hesabın var mı? giriş yap

  • bitmiyor, sessizliği en son ne zaman tattım bilmiyorum. yaz günleri pencere açık, daha kötüye gidiyor. susmuyorlar. devasa ama kulağa hoş gelmeyen bir orkestra gibiler. sabah kuş sesleri yapıyor açılışı. uyandıklarında tüm odak kendilerinde ama saatler ilerledikçe arka plana geçiyorlar. hani huzurlu denir ya bu sesler için, değil işte. sabahtan akşama kadar duyunca değil. yavaştan ikişer üçer sokağa çıkan çocuklar başlıyorlar hayvan gibi bağırmaya. kuşları kıskanmış olacaklar ki bizim onlardan ne eksiğimiz var dercesine enerjileri bitene kadar tepiniyorlar kendi ses tellerinin üzerinde. tabii bu arada sırası gelen her araç repliğini söyleyip çekiliyor ansızın. külüstürden moderne tüm araçların motor sesi geliyor kulağıma. her otuz dakikada bir ise motor sürücüsü motorunun çıkardığı o mide bulandırıcı sesiyle çevredeki gürültüyü yararak gidiyor bir anda. bir ok gibi bulanıklaştırıyor her şeyi ön plana geçmek için ve lütfen bana söv diye yalvarıyor sanki. bazı külüstür araç sürücüleri ise benim aracım yeterince gürültülü değil dermişcesine eline hoparlör alıp bağırarak geçiyor sokaktan. kimisi, dinleyenlerin bu kadar yüksek ve berbat gürültüyü kimin çıkardığını merak ettiğini düşündüğünden kendini tanıtma ihtiyacı hissedip, eskiciyim ben diyor. kimisi ise dolaylı yoldan anlatıyor. dolmalık biberim var diyor. o sırada karşıdan da akrabası geliyor herhalde. o da, benim de çileğim var diyor. hava kararmaya başladıkça annesini sevmeyenler grubu giriş yapıyor lobiye. arabalarımızdan açtığımız bu iğrenç şarkıları hepinize dinleteceğiz sloganıyla birlikte başlıyorlar işe. eskiden bu grubu susturmak için polisi arayan ben ve diğer site üyeleri artık tenezzül bile etmiyor. daha az önce suçluların dışarıda dolaştığı ülke haberlerine bakan site üyeleri bunun bir işe yaramayacağının geç de olsa farkına varıyor. ben ise aşağıdaki hıyarın güzel gönlü ne isterse onu dinliyorum. bazen bağırıyor bazen kalabalık gelip hayvan gibi konuşuyorlar ama ses etmiyorum. allahın belası ülkeden ya şu an kurtulayım ya da geberip gideyim diye iç geçiriyorum sadece. tabii karanlık çöktüğünde zaten var olan, serengeti düzlüklerinde askerlik yapmış olan başıboş köpekler; “belki burada olduğumuzu bilmeyenler vardır” diye düşünmüş olacaklar ki başlıyorlar havlamaya. normalden daha yavaş konuşan caminin imamı ezan okuduğunda, kendilerine ilahi bir gücün seslendiğini düşünüp cevap verme gereği hissettikleri için aniden kurt moduna geçiş yapıp uuuluyorlar. neyse ki saat sabah dört olduğunda sessizliği yakalıyorum. tek tük araba sesleri çok da rahatsız etmiyor artık. kafamı dinliyorum çünkü nadiren o saate kadar uyanık kalıyorum. az sonra günün en pis, en eski ve en iğrenç sesli motorunun geçeceğini bilmeden anın tadını çıkarıyorum. ama istinasız o an geliyor ve motor, tüm kuşları uyandırıp döngüyü tekrar başlatıyor. ben de bundan kurtuluşum yok deyip kafamı yastığa koyuyorum ve uyumaya çalışıyorum.

  • "dance now!!!!
    move onto the dance floor!!! right now!!!!!!"

    çeşit çeşit, tür tür şarkının içindeler. bazen hiphop oluyor bu, bazen rnb, bazen elektronik. müzik farklı, tarz farklı, hatta bazen dil bile farklı, ama dans edilmesini emreden zenci aşağı yukarı aynı. böyle hafif kaba, küstah, hoyratça bir ifade tarzı var. "dükkanın önünü kapamayın hadi hadi hadi!!!" diye kışkışlayan esnaf havasında.

    apartmanının park girişinin önüne park etmişim sanki adamın, emrediyor direkt:

    "şimdi dans etçeksin!!!" diyor, "şimdi gidip oynayacaksın, sallayacaksın, kıvırtacaksın!!!! hemen şimdi!!!! şimdi diyorum!!!" (ne acelen var pezevenk???)

    hayır bir de bu sesi öyle bir seçiyorlar ki, insan aldığı komutu uygulamak zorunda hissediyor. karşımda sanki mr eko var, sanki simon adebisi var... hafif bir ürkme geliyor içimden, "peki abi dans edelim artik ne yapalim" gibi düşünüyorum. o adamın minyon olma ihtimali yok yani, tut ki zaten zenci.

    bu şarkılara ancak gündüz arabadayken radyoda filan rastlıyorum, o anda bile etkisi oluyor. demek ki bu adam karşıma barda filan çıksa, arka planda hotel california filan çalıyor bile olsa, "dans et! şimdi hemennnn!!! right nowww!!!" tarzı bir diretmeyle karşılaşsam tın tın tın başımı önüme eğip gideceğim, hoplayıp zıplayacağım.

