hesabın var mı? giriş yap

  • su bükücüler su bükemez. ateş ulusu dünyaya hakim olur. ama ateş ulusu komutanı bilmez ki ay onlara da lazımdır.

  • anladığım kadarıyla; nft kavramını anlayamadım diyen insanların %97,63'ü bu kavramı anlamış, ancak anladığı şeye bu kadar para verilmeyeceği için kesin ben olayı yanlış anlıyorum diye düşünen kişilerden oluşmakta.

    hayır dostum hayır... aslında anladın. gerçekten işin içinde bir aptallık ya da kötü şeyler var.

  • sanırsın bali çekiyor, tiner kokluyor, bonzai içiyor. herif zaten bu işin zirvesinde abicim. mümkünse o bize ulaşsın. arabamın muayenesi geldi, cepte para yok. az biraz yardımcı olsun. boşuna mı yürüdük o yollarda, boşuna mı ıslandık yağan yağmurda...

  • babasının sorumsuzluğuna annesinin ise daha rahat televizyon izleme densizliğine kurban giden çocuktur

  • başka bir mülakat sırasında, bir danışmanlık şirketinin işe alım uzmanı ile gelişen bir diyalog;

    +: şirketin işe alım uzmanı
    - : ben

    + müşteriniz sizden bir konuda acil bir sunum istedi. müdürünüz 1 saat içinde bu sunumu hazırlamanızı ve müşteriniz gelince onlara sunmanızı bekliyor. ama konuyu hiç bilmiyorsunuz, en ufak bir fikriniz bile yok, ne yaparsınız?
    - bu konuda bilgi sahibi olan takım arkadaşlarıma danışırım.
    +bu konuda bilgi sahibi olan kimse yok ekipte.
    - o zaman müdürüme sorarım, nasıl bir yol izlemem gerektiğini.
    + müdürünüz de bu konu hakkında bilgi sahibi olmadığını, müşteriden acil istenen bir sunum olduğunu ve sizin halletmeniz gerektiğini söyledi.
    - konuya bağlı olarak şirket içi belgelerden, eğitimlerden veya internet üzerinden araştırma yaparım. en kısa sürede bulabildiklerimi derleyip sunumu hazırlarım.
    + bu konuyla ilgili şirketinizde bir bilgi veya doküman bulunmuyorsa?
    - o zaman bu sunumu yapmak için doğru adres değiliz demektir. belki de müşteri yanlış bir şirketten yanlış birşey istemiştir, karıştırmıştır. en önce bunu kontrol ederim.
    +... (gülümseme ve sessizlik)

    hayır nasıl profesyonel bir şirketsek artık, sahip olduğumuz hiç birşey yok. sadece müdür, müşteri ve ben varız sanırım. insanın çalışası gelmiyor zaten bu sorulardan sonra.

  • salı günü masumlar apartmanı, çarşamba günü sadakatsiz/masumiyet, perşembe günü camdaki kız, cuma günü kırmızı oda var. her birisi boktan hayatların dizisi. en masum olanında, üç dört kişinin evli olmasına rağmen farklı iki kadından çocuğu var.

    diyelim bunlardan kaçtınız, çukur var, maraşlı var. edho var. daha yeni yayından kalkan ramo vardı. arıza vardı.

    bunlardan da kaçtınız. kuruluş osman var. selçuklu var. herkesin hain olduğu abdulhamid var.

    arkadaş bu ülkede bir tane komedi dizisi olmayacak mı yahu? ekmek teknesi kıvamında bir aile dizisi çekilmeyecek mi? leyla ile mecnun absürtlüğünde bir komedi gelmeyecek mi? beğenmediğimiz yalan dünya ayarında bir komediye bile hasretiz şu an.

    herkesin, psikolojik problemlerle dolu boktan hayatlarını bize empoze etmek zorunda mısınız? ben haftanın her günü tv ekranında farklı bir iğrenç hayatı görmek zorunda mıyım? bir ülkenin ekranındaki tek komedi yapımı güldür güldür olabilir mi ya?

    emeği geçen herkese yazıklar olsun.

    edit: son cümle yumuşatıldı.

