• zeki müren ile düetleri:
    http://www.youtube.com/watch?v=7zok4ykw_rk

    sonra da gel, geç doğduğun için üzülme.
    millet erkenden doğmuş, bu sahneyi canlı izlemiş falan...
    bizim payımıza da yazları serdar ortaç, kışları demet akalın düşüyor.

    hayatım şanssızlıklar üzerine kurulu.
  • bende çok büyük bir saygı uyandırırdı. halâ da öyle.

    ünlü kişilere çok rastladım, konuşma imkanımın doğduğu ortamlar da oldu ama hiçbirine bakmadım bile. avni anıl'la evlerimiz yakındı ve kendisine sıkça rastlardım. her gördüğümde, o, gözden kaybolana kadar arkasından dakikalarca bakardım. sonra eve gidene kadar "ah, bu şarkıların gözü kör olsun." şarkısını mırıldanırdım.

    ruhu şad olsun.
  • kendisi hakkinda buyuk bir ihtimalle son 10 yilda topluma turkce $arki diye dinletilen viyaklamalara munasip bir yeriyle gulmekten yorulmustur, diye du$unmekten kendimi alamadigim buyuk besteci. herhangi bir bestesi ustunde ortalama cali$ma suresi 4 aydir. bu yuzden tuvalette bile beste yapabilen serdar ortac'i cok kiskanmaktadir.
  • bütün eserleri:

    ağla çeşmim eski lezzet kalmamış peymânede
    ağlaya ağlaya giderim diyor (gelin alayi)
    akşamın olduğu yerde bekle diyorsun gelmiyorsun
    alem bahânedir varlığın için (bahane bahane)
    aşk bu değil yapma güzel
    aşk nedir nasıldır bilen var mı
    ayrılık ümitlerin ötesinde bir şehir
    baharla hazân birleşemez ortada yaz var
    bak kalbime sevgin acı bir iz gibi kaldı
    benim yârim bezden kilim dokur
    ben yağmur ben güneş ben sevgi seli sağnak sağnak
    bilsem ki kâlbinde hâlâ yerim var
    bin yıl sürecek bir bahar gibi geldin
    bir alev bir ışık senin bakışın
    bir ateşim yanarım külüm yok dumanım yok
    biraz kül biraz duman o benim işte
    bir bakıp gözlerime her şeyi anlarsın ya
    bir başka edâ başka bir arzu ile geldin
    bir çağrına bin cân ile gelirim
    bir geceye bir ömür verilir kanlıca'da
    bir kerre bakanlar unutur derdi günâhı
    bir peri masalı kulaklarına
    bir yâr sevdim etekleri yeldirme
    bu akşam bütün meyhânelerini dolaştım istanbul'un
    bir acem bahçesi bir seccâde
    dalıp hâtıralara unutma ara beni
    dil şâd olacak diye kaç yıl avuttu felek
    diz çöksem önünde âh niyâz etsem
    dolaşır dururum boş yere neden
    dönmem kucağına aşkın daha dün geldim
    düşündükçe mâziyi bir rüyâ gibi zaman
    düşüverdim mecnun gibi dillere
    ey bu bahçelerde esen eski şarkılar nerdesiniz
    firâkınla yansa ten yine vuslat dilemem
    geceler içinden bir gece seçtik
    gönül her akşam yanında görmek ister seni
    gözlerin bir aşk bilmecesi sorar gibi (aşk bilmecesi)
    gözlerin kömür senin bakışın ömür senin
    gözlerin senin gözlerin beni nar rengi ...
    gül biraz bunca keder bunca gözyaşı bitsin
    gülünce güzelsin ağlarken güzel
    gün be gün yaşanan o hâtırayı unutup boş yere atmak olmaz ki
    güzel gözler menekşe yüce dağlar mor olur
    her seher goncalar açtıkça solan gül dökülür
    irmakla akıp taşmışım bulutla gezip şaşmışım
    içimde bin türlü keder senden gelir sana gider
    ağla gitar çal gitar (içimde nice uzun yılların)
    içimde nice uzun yılların özlemi var (ağla gitar)
    iki dudak arası bir zaman
    kader kime şikâyet edeyim seni bilemem
    kaderimde hep güzeli aradım
    kadir mevlâ'm sen verirsin bu canı
    kalbimi dolduran güzel gözlerin
    kederden tasadan gamdan söz etme
    kısmet deme hayâllerime usandım sanırım
    kim derdi ki bir gün bana cânân olacaksın
    kim kime yürekten vurgun
    kurumuş topraklar gibiyim (yağmur duasi)
    yağmur duasi (kurumuş topraklar gibiyim..)
    kuytu ormanlar gördüm gözünün hâresinde
    lâcivert akşamlar susunca birden
    marmara incisi ey şirin diyâr (mudanya güzeli)
    mudanya güzeli (marmara incisi..)
    mâziyi düşündüm de yoruldum hâlin elinde
    merhabâ kız kulesi merhaba eyüp sultan
    mihrâbım diyerek sana yüz vurdum
    ne olur akşamları gelsen otursan yanıbaşımda
    ne yeşili ne siyahı gözümde hep gözleri var (yalan yillar)
    ne zaman seni düşünsem içim ürperir
    neden hiç dinmiyor gözyaşların bî-çâre gönlüm
    ömrümüzün son saati çalmadan gel ne olur
    öyle dudak büküp hor gözle bakma
    rüyâ gibi uçan yıllar biraz durun durun biraz
    safâlar getirdiniz safâ geldiniz dostlar
    sâkî boşalan sâgara dök eski şaraptan
    sen âşık olamazsın gökte kaç yıldız var bilmiyorsun
    sen bir parça seviver ben onu sel eylerim
    sen körfeze geldiğin zaman yıldızlar güler
    sen ne kadar saklasan gönlündekini
    sen o ulaşılmayan çok uzak kıyılarsın
    sen saçlarıma koşan aklar gibisin
    sende bir sen yaşar ki o sen değilsin
    seni gördükçe gönlüm gibi ömrüm de bir başkalaşır
    sevginin baharı mı derdinle geçen her dem
    sevil sevil de atıl oldu mu ya
    sevmek acı bir arzu derler sevilmiyor sevenler
    sevmiyorum seni artık gözlerimi geri ver
    son akşam döküver örgüleri de..
    son gemi benim için kalkar limandan
    sordular mecnûn'a leylâ'nın saadet hânesin
    söyle ey dilber nesin sen can mısın cânân mısın
    söyletenle söyleyen dil hepsi bir
    şarkılar söyle o sâhillerde rüzgârlar bana
    şarkılar yazdım sana sazlar seni kıskandı
    şu yalan dünyâyı aşksız geçirme (her şey aşk için)
    toprak olmaz bende tenden başkası
    uçtu ellerimizden en güzel günler aylar
    unutamıyorum unutamıyorum gecem yok artık gündüzüm yok
    unutulmuş ne varsa sevgiden geri kalan
    uzuyor yıllar gibi dakikalar sen yoksan
    ümîdim sen neş'em sen hayâlim hülyâm sensin
    üzgün değiliz belki de memnun gideriz
    vakit geçti erenler gayrı yaklaştı encâm
    yeşil gözlerinde nemler
    yıldızlar saçılmış inciler gibi
    yollara düşüyorum sen başlıyorsun
    mevsimler ayrıdır çiçekler başka
    bir eylül getirdi sevgini bana
    hayırlısı veys'dir tâbiinlerin
    engine de deli gönül engine
    o ne ince oya ne zarif nakış
    burada mevsimler gün batımında
    bu ömürden bu tükenmez çileden ağaran saç dökülen yaş kalacak
    leyleği havada görmedik amma gönlümüz yerinde durmak bilmiyor
    bu kadın herkesi mecnûn edecek
    birdenbire bir aşk bu sırasız zamansız
    sevgin yaşatır beni sevivermen öldürür
    kadeh var yiyesim gelir
    bu nasıl sevgi böyle bu nasıl tutku
    eylül'e az kaldı yeşiller kızıla sonra sarıya kesecek ve düşecek dallarından
    sen gelsen eğer her gece mehtâb ile eller buluşur
    öyle güzel öyle şirinsin ki sen
    bir göz aşinalığı var aramızda
    yüzümü hasretine döndürdüm bekliyorum
    sen gelmeyi bilmiyorsun aklın hep gitmelerde
    ceylân gözler umutların pınarı
  • turk muzigine adanmis koca bir omur. devlet sanatcisi olmayi hak etmis bestekar , soz yazari.
  • eserlerini beğenmemenin, burun kıvırmanın marifet sanıldığı usta.

