hesabın var mı? giriş yap

  • --- 8x3 the long night spoiler ---

    son bölümü sahne sahne inceleyip, her sahneye 500 kelime eleştiri yazmak mümkün. ben, bunu yapmak yerine, dizinin night king karakteri ve ona yazdığı son ile westeros'un yaratılış amacının temelleriyle ne kadar ters düştüğünü anlatmayı deneyeceğim.

    bunu yapmadan önce, a song of ice and fire destanının yazarı, george r.r. martin'den bir alıntıyı paylaşmak istiyorum.

    ---
    "much as ı admire tolkien, and ı do admire tolkien — he’s been a huge influence on me, and his lord of the rings is the mountain that leans over every other fantasy written since and shaped all of modern fantasy — there are things about it, the whole concept of the dark lord, and good guys battling bad guys, good versus evil, while brilliantly handled in tolkien, in the hands of many tolkien successors, it has become kind of a cartoon. we don’t need any more dark lords, we don’t need any more, ‘here are the good guys, they’re in white, there are the bad guys, they’re in black. and also, they’re really ugly, the bad guys.

    ıt is certainly a genuine, legitimate topic as the core of fantasy, but ı think the battle between good and evil is waged within the individual human hearts. we all have good in us and we all have evil in us, and we may do a wonderful good act on tuesday and a horrible, selfish, bad act on wednesday, and to me, that’s the great human drama of fiction. ı believe in gray characters, as ı’ve said before. we all have good and evil in us and there are very few pure paragons and there are very few orcs. a villain is a hero of the other side, as someone said once, and ı think there’s a great deal of truth to that, and that’s the interesting thing. ın the case of war, that kind of situation, so ı think some of that is definitely what ı’m aiming at." - grrm
    ---

    geçen bölüm incelemesinde, "dizi, yüzüklerin efendisi tipi bir sona gidiyor" diye yazmıştım. bunu aslında bir eleştiri olarak söylemedim. nasıl george martin, tolkien'in büyük bir hayranıysa, ben de çok büyük bir tolkien hayranıyım ve yüzüklerin efendisi'nin sonu, tolkien'in işlediği hikaye ile son derece tutarlı bir sondur. tolkien'in yarattığı karakterler, orta dünya içerisinde tutarlıdır ve onun temasına uygun bir şekilde gelişirler. george r.r. martin'in farklı olmak istemesinin nedeni, tolkien'i beğenmemesi değil, tolkien'i taklit eden binlerce yazar arasında yer almamak istemesidir. o yüzden, orta dünya'dan kopup gelmiş gibi duran bir dark lord'u getirip westeros'a koyar ve bu hikayeye yüzüklerin efendisi'ne benzer bir son uyarlarsanız, martin'in dünyasının yaratılış amacından tamamen sapmış olursunuz.

    martin'in de dediği gibi, buz ve ateşin şarkısı, buzun kötüleri, ateşin iyileri temsil ettiği, iyi vs kötü savaşından ibaret değil. dolayısıyla, dizinin işlediği "dark lord night king kontrolündeki beyinsiz zombiler" konsepti daha baştan ölü doğmuş oluyor. bunun da çok basit bir sebebi var, o da dizinin şu soruya cevap veremiyor oluşu:

    "night king'in amacı ne?"