  • cok yaygin bir koku referansi olmasi sebebiyle hersey ile karistirilan koku maddesi. bir tur asya geyiginin (moschus moschiferus) testislerinin hemen uzerindeki bezeden elde edilir -di. bu bezeyi elde etmek ve kokuya ulasmak icin cok fazla sayida hayvan telef oldugundan dogal olarak avlanmasi artik yasaktir ve bugun itibariyle parfum ve islevsel urunlerde kullanilan butun miskler yapay misktirler. bilginiz icin yapay miskin teknik adi "white musk" yani "beyaz misk"tir. hani, "o" cevreci intibaini veren markanin "white musk" isimli parfumunu kullanip kendini dogal malzeme kullaniyorum zannadenler vardir diye soyluyorum...

    balinanin midesinden cikan ve dışkı/istifra yolu ile suya karisarak sahile vurdugunda toplanarak kendisinden istifade edilen guzel kokulu kitlenin ismi ise amber -veya daha dogrusu ile "gri amber/ambergris"'dir. o madde ne isim ne de koku profili olarak misk'e benzer.

  • atatürk, o atamız dediğiniz osmanlı'ya sözde darbe yapıp cumhuriyeti kurduğunda;

    -nüfus 13 milyon.
    -11 milyon kişi köyde yaşıyor.
    -40 bin köy var.
    -37 bin köyde okul yok.
    -koskoca memlekette postahane yok.
    -30 bin köyde cami yok.
    -traktör sayısı sıfır.
    -biçer döver sayısı sıfır.
    -ayçiçeği, şeker üretimi yok, un ve pirinç ithal ediliyor.
    -koskoca melekette sulanabilen arazi 500 hektar.
    -5000 köyde veba var.
    -1 milyon kişi frengi.
    -2 milyon kişi sıtma.
    -ülke çapında verem, tifo salgını var.
    -bebek ölüm oranı %40.
    -anne ölüm orasnı %18.
    -ortalama ömür 40.
    -koskoca memlekette sadece 337 doktor var.
    -koskoca memlekette sadece 60 tane eczacı var, 52 tanesi yabancı.
    -diş hekimi sayısı sıfır.
    -koskoca memlekette4 tane hemşire var.
    -136 tane ebe var.
    -limanlar ve madenler yabancıların ellerinde.
    -toplam sermayenin yalnızca %15'i bize ait.
    -osmanlı'dan kalan sadece 4 fabrika var.
    -10 kişiden fazla işçi çalıştıran 280 işletme var, 207 tanesi yabancıların.
    -elektrik yalnızca 3 şehirde var.
    -1490 tanecik otomobil var.
    -eşit eğitim hakkı yok, kadın insandan sayılmıyor, kadının meslek edinme, boşanma, seçme, seçilme, velayet, miras hakkı yok.
    -memleketteki tüm arkeolojik eserler padişah hediyesi olarak avrupa'ya gönderiliyor.
    -matbanın icadından 1923'e kadar basılan kitap sayısı yalnızca 417. avrupa'da basılan kitap sayısı ise 2,5 milyon.
    -erkeklerin %7'si, kadınların %4'ü okuma yazma biliyor.
    -okul yaşına gelen 4 çocuktan 3'ü okula gidemiyor.
    -lisede okuyan kayıtlı kız öğrenci sayısı 230.
    -öğretmenlerin 3'te 1'inin öğretmenlik kaydı yok.
    -sadece 1 tane üniversite var.
    -medreselerde türkçe yasak.

    hani diyorum, atatürkçü kesimin osmanlı'yı atası saymamasının sebepleri bunlar olabilir mi?

  • bu dizinin bir türlü iyi olamamasının en temel sebebi ondan beklenen epik sıçramayı,
    patlamayı yapamaması. bunu izah edeceğim ama öncesinde şu 3 enrtyde bir ayna tornadan çıkmış zeka ve yaratıcılık dolu, ekşinin malum çok bilmiş sinema ve tv uzman cenahının binlerce kez bıkmadan, usanmadan tekrar ettiği 'zenci elf mi olur, hintli yennefer mi olur, sen hiç entektüel oldun mu, inanmıyorsan aha dayıya sor?' kıvamında fabrikasyon ve zeka dolu itirazlarının bitmez tükenmezliği karşısında duyduğum heyecanı aktarmak istiyorum. aynı cümle ve itirazları üstün zeka ve gözlem gücünüzün size verdiği yetkiyle sıralamaya devam edin ama dizinin temel sorunları başka yerlerde maalesef.