    arada müzisyen arkadaşlarla, koristlerle, solistlerle bir araya geliyorum. daha doğrusu onlar bir araya geliyor, ben de ucundan kıyısından dahil olup dinliyorum. kimi doğrudan dile getiriyor düşüncelerini, kimi de "filanca da şöyle dedi geçende..." tarzında aktarımla öğreniliyor. en son izmir'deki usta kemençecilerden biri "aman o adamın da şarkıları bir şeye benzemiyor. kim seslendiriyor ki zaten?" gibi bir şey demiş. "ben klasikçiyim." diyenler yeterince klasik bulmaz, eskiye ihanet sayar; yenileri sevenlerse bir celal abacı, zekai tunca arabeskliği bulamadıklarından beğenmez.

    "o, neoklasiklerin sonuncusuydu." denen bu büyük usta için yapılabilen en güçlü savunmaysa, ne yazık ki gördüğüm kadarıyla "ama bekir sıtkı sezgin rahmetli, o'nun şarkılarını okudu"dan öteye gitmedi şimdiye kadar.

    bestesinde içine sinmeyen bir dizeyi değiştirmek için 6 ay titizlenen bir ustayı böyle anmak acı geliyor bana...
  • şarkılarını her zaman sevdim, bilmediğim şarkılarında da uslubunu tanıdım.
    hiç karşılaşmadık, ama aynı meyhaneye müdavim olduğumuzu bilirdim. belki karşılaştık da, ben farketmedim. 2 yıla yakın süredir ayda 2-3 kez uğradığım bab-ı ali meyhanesi'nde, gide gele aşina olduğum yan masadaki yüzlerden biri ayağa kalkıp bir el işaretiyle saz ekibini susturdu.

    "arkadaşlar, şimdi haberi geldi, avni abiyi kaybettik"

    sessizliği kanun taksimi bozdu, bab-ı ali meyhanesi avni abisini o harika şarkısıyla uğurladı:

    bu akşam bütün meyhanelerini dolaştım istanbul'un.
  • grup vitamin'deki emrah oğludur.
  • son istanbul beyefendisi. sevimli, tonton, yaşıyla alay edercesine hayat dolu idi. gençlere yön verir, el verir, onları yüreklendirirdi. her bir notası üzerinde günlerce, aylarca uğraşılmış, ilmek ilmek işlenmiş, onlarca sevdaya fon müziği olmuş tınıların erbabı olarak başımızın tacı etmiş, üstâd demiştik. salt besteci değil ömrünü türk müziği'ne adamış bir emekçi idi.

    her keman sesinde, mihrab diye yüz vurulan her sevgilide, istanbul'un bütün meyhanelerinde, gözü kör olası her şarkıda biraz kül biraz da duman artık avni anıl.
hesabın var mı? giriş yap