    dizi bu çok temel soruya "insanlığı hafızalardan silmek istiyor" gibi bomboş bir cevap vermekle yetindi. insanlığı yok etmek bir amaç olabilir ancak bunun arkasında daha temel bir motivasyon olmalıdır. tolkien'in dünyasında bu sorunun tek cevabı vardır ve orta dünyadaki bütün kötülüğün kaynağı melkor'un iradesidir. melkor, daha yaradılış aşamasında, diğer tanrılar ile ters düşmüş ve arda üzerindeki siyah/beyaz, iyi/kötü ayrımı o noktada başlayarak bir daha hiç kapanmamıştır. melkor'un iradesinin bir uzantısı olan sauron, kendi yaradılışında kötülük olduğu için orta dünyayı yok etmeye çalışmaktadır. bu konseptte, "sauron neden dünyayı yok etmeye çalışıyor" diye sorduğunuzda verebileceğiniz cevap "çünkü o kötü" 'den öteye gidemez. bunu bir eleştiri olarak söylemiyorum. tolkien'in roman yazma amacı, karakter incelemesi yapmak değil, dünya, mitoloji ve dil yaratmaktır. bu tür bir iyi/kötü konsepti onun amaçlarına uyar çünkü tolkien'in esinlendiği yunan, kuzey, hint mitelojileri de, benzer iyi/kötü tanrı temellerine oturmuştur.

    yukarıdaki alıntıda bahsedildiği üzere, martin'in amacı iyi/kötü savaşı işlemek değildir. westeros'ta iyi ve kötü olarak nitelendirilebilecek karakterler vardır ancak bu dünyadaki hiç bir karakter bir aragorn kadar sütten çıkmış ak kaşık ve bir sauron kadar "pure evil" değildir. bu noktada "night king kötü değil mi?" diye sorabilirsiniz, ancak night king, dizinin icat ettiği ve kitapta yer almayacak bir karakter. sadece kötü olduğu için kötü olan, kişiğinden kaynaklanan bir motivasyonu olmayan ve dünyayı yok ettikten sonra misyonunu tamamlamış olacak bir karakterin, "dark lord konsepti artık bir karikatür haline geldi" diyen bir adamın dünyasında ne işi olabilir ki?

    ilginç olan, night king kitapta olmayacak ancak onun yaptığı bir çok şeyin (duvarın yıkılması, ejderha çalmak) kitapta da gerçekleşecek olması. aradaki en önemli fark, kitapta bu icraatlere imza atacak karakterlerin kim olduklarını, geçmişlerini, kişisel amaçlarını biliyor olacak olmamız. yani martin'in dünyasında kötülüğü kaynağı, melkor gibi tanrısal olmayacak ve direk karakterlerin iradelerinden gelecek. westeros'ta tanrısal olan şey güç/büyü olacak ancak bu gücün hangi yolda kullanılacağını bizim tanıdığımız karakterler belirleyecek. bunun en bariz örneği, burada uzun uzun incelediğim daenerys karakteri. dany'nin gücü tanrısal bir büyüden geliyor ancak dany'nin westeros'a kurtarıcı mı, yoksa işgalci mi olarak geleceğini henüz bilmiyoruz. buna dany karakterinin kendi iç çatışması karar verecek. eğer, bu çatışmanın galibi dany'nin içindeki intikam hırsı olursa, dany çok rahat bir şekilde babası aerys ve ya abisi viserys gibi bir karaktere dönüşebilir. buradaki temel nokta, dany'nin gücünü aldığı ateş tanrısının ona iyi ya da kötü bir irade vermiyor oluşu. aynı şekilde, kitaptaki halleriyle white walkerlar'ın henüz iyi/kotü düzleminde bir yere oturmuş değiller. hatta, bir çok popüler "end-game" teorisinde white walkerların dunyayi ateş büyüsünden kurtarmaya geliyor olabilecekleri spekülasyonu var.

    dizinin, night king'in iradesini tamamen ortadan kaldırmış olması, bu karakterin westeros üzerindeki inandırıcılığını da tamamen ortadan kaldırıyor. ben dizinin başladığından beri, night king'in bir karakter olarak işlenmesini bekledim ancak maalesef yapımcılar bunu yapmayacak kadar tembel çıktılar. hiç olmazsa, night king'in esinlenilerek yaratıldığı night's king hikayesini temel alan kısa bir arka plan işlenseydi, bu karaktere biraz derinlik katılabilirdi. hepsini geçtim, bu dizinin ilk 5 sezonu white walkerlar ile ilgili bildiğimiz tek bir şey vardı, o da bebekleri white walker'a çevirdikleri sahneden ibaretti. yapımcılar o sahneyi bile açıklama zahmetine girmediler. karakter bir türlü derinleşmedi ve tarihin en kompleks fantezi hikayelerinden birisinin içine, tarihin en sığ kötü adamlarından birisi yerleştirilmiş oldu. bu karakter o kadar temelsiz ki, öldürüldügü sahnede bulunuş sebebini bile bilmiyoruz.