    ...eşi dostu ne yapar bu sesin sahibinin, bir de onun merakı içindeyim. "yemek saati gelmeden evde olacaksın demedim mi eşşek herif? right nooow!!! hava karardı!!! yeaaah!!!" diye kızsa evladına, o çocuğun itiraz edebilme olasılığını aklımdan dahi geçiremiyorum.

  • bunlar kardan adam yiyormuş. dün öğrendim.

    dün, köpeğim iş yerinin terasında olduğu için çok fazla ilgilenemediğimden, arkadaş olsun diye bir kardan adam yapmaya karar verdim. yaptım da. güzel olmuştu. lucky strike da (kendisi köpeğim olur) dışardaydı o ara. kardan adam bitince çağırdım, ''nasıl olmuş oğlum, beğendin mi'' dedim. şöyle bir baktı kardan adama. bir de bana baktı. direktman, ismail güldüren gibi çift daldı kardan adama. ama nasıl dalmak. sanki düşmanına saldırıyor.

    bir iki boğuşup kardan adamın gardını düşürünce, kafasına 2 pati (pati dediğime bakmayın, bildiğin pençe) darbesi vurarak, kafasını uçurdu. sonra da oturdu başına, bonfile gibi yedi kardan adamın kafasını.

    bir de çok süper bir iş yapmış gibi geldi aferin bekledi. ''aferin oğlum'' dedim. sanırım bunun gazına gelmiş olacak ki, gövdeye de girişti. köpek bu kadar iştahla yiyince ben de merak ettim tabi anasını satayım. oturdum iki avuç da ben yedim gövde kısmından..

    şimdi ben ''dün köpeğimle oturduk yaptığım kardan adamı yedik'' desem, levyeyle döverler.. o yüzden söyleyemiyorum kimseye..

  • kardeş sen zaten haksız yere referans olup başkasının hakkını yemişsin.eski sevgilin orayı hakedecek kadar donanımlı olsaydı sen araya girmezdin , hem de işten çıkarmaya gücün yetmezdi böyle donanımlı birini.

    sen hakkını yediğin kişinin günahını çekiyorsun şu an.kızın acısı bir gün bitecek ama o hakkını yediğin insanın vebali daha yeni başlıyor.

  • avukatın biri yeni aldığı son model arabasıyla arkadaşlarına hava atmak için sabırsızlanmaktadır. tam arabanın kapısını açıp arabasına bineceği esnasında yeniyetme bir sürücü gelir ve arabaya çarparak sol kapıyı uçurur.

    adam sinirden kıpkırmızı olmuştur. tamir ettirse bile arabası eskisi gibi olmayacaktır. ne yapacağını bilmez şekilde dururken yanında bir polis arabası durur. adam hemen polise şikayette bulunur

    "memur bey yeni arabamı acemi bir sürücü mahvetti. şikayetçiyim". polis sorar, "avukatsınız değil mi?"
    avukat öfkeyle cevaplar. "evet ama bunun arabamla ne alakası var?"

    polis gülerek, bütün avukatlar aynısınız sadece mallarınızı ve sahip olduklarınızı umursayan açgözlü insanlarsınız. eminim şu anda sol kolunun koptuğunun farkına bile varmadınız" der.

    avukat şoke olmuş şekilde koluna bakıp çığlık atar: "rolex'im nerede?"

    dipnot: fıkra çeviridir. bir kaç kere farklı şekillerde aradım başlıkta ancak bulamadım. inşallah arama kabızlığı yapmamışımdır

  • bunlardan biri arkadaşımdı. bir gün ankara'da sinemaya gidelim dedik. yaklaşık 10-12 kişiyiz. bu arkadaş biraz durun hele dedi ve yarım saat sonra telefonunda bir düzine şifreyle geldi. adam başı 14 tl vererek i-max de film izledik ve mc donalds dan menü aldık.

    herkesin böyle en az bir arkadaşı olmalı.

  • yeni tanıştığı güven patlaması yaşayan yarışmacıya "sen" diye hitap eden acun ılıcalı'nın, yarışmacıya "yeni tanışılan birine 'siz' diye hitap edilir, sana bunu öğretememişler galiba. bir davranış bozukluğu var sende." diye ayar vermeye çalıştığı program. al birini vur ötekine. yarışmacı kovulmayı haketti, orası ayrı.

    ah keşke biz de acun ılıcalı'yı kovabilsek bu şekilde.

  • kız belasını aramış, bulmuş. işin kötü yanı baba kızının tırnağı kırılsın istemez. ilerde dayak yiyecek, ölecek yine baba üzülecek.