hesabın var mı? giriş yap

  • kızabilir, kusabilir, sevmeyebiliriz ama şimdilik doğru bir karar. benim evim yok kardeşim, bırakın ben düşük faizle bir ev alayım sen ondördüncü evini sonra alırsın.

  • yedi sülalem fenerbahçeli, babam kongre üyesi ben de hasta fenerbahçeliyim. çevrem de gerek galatasaraylı gerek fenerbahçeli fanatik taraftarlarla dolu. bate borisov maçında stada paraşütlü meşale atan fenerliyi de tanırım, seyrantepe rüzgarında pankart boyarken neredeyse parmağını kaybeden galatasaraylıyı da...

    ben bugüne kadar bu derbinin böylesine siklenmediğini ilk defa görüyorum. normal zamanda git bir mahalleye, altışar tane çocuğa formaları giydir top oynat; en az yirmi kişi izler o maçı.

    takımların ligdeki durumlarından, kadrolarından, form grafiklerinden bağımsız olarak üç hafta önceden başlardı bu derbinin tantanası. maçtan sonra bi' üç hafta daha devam ederdi.

    bu durumun ne fener'le ne de galatasaray'la bir alakası var. insanlar yaşama sevincini kaybetmiş artık bu ülkede. geçim derdi, kutuplaşma, haksızlık, hukuksuzluk derken bitmişiz biz. insanların burada birbirine laf sokmaya bile mecali kalmamış.

    yazık...

  • yemiyor diyen yiğidi bulup alnından öpmek lazım. öteki zaten öpülmek için daha sert taşa kendini vurur bir gün.

  • bu kadinligi annelikle butunlestirme cabasindan bana gina ve tiksinme geliyor. annelik denen kavramin toplumdaki yuksek mertebesi sebebi ile de kadinlar bu ustlerine yapisan annelik olgusu tarafindan belirlenen degerlerle yargilaniyor. (bkz: cocugunun yuzune nasil bakarsin), (ithal versiyonu she is gonna be somebody's mom).

    ayni dusunce yapisi da erkekleri sorumluluktan kurtarmak icin kullaniliyor. adam cocugunu terkediyor, 'baba iste bir anne degil' oluyor. adam yasli anne ve babasina bakmiyor 'kizi olsaydi boyle olmazdi' deniliyor. aslinda hayvan oglu hayvan ve bencil bir it olmasaydi denmesi gerekiyor. bunlar annelikten degil, insanliktan gelen kavramlar.

    ben anne degilim. anne olmak gibi bir istegim, amacim yok. evet, arada sirada hormonal sebeplerle ureme durtusu ve istegi hissediyorum, cogu kadin da hissediyor, fakat bu beni anne yapmiyor. kimsenin ogluna anne sefkati ile yaklasmadim diye de yargilanmak istemiyorum. ben de en az erkekler kadar durtuleri ve hedonist istekleri ile yasayan bir birey olmak, ve bunun sonucunda abuk subuk sosyal baskilarla ugrasmak zorunda kalmamak istiyorum. anne olmak isteyip olamayan kadinlara sempatim sonsuz. fakat hayatinizdaki bu eksigin faturasini hepimize kesiyorsunuz boyle laflarla.

  • yalan söylemeyip dürüst davranmasının sonucudur. keşke bütün siyasiler merkel kararlılığında ve dürüstlüğünde olsa.

    tek ihtiyacımız realizm. bizimkiler "biz şöyle iyiyiz böyle kıskanılıyoruz. benim suriyeli kardeşim" diyor sonucunda ben amerikan malı telefonumda amerikan sosyal medya uygulamasında aşağıdaki fotoğrafı görüyorum.

    http://a.abcnews.com/…eaders_ml_150402_16x9_992.jpg

  • bu ülkede gerçekten insan hayatının hiç mi kıymeti yok dedirten olaydır. üç beş kişi mamadan zengin olacak diye şehrin ortasında survivor yaşıyoruz.

  • yarın 3. oturumuna gireceğim sınav. yaklaşık 9 aydır her sabahın 6'sından beni ayağa diken sınav. bugun fark ettim ne kadar cok yorulduğumu. 3. girişim olacak her seferinde 1 ya da 2 puanla kaçırdığım şu sınavdan artik kurtulmak istiyorum. okul zilinin sesi artik orada olamadığım için uzmesin istiyorum lan. olsun bu sefer. yarın sınava girecek arkadaşlara başarılar.
    edit: atandım. öğretmenlikte 3. senesine baslayan biri oldum. şu kpss ve sınav derdi en büyük düşmanımın bile başına gelmesin.