    super kahraman arya'nın, night king'i öldüreceği, arya, faceless man'e katıldığından beri konuşulan bir teoriydi. ben, her ne kadar bu sondan hoşlanmasam da, night king'i kimin nasıl öldürdüğünün büyük resmin içerisinde bir tefarruattan ibaret olduğunu biliyorum. eğer sen senaryoda, night king'in amacını, onun neden bran'in peşinde olduğunu ve bran'ın kurduğu tuzağa neden mal gibi yürüdüğünü açıklayabilirsen, son vuruşu arya yapmış, jon yapmış pek bir önemi olmaz. yüzüklerin efendisi'nin sonunda, sauron'a son darbeyi frodo vurmuyor mesela. frodo, yüzügü atamıyor ve sauron'un sonunu getiren gollum oluyor. bu noktada, sam, frodo ya da gollum'dan hangisinin yüzügü yok ettiğinin hiç bir önemi yok. önemli olan, sauron'un, mordor kapısında yaptığı ölüm kalım savaşında yüzüğü kullanmak zorunda kalacagina ınandığı aragorn'a odaklandığı için asıl tehlikeyi göremiyor olması. night king'in olduğu sahnede de en önemli nokta, night king'in neden bran'ı bu kadar çok istediği meselesi. bu soruya cevap verebileniniz var mı? night king neden bran'ı istiyor; bran bütün bölüm ve hatta 8 sezon boyunca ne yaptı; onun kuzeye yaptığı yolculuğun, three eyed raven buluşmasının önemi neydi ve kısaca bran'in bütün hikayedeki işlevi neydi? bu soruların cevapları olmadan, night king karakterine tatminkar bir son yazmak mümkün değil ve dizinin cok fena cuvalladigi nokta da, night king'in uçan ninja arya tarafından öldürülmüş olması değil, night king'in orada ne bok yemeye çalıştığının cevabını verememiş olmasıdır.

    son sahnenin ve bütün bölümün işlenişiyle ilgili çok uzun uzun eleştiri yazmak mümkün. biliyorum, bir çoğunuz burada dizinin saçını başını yolmamı bekliyorsunuz ama inanın ki artık neresinden tutacağımı şaşırıyorum. dizi, benim tahminlerimin çok ötesinde öngorülebilir ve klişelerle dolu bir hikaye işledi ve yukarıda sorduğum sorulara cevap verebilse ben bu klişelerin hepsini görmezden gelmeye hazırdım. sonuçta, izlediğimizin bir hollywood eseri olduğunun ve dramatik olanın her zaman gerçekçi olanın önüne geçeceğinin farkındayım. zaten dizi, berbat hollywood klişelerini kullanmaya bu bölüm başlamadı, son 3 sezondur, her bölümde ucuz aksiyon filmi klişeleri, deus ex machinalar, süper kahramanlar, bond villain'lar havada uçuşuyor. o yuzden yüzbinmilyon zombinin girdiği kalede kim nasıl hayatta kaldı ve önemli karakterlerin hiçbiri nasıl ölmedi sorusuna isterseniz girmeyelim. sonucu kabullenip, önümüzdeki maçlara bakalım.

