hesabın var mı? giriş yap

  • bu konuda çok uzun süredir fikrim sabittir
    kendi ayağıyla gelip ben sünnet olmak istiyorum diyen erişkin bir bireye yasaklanmasın tabii ki, neden yasaklansın ki.

    ama bilgilendirilip onam alınacak yaşta olmayan bir çocuğun bedeni hakkında ailesinin karar verip sünnet yaptırması yasaklanmalıdır
    çocuk cerrahı olsaydım da tıbbî sebeplerle yapılan zorunlu sünnetler hariç, böyle bir müdahaleyi asla yapmazdım.

    edit: abi siz gerçekten ruh hastasısınız. insan hakkı, çocuk hakkı, vücut bütünlüğüne izinsiz müdahale gibi bir konu hakkında fikrimi yazıyorum; dırzonun biri mesaj atıyor diyor ki sünnetsiz mi seviyorsun. yok birader bence sorun değil de anan sünnetsiz seviyormuş, dedi ki yonca kızım senin takipçi sayın çok, bu kanayan yaraya bir parmak bassan. onun için yazdım.

  • ticaret odası başkanlığına bağlı en sevdiğim 2 kişiden bahsedeyim biraz da :) bir bileşeni değiştiren elemanlar sınıfından ikisi de. birisi kürk üretiminin pamuklu kumaş yerine koyun yünü ile yapılmasını sağlıyor ki bu size yeni dünyada onlarca pamuk tarlasının kapladığı alandan ve işçiliğinden ve nakliyesinden kurtarıyor. veli nimet resmen bu eleman. pamuk ekmeye gerek kalmıyor. eski dünyadaki koyunlarınızdan yün çıkarsanız yeter kürk için. hatta ve hatta bu elmanın bir üst amiri var o da kürk için avcı kulübesi gerekmez hacı abi diyor. sen bana demir madeni ve koyun yünü ver ben sana yardımcı olurum kürk imalatında diyor. böylede avcı kulübelerinden de kurtuluyoruz. bahsetmek istediğim ikinci en bomba bileşen değiştiren adam ise konserve imalatı için sığır etine gerek yok domuzla çözeriz bu işi diyen kadın bizi sığır çiftliklerinden kurtarıyor. hatta bu hanımefendinin de bir üst amiri var. ki kendisi ne sığır eti ne de bibere gerek yok diyor. böylece hem sığır çiftliklerinden hem biber tarlalarından hem de demir yiyen mutfaklardan kurtuluyoruz. sadece son aşama olan konserve fabrikası tek başına yetiyor. velhasılı "bir bileşeni değiştiren" elemanlar çok faydalı.

    ulan o değil de ben docklands paketini yeni aldım. eskiden ne amelelikler yapıyormuşuz. şimdi oyunun başlarında sabuna abanıyorum. gemiler dolusu sabun ihraç etmekten sabun baronu oldum. kaptan tobias bana "limana yanaşıyorum hacı şakir " diyor. sonra gözlük cep saati ve nihayetinde buhar motoru ki özellikle de gramafon ihraç ederek baya bi rahatladım. bol bol demir bakır çinko pirinç levha ithal ediyorum ki böylece hammadde ithal edip bitmiş ürün satarak kendi kendini besleyen güzel bir döngü harika bir ekonomi sistemi kurmuş oluyorsunuz. bu oyunda yapılabilecekleri şu ülkede yapamadılar ya yıllardır neyse. son tavsiyem bu oyuna hiç başlamamışlara gelsin: hiç başlamayın. 1 hafta sonra eczaneye gidip kuruyan gözleriniz için göz damlası alırsınız. bu oyun öyle 1 saat oynar kapatırım türü bi oyun değil. adamız çok kirlendi şu domuz çiftliklerini ve metal dökümcüleri yan adaya taşıyayım da hava kirliliği azalsın dersen bunu yapmak sistemi yeni baştan kurmak min 2 saat. kahve işini çözeyim de kapatcam dedin geçti 1saat. bari şu rom şeker kamışı çikolatayı ayarlayıp kapatayım dedin geçti 1 saat. şunu da bitiriyim de kapatcam bunu da bitiriyim de son derken illet gibi amk oyunu. bi ara günde 14 saatimi aldı 4 gün üst üste. sildim de kurtuldum.

  • " mezunuz, işsiziz - 4/c'ye razıyız. " sloganıyla yapılacak protesto. adama sormazlar mı seni işsiz bırakanlar tekel işçileri mi diye, ha liberal tosun ?

