• (bkz: doğal seleksiyon)

    bu testi geçen müslümanlar rüştlerini ispat ediyorlar. zayıf olanlar ise eleniyor.
    böylece her nesil müslüman bir önceki nesilden daha güçlü, daha kudretli oluyor.

    o'nun planında evrimin her türlüsüne yer vardır.
  • ne hikmetse biz oruç tutmayanları geren hadise.
  • bazı müminlerin ibadetlerini inat üzerine kurduklarını gösteren eylem(sizlik). "köprüden atlamayın" diye yazsak, "burada yazan birçok yazar müsvettesine inat, şevkle köprüden atlayacağım" diye karşılık gelecektir muhtemelen.
  • merak etmeyin sevgili dostlar, sahura kalkan bünye psikolojik olarak bu duruma hazırlanıyor.

    2007 yılında burdur'da askerdeydim. o sene ramazan eylül ayının ortasında başlayacaktı, ben de ramazan'ın 12. gününde terhis olacaktım. ramazan'ın eylül ayına denk gelmesi demek, regaib, miraç ve berat kandillerinin temmuz - ağustos aylarına denk gelmesi demekti. ben burdur'un sıcağında bu kandillerin hepsinde ve üç ayların bazı günlerinde oruç tutmaya niyet ettim ve gayet de rahat bir şekilde tuttum. hiçbir görevimi aksatmadım. hayatımda ilk 3000 metre koşumu burdur'da böyle oruçlu olduğum günlerden birinde koşturdular (30 yaşındaydım). koğuş nöbetçi onbaşısı görevini defalarca yaptım ve gün içinde defalarca doldur-boşalt istasyonundan aldığım nöbetçileri 15'er dakikalık yürüme yolları kat'ederek nöbet kulübelerine götürüp getirdim. bütün bunlar olurken ramazan olmadığı için iftar ve sahurlarımı kendi imkânlarımla yapmak zorunda kaldım. akşam yemeklerinden nöbetçi için ayrılan yemekler gibi kendime yemek ayırttım ama bazı akşamlar ayırttığım yemekler nöbetçiler tarafından yendi... ramazan girdi, akşam havaları biraz serinledi, ama gündüz sıcakları hemen hemen aynıydı. bölükten oruca 17 kişi başladık, 12. gün ben terhis olurken sahura kalkan 3-5 kişi kalmıştık. çünkü uzman çavuşlar ramazan öncesinde yaptırmadıkları kadar spor ve koşu yaptırmaya başladılar ve herkes teker teker vazgeçti.

    2009 - 2010 yılı ramazan'larım yıllık izin dönemime denk geldi, bütün günüm bisiklet üstünde geçiyordu. akşam iftar saati olduğunda bile enerji dolu oluyordum, yerimde duramıyordum.

    geçen sene işyerimdekilerden biri "artık ramazan geldi yanına da yaklaşılmaz" dedi, nedenini sordum, "sinirli olursun" dedi. "ben ramazan'da şeker gibi biri olurum, hiç de zannettiğiniz gibi değil" dedim.

    bu durum tamamen vücudun yemek ritmi, yemek alışkanlığı ile alakalı. az yiyin kardeşim ya... ramazan diyoruz, tok açın halinden anlamalı diyoruz, bizim müslümanlar ramazan ayı gelince aç kaldığı saatleri iki öğünde telafi etmeye kalkıyor. masada 20 çeşit yemek... böyle iftar olmaz, böyle ramazan olmaz. o vücut ertesi gün de aynı açlığı susuzluğu yaşayacağını bilmeli, böyle olmaz, çok yanlış... bunu yapanlara, "oruç sağlığa zararlı, ramazan sağlığa zararlı" dedirttikleri için kızıyorum. çünkü böylesi zararlı.