    night king'in nasıl öldüğü kadar, ne zaman öldüğünün de hikayenin temellerine aykırı bir yanı var. buz ve ateşin şarkısı'nın temelindeki temalardan birisi, feodal düzen eleştirisi ve “taht oyunları” konsepti, bu düzenin yarattığı yıkımı gözler önüne sermek için kullanılıyor. lordların, kralların, prenslerin oynadığı oyunun yarattığı yıkımın faturasını hep en alt tabakalardaki halk ödüyor ve bu george martin’in savaş karşıtı felsefesiyle de birleştiğinde westeros, hayatta kalmanın çok zor olduğu bir yere dönüşüyor. feodal düzen, savaş ve din eleştirileri hikayenin başındaki ağır temalar iken, kuzeyden gelen tehlikenin baş göstermesiyle beraber bütün westeros’a şu soru soruluyor: “çok önemli sandığınız için uğrunda savaştığınız, topraklar, ünvanlar, dinler için yarattığınız suni çekişmeleri, bütün dünyayı yok etme ihtimali olan bir tehlike karşısında bir kenara koyabilecek misiniz?”

    bu soru, günümüzde dünya üzerindeki politik kısır döngülerin, gezegendeki bütün yaşamı tehdit eden küresel ısınma gibi bir tehdit karşısında ne kadar gereksiz kaldığının da bir eleştirisi aslında. dolayısıyla, tematik olarak night king ve onun yarattığı tehlikenin, westeros üzerindeki bütün siyasi çekişmeleri gölgede bırakacak bir tehdit olması gerekiyor. ancak, dizinin işlediği şekliyle bu tehlike, bırakın insanlığı tehdit etmeyi, twins’in güneyinde yaşayan ahaliyi rahatsız bile edemmedi; king’s landing’te yaşayan sıradan bir vatandaş, white walkerların yarattığı tehditi hiç bir şekilde hissetmedi. cersei’nin, “yemeyin beni white walkerlarla, sizin amacınız beni zikmek” paranoyası haklı çıktı; night king uçan bir ninja tarafından yok edildi ve şimdi taht oyunlarına kaldığımız yerden devam edebiliriz. george r.r. martin’in kitabın sonuyla ilgili planı nedir bilmiyorum ancak kuzeyden gelen tehdit ortadan kalktığında, westeros’tan geriye harabeden başka hiç bir şey kalmayacağına eminim. feodal düzen ve savaş eleştirisi temalı bir hikayeyi, monarşinin şanlı bir zafer yoluyla eski sahibine geri döndüğü bir sonla bitiremezsiniz, çünkü bu hem savaşın hem de eleştirdiğiniz düzenin bir övgüsü olur.

    dizinin night king'i ana yemek yerine tek bölümde çözülecek bir konu olarak işlemesinin dizinin kurgusu açısından da problem yaratacağı kesin. son 3 sezondur, jon/dany vs night king mücadelesine hazırlık haricindeki bütün yan hikayeler, bütün yan karakterler, taht oyunları konsepti ile birlikte gelen entrikalar ve taht mücadeleleri de çöpe atıldı. ne kadar fazla yan hikayenin harcandığından şurada bahsettim. dizide öyle bir noktadayız ki, şu an iron throne'da oturan cersei lannister'ın, oturduğu tahtta hak edebiliyor olması bile deli saçması. kraliyet en son bıraktığımızda baratheon hanedanı'ndaydı ve cersei bir baratheon değil. eğer lannister'ların, tahtı baratheon'lardan gaspettiğini düşünsek bile kral olması gereken kişi, artık bir kingsguard olmayan jaime lannister. westeros yasalarında taht hiç bir zaman kız çocuğa geçmediği için bir şekilde jaime bu görevi kabul etmezse, tahtın tyrion'a geçmesi gerek. cersei, o tahtta hangi sıfatla oturuyor, bunu bile bilmiyoruz. hadi bütün yasaları değiştirdik ve rhoynish stili kadınların erkeklerle eşit olduğu bir halefiyet düzeni getirdik diyelim, peki cersei'nin herkes tarafından bilinen ensest ilişki ve great sept of baelor'u havaya uçurması gibi suçları görmezden mi geleceğiz? bütün bunlar size ayrıntı gibi geliyorsa, ilk 5 sezonu izlememişssiniz demektir. robert'ın halefinin kim olacağı meselesinden dolayı westeros tarihinin en büyük iç savaşlarından birisi yaşandı hatırlayanınız var mı?