    sanırsın bin yıllardır değişmeden, bozulmadan süre gelen kutsal elf kanunları ve yasalarının kutsal kitabı olan kitab-ı kutelf'i okumuşlar ve orada tanrısal irade katiyen ebediyen, asla ve kat'a siyahi elf (onların değişiyle zenci elf) olmaz demiş. bu kafalara bunu bir yapıt olduğunu ve artık tv, sinema sektörüne hizmet eden bir yapıta dönüştüğünde uyarlama esasıyla yapımcı, yönetmen ve yatırımcıların dilediği değişiklikleri yapma hakkı olduğu, her yapıtın uyarlama esasına tabi olduğunda zamanın, çağın gereksinimlerini karşılayacak sosyopolitik, kültürel, sosyolojik nüanslar içeren yenilikleri içerebileceğini izah etmek lazım. ama elbette bunu nafile bir çaba olduğunu biliyoruz. hepimizin sonsuz itiraz hakkı var ama bunu doğru bir itiraza dönüştürmek ayrıca bizi okuyanlara karşı (eğer buranın bir tür bilgi kaynağı falan olduğuna inanıyorsak) az da olsa bir sorumluluk veriyor bizlere. neyse ben dizinin neden olamadığını izah edeyim kendimce.

    öncelikle witcher'ı böyle popüler yapan şey roman serisinden ziyade oyunları. sanırım bunda herkes hemfikir. yani oyunlar bu efsaneyi oyun dünyasının el verdiği imkanlar dahilinde eşsiz bir sanat eserine dönüştürmeseydi birçokları ne romandan ne de diziden haberdar olacaktı. çünkü bu seri the lord of the rings ya da dune serisi gibi roman serisi olarak öne çıkmadı. yani şöhretini, mirasını oyunlara borçlu. haliyle kitabı okuyan insanların itirazlarına itirazım yok. bu tüm edebiyat, roman uyarlamalarının kaderidir; ne kadar sadık bir uyarlama yaparsanız yapın birileri oyuncuyu, kostümleri, diyalogları, mekanları, atmosferi vs beğenmeyecek. muhakkak ki dünyanın birçok yerinde bu kitap serisinin sabık okuyucuları, hayranları vardı ama dediğim gibi bu seri bildiğimiz diğer seriler kadar popüler bir seri olmadı bildiğim kadarıyla hiçbir zaman. hatta bildiğim kadarıyla kitap serisin ingilizceye bile 2009 yılından sonra falan çevrildi. polonya'da da başarız bir tv dizisi denemesi olmuş diye biliyorum. yani kısacası bunca eleştiri için elimizdeki esas gösterge kitap serisi değil oyunlar. işte the witcher'in en büyük laneti de burada yatıyor maalesef.

    oyun evrenini sağladığı her türden olanağı arkasına alıp muhteşem bir efsane yarattı seri. bir rpg olarak sınırsız bir etkileşim ana ve yan hikayeler olmak üzere her fantastik, bilimkurgu eserinin arka planda işlediği tarihsel, kültürel, politik çalkantılar eksenli nefis bir ötekiolma meselesiydi esas izah etmek istediği ve canavarları avlayan ve toplum gözünde nispeten canavar olarak görülen bir efsungerin canavarlardan ziyade esas olarak insanın doğasında var olan kötülükle, yani canavar olarak görülmeyip, esasen içlerinde taşıdıkları kötülükle canavarlara bile taş çıkaran insanlarla olan savaşını anlattı durmadan. hatta canavar olarak görülen heyyula, kurt adam, lanetlenmiş türlü yaratığın çoğunun oldukça acıklı, hüzünlü arka plan öyküleri vardı. çünkü tarihin ürettiği ortak duyu, fanatizm ve dogmalar farklı olan her şeye karşı birleştirici sonsuz bir kötülük yapma hakkı doğuruyordu, çoğunluk olan, çoğunluğun sağır edici, korkunç tektipliğine kayıtsız şartsız teslim olanın gücü sürdürdüğü bir dünyada geri kalan herkes yaratık olsun ya da olması öteki olmaya mahkumdu. aralarda hep belirtim, kafa açmayayım ama işte türkiye, orta doğu, bilumum 3. dünya ülkesinde olan insan ikliminin özeti vardır böyle yapıtlarda saksıyı azıcık çalıştırsanız. hatta trajikomik olan ''zenci elf mi olur' itirazlarınızın tam da yapıtın inatla yıkmak isteyip, eleştirisini yaptığı ötekine karşı duyulan korku, öfke ve nefretin sebepsizliğine, nedensizliğine yaptığı vurguyu hiçbir şekilde anlamamış olmanız. ben de serinin 2. ve 3 bölümlerine bilgisayar başında bi 500 saatimi feda etmişimdir helalinden. hele ki wild hunt'ın yarattığı evrenin mucizevi güzelliğine karşı duyduğum heyecan hala ilk günkü tazeliğini koruyor. ve haliyle oyundan aldığım o epik anları aradım dizi boyunca. ama artık bir izleyici olarak bile belli bir olgunluğa ulaşmanın da pratiğiyle beklentilerimi hep düşük dozda tutmayı da öğrendim ki zaten bu dizi de beni haklı çıkardı.