  • kafalar karışmış! bu sebeple önce konvertibilite ile başlayalım.

    bir ülke parasının başka ülkelerin parasına çevrilebilmesine konvertibilite, bu tip para birimlerine de konvertible para diyoruz.

    her ülkenin ekonomik gücü ve kaynakları farklı olduğu için, paralarının değerleri de birbirinden farklıdır. bu sebeple paralar arasında çevrim olduğu zaman, bu farklar çevrime yansır. buna da parite diyoruz.

    iki ülke aralarında ticaret yaparken, olası parite değişikliklerinden daha az etkilenmek için güçlü para birimlerini tercih ederler. bu para birimlerine de rezerv paralar diyoruz.

    mesela; fransa, zambiya'ya şarap ihraç ediyor olsun. fransa, şarap karşılığını zambiya kvaçası olarak almayı tercih etmeyecektir. çünkü zambiya'nın ekonomik gücü ve kaynakları, zambiya kvaçası'nın değerini -dalgalanmalara karşı- koruyabilecek güçte değildir. bu yüzden daha güvenli bir para birimi (rezerv para) üzerinden ticaret yapmak isteyecektir.

    ama bu demek değildir ki, bir zambiyalı fransa'ya gittiğinde elindeki kvaça'yı bozdurup, euro alamayacak. şayet fransa tarafından kambiyo kısıtlamasına tabi değilse, zambiyalı kvaçasını bozdurup euro alabilecektir.

    yani bir paranın konvertible olması, uluslararası ticarette kullanılması için yeterli değildir. aynı zamanda rezerv kabul edilmesi gerekir.

    dolar ve euro, bu parayı basan ülkelerin gücü ve kaynakları açısından güvenilir bir para birimleri kabul edildikleri için, hem konvertible hem de rezerv paralardır.

    ancak her iki para birimi de (diğer ülkelerde olduğu gibi) bir süredir, herhangi bir kıymet karşılığı basılmıyor.

    amerikan doları'nı diğer para birimlerinden ayıran şey, amerikan merkez bankası'nın yabancı para birimi rezervi tutmuyor oluşu. buna karşın diğer tüm ülkelerin merkez bankaları, amerikan dolarını rezev para olarak tutmak zorunda kalıyorlar.

    bu yüzden amerikan merkez bankası, dolar emisyonunu iç piyasa borç stoğuna göre arttırıp azaltıyor. yani piyasaya sürülen para (altın vs. karşılığı değil) amerikan halkı ne kadar borç oluşturabilir? kriterine göre arz oluşturuluyor.

    unutmayın! amerika, bireysel olarak dünyanın en çok tüketim yapıldığı ülkedir. dolayısıyla ülke tüketiminin önemli bir kısmını dışarıdan tedarik etmek zorunda kalıyor. iç piyasaya sürülen dolar da bu talebi karşılamak üzere iç piyasa üzerinden, ithalat ile dış piyasaya dahil oluyor.

    ayrıca amerika demek kredi demektir. kredi skorunuzun, adli sicil kaydınızdan daha önemli olduğu bir ülke amerika. iç piyasadaki borçlanmaya bağlı finans enstrümanları sayesinde, uluslararası finans fonlarını da beslemiş oluyor. o finans kurumları, uluslararası finans işlemleriyle doları dünya genelinde dolaşıma çıkarıyorlar.

    buna rağmen fed, iç ve dış piyasalardaki dolar emisyonunu kontrol etmek için sıkı bir para politikası uygulamak zorunda kalıyor. kimi zaman faiz yükseltip amerika dışındaki doları amerika'ya çağırarak, güç kaybeden doların kan tazelemesini sağlıyor. kimi zaman da dolar emisyonunu arttırıp, iç piyasanın hareketlenmesine destek veriyor.

    amerika'nın dünyanın en büyük cari açığa sahip ülkesi olması ve bunu dert etmemesinin sebebi, doların çok güçlü bir rezerv paraya sahip olması ve amerikan bankacılığının dünya finans sistemi üzerindeki olağanüstü etkisidir.