    "hocam zaten cersei tahtı jon/dany'e devredecek artık bunun pek önemi yok" diyenler çıkacaktır haklı olarak. ancak, hikayenin sonunun bu kadar öngörülebilir bir hal alması da bir başka problem. şu anda, son savaşı cersei'nin kazanacağını düşünen var mı? yok. jon ya da dany'nin tahta çıkacağından şüphesi olan var mı? zannetmiyorum. her ne kadar dizi jon ve dany arasında tahtın varisi kim gerilimi varmış gibi göstermeye çalışsa da, bu iki karakter birbirine aşık olduğu sürece bu tartışmanın bir önemi var mı? hangisinin tahta önce çıkması gerektiği gibi bir gerilim çok saçma olur çünkü zaten kral/kraliçe her halükarda bu ikisi olacak. ha bu saatten sonra hala/yeğen olduklarını öğrendikleri için ilişkilerinin bozulduğu ve gerçekten ters düştükleri bir hikaye görür müyüz, buna zamanımız kaldı mı bilmiyorum ama dany ve jon, aragorn ve arwen'e dönüşmez ve 2. bir dance of dragon patlak verirse böyle bir son, hikayenin tamamen uzaklaşılan felsefesine biraz daha uyumlu olur.

    tek bir bölümde o kadar fazla garip şey oldu ki, sanki bir 5000 kelime yazsam da yetmeyecekmiş gibi geliyor. yazının bütünlüğünü bozmamak için şimdilik burada çenemi kapatıyorum. pazar günü 16:00'da, tancan fümen'in twitch kanalına konuk olup orda got geyiğine devam edeceğim. buyrun gelin, yapımcılara hep beraber sövelim.

  • kesinlikle dogru zamanda dogru yerde olan bir adam, ve muhtemelen milyonlarin kurtaricisi, ancak yaptiginin buyuklugunun aksine neredeyse hic taninmayan bir kahraman. tam adi stanislav evgrafovich petrov'dur.

    soz konusu olay 25 eylul 1983'te gercekle$mi$, o zamanlar yarbay olan petrov'un biraz da $ansinin yardimiyla verdigi dogru karar sayesinde dunya nukleer bir facianin e$iginden donmu$tur.

    olayin oncesine donmek gerekirse, 1983 yili abd - sovyetler arasindaki gerilimin en yuksek noktaya tirmandigi zamanlardandir. abd 1982'den itibaren sovyetleri acik acik "kotuluk imparatorlugu" diye tanimlamaya ba$lami$ (bkz: evil empire), iki taraf da digerinin bir nukleer saldiriyi ilk once ba$latacagini du$unerek surekli diken ustunde durmu$, ba$kan reagan* 23 mart 1983'te yaptigi konu$mada (star wars adiyla da bilinen) sdi sisteminden bahsetmi$, sovyetler de boyle bir sistemin varliginin abd'nin ilk saldiriyi yapma cesaretini artirdigini du$unmeye ba$lami$, sonuc olarak sovyetler yonetimi de yapilacak en akillica $eyin boyle bir durumda en hizli $ekilde kar$i saldiriyi ba$latmak olduguna karar vermi$tir.

    iki tarafta da ya$anan bu buyuk parayonanin uzerine bir de 1 eylul 1983'te sovyetlerin cogu abd vatanda$i olan 269 ki$iyi ta$iyan bir kore yolcu ucagini* du$urmesi ortami iyice germi$, bu yedikleri bokun uzerine kgb de tuy diker gibi "bu durum bir nukleer saldiri ba$langici olabilir" tarzinda gizli raporlar hazirlami$tir.

