ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
ekşi sözlük
-
3 senedir yazar olarak içinde bulunduğum oluşum. çılgınca entry giren birisi olmadım hiçbir zaman. çoğu zaman okumayı tercih ettim. ekşi sözlük sadece yazarları ile ön plana çıksa da, aslında okuyucu çoğu zaman daha önemliydi. çünkü okuyucu olmadığı takdirde entry girmenin manası yoktu. son günlerde farkettim ki artık yazarlar hiç okumuyor, sadece yazıyor. dinlemeden dır dır eden insanlar gibi... okumuyorlar, sadece yazıyorlar.
ben açtım başlığı it kopuk gibi yazamazsın
-
şu anda adını vermek istemediğim bir başlığa girdiğim entry üzerine bir hanım abladan dün aldığım mesaj.
kanıt
bugüne kadar başlığına yazıp rahatsız ettiğim tüm yazarlardan özür dilerim. bundan sonra artık başlık sahibine sormadan entry girmeyeceğim. hatta telif hakkı gibi başlık parası vereceğim. itliği kopukluğu bırakıp atom fiziğine ve profesörlüğe yoğunlaşacağım.
edit: arkadaşlar başlığı ve yazarı soranlar oldu, ifşa etmek için değil komik geldiği için yazdım bunu. bunları bana değil sözlüğe dolduranlara sormak lazım.
akit'in peynirin zararları haberi
-
türkiye tarihi bu güruh kadar hainini görmemiştir.
bebeğe luke ismini koymayı engelleyen yasa
-
haluk ismiyle kısmen aşılabilecek yasadir.
aşkın bittiği an
-
yeni bir eve çıkıyoruz birlikte, iş çok yoğun ne gidip alışveriş yapacak vakit var ne de para harcamak mantıklı kiraya çıkılacak ev için.. eşyalı bir ev tutuyoruz bu yüzden. ikimiz varız zaten, küçük bir evimiz var artık bir de ve bir salonumuz ve yatak odamız..yatak odasında tek kişilik bir yatak var. ben geceden geceye geliyorum eve, keza o da öyle. bok gibi bir sektörde çalışıyoruz, birbirimizi göremiyoruz, oraya buraya yapıştırdığımız notlarla hasret gidermeye çalışıyoruz bir yandan, gidip bir yatak bile alamıyoruz.. hem vakit yok, hem harcama öncelikleri başka.. yazın ortası. kendi kendine yapışıyor insan sıcaktan, duş alıyorsun banyodan çıkmadan kuruyorsun.. ve bizim tek kişilik bir yatağımız var. gidip bir yatak bile alamıyoruz.. hem vakit yok, hem harcama öncelikleri başka, hem de aklımıza bile gelmiyor gidip büyük bir yatak almak. sığıyoruz küçücük yatağa.. ben zaten küçük bir kadınım ama o yapılı bir adam.. sere serpe yatsa kolu bacağı sarkıyor yataktan.. ama birlikte olunca, yazın tam ortasında.. sığıyoruz küçücük yatağa. küçük gelmiyor ki, aklımıza gelmiyor ki büyük bir yatak almak, sıcak bile olmuyor birlikte yatınca.. üçümüz sığıyoruz küçücük yatağa. ben, o , aşk bir de.. kocaman oluyor o yatak birlikte olunca, öyle ferah, öyle evim ki..
zaman geçiyor aradan, uzun zaman.. hala aynı koşturmaca.. günlerden bir gün.. bir alışveriş merkezindeyiz, yatak arıyoruz. çift kişilik yatak!! sığmıyoruz çünkü artık tek kişilik yatağa. küçük geliyor, hava desen zaten sıcak. ben küçük bir kadınım ama kocaman bir adam; sağa sola bile dönemiyor rahat rahat. sığamıyoruz artık çoğumuz.. önceden üçümüzdük ama şimdi kaç olduk kimbilir. o, ben, aşk, kırgınlık, mutsuzluk, mesafe.. en çok yeri mesafe kaplıyor işte.. o olmasa tek kişilik yatağa sığardık aslında biz. sıcak bile olmazdı belki bu kadar, küçük bir yatak daha da yakınlaştırırdı belki bizi.. ama yatak büyüdükçe mesafe de büyüyor, yatak büyüdükçe kırgınlık arada bir yere yatar oluyor, yatak büyüdükçe ben küçülüyorum, yatak büyüyor.. aşk ölüyor..
