hesabın var mı? giriş yap

  • 7.62mm çapında, 102 santim boyunda, şarjörle beslenen ve hava ile soğuyan, barut gazının geri tepmesi, irca yayının ileri itmesiyle yarı otomatik veya otomatik olarak atış yapabilen piyadenin temel muharebe silahıdır.

    edit: bu tanımda geçen irca kelimesinin yanlış, doğru kullanımının ise icra olduğu yönünde birçok mesaj aldım. irca “ rücu etmek, döndürmek, çevirmek, yerine geri getirmek” manasına gelen arapça kökenli bir sözcüktür. burada da bahsimize konu olan yayın tam olarak bu görevi ifa etmesinden mütevellit doğru kullanımı tabii olarak icra değil ircadır.

  • baba barış kurşun'un mesajı:

    "tükenmek üzere olan umutlarımızı kampanyamıza sahip çıkarak yeniden canlandıran, gülcemize umut, bize yaşama sevinci aşılayan bütün ekşi sözlük yazarlarına, çaylaklarına, okurlarına ve mücadelemize destek olan herkese canı gönülden teşekkür ederiz.

    dileriz gelecekte kimse bu zorlukları yaşamak zorunda kalmaz. yine de olur da bir gün başınız sıkışırsa umutlarınızı koruyun. insanlık bir yerlerde yaşıyor, bazen hiç beklemediğiniz bir yerden imdadınıza yetişiyor.

    bir gün aranıza katılmak ve ekşi sözlük yazarı olarak bu ailenin bir üyesi olmak, başka ailelere yardim eli uzatmak istiyoruz en kısa zamanda.

    tekrar her birinize sevgilerimizi ve canımız gülcemizin gülücüklerini gönderiyoruz."

  • osmanlı ile karamanoğulları savaşa girer ve kazanan osmanlı devleti olunca karamanlılar torosların güney yamacına çekilirler. (günümüz mersin vilayeti)

    buraya, karamanlılar iç-il adını vermişlerdir.

    daha sonra osmanlı devleti, karamanoğulları beyliğini tamamen ortadan kaldırdıklarında bu yöreye, silifke merkez olmak üzere içel adını vermişlerdir. sınırını ise tarsus sancağına kadar belirlemişlerdir.

    yani mersin merkez, tarsus vilayetine bağlı bir ilçe konumunda iken; içel daha çok silifke merkezli ayrı bir vilayet olarak devam etmiştir.

    1888 yılında ise bu sefer mersin vilayet statüsüne kavuşup, tarsus mersin vilayetine bağlanmıştır.

    cumhuriyete kadar iki ayrı vilayet vadır: silifke merkezli içel, tarsus’u da içine alan mersin merkezli mersin vilayetleri.

    daha sonraları atatürk, cumhuriyetten sonra bu iki ili içel vilayeti adı altında birleştirmiştir. yani mersin merkez bir anda ilçe gibi olup, içel vilayeti adı altına girmiştir.

    yani adı içel olsa da, mersin merkezde yaşayanlar hala ile mersin demeye devam etmişlerdir. belki de silifke taraflarında yaşayan büyükler de hâlâ içel diyorlardır. orasını bilemem.

    2002 yılında da tbmm’nin çıkardığı yasa ile içel ismi kaldırılmış ve resmen de mersin adını almıştır.

    kaynak

  • ne güzel sendromsuz pazartesi, iş çıkışı eve dönerken yol üzerindeki barda oturup maçı izlerim bir iki bira içerim diye düşündüm.

    sonra dedim ki bira 30 tl, 4 tane içsem 120. e iş çıkışı aç gidicem bi bira tabağı vs. söylesem, bi de maç parası da alıyorlardır muhtemelen. minimum 200lük olduk iki saatte.

    pazar pazar bunları düşünüp of çektim. sonra dedim ki al bi öküz öldüren gel eve selçuk'tan izlersin, yapacak bişey yok.

