aşık olmak, sonunda ellerin hep sıcak tutulacağının garantisidir.
köpek gezdiren 80 yaşındaki teyze
-
muhtemelen maymunlar cehennemi'ne benzemeyen bir ülkede yaşayan mükemmel bir teyzedir, kendisinin bisiklete de binen versiyonu olmak istiyorum.
gençken kendi korkunçlu kayınvalidesinin boyunduruğu altında, ya da kaynanası ölüp başından gitmişse bile "en temiz ev benim olmalı", "eve gelen herkesi çatlatana kadar yapılması en zor yemeklerle beslemeliyim", "hayatımın en önemli amacı balkona en temiz çamaşırı yaymak" gibi düsturlarla sürekli dizlerinin üzerinde yer silmek, düşüp ölmeyi göze alarak cam silmek, temiz halıyı 80. kez yıkamak, "filanca hanım çok misafirperver, evinde bi rahat ediyoruz bi rahat ediyoruz" diye adı çıkana kadar milleti yedirmek, içirmek, ağırlamak için geberinceye kadar uğraşıp akrabalar arasında nam salmak için ömür harcayıp, sonuçta kendi oğlu evlendiği gün perte çıkmış bir kocakarı olup, ahiretini kazanmak için dua günlerinde gezip "nasılsa gelin bana bakmaya mecbur" diye ne kadar yağlı, tuzlu, hamurlu, nişastalı şey varsa tıkınıp, orta üstü sayılabilecek bir yaşta yatalak olup kendi gelininin hayatının ortasına sıçarak, kadınlığı bir kısır döngü gibi yaşasa daha mı iyi olacaktı amk?
mevcut enerjinizi döşeme parlatıp, törensiz ve gergin bir şey olan "yılın über ev kadını" ödülünü almaya değil, kendinize, kitaba, yürüyüşe, kediye köpeğe harcayın.
snow white'ı pamuk prenses diye çeviren ilk insan
-
çoğu çevirinin aksine güzel bir iş başarmış insandır. bundan şikayet eden insana versen işi, karbeyaz diye çevirirdi muhtemelen.