ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
rte'nin öğrenci yurdunda sahur yapması
-
anlasilan anket sonuclari tahminlerimizin cok altinda
asla dolandırılmayan insanların sırrı
-
çok kolay bir reçetesi var,
öncelikle sülün osman’ın cümlesini hatırlayalım, ben beni dolandırmaya çalışanları dolandırdım, suçsuz insanları dolandırmadım der. adam köyden gelmiş, boğaz köprüsünü alabileceğini sanıyor, karşısındaki adam sülün osman, bir fiyat biçiyor, köylü karşısındakini tokatlamaya çalışırken tokatlanıyor. dürüst olacaksın, karşındakinin hakkını korumaya çalışırken (bu araba bu fiyat olmaması lazım diye düşünerek) duruma ayıkırsın.
ucuz mal buldum gel, bana destek at yapalım, gömü buldum kimseye söyleme, biletimi al gelirim gibi saçma cümlelere hep soru soracaksın, neden ben? bu adam neden bana söylesin ki, para bulsam ben kime söylerdim. kısacası güvenmeyeceksin.
şüphe insanı diri ve uyanık tutan en önemli duygulardan birisidir. şüpheci olmak ayarı kaçırmadığın müddetçe seni bütün musibetlerden uzak tutar.
sahte hesapla enkaz altındayım yazan vandallar
-
çok ağır şekilde cezalandırılması gereken vandallardır.
engelli öğrencisine kamyon getirten öğretmen
-
sakarya'da bir meslek lisesindeki özel eğitim öğrencisini sevindirmek için okul bahçesine koca kamyonu getirten pırlanta gibi bir öğretmendir. çocuğun mutluluğunu görünce göz yaşlarını tutamıyor insan.
sen çok yaşa hocam..
link
edit: link yenilendi.
yurt dışında yaşanan dumur olaylar
-
amerikadayım o zaman. tatil için eve gelecem, kardan dolayı uçak ertesi sabahın körüne erteledi. telefonda anneme söyledikten sonra yattım uyudum.
o zamanlar modemler dial up, hattım da tek. kabloyu bi telefona bağlıyorum, bi modeme, öyle bağlanıyorum. gece de yatmadan azcık internette takılmışım, sonra da unutmuşum, telefon kablosunu modeme takılı bırakmışım.cep telefonunun da şarjı bitmesin mi?
neyse ben sabah saatin alarmıyla kalktım, hazırlanıyorum filan, kapı çaldı. alla alla dedim, sabah 7 mi ne zira.
uyku mahmurluğuyla açtım, karşımda bir kadın, türkçe olarak "anneniz sizi aramış ulaşamamış, uçağınız varmış, sizi uyandırmamı istedi."
????
kimsin ya sen? neden türkçe konuşuyorsun? annem seni nerden tanıyor? neler oluyor? ben nerdeyim? yoksa ben aslında türkiye'ye gittim de kar-mar hepsi rüya mıydı? ya da manyak mısınız?
meğer neymiş, sonra çözüldü: evimin hemen yanında bir türk restoranı vardı, annem bana ulaşamayınca ağır uyuduğumu da bildiğinden uçağı kaçırırım korkusuyla gitmiş internetten o restoranı bulmuş, aramış, rica etmiş, kadınceyiz de kırmamış gelmiş.
ama yuh yani. ben o an aşırı dumur olmuştum, sanırım bi daha o kadar dumur olmadım hatta.
osmanlı ocaklarının oy vereceği partiyi açıklaması
-
(bkz: sağ gösterip sağ vurmak)
cahil insanların ortak özellikleri
-
soru sormazlar ama her soruya cevap verirler.
chp'nin konya'dan birinci parti çıktığı gün
emilie nereng
-
diyelim allah'ın varlığına kanıt olarak bunu sunduk, orası tamam, ben tatmin oldum.
peki beni kim yarattı o zaman amk?
müşteriye yapışan tezgahtar
-
geçenlerde sırf empati yapabilmesini sağlamak amacıyla güzelce olanlarından bir tanesini evine kadar takip ettim.
beyoğlu karakolu'ndan yazıyorum şu an. ortam mis.
bir zamanlar anadoluda'daki muhtar sahnesi
-
oyunculuk nedir gösteren sahne, oyuncular bu sahne için özel hazırlanmışlar.
bu sene taner birsel'i bir konferansta izledim ve birsel konferansta bu sahneyi çekmek için nasıl bir yöntem izlediğini anlattı. hatırladığım kadarıyla rollerinizden önce herhangi bir hazırlık yapıyor musunuz kabilinden soruydu yöneltilen ve cevabı bu sahneyi anlatıyordu.
geceden çekim için mekanda bulunduklarını ve sahne hakkında bilgi aldıklarını aktarmıştı, ardından nasıl en iyi çekeriz diye düşündüğünü ve sabaha kadar bir şey yemediğini. dikkatinizi çekerse 4.45'te savcı (taner birsel) soruyor, senin oğlan var mıydı diye muhtara muhtar bir kaç dakikadır oğlunu anlatıyor olmasına rağmen. bunun tamamen doğal bir muhabbet olduğunu ve o soruyu da farkında olmadan sorduğunu anlatmıştı yanlış hatırlamıyorsam.
velhasılı kelam, üzerinde oyuncularca çalışılan bir sahne, gelişi güzel çekilmişe benzese de öyle değil.