    hasılı işte böyle bir lanetle dizi yapma işine kalkıştığınızda ya en baştan en sona kadar çok büyük sanatçıların yapıtla özdeşim kurduğu, harcanan paraya hiç acımadığınız, öykü evrenini büyüklüğüne, derinliğine, epikliğine iman edeceğiniz bir şey yapmanız gerekiyor, ya da böyle yapıtlara sırf para ve popülarite yüzünden hiç bulaşmamanız gerekiyor. neyse ki dizi ve filmlerin taşeron, fabrikatörü netflix bunların hiçbirini dikkate almayarak, kendinden beklendi üzere güzelim seriyi idare eder bir epik haline getirmekte hiç beis görmüyor. evet, oyunun taşıdığı o epik, görkemli anlatı mirası maalesef dizinin hiçbir anında öyküye borcunu geri ödeyemiyor. muhteşem bir hikaye ve yan hikayeler toplamına sahip olan (hem kitapları hem oyunun kast ediyorum) seri bir tv dizisi olarak ondan beklenen görkemli ve sağlam anlatı olanaklarına bir türlü kavuşamıyor. ara ara parlamalar, güzellikler yok değil ama sürdürülebilir bir seyir duygusunu hiçbir şekilde yaratamıyor dizi. epik olmak için gereksindiği anlatı olanaklarını sadece birkaç teknik cambazlığa indirgeyerek yapıtı büyük ve görkemli kılacak şeyin sadece aksiyonda ya da mekan tasarımında olduğunu düşünüyor. bütünlüklü bir yapıtın yaratacağı etkinin tüm parçaları doğru bir şekilde yerleştirmekten geçtiğini hatırlayamıyor. henry cavill'ın ta en baştan role olan heyecanı ve isteğini sömürerek tüm yapının onun adanmışlığı üstüne ayakta durduğu tek ayaklı bir bina inşa ediyor.

    oyuncu seçimlerini (her şeyin sorumlusu olan siyah elf arkadaşı ve hintli yennefer'i bir kenara koyarsak), rol dağılımlarını, karakter ağırlıklarını, hikayenin aşamalı ve birçok yöne açılan derinliğini yeterince önemsemiyor. tüm dizi boyunca sahne ağırlıklarını geralt, yennefer ve ciri arasına pay edip diğer tüm karakterlere haksızlık ediyor. evet, oyuncuların çoğunun kötü, castingin yetersiz olarak görülmesinin sebebi tek başına oyuncu seçimleri ya da oyuncuların kötü oyunculuklar veyahut doğru casting yapılmaması değil; diğer tüm oyunculara sahneden doğru rol ve diyalog payı verilmemiş olması. diğer karakterlerin (iyi ya da kötü fark etmeksizin) hikaye eksenine yapacakları etkiyi nasıl olsa önümüzde başka sezonlar var mantığıyla oldukça silik, yetersiz, ruhsuz bir karakterizasyon, dil/diyalog yapısı ve onları akışta değerli kılacak karakter detaylarından mahrum bırakması. tüm dizi boyunca akılda kalan tek bir kötü karakter yok mesela. ateş çıkarıp, zora gelince ortadan sürekli yok olan bir karakterle kötü adam dengesini eşitleyemezsiniz. bilinir ki bu tip kahramanlık esaslı anlatılarda farkı yaratan iyi protagonist (kahraman) kadar antagonistin (kötü karakter) varlığıdır. kötünün yarattığı tehdit ve gerilim unsuru iyiyle olan özdeşleşimi katmeler ve kathartik sağalma, arınma böylelikle esas işlevini yerine getirir. mesela dizi ileride gelecek olan wild hunt'a o kadar güveniyor ki 2 sezon boyunca sürdürülebilir, yükselen bir kötü yaratma ve onu işlevsel kılma hususunda parmağını oynatmıyor.