    asil olaya, yani yakla$ik 3.5 hafta sonraki 25 eylul'e donersek, stanislav petrov'un ba$inda bulundugu uydu sisteminin gorevi yakla$an olasi bir nukleer ba$ligi tespit etmek, dolayisiyla petrov vasitasiyla sscb hukumetinin olaydan haberdar olmasiydi.

    boyle bir durumda bunun anlami kesin ve net olarak (belgelere dayanacak $ekilde) sscb'nin bir kar$i saldiri ba$latmasiydi ve bu durumda kilit noktada (yani tespit sistemi ile hukumet arasindaki birim) yarbay petrov bulunuyordu.

    moskova'ya yakin konu$lanmi$ sistemin ba$inda olan petrov, yerel saate gore 00:40 civarinda bir uyariyla kar$ila$ti, erken uyari sisteminee gore sovyetler'e dogru gelmekte olan bir nukleer fuze ate$lenmi$ti. petrov bunun yanli$ bir alarm oldugunu du$undu, basitce bir mantikla; boyle bir durumda abd'nin tek bir nukleer fuzeyle degil, bir coguyla saldiracagini du$unuyordu.

    ama tam bu alarmin arkasindan muhtemelen hayatinin en zor kararini vermek zorunda kaldi, cunku cok kisa sure araliklarla uyari sistemi ikinci, ucuncu, dorduncu ve be$inci fuzenin de sscb uzerine dogru gelmekte oldugu yonunde bir uyari verdi. daha onceden sistemin guvenilirligi uzerine bazi endi$eler dile getirildiyse de durum cok ciddiydi, emin olmayan petrov hukumete haber vermek icin yalnizca bir kac dakikasi oldugunu biliyordu. standart radarlar ufuk otesi mesafeyi tarayamadigi icin onlardan bilgi alinamiyordu ve alabilmek icin muhtemel nukleer fuzelerin yakla$masini beklemek sscb'nin kar$i bile koyamadan mahvolacagi anlamina geliyordu.

    o anda aklindan neler geciyordu bilinmez, petrov hicbir $ey yapmadan beklemeyi ve bunun yanli$ bir uyari oldugunu du$unmeyi tercih etti. yanilmasi durumunda kisa bir sure sonra sovyetler cok ciddi bir felaketle yuzyuze gelecekti.

    dakikalarin ardindan, hicbir $ey olmadi ve petrov bunun bir yanli$ alarm oldugu konusundaki sezgisine guvenerek belki de dunyayi yanli$ bir uyari sistemi yuzunden ba$layacak salakca bir nukleer felaketten korumu$tu (sscb'nin dagilmasindan sonra ortaya cikan belgelere gore de boyle bir durumda sscb'nin izlemeyi kararla$tirdigi strateji kesindi: elindeki tum nukleer gucle bir kar$i saldiri ba$latmak), o gun gorevi oldugu $ekilde hukumet ile temasa gecseydi yuksek ihtimalle dunyanin ba$ina gelecek olan da buydu.

    bu olayin ardindan petrov defalarca sorguya cekildi, askeri uygulamalara kar$i geldigi ve guvenilir bir asker olmadigi icin i$ini kaybetti, once daha kucuk bir mevkiye du$uruldu, daha sonra da emekli edildi. sovyetler tarafindan bundan ba$ka bir odul ya da ceza kendisine verilmedi.

    askeri guvenlik dogrultusunda petrov'un yaptiklari 1998'e kadar gizli kaldi, alarmin da bir hata sonucunda ortaya ciktigi aciklandi (burada hadi ya diyoruz). dunya da ancak yillar sonra kahramanini taniyabildi. bu tur durumlarda da ali$ildigi uzere petrov $u an nispeten fakir bir durumda emekliligini geciriyor. kendisine sscb/rusya tarafindan herhangi bir pozitif yaptirim uygulanmasa da 21 mayis 2004'te association of world citizens tarafindan "world citizenship award"* verildi.

    ironik bir not olarak aslinda stanislav petrov'un gorev cizelgesine gore o gun izinli oldugunu da ekleyelim. yerinde ba$ka bir subay olmasi durumunda da muhtemelen dunya bunun tam tersi bir senaryoyla kar$i kar$iya kalacakti.

