• çekilen bir şeydir. kendi çekemediğinden kelli birini tutup çektirenler de vardır. ikinci yol tavsiye olunur.
  • insanı mutsuzluğa sevk eder. velhasıl mutsuzlukta sigara gibidir, bağımlılık yaptımı bi defa bırakamazsın...
  • tam olarak diyaframla akciğer arasındaki boşluğa yerleşmiş köze, her nefes alışverişte ciğerlerin değmesiyle hissedilen acıdır. her nefes verişte bir damla yaş iner gözden. bir yandan sönsün artık diye dua ederken bir yandan da hiç geçmesin istersiniz. çünkü giden can yerine onu bırakmıştır. sönerse unutacağınızdan korkarsınız.
  • içinizdeki airbag. ortaya çıkınca bütün iç organlarınız sıkışıyor. çok sikimsonik bişey.
  • eylüldü. okulların açılmasına 2 hafta vardı. bi arkadaşım çağırdı beni tanıştırdı bizi. öyle güzel gülüyordu ki. nasıl da kanım kaynamıştı. 1 hafta içinde birbirimizden hoşlanmış flört etmeye başlamıştık. okul başladığında benim evime gelmişti. sevişmiştik uzun uzun.

    öyle mutluydum ki. her zaman ayrılmayı düşünen ben bu sefer oldu demiştim. bu sefer buldum mutluluğu.
    yine gideceğim ama yanımda o da olacak. çünkü o da kaybetmişti. genel anlamda herşeyini kaybetmişti.
    babasını, bekaretini, 19 yaşında bi hatayla rahmine düşen çocuğunu, pürüssüz bileklerini. aylarca odaya kapatılmış antidepresanlara bağımlı yaşamıştı. psikolojik tedavi görmüş, annesi tarafından evden kovulmuş, intiharı bi kaç kez denemiş, yakın bi akrabası tarafından tacize uğramış. kısacası masumiyetini kaybetmiş.

    ama öyle güzel gülüyordu ki ben herşeyi sineye çekiyordum. her sevişmeden sonra bi sırrını veriyordu bana. midem çok genişlemişti. hiçbişey kötü gelmiyordu. bana geldiğinin ikinci haftası alkol alıp eski sevgilisine mesaj atmış. buluşup öpüşmüşler.

    bende anneme diyorum ki hayatımın kadınıyla tanıştıracağım seni yarın kahvaltıya gelsin gör bak dünya tatlısı çok seveceksin. gece mesaj attı durduk yere bana aşık olduğunu beni çok sevdiğini söyledi. anladım birşeyler olduğunu. anlattı dürüstçe. ertesi gün annemi gönderdim evden geldi. baş başaydık. ben küfrediyordum o gülüyordu. benim kalbim ortadan ikiye çatlayacaktı orospusun sen diye bağırırken o böyle olsun istemezdim diyordu. ,affet özür dilerim bile demiyordu. geldi yanıma öptü beni. bir tek sen varsın dedi. seviştik yine hatırlıyorum da tecavüz eder gibiydi. sonra çıktı gitti evden.

    aradan 1 hafta geçti arkadaşlarımızın evinde buluştuk. 4 kişiydik. litrelik absolut aldık özel seri. neyse içtik.
    2 kişi kaldık salonda. attila ilhan'ın kaptan şiirini açtı telefondan. yüzüne baktım burnum kanamaya başladı midem bulandı kapat bu şiiri benim bu şiir dedim. dinleyeceksin dedi. kustum.
    yüzüne baktıkça kusuyordum. gece oldu yattık. sabah kalktı ve dedi ki. sen içkiden kusmazsın, bana bakarken kustun sen. evet dedim midem bulanıyor sana baktıkça.
    sana iyi gelmiyorum dedi sustum, gitmeliyim dedi sustum, gidiyorum dedi sigaramı elimde söndürdüm. sustum.

    gitti.

    sürekli mesaj attı. 2 hafta sonra cevap verdim. "bende seni seviyorum"
    çıktı geldi bi sabah ben işten 6 da gelmiştim saat 7de üstüme atlayarak uyandırdı.
    affettim. devam ettik. sonra bende başka bi kızla öpüştüm. hemde kızıl saçlı mavi gözlü beyaz tenli benim en sevdiğim onun nefret ettiği tiptendi. bana kürtaj olduğunu söylediğinde söyledim bunu ona.
    sonra durduk. ikimizde kırılmıştık artık.

    bana bakmıyordu, bende ona bakmıyordum.
    gözlerine baktığımda hiçbişey göremiyordum.
    sevişiyorduk ama ben onu hissedemiyordum.

