hesabın var mı? giriş yap

  • asıl yutturmaca, bakan sıfatlı kişinin "1884'te abdülhamid han yerli otomobil için talimat verdi" açıklamasıdır.

    modern otomobilin atası kabul edilen ford model t 1908 yılında, ford model a 1927 yılında üretime girmişti. hadi o modeli geç ford'un kuruluş tarihi 1903, içten yanmalı motorlar kullanıma girdikten sonra mercedes'in yola çıkan ilk aracının üretim tarihi 1899!

    tamam seçmen kitleniz gerçekten cahil ve mal bir güruh olabilir de, bu ülkenin insanı da salt o çomarlardan müteşekkil değil çok şükür. az ölçülü at bakan hazretleri!

  • alışkanlık yapması.
    zamanla her şeye tek başına karar vermeye öyle alışırsınız ki kendi hayatını kontrol etmenin gücü çok tatlı gelmeye başlar ve artık o hayatı kimseyle paylaşmak istemezsiniz. yalnız siz ve sizin cumhuriyetiniz vardır. kral da halk da sizsiniz.

  • yokluğuna çok üzüldüğüm dergi. ne kadar ay geçti bir de o güzelim sayfalara bakmadan. ne albümler çıktı oysa.

    oturmuş müzik dinlerken birden aklıma 26 ekim 2006'daki metric konseri * geldi. hayır gittiğimden değil ama o zamanlar adana'da lise okuyan bünyeme, grupla yaptıkları röportaj şeker şerbet gibi gelmişti. her ay kısa dalga bölümünde kimleri tanıtacaklar diye meraklar edip, yeni ses soluklar için sabırsızlanıyordum. temalı listelerinden az mı playlist hazırladım, ajanda kısmının üzerindeki kitap alıntılarını az mı karıştırdım. liste kısmında her ay beyoğlu ve kadıköy plakçı ve barlarında rağbet gören albümlerine göz gezdirip, istanbullu gençlerin belki de bıktığı, lakin benim henüz adım bile atmadığım mekanlarını öğrenmeye çalışırdım. lale plak o zamanlar sadece bir isim, karga'nınsa kasveti üzerime sinmemiş..

    şimdiyse roll yok. bir+bir var, iyi güzel hoş ama roll başkaydı. roll, 2000'lerin başlangıcı da var demekti. bir nevi hafıza gibi. dönüp elimdeki eski sayılara bakıyorum da şu an müzikte iyi yerlere gelmiş, severek dinlediğimiz insanların aslında seneler önce de istanbul'a bir uğrayıp konser verdiklerini anımsıyorum yeniden. ne vakit okuyacak kitap bulamasam, bir öneriye ihtiyacım olsa, açıyorum alıntılar kısmını, kitapların isimlerini not düşüyorum. elimdeki sayılar çekmecelere sığmıyor, kitaplıklardan fırlıyor. roll'u dergi olarak göremiyorum. hala okuyup da bitiremediğim bir kitap gibi o. hala dinlediğim bir albüm..

  • okuduğumda şok olduğum bir olayı yaşamış kişi.

    "...adım kardelen kamişli, elektrik elektronik mühendisiyim. ankara’da yaşıyorum fakat işim nedeniyle her gün kırıkkale’ye gidip geliyorum. bu süreçte de gerek iş gerekse yol yorgunluğundan ötürü kırıkkale’de (otelde) kalmayı tercih ettim.

    ...işlerimi halledip 01:00 civarında uyudum. saat 02:40 – 02:50 civarında bir anda uyandım ve yatağımda daha önce hiç tanımadığım ve görmediğim bir adamın oturup bana baktığını gördüm..."

    tamamı şurada.

    odaya giren kişi: seyit muhammet sarı
    otelin ismi: hotel carmine [instagram, web site]

    merak ediyorum... acaba bu kişi daha önce başkalarının da odasına girdi de kimsenin haberi olmadı mı? haberi oldu da ses çıkaramadı mı?