    ülkenin en iyi 3 üniversitesinden birinden mühendislik mezunuyum. tuttuğum takımın maçını iki bira içip izlemeyi çok görüyor bana memleketim. emeği geçen herkesin allah bin türlü belasını versin, cehennemde yansın.

    bari izlediğim link donmasın da iyice gecem zehir olmasın. seyir zevki yüksek olsun, iyi olan kazansın.

    edit: en çok yeşillendirildiğim entry'm oldu. yaklaşık 100-150 arası mesaj aldım. ışverenim, işini iyi yapan bir mühendis bulsam 20 bin lira maaş vercem sen kendinde ara suçu diyeni mi ararsın, kahvede çay içerek izle 10 lira tutar herşeyden şikayet etmeyin mk diyeni mi ararsın. ülkenin tam özeti gibi sözlük de.

  • igor akınfeev, sergey ignashevich ve berezutskiy kardeşler. bence bu dörtlü artık ayrı bir başlığı hak ediyorlar. yüzyıllardır beraber oynayan yedikleri içtikleri ayrı gitmeyen, eşlerinden çok birbirlerini gören bir dörtlü bu. düşünün şu an oynanmakta olan 12 nisan 2018 cska moskova arsenal maçında cska’nın geri dörtlüsünü oluşturuyorlar. aynı şekilde 13 sene önceki uefa finali olan 18 mayıs 2005 sporting lizbon cska moskova maçında da cska’nın savunma dörtlüsünü oluşturuyorlardı. yaşlanmıyorlar. resmen lost’daki richard alpert gibiler.kimi tarihçilere göre 93 harbinde ruslar yeşilköy’e kadar geldiklerinde de bu dörtlü vardı, kimi tarihçilere göre ise almanların petersburg kuşatmasını moskova’dan getirdikleri yardımlarla bu dörtlü yıktı. o dörtlüyü tanıyalım;

    igor akınfeev: cska’nın kalecisi, fm efsanesi. bu dörtlünün en genci. gerçi en genci dediğime bakmayın 15 yıldır cska’nın kalesinde. bu takımın kalesinde başka kaleci gördüğümü hatırlamıyorum. milli takımda da kendisinden önce herhalde lev yaşin oynuyordu. yıllar geçtikçe iyi kalecilikten kova kaleciliğe geçiş yaptı ama olsun. bi 10 sene daha rahat oynar.

    sergey ignashevich: 39 yaşında genç yetenek. berezutskiy kardeşleri ayırt edebilen tek insan. yaklaşık bi 10 yıldır ha bıraktı ha bırakacak diye takip ediyorum ama yok adam bırakmıyor. nasıl olduğunu şöyle düşünün, euro 2004’de “ tecrübeli stoper “ deniyordu kendisine. cska’nın alt yapısında stoper oynayan 2002 doğumlu bi oğlu varmış. herhalde onunla beraber 1 sezon oynamadan bırakmayacak.

    berezutskiler: vasili berezutski ve alexei berezutski kardeşler. onlar da iyi kardeşler. 36 yaşındalar. hangisinin vasiliy hangisinin aleksey olduğunu eşleri bile bilmiyor. ayırt eden tek kişi ignashevich.

    bu dörtlü tabiî ki rus milli takımında da yıllarca beraber oynadılar. 4 futbolcu toplamda 383 kez rus milli takım forması giymişler. affedersiniz istemsiz bi şekilde oha amk çıktı ağzımdan. kendilerine yıllardır rakip olarak görebileceğim tek dörtlü juventus ve italya milli takımı’nın geri dörtlüsünü oluşturan gianluigi buffon, andrea barzagli, giorgio chiellini ve leonardo bonucci idi ama onlar bile ayrıldı lan. bonucci milan’a gitti buffon ve barzagli milli takımı bıraktı. bu adamlar bırakmıyorlar.

