hesabın var mı? giriş yap

  • az önce milliyet'te kendisi ile ilgili, beni şaşırtan bir habere rastladım:

    recep ivedik'in galasındaki izdihamdan şikayetçi olan bir bayan gazeteci, şahan gökbakar'a;

    "bir daha gala yapmamanızı rica ediyoruz" demiş.

    şahan gökbakar, buna karşılık;

    "sana özel bir gösterim yapacağım... ama film değil; sana başka bir şey göstereceğim. sana özel." yanıtını vermiş.

    sevgilisi merve sevi ve çevresindekiler de bu cevap sonrasında kahkaha atmışlar, zeka seviyeleri ile ters orantılı olarak.

    http://www.milliyet.com.tr/…8496/default.htm?ver=07

    ***

    söz konusu iğrenç cevap, aşağıdaki videoda mevcut. 1:50'den itibaren:
    http://www.habershow.com/…sil-keciye-benzetti-video (video linki için hegemonya'ya teşekkürler)

  • dün neredeyse tüm günü annemle beraber hastanede geçirdik. artık eve dönüş zamanı geldiğinde annemi hastanenin açık otoparkına çıkardım ve birlikte ağabeyimin arabayı getirmesi için beklemeye başladık. ikimiz de çok yorgunduk. tüm enerjimizin tükendiğini düşündüğümüz sırada, kar beyaz tüylü, bal rengi gözlü güzeller güzeli dişi bir sokak köpeği belirdi on metre kadar önümüzde. tam da o sırada hastaneden çıkan, kendine insan diyen bir çift, onlara hiç sokulmadığı halde, bu güzeller güzeline tekme attılar. gördüğüme inanamadım. tam ikinci tekmeyi atmaya yeltenirlerken, tüm enerjisinin bittiğini düşünen ben kendimi bunu yapan insan müsveddesine bir güzel haddini bildirirken buldum.

    hayvanların, özellikle de sokak hayvanlarının ne kadar akıllı varlıklar olduklarını gözlemleyenler iyi bilir. bu gördüğümüz güzel varlık da elbette öyleydi. hiçbir zarar vermediği halde, ona tekme atılmıştı ama o şiddet gördükten sonra dahi saldırmayı ya da havlamayı seçmeyerek bir asalet sergiliyordu adeta. üstelik benim onu savunduğumun da farkındaydı. bahsini ettiğim yaratık çift oradan uzaklaştıktan sonra hafif öne doğru eğilip, sağ elimle, sağ dizime vurarak yanıma çağırdım. koşarak yanıma geldi. usulca başını uzattı. araba gelene dek elimi üzerinden hiç çekmedim. o esnada tesadüfen kuzenim yanımıza geldi. o da hiç iğrenmeden, elini uzatıp bu tatlı kızı sevdi. gün boyu kaybettiğim tüm enerjim yerine gelmişti. onu severken, ona kötü davranan herkes adına, ondan özür diledim. tabii bana kendimi iyi hissettirdiği, annemi gülümsetebildiği için de bolca teşekkür ettim.

    sokak hayvanlarının tümünü ayırt etmeksizin çok seviyorum ve asla onlardan iğrenmiyorum. iğrendiklerime gelince, onlar yukarıda satır aralarında açıkça yazıyor zaten.

    edit: imla takıntısı

  • swatch tarafından resmi olarak açıklanmış olan blancpain işbirliği ile üretilmiş saatlerdir. avrupa fiyatı 390 euro, türkiye fiyatı 13bin lira, dünya fiyatı 400 dolar olarak açıklandı. renkler 5 okyanustaki 5 deniz tavşanından geliyor. renkler genel olarak çok güzel ancak bir siyah opsiyonun olmaması hayal kırıklığı oldu zira saatin orijinali siyah.

