hesabın var mı? giriş yap

  • bu nasıl bir terbiyesizliktir. böyle şeyin mizahı dahi olmaz. bu habere seyircinin önünde özür dileyerek ceketini çıkartartan neşet ertaş'ı dinlerken denk gelmem de ayrı bir ironi. buyrun sayın cumhur başkanımız biz millete hizmetkar olmaya geldik diyordunuz, partinizin vekilleri ortaçağın arap emirleri gibi saltanat sürüyor.

  • bugün 4 yediğinde takımını terkeden yarın 4 kilo aldığında seni de terkeder. unutma, en güzel beşiktaş'ın çocukları sever.

  • sağlık bakanı fahrettin koca, henüz ülkeye gelmeyen aşıdan günde 2 milyon kişinin aşılanacağını söyledi. acaba yanlış mı okudum diye baktım, yooo basbayağı doğru okumuşum. günde 2 milyon kişi demiş. eğer aşılama bu hızla yapılırsa ortalama 2–3 ayda herkes aşılanacak demektir. haber

    peki bizimle hemen hemen aynı nüfusa sahip, ekonomisi ve altyapısı bizden çok çok iyi olan almanya'da aşılama planı nasıl olacak..

    –almanya sadece organizasyon için 2 milyar 700 milyon euro ayırdı.
    –442 aşılama merkezi kurdu.
    –aşılama merkezleri içinde; stadyum, konser salonları, kapalı spor salonları, buz pateni pistleri var.
    –aşılama için; 3 milyon adet şırınga ve 3,5 milyon adet alkol tamponu şimdiden dağıtıldı.
    –aşılar gizli depoda tutuluyor ve ordu koruyor.
    –aşı (pfizer/biontech)ücretsiz olacak
    –nüfusun yüzde 70'nin aşılanması gerekiyor. yani 60 milyon kişi. kişi başı iki doz olacağı için 120 milyon aşı gerekiyor. şimdiden 136 milyon doz alınmış durumda.
    –aşı satın almak için 6 milyar euro ayrılmış durumda.
    –aşı için; yaş, meslek ve sağlık durumlarına göre gruplar oluşturulmuş durumda. herkes sırasını bekleyecek. kesinlikle torpil olmayacak.
    –nüfusunun tamamının aşılanması bir yıl sürecek. günde 150 bin kişi aşılanacak. kaynak

    tüm bu ekonomik güç ve sağlam altyapıya rağmen; ingiltere günde 25 bin, almanya 150 bin kişi aşılamayı planlıyorken ve becerebiliyorken, biz nasıl oluyorda 5 adet maskeyi bile dağıtamamış bir sicile sahipken günde 2 milyon kişiyi aşılayacağız acaba?

  • fentanil, uyuşturucu krizinin 'üçüncü dalgası' olarak adlandırılıyor. ilk dalga, doktorların oxycontin gibi ağrı kesicileri çok fazla yazmasıydı. ikinci dalga, bağımlı hastaların eroine dönmesiyle ortaya çıktı ve üçüncü dalga ise fentanil. fentanil yüzünden aşırı doz ölümlerinin sayısı çok büyük oranda arttı.
    fentanil, eroinden 50 kat güçlü. bu kadar fentanil, abraham lincoln'ün kafasını iyi yapabilir mi bilmiyorum ama bir fili öldürebilir. son 5 yılda fentanil ve benzerleri yaklaşık 95 bin kişinin hayatını kaybetmesine neden oldu. bu, bütün afyonlu uyuşturucu ölümlerinin yaklaşık üçte ikisi. ve bu maddeyi o kadar farklı kişiler kullanıyor ki, genç, yaşlı, zengin, yoksul, ünlü... prince, tom petty ve mac miller örnekleri gibi, hayatlarını kaybettiklerinde hepsinin vücudunda fentanil vardı.
    bizler, kullananlar ya da kullanmayanlar, hemen herkes çoğu zaman uyuşturucuları aynı kefeye koyuyoruz ancak aynı değiller. fentanil, oxy veya eroinden tamamen farklı çünkü; fentanili yenmenin bir yolunu bulana kadar bu krizi atlatabilmemiz mümkün değil. peki neden hala yenilmedi bu fentanil?

