• vudi elin in olgunluk doneminin baslangici kabul edilen 1977 yapimi eser.annie hall da vudi elin kendi korkularini, rahatsizliklarini ve basrolu paylastigi ve o donem sevgilisi olan diane keaton ile yasadiklarini aktarmis, film icinde film, realite icinde realite yakalamistir.

    kurgusu, anlatimi, gorsel anlatimi essizdir, delice taklit edilmistir.dialoglar, replikler ise muthistir.en sevdigim ornegi vereyim.

    "...- i thought of that old joke, y'know, the, this, this guy goes to a psychiatrist and says, "doc, uh, my brother's crazy. he thinks he's a chicken." and, uh, the doctor says, "well, why don't you turn him in?" and the guy says, "i would, but i need the eggs." well, i guess that's pretty much how i feel about relationships. y'know, they're totally irrational and crazy and absurd and, but, uh, i guess we keep going through it because, uh, most of us need the eggs..."

    me too alvy, me too
  • --- spoiler ---
    adamın biri doktoruna gider ve "doktor, kardeşim fıttırdı, kendini tavuk sanıyor." der. doktor da: "getirseydiniz ya, tedavi ederdim." der. adam da şöyle der: "evet ama doktor, yumurtaları çok işime yarıyor."
    galiba ben de insan ilişkilerinde aynı şeyi hissediyorum. akıldışı, mantıksız, hatta saçma olduklarını bilseniz de sürdürmeye çalışıyorsunuz. çünkü hepimizin yumurtalara ihtiyacı var.
    --- spoiler ---

    w. allen, finalde bu hikayeyi anlatır ve kadın - erkek ilişkilerini baz alarak ve aslında hayatın geneline dair şahane bir tespit yapar.
  • bir woody allen klasiği bence.
    ilişkileri sorgulamayı, değerlendirmeyi biliyor bu adam. romantik ya da mantısal bir yaklaşımla değil sadece, hem romantik hem mantıksal bir biçimde. olduğu gibi anlaşılmasını istiyor ilişkilerin. bu gerçeği arayan tavrı, onu her filminde bu konuda bir şeyler söylemeye itiyor, söyleyeceği bitmiyor, sanırım hiç bitmeyecek bu konuda bilmediklerimiz ve tabii ki söyleyeceklerimiz.

    bu filmin ancak yaşayanların başına gelebilecek hüzünlü bir kaç noktası var.

    --- spoiler ---

    birinci ve en etkilisi sanırım, alvy'in annie ile yaşadığı ıstakoz sahnesinin tekrar ama bu sefer başka biri ile yaşanması ve sonucun hiç de eğlenceli olmaması. o zamanlar annie'ye biraz da "tafra" yapan alvy, bu sefer aynı yaklaşımı göremiyor bu yeni insanda. bekliyor, beklediği için de eğlenceli olmuyor. bu feci bir hata zaten, tüm ilişkilerde herkes bundan kaçınmalı. insanlardan gözlerinin içine bakarak bir davranışta bulunması. insanlar sırf istediniz diye sizin istediğiniz gibi davranmaz, ne kadar çok ne kadar temiz isteseniz de durum böyledir. hayran olduğunuz filmi birlikte izlemek, aranızda bir yüzük takma niyeti ya da kadınlar için bir evlenme teklifi almak gibi. siz istersiniz, büyülü olsun, olmaz; istediğiniz gibi davransalar da bunun suniliği sizi bile tiksindirir. çünkü biz olayın özel olduğunu sanırız, oysa özel olan sadece o andır, iki insan için o an'ın şartları oluşmuştur. gülünecektir o an, gülünür, duygusal bir orgazm yaşanacaktır, yaşanır; ama siz bir şeyler yaşadınız diye mutlu oldunuz diye , yenisi olmaz, buna kanmayın.

    ikinci alvy'nin dönüşü, evlenme teklifi. anlaşamadıkları ortadadır, belki de harun korçak haklı diye düşünür alvy, düşünür ve "durmaksız süren o kavgalar, meğer aşkın cilvesiymiş" der. razı olur kavgalara. birine bağlanma hissinin en güzel örneği bu bence. anlaşamazsın, anlaşmazlığın büyüdükçe büyür, yorulursun, ayrılık kurtuluş gibi görünür, mantığın söylediği gibi kalp de ayrılık diye söylenmeye başlar ama sonra yeniden düşünürsün ve ayrılırsın. ama sonra yeniden, alvy'nin filmin başında yaptığı gibi düşünüp tüm parçaları oturtmaya çalışırsın kafanda. bu tam bir hüzündür, biten ilişkiye sarılırsın daha önce annie'nin yaptığı gibi ama erkek bu durumda çoğunlukla kadın kadar çekici olmaz. kadın ve erkek arasında hep görülen bir farktır bu. alvy dönüp annie'ye evlenme teklif ettiğinde annie kabul etmez ama annie alvy'yi gece yarısı arayıp evindeki böcekleri öldürmesini istediğinde alvy gelir, böcekleri öldürür, sonra yeniden ilişkileri başlar. böyledir maalesef.

    üçüncüsü, hayallerinin aşkı değildir, kusurları vardır bir sürü, ama onun yanında bir keyif bir tat alırsın yaşamaktan. başkaları, başka alanlarda başarılı olsalar da, daha entellektüel olsalar da, yerini doldurmaz o kusurlu kimsenin. çünkü açıkça söylemezsiniz aşkınızı, ölmezsiniz ama seversiniz, diğer insanları sevmemişsinizdir bile.

    dördüncüsü, ilk karısı ile olan cinsel yaşamında ilişkiden kaçmak için düşündüğü şeyler gibi annie olan ilişkisinde de kendisinden kaçılması. bir tarafın kaçanı olurken, diğer tarafın kovalayanı. bu da hayatın acıklı bir gerçeği; hepimiz aşık olduğumuz insanların gözünde zavallılarız ve bize aşık olanların gözünde büyülü mucizeler.

