hesabın var mı? giriş yap

  • çocuğun çok şanssız bir ailede doğduğunu gösteren açıklamalar. babanın açıklamaları katilin yaptığını olumlar derecede kötü. tasavvuf her zaman anadolu halkını uyutmuştur, miskinleştirmiştir. işte bunun kanıtını bu açıklamalarda görüyoruz.

  • su altı kamerası falan almışlar herhalde. boşa gitmesin diye her hafta biri denize düşüyor.

  • kafalar karışmış! bu sebeple önce konvertibilite ile başlayalım.

    bir ülke parasının başka ülkelerin parasına çevrilebilmesine konvertibilite, bu tip para birimlerine de konvertible para diyoruz.

    her ülkenin ekonomik gücü ve kaynakları farklı olduğu için, paralarının değerleri de birbirinden farklıdır. bu sebeple paralar arasında çevrim olduğu zaman, bu farklar çevrime yansır. buna da parite diyoruz.

    iki ülke aralarında ticaret yaparken, olası parite değişikliklerinden daha az etkilenmek için güçlü para birimlerini tercih ederler. bu para birimlerine de rezerv paralar diyoruz.

    mesela; fransa, zambiya'ya şarap ihraç ediyor olsun. fransa, şarap karşılığını zambiya kvaçası olarak almayı tercih etmeyecektir. çünkü zambiya'nın ekonomik gücü ve kaynakları, zambiya kvaçası'nın değerini -dalgalanmalara karşı- koruyabilecek güçte değildir. bu yüzden daha güvenli bir para birimi (rezerv para) üzerinden ticaret yapmak isteyecektir.

    ama bu demek değildir ki, bir zambiyalı fransa'ya gittiğinde elindeki kvaça'yı bozdurup, euro alamayacak. şayet fransa tarafından kambiyo kısıtlamasına tabi değilse, zambiyalı kvaçasını bozdurup euro alabilecektir.

    yani bir paranın konvertible olması, uluslararası ticarette kullanılması için yeterli değildir. aynı zamanda rezerv kabul edilmesi gerekir.

    dolar ve euro, bu parayı basan ülkelerin gücü ve kaynakları açısından güvenilir bir para birimleri kabul edildikleri için, hem konvertible hem de rezerv paralardır.

    ancak her iki para birimi de (diğer ülkelerde olduğu gibi) bir süredir, herhangi bir kıymet karşılığı basılmıyor.

    amerikan doları'nı diğer para birimlerinden ayıran şey, amerikan merkez bankası'nın yabancı para birimi rezervi tutmuyor oluşu. buna karşın diğer tüm ülkelerin merkez bankaları, amerikan dolarını rezev para olarak tutmak zorunda kalıyorlar.

    bu yüzden amerikan merkez bankası, dolar emisyonunu iç piyasa borç stoğuna göre arttırıp azaltıyor. yani piyasaya sürülen para (altın vs. karşılığı değil) amerikan halkı ne kadar borç oluşturabilir? kriterine göre arz oluşturuluyor.

    unutmayın! amerika, bireysel olarak dünyanın en çok tüketim yapıldığı ülkedir. dolayısıyla ülke tüketiminin önemli bir kısmını dışarıdan tedarik etmek zorunda kalıyor. iç piyasaya sürülen dolar da bu talebi karşılamak üzere iç piyasa üzerinden, ithalat ile dış piyasaya dahil oluyor.

    ayrıca amerika demek kredi demektir. kredi skorunuzun, adli sicil kaydınızdan daha önemli olduğu bir ülke amerika. iç piyasadaki borçlanmaya bağlı finans enstrümanları sayesinde, uluslararası finans fonlarını da beslemiş oluyor. o finans kurumları, uluslararası finans işlemleriyle doları dünya genelinde dolaşıma çıkarıyorlar.

    buna rağmen fed, iç ve dış piyasalardaki dolar emisyonunu kontrol etmek için sıkı bir para politikası uygulamak zorunda kalıyor. kimi zaman faiz yükseltip amerika dışındaki doları amerika'ya çağırarak, güç kaybeden doların kan tazelemesini sağlıyor. kimi zaman da dolar emisyonunu arttırıp, iç piyasanın hareketlenmesine destek veriyor.

    amerika'nın dünyanın en büyük cari açığa sahip ülkesi olması ve bunu dert etmemesinin sebebi, doların çok güçlü bir rezerv paraya sahip olması ve amerikan bankacılığının dünya finans sistemi üzerindeki olağanüstü etkisidir.

  • çalışanın hakkını çalışmayanlar yediği için, çalışana eşek muamelesi yapılıp daha fazla iş yüklendiği için, çalışanı kendi malı sanan amirler insanlıktan çıktığı için doğru olan tespittir.

  • hakli davranis. bazi brosurculer de ondekine verip bana vermiyor. tipimi begenmediginden mi, brosurdeki seyi alamayacak kadar fakir gozuktugumden mi bilmiyorum?