    bu din arabistan sıcaklarında, çöllerde doğdu, yayıldı arkadaşlar.
  • benim yapmayacağım, kimsenin de bana neden yapmıyorsun demeyeceği, yapana da saygı duyacağım eylem.
  • kapalı ortamlarda çalışan veya yaşayanlar hadi neyse dışarda çalışanları sıkıntıya sokabilecek bir hadise. dilerim olmayacak şey olur ve yağdı yağmur çaktı şimşek hokus pokus hava serinler. bu noktada oruç tutan bir müslüman için sabırlar ve hayırlar dilerim.
  • sağlık sorunu olanların yapmaması gereken eylem.
  • sanırım herhangi bir seküler inansa da inanmasa da birilerinin "iyi bir şeyler" yapmasını kabullenemiyor. oruç tutmanın aslında "iyi" olmadığını düşünmeleri de yetemiyor onlara, illâ ki ele güne karşı ispatlayacak ve herkesi caydıracaklar. orucun gereksiz bir çaba olduğuna herkesi inandıracaklar. yani aslında bu adamlar kendi yapmadıkları eylemlerden dolayı duydukları vicdani sıkıntıyı gidermeye çalışıyorlar. bilerek ya da bilmeyerek kendilerinden başkalarının "mutlak iyi ve doğru" olana ulaşabilmek için bir şeyler vermesi, fedakarlıkta bulunması, belki çile çekmesi, belki emek sarfetmesi onların zoruna gidiyor. zoruna gidiyor çünkü seküler zihniyet ya tanrı'nın var olduğunu "hissettiği" halde inanmıyor, ya da inandığı halde gündemini uhrevileştirmiyor. bu sefer varoluşunun temelsiz kaldığını farkediyor. kendisini anlamlandıramıyor, anlamlandıranlara haset ediyor..

    müslümanların rablerinin rızasını kazanmak için, sadece ama sadece o emretti diye bu denli fedakarlıkta bulunması bu zihniyete ağır geliyor. düşünün, dün en yakını rica etmesine rağmen internetten x'e bakmaya üşenmiş olan yakın arkadaşı bugün allah istedi diye bu sıcakta aç kalıyor. ve bu adam öylesine inanmış ki o istiyor diye aç kalıyor, o istiyor diye kışın karı eritip abdest alıyor, o istiyor diye parasının bir kısmını başka insanlara veriyor. bunları yapan adam artık -var ya da yok, tartışmıyorum- tanrı'yla kurduğu bu irtibat vasıtasıyla uhrevileşiyor. dünyevi olandan bir nebze de olsa ayrılıyor. kendisini üstte görüyor ve karşısındaki de o kişiyi üstte hissediyor. tanrı varsa da üstünleşiyor yoksa da üstünleşiyor. bu da seküler zihniyetin zoruna gidiyor.

    bu adamın yaptıklarıyla iyi ve doğruya daha da yaklaşamayacağına inanan seküler kişi boş duruyor, seküler kişi beklerken bizim adamımız ilkel dedikleri, zararlı dedikleri, çileli dedikleri yöntemlerle mutlak iyi ve doğru'ya yaklaştığını düşünerek emek ve çaba sarfediyor. fedakarlıkta bulunuyor. bu da teist kişinin seküler kişiden üstün gibi algılanmasına, sekülerde dahi böyle bir algının oluşmasına sebebiyet veriyor.

    sekülerin ise bundan sonra yapacağı tek şey müslüman arkadaşının "ibadetinin" tamamen saçma olduğunu dillendirmek ve mümkünse bunu kamuoyuna kabul ettirmek. böylece kendisi boş dururken onun yaptığı şeylerin de tamamen boş olduğuna herkes inanacak ve hissettiği ezinti ve vicdanî sıkıntı ya hafifleyecek ya yok olacak. artık kendisini içten içe mutlak iyi ve doğru'dan daha uzak görmeyecek. bu hususta yine müslüman olanla eşitlenecek.

    işte bundan dolayı da ateistlerimiz ve dahi oruç tutmayacak olan dünyevileşmişlerimiz oruç ibadetine bu denli yükleniyor. heralde bundan dolayı bu ibadet bu kadar gündemleşiyor.
  • klimalı ofiste çalışanları değil, üretim bandında, döner başında ve özellikle dışarıda çalışanları zorlayacaktır.
  • müslümanlığın gereğidir. cami hocalığı yapacak halim yok ama böyle işte, farz yani... ve de kişinin kendi tercihidir, saygı gösterilmesi gerekilir her tercihe...

    ayrıca susuz geçilecek 16 saatin sonunda alınacak haz hiçbir şey ile karşılaştırılamaz. oruç tutanlar ne demek istediğimi anlamışlardır zannedersem.
hesabın var mı? giriş yap