    saatin teknik özelliklerine gelirsek öncelikle kasa yine bioceramic denen plastik malzeme. mekanizma swatch'un son derece iyi zaman tutan, 90 saat güç rezervi olan ve tamamen makine üretimi olan dünyanın tek saat mekanizması yani sistem 51 ile geliyor. bu sayede blancpain de hala hiç quartz mekanizmalı bir saate bulaşmamış oluyor. mekanizma okyanuslara ithafen dekore de edilmiş ki bu segment için çok fazla bir şey dekoreli mekanizma. ve ayrıca mekanizma şeffaf bir cam sayesinde görülebiliyor ki saate yeni ilgi duyanlar açısından muazzam bir şey bu. kayış bu kez nato kayış. bu çok mantıklı zira hem dayanıklı hem ucuz hem de diver saate yakışan bir kayış türü nato. cam da yine moonswatch'a göre daha iyi bir cam. bezel tek yönlü olarak 120 açıda dönüyor ve saatin fosforu da en iyisi olan superluminova. su geçirmezlik ise 50 fathoms yani 50 kulaça denk gelen 91m.

    aslında bence şekli ve kağıt üstündeki özellikleri oldukça keyifli. tasarım oldukça güzel. detaylar muazzam. şeffaf caseback, dekore edilmiş otomatik mekanizma, nato kayış, daha iyi cam, döner bezel ve superluminova fosfor çok güzel.

    gel gelelim saatin 3 adet çok büyük eksisi var. ilk olarak sistem 51'in en büyük handikapı tamir edilemiyor olması. yani bir süre sonra ister istemez saat daha kötü çalışacak ve/veya tamamen çalışmayı bırakacak. bu durumda saat olacak çöp. zaten swatch da maksimum mekanizma ömrüne 10 sene diyor. kullananlardan bilindiği üzere de 4-5 sene gibi bir süre sonunda saat artık eskisi gibi çalışmamaya başlıyor. ya çok geri kalıyor ya zembereği 90 saatin yanına bile yaklaşmıyor vs.

    swatch'un bir diğer ıskası da plastik olması. plastik bir dalış saati zaten başlı başına komik bir de kullan-at mekanizma ile birleşince okyanuslara adanmış saatlerin sürdürülebilirlik açısından durumu facia. özür diler gibi kayışı geri dönüşümlü balıkçı ağlarından yapmışlar bir de. satışa çıktığında aktivistler saldırmazsa mağazalara iyidir, o derece :)

    üçüncü handikap ise elbette fiyat. kullan at bir saat olmasa ve mekanizma tamir edilebilir ya da en azından değişebilir olsa bence blancpain etiketinden ötürü 400 dolar verilirdi ancak bu durumda çok fazla bir fiyat bu. öyle ki 50 dolar daha koyunca seiko'dan gmt mekanizmalı bir saat ya da 3 adet çelik kasalı, otomatik mekanizmalı seiko 5 alınabiliyor. yine tissot, citizen, casio gibi seçenekler bu fiyat segmentinde geliyor. hatta orient kamasu gibi çelik kasalı, 200m su geçirmezliği olan gerçek bir diver'dan 2 adet dahi alınabiliyor. artık çokça bulunan ve kişiselleştirme dahi sunabilen muazzam microbrand markaları saymıyorum bile. diyeceksiniz ki iyi ama bunların hiçbirinde saatte bir blancpain yazmayacak. doğru fakat en azından ömürlük olacaklar bu saydığım saatler. bu saatte ise saati aslında yıllık 40 ila 80 dolar gibi bir fiyata 5 ya da 10 seneliğine kiralamış gibi oluyorsunuz. ben kendi adıma güzel bir microbrand saat almayı bu durumda tercih ederim. mekanizma tamir edilebilir ya da en azından değiştirilebilir olsaydı yüksek fiyatına rağmen hiç düşünmeden bir tane almak isterdim. bu durumda ise benim için no-go.

    son olarak ekonomik durumda bence swatch bu kez omega işbirliğinin yanından geçemeyecek bir iş yaptı. mühendislikte ürün tasarlanırken 3 sac ayağı dikkate alınır: 1- ürünün dizaynı 2-fiyatı 3-teknik özellikleri ve kullanım koşulları. bu 3 özellik ne kadar dengeli olursa ürün o kadar genele hitap edip ticari başarı sağlar. burada ise dizayn başka yöne fiyat ve teknik diğer yöne bakıyor. buradaki ayrışma çok büyük. bu nedenle swatch'un marketing gücüne rağmen istenen ölçüde bir başarı beklemiyorum. zaten moonwatch başlığı ile bu başlık arasındaki ilgiden de bu anlaşılabilir diye düşünüyorum.

