hesabın var mı? giriş yap

  • a tribe called quest'in 91 çıkışlı ikinci albümleri. inanılmaz sampleları içerisinde barındırmasının dışında insan üstü bir musiki yeteneğinin ürünüdür ki dinleyince olamaz,bu yapılamaz dersiniz sıklıkla. busta rhymesın da konuk olarak yer aldığı albümden check the rhime,jazz(we've got) ve scenario olmak üzere üç tane single yayınlamışlardır.müzik endüstrisine geçiren,date rape,hip hopdaki şiddet ve nicesi gibi konuları irdeleyen şarkı sözleri de adeta bir tığ ile müziğe örülmüş gibi karşımızda durur.hem public enemydir hem jazzydir bu albüm.beats that are hard, beats that are funkydir*. hatta çok çok daha fazlasıdır.bütün bir albümdür,birbirinden ayırt edilemez eşsiz tını ve sözlerle doludur. hem otoritelerden hem de gönüllerden her daim tam puanı almıştır,almaya devam edecektir.

  • -yemeği yaparken devamlı tadım yapın, tuzunu baharatını ayarlayın.
    -suyuna bakın çok berraksa uzun süre pişirip çektirin, az suluysa sıcak su ekleyin.
    -eti pişirmeden yüksek ateşte mutlaka mühürleyin, tavuğu geniş bir tavada ayrı ayrı yerleştirip yüksek ateşte şoklayıp öyle pişirin ki tüm suyunu salıp sertleşmesin
    -yemeği yaptınız tadı fena değil ama bi eksiklik var; muhtemelen asit istiyordur, limon soya sosu ya da sirke deneyin.
    -çok ekşi olduysa az bir şey şeker atın, tadı dengeler.
    -salçalı yemeklere mutlaka az da olsa domates da atın, keskin tadını yumuşatır.
    -pilav yaparken pirinçler tam yumuşamadan altını kapatın. dinlenirken 15 dakika o ısıda pişmeye devam edecek.
    -salatalarda ya limon ya sirke kullanın, ikisi beraber tadı bulanıklaştırır.
    -domatesli bulgur pilavına bir küp şeker iyi gider.
    -sebzelerin pişme sırasına dikkat edin, yoksa biberleriniz dağılır, soğanlarınız yok olur, sarımsaklarınız yanar.
    -sebze pişirirken yüksek ısı kullanılmamalı, bütün besin değerleri yok olur. kısık ateşte suyunu çektire çektire pişirin.
    -kremalı yemeklerde kaşar peyniri yerine mümkünse parmesan/eski kaşar tercih edin. taze kaşar çok yağlı ve tuzlu olduğundan yemeğin lezzetini örter

  • ingiltere'de, eğer bir çocuk ailesi tarafından "ben bakmayacağım." denilerek sosyal servislere verilirse veya çocuk belli şartlar icerisinde (cocuğa siddet, çocuğa bakamama, evde siddetli geçimsizlik, taciz vs...) sosyal servisler tarafindan alınırsa ve başka bir aileye evlat verilirse öz ailesi çocuğu hiçbir şekilde göremez. yılda bir kere mektup göndermesine izin verilir sadece. çocuğun adresi ya da evlat edinen ailenin bilgileri öz aileye bildirilmez. taa ki 18 yaşına kadar.

    cocuk büyürken pedagog desteğiyle çocuğa evlatlık olduğu söylenir, çocuk 18 yasina geldiğinde ise "ailenle görüşmek istiyor musun ?" diye sorulur. çocuk evet derse görüşme sağlanır, çocuk istemezse ömür boyu konu kapanır. taa ki çocuk tekrar başvurup, "ailemle görüşmek istiyorum" diyene kadar.

    olması gereken de budur.

    o zaman yaşasın türk adaleti diyelim...

  • “adapazarı’na gitmeye hazırlanıyorduk. gitmeden önce bazı siparişler vermek üzere biriyle buluşmam gerekiyordu. birden, üstümün başımın pek güven verici olmadığını fark ettim, özellikle ayakkabılarım çok kötü durumdaydı. taksim sineması’nın (şimdi devlet tiyatrosu’nun bulunduğu bina) uzun duvarı boyunca art arda dizili ayakkabı boyacılarına doğru hızla yürüdüm, az vaktim vardı, en öndekinin sandığına ayağımı koydum. ‘çabuk usta, şişir, acelem var’ dedim. boyacı başparmağı ile arkayı gösterdi. ‘arkadaki arkadaşa geç beyim’ dedi. ‘neden, ne oluyor’ dedim. ‘ben ayakkabı boyarım’ dedi adam, ‘bu benim işim, şişirme istiyorsan arkaya geç’. bir an kalakaldım. bütün alacağı yirmi beş kuruştu, bir liranın dörtte biri. ayağımı sandıktan çekmedim. ‘buyur, bildiğin gibi boya’ dedim, ‘hakkını ver’. beni bekleyen sonsuza kadar bekleyebilirdi, ben burada hayatımın dersini alıyordum.”

    lütfi akad, ışıkla karanlık arasında, sayfa 24.
    türkiye iş bankası kültür yayınları, istanbul 2004

  • şu hayatta kimseye çirkin diyecek kadar kötü olmayın amk, kendi halinde takılan bir kadın. kime ne zararı var da bu kadar kin ve nefret topluyor, ayıp.

  • ön edit: başlık buraya taşınmış, orjinal metni aşağıdaki gibi tutuyorum yine de:
    ------------------------------

    eti tarafından geliştirilen ve "eti vitamin ve minerallerle zenginleştirilmiş bisküvi" adı altında üretilecek olan bisküvi. 50 karakter sınırı nedeniyle başlık bu şekilde açıldı.

    ulaşılan bilgiye göre eskişehir'deki eti fabrikasında üretilecek olan bu bisküvi bir afet veya acil durum anında hızlıca üretilecek ve ihtiyaç duyulan bölgelere ulaştırılacak; afetzedelerin günlük vitamin ve mineral ihtiyaçlarının bir bölümünü karşılamalarına yardımcı olacak.

    işte o kutlu bisküvi

    para ile satılamayacak, üzerinde böyle bir ibaresi de var. dolayısıyla market raflarında olmayacak. ambalajı da sarı yapmışlar ben buradayım diyecek belli ki.

    yorumum: etinin bu hareketini çok beğendiğimi belirtmek istiyor; saygılarımı sunuyorum. yürüyedur aslanım.
    not: reklam almadım firmayla alakam yok.