    diyalog yapısı, sahne planları da ha keze aynı özensizliğin kurbanı. bu eser her şeyden önce bir kitap uyarlaması ve özellikle perde sonlarında, finallerinde izleyicinin duygu köpüğünü kabartacak, aklını başından alacak kalite ve nitelikte diyalog yapısı, çatışma ve gerilim frekansları göremiyoruz. sözde nüktedan, lakonik ya da zekice görünen birçok diyalog özellikle referans odağı oluşturmaktan çok uzak. havaya sürekli kuru sıkı bir şeyler sıkılıyor. hiçbir karakter olduğu sahneyi domine edeceği ayırt edici bir dil/tavır ilişkisine kavuşmuyor. inanılmaz işlevsiz ve ve neredeyse sahneyi doldurmak için hikayeye katık edilmiş bir sürü karakter var. vesemir gibi bir karakterle tanışıyoruz nihayetinde ama mesela bu abiyi vallahi billahi yunanlı tavernacı kıvamında bir üstünkörülükle önümüze atıyor yapım. dizi boyunca vesemir her an akın'ın rebeka'nın yeri + şarkısına bağlayacak diye bekleyip durdum. makyajlardan, trüklere, mizansenlere kadar acayip bir ''oo abi çok fenasın, vallahi yakıyorsun' kolpalığı var.

    hasılı kelam arada 15-20 saniyelik ağır çekim aksiyon sahneleriyle epik olunmuyor. bu sene yayımlanan ve genel olarak kitap serisi hayranlarının beğenmediği (ben witcher'dan daha çok beğendim, orası kesin) zaman çarkı serisinin 1. bölümündeki köy baskını sahneleri ve sanırım 7. bölümde hamile savaşçının kar üstünde birkaç adamla girdiği kıyasıya dövüş sahneleri epik aksiyonun, ya da duyumun nasıl yaratılacağı hususunda basit ama etkili bir ders veriyor. böyle güçlü ve büyük anlatıya sahi witcher ise elindeki kozları hep ileriye saklayıp, anı, durumu, var olduğu gerçekliği ıskalayan ve giderek tadı kaçan bir yapıya dönüşüyor. işin acı tarafı elindeki kozları ilerideki sezonlara saklarken 2 sezon boyunca izleyicini ikna edecek, ona yapıt için gerekli sabrı sunmasını sağlayacak ikna edicilik hususunda da epey cimri bir tavır var karşımızda.

    serinin oyunları için deliren biri olarak birçok falsoya sahip bir dizi olarak tüm konforunu henry cavill'in adanmışlığına göre dizayn eden ve onu sonuna kadar sömürerek diğer tüm karakter, durum ve olaylara haksızlık eden bir tv yapımına dönmüş maalesef the witcher. elinizde henry cavill varsa elbet onun ekmeğini yiyeceksiniz ama bu adamın bu kadar hayranını olmasının konforuyla da yapıtın içinde var olan diğer tüm epik öğelere de haksızlık etmeyeceksiniz. zira epikten anladığınız sadece henry cavill'in göz dolduran varlığı, yakışıklılığı adanmışlıysa, diğer hiç kimseye zahmet vermeden yapıtını geri kalanını animasyon ve türlü canlandırma teknikleriyle tamamlayabilirsiniz. böylelikle zenci elf kardeşimiz ve hintli yennefer bacımız da bu kadar acımasız ve hunharca eleştirilmez ve dizini bütün başarısızlığı bu iki garibana mal edilmez.