hesabın var mı? giriş yap

  • 0 sn

    hiç öpüşmeyince en son öpüşmenin üzerinden hiç zaman geçmemiş oluyor.

    geç gelen debedit: ya arkadaş ders çalışmak için seçtiğim güne lanet olsun, insan ilk debe'sini böyle kaçırır mı ya la?! aylardır sözlüğe girmediğim tek günü mü seçtiniz beni debe'ye sokmak için bre allahsızlar? neyse bi arkadaş rica etmiş, geç de olsa yerine getirmek gerekir: (bkz: güvendik ilk-orta okulu yardım kampanyası)

  • müzik ne işe yarar? resim, heykel, sinema, edebiyat ya da.... ne işe yarar bunlar? toplumsal hayatta hangi ihtiyaca cevap verir? insan ruhunun hangi ve ne tür bir gediğine tekabül eder bunların karşılık geldiği boşluk? evet sanat sanatı üreten sanatçı açısından değişim değeri olan bir geçim kaynağı olabilir ama tüketen açısından (ki sanat yapıtı tüketilebilen bir şey midir orası da ayrı bir tartışma konusudur ya) kullanım değerini belirleyen yoksunluk nedir?

    bugün birçok insanın sanata bakışı, elektriksiz bir evde bulunan bir televizyona çekilen muameleyi andırıyor. televizyonun iç mekanizmasından bihaber, ne işe yarayacağı konusunda kafası net olmayan, çalışması için ne lazım geldiğini ise umursamayan, birilerinin akıl yürütme tekniği ile varılan bir sonuç olarak gerçekten de sanat gereksizdir ve bir ihtiyaca cevap vermez.

    müzik bir şeye yaramaz gerçek hayatta. mırıldanırsın, bağırırsın geçer. heykel ya da şiir ya da diğerleri anlık bir tebessümden, hoş bir duygudan başka ne katar insana. evet, bu minvalden bakınca müzik gerçekten de bir şeye yaramaz. resim de öyle, sinema da falan ama şöyle de bir şey yok mu? müzikle, edebiyatla resimle kısacası sanatla o ya da bu biçimde temas etmemiş bir insan ne işe yarar? sanatın herhangi bir dalına karşı hiçbir sempati geliştirememiş bir canlıya ne kadar insan diyebiliriz.

    sanatın kaldıracı ihtiyaç değildir. sanat siz gereksiz değilseniz şayet asla gereksiz değildir. sanat gereksiz değildir ama uyuşturur. sanat can sıkıntısının omuzlarından yükselir. boş vakit ister o. para ile soysuzlaşır, parasızlıkla kötürüm hale gelir falan. sanat uyuşturur. uyuşmak tahammülünüzü arttırır. büyük sanat yapıtlarının büyük toplumsal ve ruhsal çalkantılardan beslenmesini görmek bile, sanat ve tahammülün arasındaki ilişkiyi, sanatın uyuşturma kabiliyetini idrak etmemiz için kafidir.

    her şey çirkinken güzel bir şey görmek ıstırabımızı bir nebze olsun dindirir, ruhumuzu tımar eder, dinginleştirir. sanatı çıkartın hayatınızdan ne kalır sizden geriye? kas, iskelet ve yağ yığınından müteşekkil herhangi bir organizmadan ne farkınız kalır. daha da ileri gidelim sanatı olduğu gibi toplumsal hayattan çıkartalım, toplumdan geriye ne kalır. sanat insanı insanlığa bağlar. en çok da bu yüzden mühimdir.

    sanata neden ihtiyaç duyarız? anlamak ve anlatmak için, görmek ve göstermek için, duymak ve duyurmak için ihtiyaç duyarız aslında. idrakın altına şilte diye serilmiş olan duyu organları, bilgiyi oluşturan anlamın bağlam düğümleri, neden sonuç ilişkisi kurmakla malul rasyonel pozisyonların anlık çekilmiş bir fotoğrafında ( toplulukla birlikte çekilmiş bir fotoğrafta nasıl ki baktığımız ilk şey kendimiz ise) gördüğümüz ilk şey kendimiz olduğu için ihtiyaç duyarız.

    çünkü herkes içten içe bilir, insan yitiktir...

  • benimki bazen uyandiktan sonra "ikindiyi simdi mi yoksa biraz sonra mi kilsam" diye dusunen emmi gibi oturuyor, icim bir hos oluyor, aciyorum. sen yat uyu ben kilarim senin yerine diyesim geliyor.

  • 36 saat nöbet tutarken tüm dikkatini hastalarına vermesi gerekiyordu, bir anlık bir hata başkalarının hayatına mal olabilirdi.
    nöbet bitimindeki hata ise kendi hayatına mal oldu.
    doktorların bu şekilde çalışması ne insani ne de yararlı.

    edit: kaza değil cinayet

  • benim için kesinlikle mazda 323'ün açılıp kapanan farlı araba modeliydi. o zamanlar benim gözümde ne ferrari ne porsche dünyanın en iyi arabası mazda'ydı. bir de tempra'nın o dijital göstergesinden dolayı gözümde ayrı bir yeri vardı, ne zaman tempra'ya binsem o dijital hız göstergesinden gözümü alamazdım.

    mazda 323
    tempra'nın müthiş göstergeleri

  • kadın kötü bir şey söylemediği halde birazdan modern çomarlar tarafından linç edilir.

    kendi görüşüdür, selda bağcan öyle giyinmeyi seviyorsa istediği gibi giyinebilir. ama gidip de kimseye "sen niye açık giyiniyorsun," diye saldırmadığı sürece ki böyle biri değil problem teşkil eden bir durum yok ortada.

    ayrıca yukarıda biri öyle bir vücudum olsa ben de kudururdum diye karşısındaki insanı aşağılayıcı tutumda bir yorumda bulunmuş. eminim selda bağcan kazandığı onca başarı ve geldiği o konumda senin gibi modern köylüyü çok kıskanıp kuduruyordur.

  • --- spoiler ---

    1-fletcher'ın* elamanı rushing or dragging diye diye dövdüğü sahneyi ve elamanın finalde fletcher'ı mat edip, mest ettiği kısmı şu ana değin 14 kez izledim.

    2-filmden aldığım ilhamla, oğlanın ağzına helvacıoğlu blok flütü dayayıp, süt içtim dilim yandı adlı eseri kusursuz biçimde çalması istedim. bu amaçla çocuğu tokat manyağı yaptım ama nafile bizim oğlanı benzin döküp yaksan çalamaz amk. anca flütün deliklerinden tükrük sıçratmayı biliyor.

    3-fletcher'in orkestrayı yönetirkenki el hareketlerine de hasta oldum. hele o ortamdaki müziği bir an havadan avucuyla toplar gibi yapıp, enstrümanları susturduğu hareket yok mu, işte onu da hanımın çok sesli çenesi üzerinde deniyorum. bir an susup, öyle baka kalıyor yüzüme.

    --- spoiler ---