    bilmemiz gereken ilk şey şu, fentanilin iki yönü var: ilaç firmalarını da kapsayan yasal yanı ve birçok farklı adı olan yasa dışı yanı. piyasa, yasa dışı olarak satılan fentaniller tek başına satılamıyor, sıklıkla eroine karıştırılıyor ve haliyle bunun da yıkıcı sonucu olabiliyor (gerçi fentalin tek başına bile bi' yıkım makinası). fentanilin en trajik yanlarından biri de şu; onu kullandığını dâhi bilmeyen çok sayıda insanı öldürüyor. bunun nedeni de şu, bir çok satıcının eroine fentanilin karıştırmış olması (unutmayalım, bir tutamı, bir fili öldürebilir, hayvan oğlu hayvanlar kafaların göre karışım yapıyorlar). peki sizce, satıcılar kendi müşterilerini öldürme riskini neden göze alıyor? çünkü onlar zarar görmüyor. fentanilli eroin, inanılmaz kârlı, normal eroinden 20 kat daha kârlı. yapılışı şöyle; (tarih veriyorum hazırol) saf eroinle başlıyorsunuz sonra da onu elinizde ne varsa onunla seyreltiyorsunuz sonra bu seyreltilmiş eroine fentanil serpiştirince, bununla milyonlarda liralık mal üretebiliyorsunuz. ancak tuhaf olan şu; fentanilin çoğu, aslında sanıldığı gibi meksika'dan gelmiyor (aaa oysa her yerde öyle söylenir). dünya'da ve özellikle amerika'da her şey gibi fentanilin de çoğu çin malı. çin'in yasa dışı fentanile karşı düzenlemeleri olsa da, hükûmet nadiren bunları hayata geçiriyor. bu kadar fazla fentanilin olmasının nedeni de bu, hayata geçirilmiyor olması ve temin etmenin de inanılmaz kolay olması. dünya, yasa dışı çin malı fentanili karanlık ağdan alıyor ve daha sonra kargo sistemiyle kendilerine yollatıyor.

    insanlar, tarih boyunca vücutlarına uyuşturucu sokmaya çalışıyor çünkü seviyorlar bunu, neden yapmasınlar ki? haşhaşlara bakalım örneğin, içinde ağrı dindirip kafa yapan ilaçlardan olan güzel bir çiçek. insanlar onu vücuduna sokmanın da her türlü yolunu buldu, haşhaş çayı oldu, afyonu sigara yapıp içtiler, morfin yaptılar, eroin yaptılar... ancak 20. yüzyılın ortasında, büyük bir olay oldu. neydi o? bilim insanları, sentetik afyon yapmanın yolunu buldu yani çiçeklere ihtiyaç olmadan ve bu her şeyi değiştirdi. sadece kullanıcılar için değil, onu satarak kâr edecek olan firmalar için de ve bu durum bizi fentanilin yasal yönüne doğru çekiyor. fentanilin, karaborsa satılmadan önce iki önemli kullanım alanı vardı: ameliyat olanlara verilirdi ve belirli bir grup insana reçete edilirdi. örneğin, diğer ağrı kesici ilaçların işe yaramadığı son evre kanser hastalarına. bu ilaçlar, gerçekten sadece son evre kanser hastalarına verilseydi kabul edilebilirdi ancak onun yerine baş ağrısı olan bir hastaya bile bu ilaç verilmeye başlandı. asıl soru şu; bu kadar insan, yazılmaması gereken böyle aşırı güçlü bir ilacı nasıl alabildi? biliyor musunuz, bu uyuşturucunun tarihiyle ilgili bir şey aslında. fentanil, 1960'da paul janssen adında bir bilim insanınca sentezlendi ilk olarak. bu, o dönem için piyasada bulunan en güçlü afyondu. daha sonra 1981'da janssen'in fentanil patentinin süresi oldu ve bu uyuşturucu, herkese açık bir ürün haline geldi ve buna bağlı olarak diğer ilaç şirketleri de kolları sıvadı. fentanil plasterleri, spreyleri ve lolipopları ürettiler. bu dönemde, çok enteresan bazı eğitici videolar da ortaya çıktı. oxy'nin aksine, fda, fentanilin ne kadar tehlikeli olduğunu biliyordu ve bu yüzden düzenlemeyi denediler. 2011'de, fda, tırf-rems denen bir program yaptı. doktorların fentanili sadece küçük bir grup kanser hastasına yazması için sıkı kurallar belirlediler. ancak burada da bir sorun oluştu; fda, tırf-rems programını işletmek yerine bana göre çok salakça bir şey yaptı, ilaç şirketlerinden temin etmeye karar verdi. ilaç şirketleri de bu iş için, dünyanın en büyük ilaç dağıtıcılarından birini, mckesson adında bir şirketi atadı. yani; tırf-rems programının amacı, bu ilaçların sadece kullanması gereken kişilere verilmesini sağlamak ancak mckesson, insanların bu ilaca erişmesini sağlamayı engellemekle hiç ilgilenmedi çünkü ilaç onlar piyasaya sürüyordu. çıkar çatışmasının bir örneği :)
    bunların yanında, fda'nın doktorların geçmesini şart koştuğu sınavın soruları çok kolaydı. bu programda, bu ilacı yazmak isteyen doktorlar, 11 soruluk bir testi tamamlamak zorunda ancak sınava, dokuz sayfalık bilgilendirme broşürü ile girebilir, cevaplara oradan bakabilirsiniz. gerçekten, bu kadar önemli bir şeyi, bu kadar kolay alabilmek nasıl mümkün? amerika'nın fentanil yazmasını düzenleme girişimi fena halde başarısız oldu ancak şunu da unutmamamız gerekiyor, suçun büyük kısmı da fentanil üreticilerinde çünkü yıllardır fentanili agresif bir şekilde üretiyorlar. purdue'nun oxycontin stratejisinden doğrudan aldığı bir takti bu. purdue, herkesi oxy'nin bağımlılık yapmadığına inandırdı ki bu tamamen aptallık. fentanil reçetesi suistimaliyle suçlanacak birçok şirket var dünyada ancak ben burada birkaç kilit şirkete odaklanmak istiyorum.
    ilki, internette fentanil için araştırma yaptığınızda karşınıza çıkan ilk şirket; johnson & johnson. j&j, duragesic adında bir fentanil plasteri yaptı. oklahoma savcıları da şirketin ilacı olduğundan daha zararsız bir ilaç olarak pazarladığı için soruşturma başlattı (biz de olsa ooooo). sadece, oklahoma eyaletinde 6100 kişinin afyondan ölmesine doğrudan ya da dolaylı olarak katkıda bulunmuştu çünkü bu zararsız ilaç algısı.
    ikincisi cephalon, bu da çok fena. fentanili türlü şekillerde satıyorlar, hap ve lolipop gibi vs ancak haplara yoğunlaşmış durumdalar. cephalon'un agresif satış tekniklerinden dolayı, doktorlar kanser hastası olmayan pek çok kişiye yazdı bu ilacı. 2006'da, reçeteyle yazılan fentanillerinin sadece yüzde birlik bir dilimi onkologlarca yazıldı, evet evet sadece yüzde bir, %1. cephalon, bunun yanlış olduğunu biliyordu ve bu yüzden 443.9 milyon dolarlık federal bir davayı kabul ettiler, ihtiyacı olmayan insanlara fentanil verilmesi suçunu kabul etmek zorunda kaldılar.
    üçüncüsü insys, üstelik bunlar cephalon gibi suçlarını da kabul etmiyorlar. doktorlara, kendilerinin üretimi olan fentanil spreylerini satmak için doktorlara kucak dansı teklif ettiler (evet evet kucak dansı). tüm bu rüşvet skandalı, eski ceo'su john kapoor yönetiminde gerçekleşti. hüküm giymiş bir suçlu olmasından önce, john kapoor servetine servet kattı. bu yer cücesi, rüşvet ve yozlaşmayla bağımlılık yapıcı ilaçları satarak milyarder oldu, forbes listesine girdi. insys, rüşvet planlarıyla ilgili 225 milyon dolarlık federal bir soruşturmayı kabul etti ve bu da insys'i iflas eden ilk afyon şirketi haline getirdi (şükürler olsun). insys kendi bokunda boğuldu, hak yerini buldu derken şu anda olana da bakmak gerekiyor, bunlar artık fentanil satamıyor ancak fentanilin panzehiri naloksonu satabiliyorlar. cephalon ne yapıyor sizce? artık teva tıbbi ilaç şirketine bağlı ve bundan yaklaşık 2 sene önce, teva, nalokson spreyi için fda onayı aldı, bunlar bir veba salgını yaratıyorlar sonra da panzehirini satıyorlar. teorisyenlere göre, çin'in covid'i yaydıktan sonra aşısını bulması gibi mesela...

