hesabın var mı? giriş yap

  • başlık: sınıf arkadaşıyla milli olmak

    1.selam arkadaşlar 17 yaşındayım lise 3 um.bizim sınıfta güzel bir kız var aramız çok iyi, tenefuste ben onun dizine yatiyorum bazen o benim dizime yatiyor bazen opuyorum o beni opuyor dudagiyla felan oynuyom hic hisey demiyor kicina saplak atiyom onada bisey demiyor ben artik dayanamıyorum beyler sizce ne yapmalıyım :d
    (17.05.2015 08:38 • trivela51)

    2. e artik siklerinizi tokusturmanin vakti geldi
    (17.05.2015 08:38 • sizindekusunuzvarmi)

  • rift, bir zamanlar bütün olan iki kütle arasında oluşan yarık demektir.
    büyük rift vadisi, doğu afrika rift vadisi, afrika-arabistan rift vadisi ya da sadece rift vadisi olmak üzere farklı isimlerle anılıyor.

    vadi tamamı 6400 kilometre uzunluğunda olan ve doğu afrika’dan lübnan’daki bekaa vadisi’ne ve oradan da türkiye’nin güneyindeki amik ovası’na kadar uzanan büyük rift sisteminin en büyük bölümünü oluşturuyor. hatay'ın da altından geçen ve doğu anadolu fay hattı ile birleşen bu fay dünyanın en büyük fayıdır.

    büyük rift’in oluşumunda afrika levhası ve arap levhası olarak iki büyük levha rol oynuyor. bu levhalar birbirinden uzaklaşarak vadiyi oluşturmuştur. vadinin adı kâşif john walter gregory tarafından konmuş. genişliği 30-100 kilometre, yüksekliği ise birkaç yüz metreden 4500 metreye kadar ulaşabiliyor.

    vadi jeologlar kadar biyologlarında ilgisini çekmektedir. çünkü canlılığın buradan başlayarak dünyaya yayıldığı düşünülmektedir. rift vadisinin oluşumu topografik, jeolojik değişimi tetiklemiş, hava akımlarının davranışlarını değiştirmesi bakımından meteorolojik değişimi sağlamıştır. dolayısıyla da iklimsel değişimi, bitki örtüsü ve yaşam bakımından ekolojik ve biyolojik değişimi sağlamıştır. bu değişimler de çeşitliliği ve türleşmeyi doğrudan etkilemiş, sonuçları içinde insanın da bulunduğu evrimsel açıdan çok büyük adımların atılmasına neden olmuştur.

    kaynak
    kaynak

  • padişah ibrahim'e, " deli " lâkabı 20. yüzyılda takılmıştır.
    osmanlı tarihçileri böyle bir şeyden bahsetmezler.
    muhtemelen sinirleri yıpranmış bir adamdır ama aklı başındadır. ve arada bir sara nöbetleri geçirdiği tahmin edilmektedir. cinci hocadan medet ummasının sebebi de budur. adam bir şekilde türlü ilaçlarla padişahın sancılarını dindirebiliyormuş.

    aslında bizim türk milletine bir aynadır bu padişah.

    müthiş bir hayvanseverdir. bizim millet " deli " der.

    çok duygusal bir adamdır. bizim millet " deli " der.

    cülusunda " ya rabb! benim gibi zayıf bir kulunu bu makama lâyık gördün... saltanatım boyunca ahâlîye merhametli davranıp bu devleti adalet ile yöneteceğime and içerim... " gibi cümleler kurmuştur ki bizim millete göre delinin önde gidenidir.

    annesi kösem sultan ve rüşvet yiyici saray ahâlisi padişahın kendilerine engel olduklarını görünce ona zamanla türlü baskılar yapmışlar ve nihayetinde annesi kösem sultan'ın izni ve şeyhülislamın da fetvası ile idam edilmiştir.

    kediler üşümesin diye onlar için sokaklara kedi köşkleri yaptıran bu adamın, kedilerin katledildiği günümüz türkiye'sinde " deli " lâkabı ile anılması sanırım onun için bir gururdur ancak.

    ruhu şâd olsun.

  • mesele de'lerin da'ların yanlış yazılması değil, bu yanlışın "ne var bunda cnm yha"cılar tarafından savunulması. bunu hala anlamadınız mı?