    - onumdeki ile arkamdakine veriyosun da bana niye vermiyosun kodumun brosurcusu. ben saksi miyim! once bana vereceksin, en cok bana vereceksin! ben de almayip seni got edicem.

  • servet ve esnaf düşmanıyım ne kadar zevklendim ne kaddaaarr zevklendim anlatamam size...
    edit: ne kadar çok avm tapar varmış mesaj kutum patladı...
    edit1: ironiden anlamayan nesle aşina değiliz ( bkz: bi üstteki entry )
    edit2: o avmlerin çoğunun arazisi aslında sizin depremde toplanma alanlarınız idi ( istanbul'da 15 yıl yaşadım )
    edit3: hala mesaj kutumdan küfredenler var ... ağır söverim geri bilginiz olsun ...
    edit4: sanırsın ki sözlük değil avm patronları derneğinde konuşmuşum bunları.. adamın parkı gitmiş yerine ucube bina dikilmiş; gelmiş oksijen ziyanları giden parkını toplanma alanlarını savunacağına bana küfrediyor...

  • gibi dizisinden bahsetmek için aslında dadaizm felsefesinden de bahsetmek gerekir. dizinin yapımcıları aziz kedi ve feyyaz yiğit'in kadrosunda olduğu dönemde okan bayülgen programlarını hatırlayın. mesela dada dandinista. sonra okan bayülgen'in dada salon kabaresi de unutulmamalı. peki nedir dadaizm?

    dadacılık, i. dünya savaşı'nda başlayan kültürel ve sanatsal bir harekettir. mantıksızlığı ön plana çıkararak mevcut düzenleri reddeder ve yeni denemeler yapar. dadacı yazarlar, sözde burjuva değerleri ile dalga geçerler. hatta bu dada ismini bile bir sözlükten rasgele bir sayfa açarak bulmuşlardır ve "oyuncak tahta at" anlamına gelmektedir. 1922'den sonra etkisini kaybederek sürrealizme dönüşmüştür.

    örnek verelim: 1916'da voltaire kabaresini açan dadaist grubun performansı şöyle not edilmiş: "her yerde insanlar bağırıyor, gülüyor ve el kol hareketleri yapıyor. aşıklara özgü iç çekişleri, yaylım ateşi gibi hıçkırıklar, şiirler, mırıltılar ve miyavlamalar... tzara, oryantal bir dansçının göbeği gibi kıçını sallıyor. janco görünmez bir keman çalıyor ve meryem ana maskeli madame hennings bacak kaldırma hareketleri yapıyor. huelsenbeck, bir hayalet kadar solgun, piyanoda ona eşlik eden ball ile büyük davulu durmadan çalıyorlar." videosu da var.

    gördüğünüz gibi gerçeğin çeşitli taraflarından alınmış görüntüler aşırılaştırılarak bunlardan bir kolaj yapılıyor. gibi dizisinde de az çok böyle. gerçek dünyadan unsurlardan ahenk gözetmeden bir performans çıkarılıyor. mesela efsane absürd mizah grubu monty python'ın skeçlerinin açılış sahnesi de bana dadaizm felsefesini hatırlatır.

    gibi dizisi de az çok böyle. neden kocaeli'nde bir solaryum merkezi açılmasın ki? neden tanıdığımız tüm insanların isimlerini bir rehbere kaydetmeyelim ki? abartılı ve aşırı bir söylemle gerçeğin görüntüleri birbiri üzerine ekleniyor. dadaist yazarlar savaşa karşılardı. bu boşunalığı şöyle açıklıyor dada manifesto'da tristan tzara: “bu manifestoyu, insanların birbirine zıt fikirlere sahipken de bir arada aynı temiz havayı soluyarak yaşayabileceklerini göstermek için yazıyorum; eyleme karşıyım: sürekli karşı çıkmaya (zıtlaşmaya) veya onaylamaya da karşıyım. ne hiçbir şeyden yana olduğumu ne de bir şeye karşı durduğumu açıklamıyorum çünkü sağduyudan nefret ediyorum. her şey gibi, dada da işe yaramazdır."

    dikkat ederseniz, mantıksız eylemler de dahil olmak üzere hemen hiçbir şey ciddiyetle yapılmaz gibi'de. zaga gibi, skeçlerde zeki enes akkan ve aziz kedi'nin birbirine disko demesi gibi her şey boşunadır ya da yararsızdır ne bileyim.

    dolayısıyla üzüntüden uzakta izlenmesi gereken bir dizidir, gibi.

  • şeyma subaşı gibi birinin kitap çıkarmasından daha kötü bir şey varsa bu kitaba para verip satın alacak insanların olmasıdır.
    edit: önyargılı olduğumu ifade eden bir çok mesaj aldım, tolstoy da zengindi zengin insan yazar olamaz diye bir kaide mi var diye soran yazarlarımız da oldu tüm bu mesajlardan sonra belirtmek istedim ki şeyma subaşı’nın kitabını satın almaktan daha kötüsü onu canhıraş savunmak.