hesabın var mı? giriş yap

  • buna mangal+kendin pişir kendin ye tabelası ekleyince coğrafya bir anda türkiye sınırlarına dahil olur.

  • insanı sinir eden bir durum.

    efendim, biniyorsunuz metro, tramvay, otobüs veya savaşçı bir ruha sahipseniz metrobüse ve boş yer bulamayınca ayakta yolculuğa başlıyorsunuz.

    oturacak bir yer bulma umuduyla etrafı süzüyorsunuz. kimsenin kalkıp da size yer vermeyeceğini anlayınca acaba kim kalkar da yerine otururumun hesaplarını kırk yıllık insan sarrafıymışcasına yapmaya başlarsınız.

    ve o an gelir... dakikalarca yerine oturmak için başında beklediğiniz kişi yerinden kalkmaya teşebbüs eder fakat tamamen terk etmez ve yerine oturacak kişiyi,
    sanki o koltuğun sahibiymişcesine,
    yıllardır emek vermişcesine,
    yerine geçecek kişiyi seçmenin ona tanınmış bir ayrıcalıkmışcasına seçer.

    kimse de çıkıp "birader/bacım/dayı/teyze zaten ineceğin durağa geldin, sanane sen indikten sonra yerine kimin oturacağından kendine veliaht mı seçiyorsun?" demez. diyemez. çünkü, biz de içselleştirmişizdir bu durumu ve hemen kabulleniriz.

  • yakuza'nın "japon mafyası" olduğunu bilmeyen yoktur. peki bu adamlar ilk nereden çıktı, nasıl palazlandı?

    yakuza'nın kökenine dair izleri 1600'lü yılların başına kadar sürebiliriz. kabukimono denen, abartılı kıyafetleri ve saç kesimlerine sahip bazı samuraylar, nodachi denen uzun kılıçlarıyla japonya'nın köy ve kasabalarında kafalarına göre terör estiriyor, hatta insanları zevk için öldürdükleri oluyordu. genellikle shoguna doğrudan bağlı olan ve hatamoto-yakko (shogunun hizmetkarları) olarak da adlandırılan bu kabukimonolar, şehirlerde kendi kurdukları irili ufaklı gruplar hâlinde gezerlerdi. kendi güruhlarından olmayan insalara karşı son derece kabaydılar, argolu konuşurlar, itip kakarlardı; fakat kendi gruplarından insanlara oldukça sadık ve saygılıydılar. birbirlerini el üstünde tutar, bu çarpık "ailelerinin" başına gelecek olası tehlikelere karşı birbirlerini koruyup kollarlardı. ancak edo döneminin başlamasıyla gelen barış ortamında işsiz kalan bu kalabalık kabukimono güruhları çoğunlukla ronin (efendisiz samuray) olmuş, hatta büyük bir kısmı haydutluğa başlayıp japonya'nın dört bucağında köyleri yağmalayıp terör estirmekteydi.

    tahminleriniz tutmadı; kabukimonolar, yakuzaların ataları değildi. hatamoto-yakkoların zulmünden yaka silken köylüler, kendi kentlerini koruma amacıyla silahlanmaya başladılar ve milita bir oluşum hâline gelerek "kentin hizmetkarları" anlamına gelen machi-yakko adını aldılar. samuray kökenli kabukimonoların aksine çiftçiler, demirciler, esnaflar hatta evsizler gibi basit köylülerden oluşmalarına rağmen kabukimonolara karşı başarılı mücadeleler veren machi-yakkolar, bu sayede bir süre sonra halk kahramanları olarak görülmeye başladılar. taşrada kabukimono varlığını sonlandıran machi-yakkolar, zamanla güç sarhoşluğuna yenik düşüp onlara alternatif oldular. hatamoto-yakkolar ile aynı kaderi paylaşmamak için de normal halka sırnaşmak yerine kendi aralarında takılıyor, sadece birbirlerine efeleniyorlardı. (bugün bile yakuza örgütleri sivillere pek bulaşmaz.)

    edo döneminin ortalarına doğru iki alt kola ayrıldılar. düzenli ücret karşılığında dükkanların güvenliğini sağlayan ve sokaklardaki satış tezgahlarının güvenliğini sağlayan "tekiya" grubu ve kast sisteminde tüccarların bile altında bulunan, yasadışı kumar oynatan "bakuto" grubu. shogunluk, kendilerine ekonomik bir yük oluşturmadan halkın güvenliğini sağlayan tekiya gruplarına, katana ve wakizashi taşıma hakkı verdi. (edo döneminde kılıç yasağı vardı.) bu grupların "oyabun" denen liderlerine de soyismi bahşetti. öte yandan tekinsiz yerlerde kumar oynatmak başta gelmek üzere yasadışı işlerle uğraşan bakuto grupları, namuslu halk arasında hoş görülmüyordu. "yakuza" kelimesi de bakutoların oynattığı oicho-kabu isimli kart oyunundaki kaybeden elin adından gelir.

  • konuyla ilgili bir national geographic belgeselinde gördüğüm kadarıyla, insanlar tarafından yapılmış olabileceğine inananların yanı sıra uzaylılar tarafından yapılmış olabileceğine inananların sayısı da hayli fazla. üstelik insan eliyle yapılmış çemberler incelendiğinde ekinlerin ezilmiş olduğu gözlemlenmiş; ancak bazı çemberlerde ekinler ezilmemiş, patlamıştır. bu insanlar patlamanın ısı sebebiyle oluştuğuna ve ekinlerin içindeki suyu buharlaştırıp ekinleri patlattığına inanıyorlar. buna inanan insanlar da ikiye ayrılıyor. bir grup, şimşeklerin bunu yapabileceğini iddia ediyor. bu kadar kusursuz geometrik şekillerin şimşekle nasıl oluştuğu sorusuna ise kar taneleriyle yanıt veriyorlar. diğer grup ise kesinlikle uzaylıların varlığına ve bize ulaşmaya çalıştıklarına inanıyor. ama yine de konu hala büyük bir merak konusu.

  • bahsettiği kadın da iran asıllı amerikalı ve almanya doğumlu.

    aynen kardeşim baya bi kürtmüş*

    peynirli poğaçadaki peynir bile bu abladan daha kürttür.