hesabın var mı? giriş yap

  • eski çağlarda "sarhoşluğu yok eden taş" olarak bilinirdi. o zamanlarda bir kısım kadeh, çanak, kap gibi şeylerin birçoğu ametistten yapılmaktaydı. ametist, endoktrin ve bağışıklık sistemini kuvvetlendirir, kanı temizler ve enerji verir. bilinç seviyelerini aktive eder, yatıştırıcı etkisi vardır. meditasyon için en ideal taşlardandır. astrolojide de başak burcu insanının taşı olarak da bilinir.

  • alakası yoktur. kasacı kızın yakasında isim soyisminden hemen elindeki telefondan facebooka girip bakıp kızın manitası olduğunu gören suser, bir kac hafta sonra ayyyy kız benim önerilenler listemde kartıma bakmış bla bla.. sie.

  • müş- bir kalıp beyaz peynir alacaktım
    bakkal- kalıp sohbet etmek isterdim ama yapacak işlerim var,
    müş- nası ? anlamadım
    bakkal- ha ha şaka yaptım, şuradaki parça iyi mi?
    müş- evet iyi,
    bakkal- peki sıradaki parçayı birine armağan etmek istermisin?
    müş- yoo
    bakkal- metalicadan unforgiven , yani türkçesi borcunuz iyice kabardı, veresiye yok*...

  • aynı şekilde, fatura kesmeyen ve dolayısıyla vergi ödemeyen, sürekli zarar ile seneyi kapatıp, asgari ücretli çalıştırıyor gösterip elden maaş veren, borçlarını ödemeyen veya geç ödeyen esnafın ticari kafası olması gibidir.

  • ulan ibine. adam çalışma sermayesini yaratamayıp kredilere ödeme yapıyor ve stok çekebilmesi için alacağı firma yabancı buyük ihtimalle para olmadan mal vermiyor. senin gibi ibineler de adamın halini bilmeden boyle laf çakıyor. piyasa şu anda bu tip firmalar ile dolu. çalışma sermayeleri kurdan eridiği için peşin mal parasını almak zorunda kalıyorlar. senin huyun suyun hürmetine değil yani. ibinelik olsun diye yapmıyorlar. piyasa tamamen nakite döndü bu bir iki senedir. alış bebişim.

  • parkın kısa tarihçesi:
    1864’de bir grup zengin amsterdamlı şehir için bir gezme parkı girişimde bulunurlar ve toprak satın alırlar. bir vakıf kurulur. 1865’de parkın yapımına başlanılır ve yaza doğru halka açılır. iki sene sonra şair joost van den vondel’in heykeli konulur. halk heykelden dolayı parka artık ‘vondelpark’ demeye başlar. ilk etapta at sürme, yüreme, dinlenme olarak düşünülür park. sonradan süt evi, yumurtacı v.s. küçük girişimlerle park daha canlanır, şehire yeni nefes olur.

    1875’de parkın yarım kalan bölümü de düzenlenir ve 1877’de 47 hektar toprak artık tamamen bir halk parkı olarak kullanıma hazır hale gelmiştir çeşitli binalarıyla. parkın stili ingiliz parklarını andırır. herşey güllük gülistanlık değildir, yangından mesela bir bina kül olmuştur.
    1930 yıllarında koşu faaliyetleri başlamıştır. 1953 yılında da vakıf artık vondelpark’ın masraflarını karşılayamaz hale geldiğinde belediye parkı deviralır.

    1960-1970’lerde vondelpark artık tamamen halkındır ve bir nevi ‘esneklik’ nefesler ziyaretçisine. o kadar esnekleşmiştir ki, hippiler çadırlarıyla parkta uyumaya başlar.
    ilk başta çok masum gelen topluluk, gittikçe uyuşturucu yüzünden büyük problem yaratmaya başlar. en sonunda polis zoruyla parktan yaka paça çıkartılırlar. parkta uyuma yasağı getirilir.

    1980’lerde açık hava tiyatrosu inşa edilir ve yazlık tiyatro programlarına başlanılır.
    (bir yaz günü bisiklet ile parktan geçerken türkçe müzik duyup ışınlandığım podyum, yüreğinize sağlık altın gün.)

    vondelpark ve içinde bulunan binalar 1996’dan beri tarihi devlet statüsü ve koruması altındadır. yılda 10 milyondan fazla ziyaretçisi olan bu parkın havası diğer amsterdam parklarına kıyasen gerçekten farklı. parkta çok çeşitli kültür faaliyetleri ve sanat eserleri var (birisi mesela pablo picasso'nun) ve bir o kadar da huzur. parkın gönüllü vakfı ‘vondelpark’ın arkadaşları’ fanatik ve inatçı bir vakıf, ama park için güzel şeyler yapmaktalar.

    parkın kısa tarihini anlatan vidyosunu buradan izleyebilirsiniz.

  • saka maka derken, saka gibi harbiden. kalkinma nedir, bence once bunu netlestirmek lazim.
    sonra da 4.5g (ozunde 4g'dir) ornegini gorunce nedense direkt somali'de var miymis diye baktim. 2014'ten beri varmis.
    eyorlamam bu kadar.

  • bu nasıl bir hayat oldu anlamıyorum. telefonum bozuldu. 5 ay önce 1700 olan bir telefon şimdi 2700 lira. oyun konsolu bakıyorum 1800 fiyat görüyorum meğer baktığın şey sadece lisanslı bir oyun. konsollar 5000 den başlıyor. arabam yok ancak daha uzun seneler alma şansım yok. microsoft ergonomik mouse almıştım 6 sene önce 140 liraya şimdiki fiyatı 500 tl. biz ne ümit edicez? nasıl mutlu olacağız bu ülkede.asgari ücretle köpek gibi çalış ancak dandik bir telefon bile alama. nasıl bir zaman denk geldik. avrupanın dibinde bu sefalet nedir allah aşkına?