    bu şirketler, fentanil krizini çift taraflı körükledi: yasal ve yasa dışı yollarla. ihtiyacı olmayan hastalara yasal fentanil pazarladıklarında pek çok insan haliyle bağımlısı oldu ve bu da doğal olarak yasa dışı fentanil ihtiyacını arttırdı.
    uzun lafın kısası, bu konuda şunu düşünebiliriz; güçlü, yeni bir afyon yaratılır, üreten şirketler hiç sakınmadan piyasaya sürer, insanlar bağımlısı haline gelir ve bir kez ortaya çıktı mı, geri dönüşü olmaz çünkü ok yaydan çıkmıştır bir kere.

  • biat ettiği kültürün efsane olmaya aday bir sözü vardır kendisine layık gördüğüm;

    ölmüştür geçmiştir.

  • "cem yılmaz'ın kar-zarar hesabı yaparak film çektiğini zannetmiyorum"

    doğru cem yılmaz filmleri kar için çekmez. sevenleri kavuşturmak için film yapar. o yüzden 400 tane ayrı programa konuk oldu. cinemaximumla falan izleyiciler için kavga etti, kar için film çekseydi bunu yapar mıydı hiç? cem yılmaz bir sinema şövalyesidir. akıllı olun.

    kafanizda çok ideallestirmeyin hiçbir kişi ya da olguyu. herkes cebine bakar, kalan şeyler talidir.

    not: filmler bence başarılı.

  • yazarlardan biri; "anana sor" demiş...

    ben anneme bunu hiç sormadım ama hayatının son 14 yılını felçli geçiren babama, yeni doğurduğu bir çocuk gibi özenerek baktığını gördükçe, hiçbir mantığı olmayan evlilik için en mantıklı hareketin aşk evliliği olabileceğini anladım. kimse kimseye bakmak zorunda değil ama insan sevdiği, aşık olduğu birine bakmaktan yüksünmüyor sanırım.