    --- spoiler ---

    bir de woody allen'in metin şentürk'ün görme engelli oluşunu hatırlatan esprileri gibi, yahudi olduğuna dair espirileri. bir insan dininden gurur duyabilir, bunu ifade etme gereği duyabilir. kabul. ama bu kadarı da itici oluyor, yahudi düşmanlığı ile bu şekilde mi savaşıyor diye düşünmüyor değilim.
  • annie hall'un isminin orjinali, "mutluluğa erişememe" anlamına gelmeye müsait olan, "anhedonia" kelimesinden gelmektedir dersem de, diyeyim, nebliym böyle yerleşmiş aklımıza.
  • "entellektüel adamın mutlu ilişkisi olmaz", "akıllı adam zor adam" gibi şahane (ve pesimist) tespitleri olan woody -en nihayetinde- elbette haklı çıkar. la-dee-da efekti ile başlayan, tek heceli ve kardeş ünlemlerle hız alan diyaloglar git gide sonu gelmez "dedin/demedim", "ne demek istedin?" temalı şebnem ferah*'a havale geçirtecek ayarda diyaloglara, ardından monologlara dönüşür. en son yatakta yan yana yatıp tavanı seyretmektedirler. annie joint içmeden havaya bile girememektedir. alvy'nin "kendini geliştir, birşeyler yap" söylemi annie'nin gidip profesörü ile yatması ile sonuçlanır. (kadınlara birşeyin çok koyduğunu böyle anlarız)

    kadın-erkek ilişkisi üzerine çekilmiş filmlerin içinde gelmiş geçmiş en başarılılarından biri olduğunu her fırsatta kanıtlar annie hall. bu film için woody'nin diane keaton ile olan ilişkisinden yola çıktığını söylemeye gerek var mı? (diane keaton'ı hala muhabbetle anmaktadır, unutulmaz addetmektedir. annie hall olan kadından aşağısı beklenmezdi)
  • hayatımızın özeti.

    --- spoiler ---

    iki kişi birlikte olur. bunlardan biri, kendini daha çok geliştirir.

    ve nihayet,

    - taraflardan birinin kendini geri hissettiği
    - bir tarafın, diğerinin geride kaldığını düşündüğü
    - kendini önde gören tarafın artık o kadar da önde olmadığını anladığı
    - geriden gelenin neler yapabildiğini öğrenip önündekini aşmayı başardığı

    hiçbir ilişki yürümez. çünkü ilişki bir ego meselesidir ama biz bunu kabullenecek canlılar değiliz.

    o yüzden, bu hayatı yaşayıp aynı acıları çekmeye devam ederiz. sonra da bikbik.

    ha bir de böyle ahkam kesip aynı boku yemeye devam edenler var. onlar hepten sçmış zaten geçmiş olsun.
    --- spoiler ---
  • sadece filmin son sözlerini paylaşsam ne demek istediğim anlaşılır gibi geliyor...

    --- spoiler ---

    annie ve ben bundan sonra bir öğle yemeği yedik...
    ...ve eski günleri anarak dolaştık.

    sonra gec oldu, ikimiz de gitmek zorundaydık...
    ama yine de annie'yi görmek güzeldi.
    onun ne kadar harika bir kız olduğunu düşündüm...
    ...ve onu tanımanın ne güzel bir şey olduğunu.

    ve aklıma o eski espri geldi...

    adamın biri doktoruna gider ve "doktor, kardeşim fıttırdı, kendini tavuk sanıyor" der.
    doktor da "getirseydiniz ya, tedavi ederdim" der.
    adam da şöyle der: "evet ama doktor, yumurtaları çok işime yarıyor."

    galiba ben de insan ilişkilerinde aynı şeyi hissediyorum. akıldışı, mantıksız, hatta saçma olduklarını bilseniz de sürdürmeye çalışıyorsunuz. çünkü hepimizin yumurtalara ihtiyacı var.

    -alvy singer

    --- spoiler ---
  • --- spoiler ---

    filmden alıp yazılabilecek birçok kaliteli diyalog vardı ama bence en güzeli beverly hills'in çok temiz olduğunu söyleyen annie'ye woody allen'ın cevabıdır;

    "they don't throw their garbage away, they make it into tv shows."

    --- spoiler ---
  • --- spoiler ---

    woody allen kameraya döner ve kafasını ve ellerini sallayarak "neyi yanlış yaptım bilmiyorum?" diye bize sorar. bu ve sokaktan geçen insanlardan tavsiyeler aldığı sahneler müthiştir.

    özellikle kafe'den annie ile ayrılmasından sonra arabayı her tarafa çarpması ve ardından karakoldan rob ile beraber çıkmaları sonrasında gelen şu olay beni benden alır. arabaya binerler. başlığı taktığında alvy sorar:

    max are we driving to the plutonium?

    --- spoiler ---
  • woody allen'ın o çelimsiz vücudu ve koca gözlükleriyle -bi şekilde- cazibeli gözüktüğü filmdir. seksapeli neresinde kendisinin, henüz keşfedemedim. entelektüel duruşu olsa gerek. fakat bu filmde, kanımca, entelektüel duruşun ne kadar havalı olduğunu anlatmak şöyle dursun, bu duruşun getirdiği içe kapanıklık halinin olumsuzluğundan dem vurmuş. ki bu da bence kendisini mütevazı yapar.

    edebiyattan politikaya, woody allen, aklının erdiği her şeyden bahsetmiş. daha çok şey keşfetmek için, filmi defalarca izlemek lazım sanırım.
hesabın var mı? giriş yap