hesabın var mı? giriş yap

  • bir paketin içerisine saçma sapan şeyler koyup, 100 yıl sonra açılması için bir yere teslim etmek. norveç'te yapıyorlar bunu mesela.

  • bir gazetecinin "tek bir kitapla şair olunur mu?" sorusuna "tek bir kitapla peygamber olunuyor da şair niye olunmasın?" cevabını vermiştir.

  • (bkz: öküz alırız o paraya)

    işin şakası bir yana, mustafa kemal atatürk'ü yılmaz özdil'den öğrenebileceğini zannedenlerin kaçırmaması gereken fırsat. yılmaz özdil'den öğrenmemek isteyenler için aşağıda 2.500 liraya mustafa kemal ile ilgili hangi kitapları alabileceğinizin bir listesini sunuyorum. daha yararlı olur.

    1. atatürk'ün bütün eserleri (30 cilt) 1.125-tl
    2. nutuk - yapı kredi yayınları* atatürk'ün bütün eserleri içinde nutuk'un yer almasına karşın 1927 baskısından kopya edilen bu nutuk tercihe göre alınabilir. 59,50-tl
    3.zabit ve kumandan ile hasbihal-türkiye iş bankası kültür yayınları* 9,80-tl
    4.mustafa kemal atatürk'ün karlsbad hatıraları-prof. dr. afet inan, türk tarih kurumu yayınları, 3,75-tl*
    5.atatürk hakkında hatıralar ve belgeler, prof. dr. afet inan, türkiye iş bankası kültür yayınları* 15,40-tl
    6.çankaya - falih rıfkı atay, pozitif yayınları * 21,75-tl
    7.atatürk'ün sırdaşı kılıç ali'nin anıları, hulusi turgut, türkiye iş bankası kültür yayınları * 21,00-tl
    8.büyük kardeşim atatürk, makbule atadan, thales yayınevi * 20,00-tl
    9.atatürk'ün yanı başında, mustafa kemal ulusu, istek yayınları * 30,00-tl
    10.ismet inönü hatıralar, sabahattin selek, bilgi yayınevi * 43,80-tl
    11. defterler, ismet inönü, yapı kredi yayınları * 45,50-tl
    12.hayatım, kazım karabekir, yapı kredi yayınları * 20,30-tl
    13. birinci dünya savaşı anıları, kazım karabekir, yapı kredi yayınları * 50,40-tl
    14.istiklal harbimiz, kazım karabekir, yapı kredi yayınları * 50,90-tl
    15. türk kurtuluş savaşı kronolojisi-1, gotthard jaschke, türk tarih kurumu yayınları * 7,50-tl
    16. türk kurtuluş savaşı kronolojisi-2, gotthard jaschke, türk tarih kurumu yayınları * 3,75-tl
    17.medeni bilgiler ve atatürk'ün el yazıları, prof. dr. afet inan, atatürk araştırma merkezi * 25,60-tl
    18.atatürk'ün saklanan şeceresi, ali güler, yeditepe yayınevi * 11,20-tl
    19.atatürk'ün soyu, ali güler, berikan yayınları * 9,75-tl
    20.milli mücadele hatıraları, ali fuat cebesoy, temel yayınları * 28,00-tl
    21.sınıf arkadaşım atatürk, ali fuat cebesoy, temel yayınları * 21,00-tl
    22. lozan günlüğü, bilal n. şimşir, bilgi yayınevi * 35,05-tl
    23. vahidettin, mustafa kemal ve milli mücadele, turgut özakman, bilgi yayınevi* 43,80-tl
    24.gizli belgelerde mustafa kemal, vahdettin ve kurtuluş savaşı, salahi r. sonyel türk tarih kurumu yayınları* 10,36-tl
    25. mustafa kemal atatürk ve kurtuluş savaşı (3 cilt), salahi r. sonyel türk tarih kurumu yayınları* 120, 00-tl
    26. ingiliz belgelerinde atatürk (8 cilt), bilal n. şimşir, türk tarih kurumu yayınları, 137,25-tl
    27. istiklal mahkemeleri, ergün aybars, doğan kitap* 33,75
    28. türkiye'nin düzeni, doğan avcıoğlu, kırmızı kedi yayınevi* 45,50-tl
    29. atatürk dönemi türkiyesi'nde milletvekili genel seçimleri, ihsan güneş, türkiye iş bankası kültür yayınları* 19,60-tl
    30.t.b.m.m gizli celse zabıtları, türkiye iş bankası kültür yayınları* 130-tl
    31.atatürk ve demokratik türkiye, halil inalcık, kırmızı yayınları* 18,68-tl
    32.fikrimizin rehberi, erol mütercimler, alfa yayınları* 40,50-tl
    33.atatürk'ün okuduğu kitaplar (24 cilt), anıtkabir derneği* 110-tl
    34.ben de yazdım, celal bayar, türkiye iş bankası kültür yayınları* 126-tl
    35.atatürk ve komünizm, rasih nuri ileri, scala yayıncılık* 36,40-tl
    36.atatürk kaynakçası (2 cilt), türk tarih kurumu yayınları, 7,50-tl

    söz konusu kitaplar benim aklıma gelen ilk kitaplar oldu. toplam 2.493-tl tutuyor. daha uygun fiyata almak da mümkün. hayırlı okumalar.