  • (bkz: #142002241) sorusuna cevaptır.

    ay'a gitmek, hele hele insan gönderip sağ salim geri getirmek çok zor bir iş. günümüz teknolojisi için bile zor bir iş.

    ilk önce dünyanın yer çekimi kuyusundan kurtulup ay'a gitmeniz gerekiyor. sistemimizdeki başka gezegenlere göre dünya küçük olsa da yerçekimi aslında az değil. gezegenimiz 9.8 m/s2 lik bir yer çekimine sahip . koskoca halkaları olan satürn'ün yerçekimi 10.44m/s2. mars'ın ise 3.7m/s2 .

    böyle bir yerçekiminden kurtulup ay'a gitmek için gökdelen boyutunda roketlere ihtiyacınız var. bu işi beceren/becerebilen roketlere baktığımızda saturn v ve sls* roketlerini görüyoruz. bu roketler florida'nın düzlüklerinde çok büyük değilmiş gibi gözükebilir ama aslında baya baya gökdelen boyutunda roketler. hani new york şehrine koysan o kadar bina arasında kendini belli eder. böyle bir roketin tasarımı ise son derece zor bir iş. hata payınız sıfır. mesela sls roketi saniyede 5.5 ton yakıt yakar. bakınız saniyede! böyle bir motorda ufak bir hata olsa havaya uçar ki geçmişte pek çok yaşanmış olay var. (bkz: n1 roketi)

    roketle fırlatıldık diyelim. bu sefer de hedefi tutturmanız gerek. "la ay koca şey nasıl kaçırılır" dememek gerekir. uzayda yol almak dünyadaki gibi değildir. uzayda inanılmaz hızlarla hareket eden ay'ın yörüngesine girmek için doğru anda doğru yerde motorlarınızı ateşlemeniz, yolda rotanızı düzeltmeniz ve yine ay'a yaklaşınca doğru yerde, doğru anda, doğru miktarda yavaşlamanız gerekir. bunları yapmazsanız ya ay'ı kaçırıp uzayın hiçliğinde kaybolursunuz, ya da ay'a çakılıp yeni bir krater meydana getirirsiniz.

    diğer bir konu radyasyondur. bahsettiğim radyasyon ise meşhur van allen kuşakları değildir! van allen kuşaklarında yüksek enerjili partiküller ve radyasyon fazla olduğu için tehlikelidir ancak bu büyük bir dert değildir. zira astronotlar bu alandan olabildiğince kısa sürede geçecek bir rota ile seyahat ederler. esas mesele güneş ve güneş dışı kaynaklardan gelen radyasyondur. uzay aracının bu radyasyona karşı azami koruma sağlaması gerekir. artemis görevlerinde astronotlar apollo programında uzayda en uzun kalmış astronotlardan iki kat daha uzun süre görev yapacak. bu da onlar için çok daha büyük bir risk demek. bu riskin üstesinden gelmek için ise yeni teknolojiler ve yöntemler geliştirilmesi gerekiyor.

    bundan elli sene önce apollo seferlerinde astronotlar gerçekten kelle koltukta ay'a gittiler. seferlerin hemen hemen hepsinde görevi tehlikeye atacak problemler yaşandı. en bilinenlerinden örnek vermek gerekirse ay'a inilen apollo 11 seferinde görev bilgisayarı iniş sırasında aşırı yükten dolayı iflas etti. apollo 13'te servis modülündeki tanklar havaya uçunca ölümden döndüler. bir başka seferde rokete çarpan yıldırım nedeniyle kumanda bilgisayarı neredeyse yanıyordu. ve tabi ilk apollo seferi olan apollo 1 de astronotlar hatalı kablolama ve kullanılan malzemelerdeki hata nedeniyle yer testlerinde yanarak can verdi.

    günümüz güvenlik ve insanları riske atma standartlarına göre apollo programı çizim masasından ileri gidemeyecek bir yapıydı. ancak rusya ile yaşanan yarış nedeniyle insanlar kendilerini riske atarak çalıştı ve başardı.

    artık böyle bir riske girmeye gerek yok. zira hem astronotların hayatları daha kıymetli, hem de patlayan bir roket sonrasında apollo dönemindeki bol keseden dağıtılan bütçenin aksine kimse o masrafı karşılamaz.

    bu nedenle ay'a yeniden gitmek için her şeyin sıfırdan, sanki ilk defa gidilecekmiş gibi tasarlanması gerekiyor. bu da çok masraflı bir iş. uzay yarışı olmadığı için ise abd senatosundan gereken para bir türlü çıkmıyor-du. çin'in hem amerika ile sidik yarışına girmesi, hem de uzaydaki gelirden pay almak istemesi nedeniyle başlattığı yeni uzay yarışı nedeniyle amerika artemis programına daha fazla para vermeye başladı.