  • insanlardan, insanı yoran her şeyden kaçıp bir dağ başında bir şelalenin dibinde keyifle uzanıp, o suyun akışına kendini bıraktığın an. ayder yaylasına çıkıp elde sısacık bir bardak çayla sabaha kadar fırtına deresini dinleyerek mest olunan anlar.

  • şuna bir açıklık getirelim :
    1923-1951 -> futbolda amatör dönem , 2 ayrı kupa ve nerdeyse her sene 2 ayrı şampiyon çıkması.düzensiz kulüpler,düzensiz statü ve yılaşırı kesintiye uğrayan takvim.hatta takımlar bazen turneye çıkma uğruna kupa finaline yedeklerle çıkıyor (bjk amerika turnesi)
    1951-1957 -> ilk profesyonel dönem , ancak profesyonel ulusal lig yok,istanbul ankara izmir ligleri var.1956-57 şampiyon kulüpler kupası'na istanbul profesyonel ligi şampiyonu galatasaray yollanmış,ancak uefa o zaman uyarı çekmiştir,çünkü istanbul ligi sadece istanbul takımlarına açıktır.
    1957-59 -> uyarıdan dolayı şkk'ya takım yollamak için federasyon kupası düzenlenmiş,ilk ulusal profesyonel turnuva olmuştur,2 defa düzenlenmiş ve ikisini de beşiktaş kazanarak "türk şampiyonu" olarak şkk'ya gitmiştir (ekstra 2 şampiyonluk buradan gelir.)
    1959 ve sonrası -> profesyonel türkiye ligi kurulur,ilk sezonu federasyon kupası gibi olsa da sonraki sezonlar tıpkı avrupa ligleri gibi sezonsal ve herkese açıktır.

    tff de şampiyonluk ve yıldız sayımında bu yüzden 1959 ve sonrasını baz alır (beşiktaş'ın +2 şampiyonluğu uefa tarafından tescil *ettirilmiştir*,çünkü şkk'ya ulusal şampiyon olarak federasyon kupası kazananı beşiktaş yollandı)

    kimse lefter ve öncesini inkar etmiyor,ancak amatör =/ profesyonel.her ülkenin statü şekli farklıdır,o yüzden almanlar 1963'ten öncesini saymazken italyanlar sayabilir,veya ispanyollar 1929'dan başlarken (ilk profesyonel lig sezonu) ingilizler 1888'den (lig kuruluşu,amatör olsa dahi) şampiyonluk sayabilir,ülkeden ülkeye değişir,standardı yoktur.

    lefter,metin,sporel vs. amatör zamanların,futbolun daha saf olduğu zamanların efsaneleridir ve tarihte yer alır.ancak o şampiyonluklar statü gereği bir tutulamaz.bütün bu kavga prestij ve yayın hakları geliri içindir,başka hiçbir önemi yoktur.

  • üniversitenin ilk senesi. eve çıkalı çok olmamasına rağmen annemden cuma günü bir telefon aldım.

    "oğlum, babanla önce amcanlara sonrada size uğrayacağız, en geç pazartesi orada oluruz."

    telefonu kapatır kapatmaz tutuşmaya başladım. gözlerimi telefondan ayırınca halının görünmediğini fark ettim. 2 aydır kaldığım eve ilk kez bu gözle bakıyordum, yerde boş şişeler, pizza kutuları, market poşetleri...

    evi temizlerken hiç görmediğim tişörtler, çoraplar buluyorum. duşa kabine varana kadar temizledim. pazar günü olunca tüm bulaşıkları yıkayıp sarı bezi mutfağın ortasına serdim. anahtarı ilk aldığımdan daha temiz bir ev görüyordum, temizlik bitince belimin ağrısından nasıl uyuduğumu bilemeden pazartesi oldu. okula gidemedim haliyle. annem aradı,

    "bitti mi temizlik?" dedi, "bitti anne." dedikten sonra ne olduğunu anladım. kızamadım. teşekkür edip kapattım, evi 800 km öteden temizlettiği için.