    edit: @ayayayayayaya bildirdi: " 2-3 hafta önce iş için gittiğimizde o otelde kaldık ve aynı olay başka odada kalan kız arkadaşımın başına geldi. odası zorla açılıp biri girmeye çalışmış. şikayet edince kız arkadaşımın kaldığını unuttuklarını, önceki müşterinin odada bir şey unuttuğunu o yüzden kartı verdiklerini söylediler." [arkadaş daha sonra olayı entry'de anlatmış: (bkz: #112789450) ]

    edit2: insanın aklına kurt düşürüyor. acaba daha önce odasına birinin girdiğini fark etmeyen/edemeyen kişilere ne yapıldı? taciz mi edildi, fotoğrafları mı çekildi veya odadaki parası ya da değerli eşyaları mı çalındı? fark edemeyen kişilerin başına ne geldi? bu olay hepimizin bir otel odasında rahatça uyuma özgürlüğümüzü elimizden almıştır. bundan sonra bir otel odasında kalacak olursam kapının kilidine güvenmeyecek ve kapının arkasına sandalye vb. koyacağım. hiç olmazsa birisi odaya girdiğinde çıkacak sesle haberimiz olur!

    edit3: otelin google yorum sayfası şurada, ama arkadaşların dediğine göre yorum yazılamıyormuş (yayınlanmıyor, gizleniyor?). hayırdır, gecenin köründe misafirinizin odasına insan girerken sorun yok da, google'da yorum yazılınca mı sorun oldu?

    edit4: valilik açıklama yaptı.

    edit5: otelin açıklaması. yorumlara kapatmışlar. gece misafirin odasına hiç tanımadığı kişi girsin, ama instagram fotoğrafının altına yorum girmesin :))

    edit6: otel instagram hesabını "gizli" yaptı.

  • ''asıl salaklık 20 yıl boyunca siyasal islamcı bir şoförü tek adam yapmaktır'' düşüncesine sevkeden başlıktır.

    ''dingil sen önce kendi kıçına bak'' derler adama.

  • hakemdi, var'dı bunları geçin. haklı olduğumuz yerler var ayrı konu.

    ben kendi adıma fenerbahçe'lileri tebrik ediyorum.

    as kaleci yok, sağ bekte ferdi oynuyor, takımın en iyi oyuncusu valencia yok, 5 maçta 1 puan almışlar, camiaları birbirine girmiş, sezon başından bu yana oynanan sistemden farklı bir sistemle maça çıkmışlar, 16. dakikada 1-0 yenik duruma düşmüşler, bu durumda 55 bin kişinin önünde sahada 10 kişiyken galibiyet golünü atıp kazanıyorlarsa ben o rakibi tebrik ederim.

  • ümit özdağ'ı kaçaklar ve geçici sığınmacılarla ilgili çıkışlarıyla birlikte sıkı bir takibe almıştım, umutluydum. fakat bu tablo tek kelimeyle mide bulandırıcı.

    t: mide bulandıran kadrodur.

    e: başlığın ilk entrysi buhar olmuş, başlık başa.

    ss almışsam zamanında, ekleyeceğim.

  • aslında şöyle de bir durum var. 80'lerde çocuk olmuş ve basketbola bir şekilde bulaşmış kitleden bu kıyaslamaya kobe diyen çıkması çok düşük bir ihtimal. o zamanlar nba ile şimdiki kadar sıkı fıkı olmamız teknolojik olarak çok da mümkün değildi. arada sırada maçlara denk geliyorduk elbette de, jordan olsun, abdulcabbar olsun, hep bunları, daha çok beden derslerinde, spor salonunun duvarlarındaki, dönemin basketbol dergilerinin verdiği çerçeveli posterlerden tanıyorduk. jordan bizim için bir efsaneydi; ben ciddi ciddi bir ara uçabildiğini düşünüyordum öyle diyeyim.

    hani düşün spor ayakkabısı diye bir şey çıkıyor ortaya, ismi jordan oluyor. taktığın şapkadan, giydiği t-shirte kadar uçan adam sembolü var üstünde ve bunlar bir ilk; yani bir ikinci örneği yok o sıralar. öyle, bir spor mağazasından içeri girdiğinde, nba'deki her basketbolcunun adı verilmiş bir ürün bulmak diye bir şey yok.

    şimdi ise durum farklı. elbette bu kıyaslamaya kobe cevabı verecek insan sayısında bir artış olacak, bu normal. bundan 10 sene sonra atıyorum alan zoptrik adında bir oyuncu çıksa, "kobe mi zoptrik mi" diye sorulsa, o zaman da kobe zamanını net hatırlayan kitlede kobe diyen sayısı fazla olacakken, o dönem oyuna hakim olanlar arasında da zoptrik ismi öne çıkacak.

    benim zamanımda "larry bird mü, michael jordan mı?" denirdi örneğin. demek istediğime güzel bir örnek olabilir bu. gerçi o zaman da cevabım aynıydı, şimdi de cevabım aynı. havada karada michael jordan. uçuyor çünkü, öyle biliyorum ben.