  • 83. bolumde de yine gerildik, su ticari taksi cekiciye carpsin da biz de rahatlayalim onlar da rahatlasin.

    hayalet: radyo aciiim mi?
    akbaba: yok la oturuyoz iste
    hayalet: ben de kalkip oynayalim demedim

    su konusmada kendimi gordum, hayalet olarak.

  • "kadinlar beni begeniyor" diyor.
    sen o deniz kumu ile yaptigin insaatlarindan birinde amele ol bakalim yuzune kim bakiyor?

  • 9 yıl önce ign "the aurors" adlı bir fx dizisinin duyurusunu yaptı. günümüz abd'sinde geçen ve aurorlara (seherbazlara) odaklanan karanlık bir suç draması olacaktı. biraz gotham gibi.

    hatta fragmanı bile çıktı:

    https://www.youtube.com/watch?v=2whhs2mafes

    o günün tarihini unutup bir an aklımızı delirecek gibi olmuştuk ama sonradan anlaşıldığı üzere acımasız bir 1 nisan şakasıydı. şimdi binlerce yürek tek düşünce; o şaka neden gerçek olmasın?

    bunun dışında olası konular:

    tom riddle:

    antagonistin kökeni fikri her zaman çalışıyor; star wars'un prequel döneminden tut günümüzdeki maleficent, joker ya da venom filmlerine kadar. tom riddle'ın voldemort'a hem karakter hem de fiziksel olarak dönüşümünü izlemek bana anakin skywalker'ın darth vader'a dönüşümünü izlemeye yakın bir keyif verir.

    marauders:

    harry potter evrenindeki en trajik grubun maceralarından da kaliteli bir dizi çıkar. burada okul yılları veya sonrasında gelen first wizarding war işlenebilir. hatta dizinin finali james ve lily'nin ölümü, voldemort'un düşüşü ve harry'nin hayatta kalışı olursa epik olur. ana seriye direkt bağlanan çok tatlı bir prequel olur.

    snape:

    benim tercihim değil fakat snape'in "anti-kahramanlığı" harry potter hayranlarınca tutuluyor. zaten günümüzde böyle karanlık gibi, aksi, huysuz kahramanlar seviliyor. yukarda bahsettiğim "marauders" dönemi snape'in gözünden anlatılabilir. snape'in lily'ye olan karşılıksız aşkı, voldemort'a düşüşü, sonra dumbledore için ikili ajan olması gibi konular işlenebilir. marauders fikri gibi bu da james ve lily'nin ölümüyle ve snape'in lily'nin cansız bedenine sarılmasıyla sona erebilir. son sahnesi de snape'in harry'yi koruma misyonunu üstlenmesi olabilir. bu da ana seriye güzel bir bağlantı olur.

    cursed child:

    umarım yapmazlar ama serinin üvey evlat muamelesi gören ve çok az bilinen sözde son kitabının diziye uyarlanması da olası. çünkü kitap ve tiyatro formatında ulaştığı kitle çok sınırlı kaldı. harry potter ekibinin gelecek yıllarını izlemek fikri hoş olsa da bunu cursed child'ın abuk hikayesi altında görmek istemem. zaten efsaneleşmiş karakterlerin gelecek yıllarını işlemek çok riskli. disney'in star wars üçlemesi gibi bir facia da olabilir, cobra kai gibi mükemmel bir nostalji de olabilir.

    hogwarts:

    alternatif bir fikir; ana harry potter karakterlerinden büyük oranda bağımsız bir hogwarts hikayesi. zaten benzerleri farklı mecralarda yapılıyor. 2022'de çıkması beklenen hogwarts legacy 1800'lerdeki hogwarts'ta geçecek. uzun zamandır benim de oynadığım mobil harry potter oyunu hogwarts mystery 1980'de geçiyor. bunlar gibi farklı ve yeni bir protagonistle hogwarts'a geri dönmek evreni canlandırabilir.