  • almaya karar verdiğiniz şey her ne ise ondan soğumanıza neden olacağı için yapılmaması gerekendir.

    bu kış kombiyi yenileyeceğim, bütün markaların başlıklarını gezdim, bir tane doğru dürüst marka yokmuş meğer türkiye'de, vaillant'ından baymak'ına kadar hepsi dandikmiş. soba kurmayı düşünüyorum şimdi.

    sadece bu değil, misal bilgisayar almaya karar verirsiniz, model beğenirsiniz, girer ekşi sözlük'e bakarsınız ne demişler diye,

    "uzak durun"lar, "yanından bile geçmeyin"ler, "o markayı evime bile sokmam"lar havada uçuşur.

    her marka berbattır, her markanın servisi soyguncudur, her marka aslında "çok bozmuştur."

    siz siz olun, birşey alacağınız zaman girmeyin ekşi sözlük'e, içinize sinen neyse gidin alın, kötü çıkarsa da kader diyip geçin.

    yoksa burada yazanların hepsini dikkate alırsanız bir şey alamazsınız.

  • yetmez ibb'nin istanbul'daki yetkisi elinden alınsın. ibb gitsin kendi işini yapsın istanbulu napacak? siz hiç hastalarla ilgilenen doktor, öğrenciyle ilgilenen öğretmen gördünüz mü?

  • öncelikle şunu belirtmeli, amacınız öykü yazmak ve dergilerde yayımlanmasını sağlamaksa, kesinlikle 2000 kelime ve aşağısında öykü yazmaya çalışın. günümüzün edebiyat dergileri hatta internetteki edebiyat portalları bile 2000 den fazla sözcük barındıran öyküleri dikkate almıyor. komik mi? evet. trajik mi? ona da evet. kısa öykü olarak adlandırdığımız formun 7500 kelimeye kadar yolu varken günümüz şartlarında kimsenin buna aldırış ettiği yok, biri mizanpaj diyor, öbürü okuma güçlüğü yaratıyor diyor, bir başkası bahane bulamayıp cortazar’ın şu meşhur veciz cümlesini ezbere söyleyip sırtını dönerek kaçıyor. velhasıl kelam, günümüz koşullarında evrensel standartlara uyarak kısa öykü kaleme alan yazar piyasanın üvey çocuğudur. kulağınıza küpe olsun.

    benden evvel entry girenler pek ala tavsiyelerde bulunmuşlar ama kanımca birkaç önemli noktayı kaçırmışlar. evet, doğrudur, öykü belli başlı safhalara ve tekniklere dayanır dayanmasına ancak önemli olan o teknik ve safhaları alaşağı edecek cüreti kazanabilmek ve bu cüretin varlık sebebini makul bir çerçeveye oturtabilmektir. bunun için de okumak yetmez, okumayı disiplinlerarası bir ölçeğe yaymak gerekir. şayet bunu yaparsanız, edebiyata dair bildiğiniz her şeyin paradigmayla bağlantılı olduğunu, esasta edebiyatın çok az kural ihtiva ettiğini (kadim hikâye arketiplerini kastediyorum) görür, size feyz almanız için önerilen ulu yazarların kerametlerinin kendi zaman – mekânlarının dışında çok da haşmetli olmadığını fark eder, vay anasını feyyaz deyip kahvenizi yudumlarsınız.

    bundandır ki tarih karşısında riske girerek muhalifi olmayı tercih ettiğim yaratıcı yazarlık atölyelerinde eğitmenler daha en baştan, atölyelerin iyi yazar çıkarmaya muktedir olmadığını dile getirip sorumluluğu hemen size, cevherinize atarlar.
    lafı gelmişken söyleyeyim. yazarlık atölyeleri kitaplarından yeterince para kazanamayan bazı yazarların piyasadaki yazar olma heveslisi potansiyel kitleden yararlanmak için ışıltılı, dostane bir tebessüm takınarak oluşturduğu çok güzel bir parsa toplama mekanizmasıdır. hem okurla yazar arasında halkla ilişkiler faaliyeti tesis edilir hem yazar kendini ve ismini pazarlar hem de kısa günün kârı para kazanılır. hepsi böyle değil elbette ama büyük bir kısmının var oluşundaki temel faktör bunlardır. atölyelerin faydası nedir? sizi sizin gibi yazar olmaya heveslenmiş, aynı hayallerle yanıp tutuşan insanlarla tanıştırması, okurken farkına varmadığınız bazı yazma tekniklerini öğretmesi. bir de belirtmeden geçemeyeceğim, bazı kurnaz tipler bu tip atölyelere network kurmak için katılarak yazarlarla ahbap oluyor, kendini sevdirerek bazı edebiyat dergilerinde torpille öykülerini yayımlatıyorlar. peki zararı nedir? aristoteles’in poetika’sından (şiir ve tiyatro için olsa da öykü ve roman yazarı için de ufuk açıcıdır) veya ne bileyim raymond queneau’nin biçem alıştırmaları’ndan rahatlıkla öğreneceğiniz şeyler için ayrıca para vermeniz en asgarisi. asıl zarar, uçsuz bucaksız, olanakları sınırsız edebiyatta zihin dünyanızı bir düzine yazarın sınırlarını çizdiği daracık bir alana hapsetmenize, şahıslara ve zamana ait doğruları evrensel doğrular sanmanıza yol açması.