    debe editi: uzay ve uzay teknolojilerine meraklıysanız şöyle bir türkçe kaynak var.

    edit 2 : ertelenen fırlatma 3 eylül olarak belirlendi.
    (bkz: 3 eylül 2022 artemis 1 seferi)

  • her zaman söyledim yine söylüyorum seçimlerden sonra tüik çalışanlarını çaycısı da dahil olmak üzere yargılatmayan yeni hükümetin allah belasını versin. bu rezilliği, bu sefaleti bu insanlara yaşatmaya kimsenin hakkı yok.

  • bob ross varıdı enişte bob ross. bildin mi? hey gidinin rahmet istedi şimdi bak. trt 2'deki resim sevinci programı vardı hani? böyle bonus kafa bir adam vardı bob diye yıllarca ağaç çizdi orman çizdi greyder çizdi, aba piknik'in logosunu çizdi. işte bu program formatında, sayın başbakanımızın resim ve heykel sanatına dair bakışını ve ürülerini sergileyeceği bir program tasarladım: recep tayyip erdoğan ile resim sevinci.

    resim sevinci diyorum ama heykel, şiir, sinema, çanak çömlek yapımı de olur. yani genel bir kültür-sanat programı. başbakanımız kars'taki heykele ucube dedi ama belki de bunu kendi sanat anlayışından yola çıkarak söyledi, olamaz mı? işte bu program sayesinde hem başbakanımızın sanata ve sanatçıya olan bakışını hem de gizli kalmış cevherlerini yakından görebileceğiz. yine trt 2'de yayınlansın. yine böyle masrafsız sade bir dekor olsun. elinde fırçasıyla başbakanımız tualin başında olsun:

    - şimdi mutlu bir ağaç yapacağım allahın izniyle. bizim iktidarımızda allaha şükür mutsuz ağaç yok zaten. yalnız olmadı böyle bu. van münüt. titanyum beyazı lazım şimdi bana ve biraz da van dayk dostumuzun kahverengisiyle inşallah resmimiz daha güzel olacak. bakın sincap da yapacağım şimdi. belki de bu sincap yalnız olduğu için üzülüyor ve belki de susadığı için nehir yatağından su içmek istiyor değil mi sevgili trabzonlular? yaradılanı severiz yaradandan ötürü. m harfi şeklinde dağları kalın fırçamızla şöööyle bir cemil çicek kahverengisiyle yapalım. şimdi aradan doğan güneşi de chp kadın kolları sarısıyla boyadım. bakın çok kolay. buradan da inşallah aşağıdaki köylü yurttaşlarımıza ve sincap dostlarımıza su indireceğiz, duble karayolu yapacağız. ince fırçam nerde lan? hah. ama belki de bu köylü dostlarımız şehre göçtü ve evleri yok. şuraya da kalın fırçamla ankara ayazı renginde toki binalarını dikiyorum. çok güzel oldu. evet bugünlük de bu kadar. gelecek hafta patates baskı tekniğiyle heykel yapımı konusuyla sizlerle birlikte olacağım. iyi akşamlar.

  • bu yayının yapıldığı gün bizim eve gelen nüfus sayım memuru "ayyy, ne şansızım yaaa, bugün cine 5 şifresiz ben bunlarla uğraşıyorum yaaa" demiş, sitem etmişti. o anda da televizyonda the truman show yayınlanıyordu.

    aynı film 1 sene kadar sonra show tv'de yayınlandı. bu ablanın "aaa o filmi sayımda izleyememiştim. mutlaka izlemeliyim" dediğini hiç sanmıyorum.

    bünyede öyle garip etkileri olan bir gündü.

    ayrıca o zamanlar vcd inanılmaz yaygındı. korsan vcd'nin korsan vcd olduğu, her köşede satıldığı zamanlardı. mesela matrix için bizim korsancı dayı "100'er 100'er sipariş veriyim, hemen bitii. ne film yapmiş adamlar" demişti. o bambaşka bir mevzu tabii.

  • iş yerinde mola bahanesi olması.

    bizde misal sigara içmeyip de boş boş aşağı inip çay içene yönetim de dahil herkes pis pis bakar.
    ama sigara içenin ihtiyacı vardır, geniş geniş molasını yapar.
    ve evet sırf bu sebepten paket taşır oldum.