hesabın var mı? giriş yap

  • (bkz: fener ol) kampanyasının gerçek adıdır. böyle olsa daha samimi olurdu en azından.

    milyon dolarlık futbolcuların depolarını fullemek için hazır mısınız?

  • sabah kalkınca aynaya bir bakarsın ki, saçlar hiçbir zaman olmadığı kadar süper bir formda. ama kahretsin ki o gün dışarıda hiç işin yok. dışarı çıkacak kimse de yok. bu durumda malesef üstte pijama, kafada süper saçlar, evde kendi kendine pineklersin. kimse de görmez o muhteşem formdaki saçları.

    (bkz: lanet olsun dostum)

  • ben bir kere küçükken bu konuyu dedeme açtım. "işte ona renk körü denir" dedi. konu kapandı.

  • bakanlık kademesinde bir ortağı olduğu tahmin edilen, akp'nin kurucularından kocadağ ailesine ait bir markadır. konumlandığı mekanlara bakarak "nasıl burada yer almışlar" demenize neden olacak kadar güzel yerleri çevirmeleri buradan gelir.

    sütiş markasının da sahibi aynı aile. son zamanlardaki starbucks eylemlerinin bilinçli olarak bu aile tarafından kontrol edildiği iddia ediliyor.

    (bkz: https://twitter.com/…un_/status/1724472407597928488)

    edit: imla

  • gözünün önüne getir bi' şimdi...

    gözleri çizgi çizgi, saçları karışıktır; ekseriyetle en son ne yana yattıysa orası yastıktan iz olmuştur hatta. sesi çatallıdır, boğuktur, sıcacıktır. dudaklar şişer uyurken, onunkiler de şişmiştir şimdi biraz, ah ne öpülesidir... üstüne mis gibi, bebek gibi uyku kokusu sinmiştir, zaten teni de sıcacıktır, iyice açığa çıkarır kokuyu o sıcaklık... birbirine dolaşan kirpikleri yeni çözülüyordur, kolları seni sarmaya, dudakları sana gülümsemeye hazırlanıyordur...

    ve bunları gözünün önüne getirdiğin şu anda, köpek gibi özlüyorsundur onu...

  • uzun yillardir(10-15) hasir nesir oldugum, bazen her gun saatlerce elime aldigim bazen gunlerce unuttugum, enstrumanimdir kendisi. yeri geldi ekmek teknesi oldu, yeri geldi bel agrisindan kivrandirtti.

    yillar icinde biriktirdigim tecrube ve gozlemlerime gore;

    - en az bir sarkiyi minimum gereksinimle sahnede calabilecek kivama gelmesi en kolay enstrumandir.

    - ritmi ve armoniyi takip ettiginiz surece, epey ozgur olabileceginiz bir enstrumandir bu da caldiginiz sarkiyi sikici olmaktan kurtarabilir.

    - yapisi geregi agir bir enstruman, o yuzden sahnede cakili kalmaktansa dans etmeniz, saga sola adim atmaniz hem beliniz hem de sahne performansiniz icin arti puandir.

    - kendim sadece 4 telli caliyor olsam da en optimum hali 5 tellisidir. 5'in ustu de fantezidir.

    - bi kompresor, bir tuner ve iyi bir bas ile calamayacaginiz orkestra yoktur. bu acidan dusununce gitara gore ekonomik bir enstrumandir. esas ton parmaklarinizdadir. penayla calan arkadaslar konusunda bir yorumum yok.

    - ustalasmak her enstruman gibi emek isteyen, minik minik onlarca refleksin birlesmesinden olusur, baslangicinin kolay olmasina aldanilmamalidir.

    - bu aleti susturmak, sustururken konusturmak (dead notes) ustalasma yolundaki ilk kilometre tasidir.

    - armoni bilmek, yapabileceklerinizin sinirini cok genisletir, oturup kagit kalemle calisin, uzerine kaydedin, deneyin, yanilin. baska yolu yok.

    - kafaniz karistiginda ritm icin davula yaslanabilir (kick-snare takibi), armoni icin gitara dayanabilirsiniz, bas gitarla donlari doldurmak biraz zor ama imkansiz degil.

    - takimdan ayri duz kosu tadinda grubunuzun davulcusuyla sadece bas-davul seanslari yapmaniz gelisiminize epey katki saglayacaktir.

    simdilik aklima gelenler bunlar, cok guzel bir enstruman, tadini cikarin.

  • abilerimin bisikleti aşağıda depoda çürürken ve ben bisiklet sürmek istiyorum diye yırtınırken kimsenin bu isteğimi ciddiye alıp bana bisiklet sürmeyi öğretmemiş olması. yetişkin bir insanken kendi kendime öğrenmek çok utanç vericiydi. ve kendime ait hiç oyuncağımın olmaması. hep abilerimin eski, kırık dökük ve eksik parçalı oyuncaklarıyla oynadım. bir kız çocuğu olarak hiç kızlara ait oyuncağım olmadı.

    edit: ha bir de annemin ben doğmadan yıllar önce yurt dışından aldığı oyuncak ispanyol bir bebek vardı. oynamak istediğimde izin vermezdi. o çok kıymetliymiş, kırılıp dökülmesini istemezmiş gibi davranırdı. yıllarca vitrinde hayran hayran baktım ama bir kere bile oynayamadım. sonra bir gün genç kız olan kuzenim o bebeği görüp “yenge bu çok güzelmiş, bunu bana versene” dedi. annem de “zaten vitrinde durup duruyor, al senin olsun” dedi ve o bebeği kuzenime verdi. o an 10 yaşımdaki halimle içimde hissettiğim sızı hala ara sıra o bebeği düşününce aynı yerden kalbimi sızlatıyor.