  • deplasman tribununde 8 kisi var. farkli yerlere oturmuslar. lan insan bari sohbet eder sen kiev'in neresinden diye

    debe editi: senin anıtkabirin olmayacak, her sene öldüğün gün ve saatte saygı duruşu olmayacak sen sadece öleceksin.. daima yaşasın mustafa kemal atatürk ilke ve inkılapları.

  • "hayatın anlamsızlığı, insanı kendi anlamlarını yaratmaya zorlar" diyerek nasıl bu kadar muhteşem işler yaptığının ipucunu veren usta yönetmen

  • köyüne dön mercedes yorumu beni benden aldı. asıl togg’un üretileceği gemlik köy gibi bir yer ama neyse...

    zorunlu edit: gemlik’te birçok liman, fabrika varmış; çok cahilmişim. cahilliğimi doğma büyüme gemlikli oluşuma veriniz. çünkü yaşayan insanlar hala köy zihniyetinde. ne kadar fabrika kurulsa da zihniyet değişmedi maalesef.

  • "neden ?"

    aklımda sadece bu sorunun dönüp dolaşmasını sağlayan bir işkencedir bu...

    "neden ?"

    hala içimde bir yerlerde dağınık bir şekilde duran tüm o özlem, sevgi, aşk kırıntılarını kalbime gelişi güzel tekrar saçan bu telefon neden ?

    işte yine o ses...tüm "hayır"’ların "evet" gibi geldiği, telefonun bir yanından girip öteki yanından çıkarak sımsıkı, ama sımsıkı sarılma isteği uyandıran o ses.

    nedendir bu aramak ? herşeyi mahveden sen.. aldatan ve çekip giden sen...bir türlü sana yetemeyen “beni” tekrar aramayı düşünmen neden ?
    yıllar sonra, bir kez daha, herşeye rağmen tekrar deneyelim dediğim zaman arkanı dönüp de “bu eleman kenarda dursun...şööle bi etrafa bakalım..daha iyisi var mı acaba ? ” diye başkalarıyla denemeyi isteyen sen; herşeyi ikinci kez elinin tersi ile ittikten sonra bu ağlamaklı ses neden ?

    yine denedin ve yine mi olmadı ?
    kimseler sevmedi mi seni ya da sen umduğun gibi sevemedin mi ?
    seni sadece “sen” olduğun için seven,
    gözlerinin en içine “ben” gibi bakan biri daha çıkmadı mı ?
    umutsuz musun ?
    ya da ;
    mutsuz musun ?
    artık hiçbirşey eskisi gibi olamayacak karamsarlığı içinde yorgun musun ?

    eğer öyleyse ,
    ben” gibi olmuşsun.
    ne üzücü ki neler hissettiğimi anlar olmuşsun.
    “ne olurdu sanki yok etmeseydin herşeyi, ve ben en çok sevdiğim kadınla mutlu olsaydım” diyen ben gibi zamana mağlup olmuşsun.

    gördün mü bak ne kadar zor geçen zamanı geri döndürmek..
    ve o zamanla gidenleri tekrar yerine getirmek..
    ne kadar zor tekrar güvenmek..
    ve aslında ne kadar acı ilk fırsatta yine çekip gideceğini bilmek..
    ama daha kötüsü..
    belki de en kötüsü..

    ne kadar yazık seni bu kadar çok sevmiş olmak ve ilk görüşte seni seçmek.
    bir daha kimseyi bu kadar sevemeyeceğimi bilerek..