    yazar kısmısı yazacak konu bulamadığı vakit geçmişin koylarına demirler. zira orada her zaman anlatılmaya hazır hatıra kümeleri barınır. önemli olan o koya gidip anlatacak birkaç hatıra seçmek değil, bunu ben dahil sanırım iyi kötü her yazar yapmıştır, mühim olan o koya kazık çakmamak. bilmem, farkındasınız sanıyorum, şu an türk edebiyatının üçte biri, yazarların hatıralarından oluşmakta. hatta birkaç yazar var ki dayısını, dedesini ondan daha iyi tanıdım, çok lazımmış gibi... hatıralar kesinlikle anlatma becerisi gerektirir lakin yaratma kabiliyetini şart koşmaz. bu yüzden kanımca o koyda çok oyalanmayın, yeni kurgular, yeni olasılıklar, yeni zamanlar, mekânlar yaratın.

    ayrıca, anlatacağınız şey üzerinde titizlenmeniz gerekiyor; konuyu en iyi nasıl aktarırım, hangi anlatıcıyı seçmeliyim, flashbackler olmalı mı, karakterlerimin diyalogları nasıl olmalı, kurguyu tersten mi yazmalıyım gibi gibi sorular sormalı, en doğru olanını seçmelisiniz. bazen öyle şeyler olur ki, aynı öyküyü bir değil, iki değil, üçüncü kere yazarken bulabilirsiniz kendinizi. bu açıdan evet, öykü yazmak roman yazmaktan daha zordur zira roman form itibariyle bazı çaresizliklerinizin, gelgitlerinizin üstünü kapatmaya fırsat verir, öyküde ise bu denli rahat olamazsınız.

    ama son tahlilde, şimdi dirilseler ellerini öpeceğim, hayatları boyunca sadece öykü yazmış birçok yazar olsa da, kanımca roman daha meşakkatli ve mukaddestir. zira roman yeni bir dünya, alternatif bir gerçeklik yaratma cüreti olduğu gibi sabır da gerektirir. çoğu insan iki üç sene tek bir metin üzerinde çalışmayı kaldıramaz. ek olarak öykü formunda hangi yazar iyi, hangisi kötü, kim vasat, kim çalakalem, kim mahir karar verirken metnin dışında çok fazla parametre devreye girerken, roman erler meydanıdır.

    yazar mitosu, yazarın ölümü, tolerans kazanımı, postmodernite ile postyapısalcılık hakkında da birkaç şey yazmam gerekir ama entry hayli uzun oldu, kimse okumayacak. başka zamana artık.

    haydi uğurlar ola.

  • sanırım dünyanın en değişik insan topluluğu ekşi sözlükte yazarlık yapıyor. eğer bu kardeşlerimiz lgbt bayrağı ile poz verselerdi ekşi sözlük yalama timi onları göklere çıkarırdı. ama şimdi sokaklarda biz çok hor görüldük diye ağlayan zihniyet doğu türkistandaki zülme dur diyen gençleri kınıyor. fantastiksiniz, ironiksiniz. tebrikler çok farklı bir beyniniz var.

  • - benim ilaçlarım var, yazılcak.
    - nedir teyzecim?
    - biri ümürhan, öteki piridlon.
    - neyy?
    - ümürhan!
    - imuran mı?
    - hee.
    - öteki?
    - piridlon.
    - haa, prednol mü?
    - hee.
    - ne için kullanıyosun teyze bunları? böbrek nakli mi oldun?
    - yok, pemfigus vulgaris var bende.
    - ?!? (pemfigus vulgarisi dosdoğru söyledi.)

  • üç gündür yemek veremediği üşüyen çocuğunu ısıtmak için saç kurutma makinesini çalıştırdıktan sonra kendini asan bir annenin yaşadığı ülkede yaşamaktadır. ben böyle ülkenin, böyle sistemin, bu sistemi destekleyen bütün liboşların, buna gözünü yuman apolitiklerin topunun.........