  • bu konuda is bankasi ile aramizda gecen dialogu harfiyen aktariyorum:

    - iyi gunler. kredi kartimdan 27 eylul tarihinde 40 tl uyelik aidati kesilmis. iadesini talep edebilir miyim?
    - tabi efendim. kontrol ediyorum su anda.
    - peki.
    - kartinizin son 4 hanesini alabilir miyim?
    - 1234
    (30-40 sn.lik bekleme)
    - evet efendim, kontrollerini sagladigimda sistem, kredi kart aidatinizin iadesini onayladi. gelecek ay ekstrenize yansiyacaktir.
    - peki tesekkur ederim.
    - tesekkurler, iyi gunler.

    halbuki ben laflarimi hazirlamistim, "kimsiniz olm siz" tarzi cikismalarim hazirdi : )

  • kişiden kişiye değişen sıklıktır. "herkes için sağlıklı olanı bu" denilemez.

    kuru yapılı saçlara sahip kişilerde vücut, saç için gerekli yağı daha uzun sürede üretir. kuru yapılı saç 3 gün de yıkanmasa 10 dakika önce yıkanmış gibi görünür. bu yüzden 2-3 gün bekleyip saçın beslenmesini sağlayarak yıkamak daha uygundur.

    ince telli ve her gün yağlanan bir saça sahipseniz sağlıklı saçlara sahipsiniz demektir. vücut, saç için gerekli yağı çok hızlı üretebiliyor demektir. günde iki kere yıkamanızda bile sorun yoktur ama günde bir kez yıkamanızı öneririm. ayda bir falan, yıkamayı 2-3 gün bekleterek saç diplerinizin yağa doymasını da sağlayabilirsiniz.

    yıkama şekline gelince, herkesin önerdiği gibi markette satılan beş para etmez şampuanlarla saç diplerinize masaj yaparak yıkama yapmayın sakın. saç diplerinizi yağdan arındırıp yerini kimyasallarla doldurursunuz. saçınızın diplerden uzak kısımlarını ve uçlarını yüzeysel biçimde 10-15 saniye ovalamayla şampuanlayıp durulayın sadece. 1 hafta içerisinde daha sağlıklı, parlak saçlara kavuştuğunuzu ve genetik durum harici saç dökülmeniz var ise durduğunu hissedeceksiniz.

    yıllardır uyguladığım bu teknikler ve doğru şampuan seçimiyle saçlarımla çok mutluyum.

  • “haksızlığa uğrayan adalet ister. adaletin olmadığı yerde orman kanunları geçer. ve insan, ormanın en vahşi yaratığıdır.”
    adaletin sağlamadığı düzeni babası sağlamıştır. helal olsun ne de yürekli bir babaymış. ailesi bile çocuğuyla başa çıkamadığını söylemiş. bakamıyorsanız düzgün yetiştiremeyecekseniz doğurmayın lan çocuk falan.
    bu toplum nasıl bu hale geldi bilmiyorum. akıl hastanesindeki insanların daha zararsız olduğuna yemin edebilirim.

  • biraz önce takriben yirmi dakika kadar babamınkini dinlediğim günlük.

    önce biraz önbilgi verelim. mahkemenin verdiği kararı yargıtay'da temyiz ediyoruz ya, işte yargıtay o kararı bozarsa eğer, "al bu dosyanın şuralarını tekrar incele" deyip aynı mahkemeye geri gönderiyor. mahkeme bu sefer, ya yargıtay'ın bu dediğini yapıp dosyayı tekrar inceliyor, ya da "hayır, yazılanları okudum ve ben haklıyım" deyip önceki kararında direniyor.

    fakat bu direnme kararını almak zordur. mahkemeler genelde yargıtay'a direnmez. şimdi konuya dönelim.

    babamın herhalde 17 senedir filan uğraştığı bir davası var. uzun hikaye. özetle, babam kazanıyor karşı taraf başka bir yoldan yenisini yapıyor. böyle böyle derken işte yıllar oldu. hatta bu yılların birinde, mahkeme babamın aleyhine bir karar aldığında bizimki duruşmada elli saat laf anlatmış, hakimle şöyle bir diyalog geçmiş aralarında:

    - avukat bey, siz bu davanın üzerine çok düştünüz herhalde?
    - hakime hanım, iki çocuk okutuyorum ben!

    nihai karar yine babamın lehineydi, karşı taraf yine temyiz etti, dosya yine mahkemeye döndü. bugün duruşması vardı, ya bozmaya uyma ya da direnme kararı verilecek.

    direnme kararı verilmiş.

    babam o kadar mutlu ki, telefonda yirmi dakika boyunca bu davadan ve mesleki tecrübenin öneminden bahsetti. ki ben istanbul'da olmama rağmen, kendi davam kadar biliyorum artık meseleyi. beş yüz kere filan dinledim çünkü herhalde.

    ve şöyle dedi:

    - kızım, o kadar heyecanlandım ki, duruşmadan sonra kimseyle konuşamadım, müvekkile bilgi bile veremedim. gittim bir bankta oturdum, nefes aldım, ayakkabım da rahat değildi ama te oradan ofise kadar yürüdüm. ancak açıldım. ben bu heyecanı, ancak işte annen evlenme teklifimi kabul ettiğinde filan yaşamıştım.

    42 yıllık avukat bu adam.

    allah bana da yaşatsın.

  • insanın kaybetme duygusunu kaybettiğinde nasıl özgürleşip çevresindeki şerefsizleri maymuna çevirebileceğinin kitabını yazmış bir idoldür.

    limonla ayı abbas'ı madara etmişliği vardır.