    bir gece herşey normal seyrinde ilerlerken
    dedim ki bu aramızdaki şey soğuk, silik, donuk bi hal almadı mı sence ?
    bilmiyorum dedi.
    hissediyorsun ama dedim
    evet dedi.
    bitirelim mi dedim.
    gitmek istiyorsan tutamam dedi.
    gittik.
    ben tekrar döndüm 1 hafta sonra
    o başka birilerinin altına yatmıştı bile
    istemedi beni.
    küfretti
    ona verdiğim tek sırrı herkese anlattı.
    tek bi şey söyledim. "senin sırların bende kalacak, kendine iyi bak. eyvallah."
    arkadaşlarıma yavşadı, elimden almaya kalktı.
    bitirdim bende. kendi içimde.
    aşk acısı sanırım bu.
    aklıma geliyor ama çok canım yanmıyor.
    iyi ki bitmiş.
    böyle olmazdı zaten.
    böyle biriyle olmamalı.
    tek bir keşkem oldu ona dair.
    keşke masumiyetini kaybetmeden tanısaydım.
    keşke.
  • dostoyevski'nin yeraltından notlar adlı eserinde yeraltı karakterinin şu şekilde tarif ettiğidir:

    "yaşadığımı anlamak için maceralar uydurur, bir tür yaşam oyunu oynardım. kaç kere, ortada hiçbir sebep yokken gücenmeyi denemişimdir. sonunda, öylesine büyütürdüm ki bu meseleyi, her şeyin koca bir yalandan ibaret olduğunu bildiğim halde gerçekten gücenirdim. bu oyunu o kadar ilerletmiştim ki, sonunda kendime hakim olamaz duruma geldim. aşık olmayı denedim, hem de bir değil iki defa; inanır mısınız, korkunç acılar çektim. ruhumun derinliklerinde çektiğim acıyla alay eden bir ses işittiğim halde acı çekmeye devam eder, üstelik delicesine aşıkmışım gibi kıskançlık krizleri geçirirdim. bütün bunların sebebi can sıkıntısıydı baylar, kesinlikle can sıkıntısı... içinde bulunduğum tembelliğin verdiği sıkıntı, beni haylazlığa itiyordu. zaten haylazlık, bilinç altındaki tembellikten başka bir şey değildir."
  • evlendikten sonra aşk da biter,acı da...
    ufacık bir kırgınlıkta gözlerini şişirecek kadar ağlayıp kahırlanırken,kapıyı vurup çıkıp gittiğinde kıçınızı devirip uyumayı öğretiyor yıllar insana...bu iyi bişey mi kötü mü bilmem ama yaşayıp gidiyor işte insan kaygısızca...
  • tarifi mümkün olmayan.
  • yaşadıklarının fazlalığına, hayallerinin gerçek oluşuna bağlı olarak canını daha çok yakan kalbinde sürekli batmakta ve kendini hatırlatmakta olan bi nevi kıymık.

    hani parmağınıza bi kıymık batar da günlerce sızısını hissedersiniz ya. hani tam olarak geçmez, o süreyi atlatmadan suya değdirdiğinizde elektrik çarpmış gibi olursunuz ya ben aşk acısının tam olarak böyle olduğunu düşünüyorum. "çivi çiviyi söker" diye düşünüp bi aksiyon içinde kendinizi bulduğunuzda kalbinizin 2 katı daha fazla acıdığını hissedebiliyorsunuz. öyle ki acı katlanmış bir de sadakatsiz olduğunuz gerçeği ortaya çıkmış. yıkılan hayallerin yanında bir de sizin ona aynı şekilde dokunamayacak oluşunuz, ona sarılan bi başkasının olabileceği gibi rahatsız edici düşüncelerle acıdan kıvranabilirsiniz.

    tedavisi var mı? bilmiyorum. sarmak için başka bir ilaç biliyor mu zaman dışında? onu da bilmiyorum. bağırıp, çağırmak ya da ağlamanın faydasız, kendinize zararlı ve iyileşmeyi ötelediğini biliyorum ama. belki hayatına onun yerini dolduracak bir şey alamazsın, bulamazsın da ama bi yerden başlamak zorundasın! başka çaresi yok.
  • once artan ve sonra azalan parabol kollari gibidir.

    parabolun artan kismi

    - ohhh be mutluyum, ozgurluk gibisi yokmus.
    - bugun ne mesaj geldi ne de biri aradi telefon calisiyor mu acaba ??
    - muslum gurses in bi sarkisi vardi neydi o yaaaa...
    - aksama bi kac bira iyi gider.
    - acaba yanlis mi yaptim ki ??
    - o varya beni hayatta unutamaz.
    - dur bi facebook a bakayim, napiyomus...
    - ulan bu eskiden de ona yazan cocuk degil mi ?? vay ibne meger firsat kolluyomus, yaptigi yorumlara bak...
    - yok ama o beni unutamaz.
    - ulan iliski durumunu degistirmis !!!!
    - o varya donup dolasip bana gelecek aradan yillar bile gecse.
    - evlenmis..

    parabolun azalan kismi

    - kabullenmeliyim artik, evlendi...
hesabın var mı? giriş yap