özyeterlilik
-
self-efficacy
albert banduranin kullandigi bir terimdir, sosyal ogrenme kuraminda da kullanmistir ozyeterliligi. ogrenmenin ozyeterliligi yuksek olan insanlar icin daha kolay oldugunu one surmustur.
ozyeterlilik kisinin genel anlamda kendi yeteneklerine ve kapasitesine olan inancidir. verilen gorevleri basarabilecegine, amaclara ulasabilecegine inanan insanlarin ozyeterliligi yuksek, ay ben bunu hayatta yapamam diyenlerin ise ozyeterliligi azdir (alcaktir yazacaktir garip durur diye yazmadim ama azdir da tuhaf durdu, neyse). bu inanc, yani self-efficacymiz, yani ozyeterliligimiz bizim bir isi basarip basaramayacagimizi etkiler. (evrene pozitif sinyaller vermek gibi)
kisaca inanmak basarmanin yarisidir sozunu dogrular nitelikte bir terim.
insanlarin davranislarini, motivasyonunu, dusunce sekillerini onemli olcude etkiler. self-efficacy'miz karsimiza cikacak olan zorluklara ya da yapmamiz gereken gorevlere nasil yaklasacagimizi belirler cunku. yuksek self-efficacy sahibi insanlar bu sebeple gozlemsel ogrenmeyi daha kolay gerceklestirebilir.
ama cok da mantiksiz bir sey degil aslinda ozyeterlilik, cunku birey kendi ozyeterliligine bircok faktore bakarak karar verir ve normal kosullarda bireyin kendisinin ozyeterliligi hakkindaki gorusunun makul seviyelerde olmasi gerekir.
ayrica (bkz: sosyal öğrenme kuramı/@marquee)
çocuklarla girilen komik diyaloglar
-
yapılan bir yaramazlık sonrası atakan(5,5) azarlanıyor..
boba: aynı yaramazlığı tekrar yaparsan kulaklarından tavana asarım seni..
atakan: aynı yaramazlığı tekrar yapamam ki..
boba: nasıl yani? nedenmiş??
atakan: o başka bir yaramazlık olur.. aynısı olmaz..
boba: !!!???
(bkz: herakleitos)
bebek ziyaretine gelen misafire elini yıka demek
-
benim bebeğim yok ama bu gözler neler gördü...
uçuklu dudağı ile 4 aylık bebeği öpmeye çalışan mı
evden gelip ayakkabısını çıkardığı gibi bebeğe elini uzatan mı
bebek konusu kibarlık kaldırabilecek bir durum değil... anne & baba risk alma şansına da sahip değil illa ki içeri girer girmez uyarmak durumunda ki kontrolü dışında bir şey olmasın. ben alınırım gücenirim diyorsan bebekli eve gitmeyeceksin... bir yıl geçsin sonra gider rahat rahat seversin.
çok kötü bir insan olduğu düşünülen ünlüler
-
(bkz: şafak sezer)
2 aralık 2021 lütfi elvan'ın istifa etmesi
-
yerine şu fotoğrafta işaretli kişi atanmış. görsel
nesin matematik köyü
-
hoşgörüsü bol köydür.
2 sene önce ramazan ayında köydeki matematiksel iktisat kampına katılmıştım.
oruç tutanlara kimse ters bir bakış dahi atmıyordu.
hatta muhabbetin uzadığı gecelerde, sahura kalkan arkadaşlarla güzel de bir ortamımız oluyordu.
yani, anlamıyorsanız, bok atmayın ya.
ali nesin ağzıyla söyledi zaten;
"çapsız ülkelerde çaplı insanları sevmezler. herkes çapsız olsun ki, çapsızlıkları fark edilmesin"
abuk subuk yorumlarla çapsızlığınızı ortaya çıkarmayın.
şu güzel ortamı bozmayın.
marie byrd toprakları
-
yüzölçümü 1.610.000 kilometre kare olan, güney kutbu’ndan başlayarak antarktik sahil şeridine kadar uzanan bir terra nullius.
1928-1941 yılları arasında düzenlenen seferlerle amiral richard e. byrd tarafından keşfedilmiş ve adını amiralin karısı marie'den almıştır.
uzaklığı ve yaşama elverişsizliğinden ötürü hiçbir ülke tarafından istenmemiş.* bölgede varlığını sürdüren tek şey bir abd üssü.
kaynak
yaran diyaloglar
-
ateizm ile yeni tanışmış küçük kuzenim ile anneannem arasında geçen diyalog evlere şenliktir;
- şimdi anneanne yaaaaa, bu evrende olan düzen tesadüf olamaz mı diyorsun yani?
- gızım allah-ü teala istediyse niye olmasın?