hesabın var mı? giriş yap

  • sanirim izledigim en guzel filmlerden biri.. daha dogrusu filmden ziyade bir masal bu. benim gozumde sinemanin tiyatroya karsi olan en buyuk avantaji, anlatimda izin verdigi kocaman bir serbestliktir ve bu film bu konuda ders olarak gosterilebilir.

    "destiny cannot be denied." tagline'i ile gordugumuz film basindan sona kader unsurunun hakkini veriyor ve cocukluklarindan beri birbirlerine asik olan otto ve ana'yi filmin son karesine kadar kaderin ellerinde bir orayaaa bir burayaa savrulurken goruyoruz.

    aman diyim spoyler.

    filmi saheser yapansa ne tek basina senaryosu, ne de tek basina tarantino vari duzensiz bir ilerleyise sahip olmasi. bu filmi gozumde saheser yapan sey yonetmeni julio medem'in muhtesem anlatisi, siir gibi ilerleyisi ve kusursuz diyaloglari. filmin bu destansi ilerleyisi, rahatsiz etmeyen bir detay manyakligiyla birlesiyor ve bir karakterin cocukken soyledigi bir cumle buyudugundeki halini aciklayabiliyor. bu, hic de zorlama olmamis, cuk oturmus. film yer yer adeta kendisine gonderme yapiyor ama bunlari ilk izleyiste yakalamak imkansiz. bu yuzden tamamen ayni kareler, ayni cumleler ilk izleyiste farkli, ikinci izleyiste farkli bir anlam kazaniyor.

    yonetmeni kadere inandigi icin, ki nacizane fikrimce hepimiz sadece kendi kaderimizi yasamaktayiz, filmde de kader unsuru cok on planda. otto ve ana'nin tanismasi bile "eger adamin ayakkabisi topu dogru yone vursaydi, o zaman alanda kalmis olurdum ve kalede topu tutabilirdim. herkes beni kutlardi, ama isler boyle gitmedi" cumlesi ile verilmis seyirciye. keza buyuduklerinde ana ve otto'nun sirt sirta birbirlerinden habersiz bir sekilde bir kafede otururken, ana'nin eski ogretmeniyle kader hakkinda muhabbet etmesi, cocuklarin biri annesiz, biri babasiz oldugu icin birbirlerini anne ve baba yerine koymalari, otto'nun karisini aldaymaya meyilli babasinin kendine es olarak ana'nin annesini secmesi, ana'nin annesinin bu aldatmaya meyilli babayi yine ayni isimli bir adamla aldatmasi, ana'nin annesinin ihanetini laponia isimli bir dukkanda ortaya cikarmasi, ana'nin yasli otto'yu bulmasi, otto'nun yasli otto gibi pilot olmasi, bunca yil hic gorusmedikten sonra tekrar laponia'da bulusmalari, daha dogrusu bulusamamalari... ve daha nice detayla kadere surekli bir selam cakmakta filmimiz.

    filmde ayrica surekli ucma unsuru gozumuze gozumuze sokuluyor. pilot otto (otto il piloto), otto'nun isim babasi otto'nun pilot olmasi, ayrica kendisinin de pilot olmasi, filmin ucak enkaziyla acilmasi, surekli ucma fikirleri, otto'nun ana icin okul bahcesine yuzlerce kagit ucak atmasi, ana'nin ogretmenliginde sinifinda kagit ucak yakalayip heyecanla icinde not aramasi vs. bence cok tatli bir detay kumesi olusturmus.

    filmin kendi kendine pas atmasi da ilginc. baslarda otto ve babasi konusurken "ornegin benzinin biterse yolda kalirsin" diyor, daha sonra (aslinda daha once) uzun yolda benzinleri bittiginde yolda kaliyorlar, baba baska bir kadinla benzin almaya gidiyor, daha da (aslinda daha da once) sonra baba anneyi terkediyor ve otto annesine sarilip o yolda benzinlerinin bitmesine ithafen "seni daima sevecegim, ve eger benim benzinim biterse olecegim" diyor. daha daha da sonra otto pilot olmus ucarken benzini bitiyor ve malesef cakiliyor. lakin bu cakilma sonucu olen otto olmuyor.

    'cesur ol, cesur ol!', 'geceler boyu gunesi izleyip seni bekleyecegim', 'yasamin devreler halinde surmesi guzel. ama benimki tek devreli, o bile tam degil. en onemli kismi eksik..', 'ben neden olmedim?' gibi akillarda yer eden replikleriyle, guzel senaryosuyla, onun muhtesem islenisiyle, sahane anlatimiyla, hazin ve sert, ama beklenen sonuyla, otto'suyla, ana'siyla destansi bir film.

  • (bkz: yaran yanlış okumalar) ölmüş "papağanın" ayağının suyunu içmek olarak okudum.

    hem iğrenç hem komik görüntülerdir.

    düzenleme: papağanın ayağının suyunu içmek daha mantıklı geldi demek ki. hakikaten var bi' manyaklık bizde. yeşillendiren arkadaşlar mesaj kutumu çökertti sağolsun.*

  • benim eski iş yerinde bir kadın vardı. durmadan "geliyor olacağım, hı hı, çeync ettirdim ben onları, kontakt kurdum cc ile" gibi şeyler söylüyordu. bir gün dışarıda telefonla konuşurken isteyerek kulak misafiri oldum. "taam siz yiyin ben geç geliyom" derken duydum. o an anladım ki bu lügat sadece mesai bölgesi içerisinde duhul ediyor bünyeye. arta kalan zamanlarda yine salı pazarı, yine metrobüs içi hayat...

  • elinizi pantolonunuzdan içeri daldırıyortunuz. takın fazla daldırmayın, tadece birazcık daldırın. eliniz ıtlak olmatın. biliyortunuz ki tu en büyük dütmanınızdır. yavat yavat indirin elinizi, bir tertlik hittedecektiniz, itte o tiktir. tutun tutun, korkmayın. itte tiki tuttunuz.