    hogwarts üzerine başka bir fikir de tamamen geriye gidip 4 büyücünün hogwarts'ı kuruşunu anlatmak olabilir. godric gryffindor, helga hufflepuff, salazar slytherin, ve rowena ravenclaw arasındaki dinamiklerden ve fikir ayrılıklarından da iyi bir mini dizi çıkar.

    dumbledore:

    dumbledore ve grindelwald üzerine yazılabilecek iyi hikayeler var fakat gelecekteki fantastic beasts filmleri bu konuya girecektir muhtemelen. ikilinin fantastic beasts serisi öncesindeki beraberliği, grindelwald'ın karanlığa kayışı ve beraberliğin düşmanlığa dönüşmesi gibi konular da prequel'e prequel mantığıyla işlenebilir. rowling'e kızgın olan lgbt komünitesinin de gönlü alınır biraz.

    harry potter:

    daha fazla harry potter hikayesi anlatılabilir. 7. kitaptaki ana hikayenin bitişi ile harry'nin oğlunu hogwarts'a gönderdiği epilogun öncesindeki aralıktan bir şeyler çıkabilir. ama dediğim gibi efsaneleşmiş karakterlerin efsaneleşmiş hikayelerinin üzerine yeni hikaye yazmak çok riskli hareket. çok kötü geri tepebilir. zaten muhtemelen film oyuncuları dönmeyeceği için yeni oyuncu kadrosu gerekir, o da riski iki kat arttırır. çok düşük bir olasılık da dizinin uzun süresi sayesinde kitapların daha özgür bir adaptasyonunun yapılması fakat harry potter film serisi popüler kültürde hala bu kadar canlıyken sanmıyorum ki o yola girsinler.

    bu arada son açıklamalara göre resmiyete dökülmüş bir iş yok ne rowling ne warner bros ne de hbo max tarafında. sadece "bir düşündük nasıl olur acaba" diyorlar. ama o düşüncenin internette bu kadar etkileşim yaratması üzerine düşünceleri biraz daha ciddileşmiş olabilir.

  • şampiyonlar ligi --> şampiyonlar ligi
    uefa kupası --> uefa avrupa ligi
    intertoto kupası --> uefa konferans ligi

    konu kilit.

    intertoto ile konferansı nasıl eşit görürsün diyenler için edit:
    o dönem 3 adet avrupa kupası vardı, şimdi de öyle. başlığı açanın mantığına göre sıralama bu şekilde. ayrıca gs o sene şampiyonlar liginden uefa'ya katıldı. tıpkı şimdi de cl'den elenenlerin avrupa ligine katıldığı gibi. super kupa finalini de cl ile uefa avrupa ligi şampiyonları oynuyor.

  • hükümetin para basma hakkını kullanarak elde ettiği gelir..
    belli bir enflasyon oranında halk, milli gelirle orantılı olarak, elinde para bulundurmak isteyecektir, bu miktar reel olarak belirlenecektir.. büyüyen bir ekonomide halkın muamele güdüsüyle talep edeceği reel para miktarı artacağı için, hükümet enflasyonist bir baskıya yol açmaksızın piyasadaki para arzını arttırabilir.. diğer bir deyişle; para stokundaki artış, reel büyüme sonucu halkın reel para talebinde görülecek artıştan büyük değilse,hükümet enflasyonist baskıya neden olmaksızın para basmak suretiyle gelir elde edebilir..

  • cam diyorum. kumu, soda ve kireçle karıştırıp, 1000 dereceden daha yüksek bir sıcaklıkta eriterek bir karışım elde ediyorsun. sen nasıl bir kralsın arkadaş.

    limited edition : debe listesine 1.sıradan girmişiz. ilginiz için teşekkürler.