• aristo ders esnasında öğrencilerinden birine bir konuyu ayrıntılarıyla anlattıktan sonra der ki:
    "anladın mı?"
    "evet" der öğrencisi.
    aristo bunun üzerine; "ama ben anladığına dair bir işaret göremiyorum." der.
    öğrencisi : " o işaret nedir?" diye sorduğunda, aristo;
    "güleryüz.. anlamış olsaydın sevinirdin."

    "anlıyorum".. çok şeye kadir, sihirli sözcüklerden biri.. şefkatli bir el saçınızı okşuyor gibi, sıcacık bir kucaklaşma ânı gibi, yazarken bile içim ferahlıyor.

    sevmeden sevilmek, anlamak değil anlaşılmak isteyen insanların dünyasında "anlıyorum" korkarım, yok olmaya mahkûm bir sözcük.

    "bu dünyaya anlaşılmak için değil, anlamak için geldik. anlaşılamamanın üzüntüsünü duyacağımız yerde, bütün ruhumuzla başkalarını anlamaya çalışsak, hayat ne kadar güzel olurdu." demişti, (bkz: ernest renan)
    olurdu ama değil. çünkü anlamak emek ve özveri yokuşlarını aşmayı gerektiriyor. bu yüzden sevinçle gülümsüyor insan, her yorgunluğa has o iç huzuru ile.
    anladığımız için sevinç duyduk mu hiç?
  • arapçadan gelen anlamdaşı idrak kelimesi için; "dark veya darak "ulaşım, varma, bir şeyin dip noktası" sözcüğünün if?al vezninde masdarıdır." diyor nişanyan sözlük. ve bir not düşüyor altına; (not: bu sözcük, aramice/süryanice derek "yol" sözcüğü ile eş kökenlidir. )

    bu açıdan bakınca anlamak bir yolcukta varılan son, hatta belki 'her bir anlamak', bir yolculuğun dinlenme molaları da diyebiliriz. anlamak dinlenmektir bir nevi. kimbilir, acaba bu yüzden mi huzurlu hisseder kişi kendini, anlayınca?
  • anlamak yok çocuğum anlar gibi olmak var.
    akıl için son tavır saçlarını yolmak var.
    nfk
  • "olmayacak şey bir insanın bir insanı anlaması "demişti şair.

    bir insanı anlamak, insan sevmekle başlıyor. daha baştan, hesapsız, önyargısız bir kabullenme ile.. elinizin tersiyle ittiğinizi anlayamazsınız.
    çocuğu, hayvanı, her canlıyı anlamak da böyle. çünkü anlamak, empatinin tek yumurta ikizi. bunun için egolardan sıyrılmış, özveriye açık olmak gerekiyor. hatta hayatla ilgili bulmacaları anlayabilmek için nesnel bir bakış açısına sahip olmak da gerekli.
    pessoa'nın* insanları anlamak istediğini hiç sanmam, insanlarla başı hoş değildi, ama onun da anlama kaygısı vardı, var oluşunu ve kimliğini anlamak, hem de çok güçlü;
    "anlamak için kendimi yok ettim."
    anlamak, neyi olursa, bir parça yok olmaktır. bu yüzden kimse kimseyi anlamak istemiyor.
  • "bu dünyada çobansız da, köpeksiz de yaşanabilirmiş. ama bunu anlamak için her defasında bu kadar kanlı kurbanlar verecek olursak pek çabuk neslimiz kurur. bari siz gözünüzü açın da, ilerde başınıza yeniden itler, hele kendilerini kurt sanan palavracı itler musallat olursa, sürüyü canavarlara paralatmadan onları defetmeye bakın!"*

    -sabahattin ali-
  • artık anlıyorum, artık görüyorum,

    belki de bu, yalnızca bir yorum,

    öyle olsa bile, ki öyle,

    muterizin* nutku tutulur, çıkmaz sesi,

    biliyorsan sen söyle,

    insan için var mı zandan ötesi?
  • türkçe yazılmış en iyi 'şey' olan korkuyu beklerken'in unutulan'ına sığdırılmış “beni de kendilerini de anlamadılar.” cümlesi ile anladım: kafamda bir tanım veya verebileceğim bir örnek yok. ben teklemekten çekiniyorum.
  • “...anlamamak ve anlaşılmamak insanı mükemmelliğin zorbalığından kurtarır (ihtiyaç karşısında yapabileceğimiz en iyi şey her zaman anlamak değildir). bütün zorbalıklar başka birinin ihtiyaçlarını tamı tamına anlama iddiası taşır.”
    (adam phillips, "kaçırdıklarımız")
  • yaşar kemal'in bununla ilgili çok güzel bir şiiri var. şöyle ;

    "anlıyorum deme bana
    anlayabilir misin hissettiklerimi
    bakabilir misin hayata benim gözlerimden
    sığdırabilir misin otuziki seneyi beş dakikaya
    çözebilir misin beynimin gizemini
    silebilir misin unutmak istediklerimi
    senin için yanlış olan değer yargılarımı
    değiştirebilir misin anlayacağın şekilde
    bir gülüşün kıymetini bilebilir misin
    sevgilimin dudaklarındaki
    ruhumda kopan fırtınaları
    canlandırabilir misin hayalinde
    yaşayabilir misin aynı acı ve üzüntülerimi
    delice düşlerimi sorgulayabilir misin içinde
    boşuna anlıyorum deme bana
    içiçe yaşadığım bunca seneye rağmen
    kendimi ben bile anlayamadım daha"

    ahmet hamdi tanpınar ise şöyle söylemiş;
    "insan neyi anlatabilir? insan insana, insanlara hangi derdini anlatabilir?
    yıldızlar birbiriyle konuşabilir, insan insanla konuşamaz."

    kim kime ne kadarını anlatabilir? peki kim kimin ne kadarını anlayabilir? belki küçücük, küçümencik bir kısmını... o kadar. onun içindir ki ben insanlara birçok şeyi anlatmam, içimde saklarım. ya da bir kağıt kalem alır, ona yazarım, o an ne geliyorsa içimden. duygularımı, düşüncelerimi, anılarımı, yaşamımı, istediklerimi, hayal kırıklıklarını...
  • soru:

    "kimse anlamıyor mu?"
    (ölüm döşeğindeki joyce'un son sözleri)

    cevap:

    "anlamak, yalnızlıktır çünkü."
    (rilke, "genç bir şaire mektuplar"dan)
hesabın var mı? giriş yap