yenilgi günlüğü
-
çoğullayınca (bkz: yenilgiler tarihi)...
-
-
her güne dair günlükleri üstüste koysak bile, galip gelebildiğimiz günlerin azlığı dikkat çekicidir.hatta bu galip gelinen günlerde bile, elimizde avucumuzda kalan kısa kısa anların toplamından ibarettir galibiyet.bir saniye için, iki saniye için , üç saniye, ve saire....
kısa süreli ve şiddetli depremin yarattığı..
hayatı değiştiren bir haberin gelişi..
ölümün aniliği.. demek ki;
an'da acı vardır, gün de ve ay da ise kasvet.acı kasvetin içinde yoğurulur.
an'da mutluluk vardır.gün de ve ay da ise huzur.mutluluk huzurun içine usulca sokulur.
ya da kuyruk sokumudur. -
"...
ipne federasyon
orospu çocuğu hakemler
..." -
-
tamamini el emegimle asagiya aktardigim mükemmel siir:
pazartesi
"benim adimi bagisla
. . . . . . . . .
"sabah uyandirildiginda pazartesiydi
bunu iyice bildi, agzi çirisli
yersiz, ürkek, yeni yaratilmis gibi
coskun bir göke uyumsuz ama kararli
durmaya, direnmeye ask olmaya sanki
elleri ve beyni hemen çaliskan kesildi
sonra birden bir isik bir isik bir isik
hazir bir biçimlenmeyi aldi geldi
çünkü -anlar gibiydim- biraz yenildi
hemen bir coskuya gidiverir aliskanligi
oturur tiras olur, ekmek kizartip yer
kolunda sonsuz bir güç, elinde hüner
olagan saniverir doyumsuz karanligi
inanirim böyle baslar bütün pazartesiler.
yenilmenin tohumunu tasir her pazartesi
çünkü yoktur daglarin ve yaratilisin öncesi
insan uzatir ellerini bir perdeyi çeker
ve pazarsizlik kisiyi saskin eder
siner bugular gibi düsüncemize
her seyin en haklisi en incesi
beklemek bir tepenin mutlulugunu
bir acinin yakip geçmesini beklemek..."
karanlik!
aldim kocaman yapraklari yatagima getirdim
bir çesit zina gibi yaratilisla
ki ben kocaman baliklar tuttum, sonra biraktim
aksamlari ise biraktigim sorumsuzluk adina
benim adimi bagisla
ben iklimler cografyasinin ta kendisi
sanirim suyum baskalarinca isitilir
pazartesi.
kendimi bir yillarin içine kapadim
kendimi koyverdim bir sulara
çok öldüm çok dirildim anlamadim
kendimi kendi akrostisime adadim
kendimi gerekçesiz oralara buralara
karanligi düsündüm, kimler yapardi onu
karanlik bir simge degildir, bir yasama
durmadan bagiririm ona, bagiririm
ölümü ve gömülmeyi ayirdetmem ama.
aldim pazartesi aksami bir okka sucuk
öncesiz ve beceriksiz geldim odama
seni en sona sakladim alçakgönüllü isik
hizini hiç kessmeden avadanliklarimi bileyen
geliyorum. bana hazirlanan her seye hazirim
ki bu hazirligina katildigim sularin en güzelcesi
. . . . . . .
çaldim kapiyi açtilar. odama
kravatimi çikardim
gökleri yadirgamadim
güleryüzlü ama yeni
çünkü ortada ben vardim.
salı
birden karismis gördüm. -karismis oldugunu gördüm-
otobüs duraklariyla reklam levhalarinin
tutundugum bir sarmasik degildi
bir kayisti otobüste
güdümlü bir sagnak saat besleri beklerdi
yaz kis herkesin elleri suda
dizlerime tutunup kalktim.
bir ses degismesinin en güzeli vardi göklerde
dizlerime tutunup dizlerime
attim pazartesi aliskanligini
bir vurgunum, ve aski
yeni yeni taniniyordu sularin göke
birden karismis oldugunu gördüm, bildim
kadin ve erkegin, emekle evrak çantasinin
bir yari karanlikta
. . . . . .
vakit aksamdi. ikinci gün
vakit aksamdi.
birden bazi yerlerde isiklar yandi
ayrildim.
eve döndüm
evi buldum.
çarsamba
aslinda buydu beni gelistiren
lut gölünün ve karanlik resimlerin karsisinda
ordan uzayip geldikçe kararan resimlerin karsisinda
her gün seslendigimiz isimlerin karsisinda
(sinek kovalayan bir berber çiragi gibi
bütün isi gücü sinek kovalamak olan
ustasindan sinen ve sinek kovalayan.)
birden perdeleri açan bir sevgisizlik
sasilacak bir balik iriliginde
bu temmuz nasil olsa birkaç yil sürer
aksamlari ve sabahlari birtakim iliskilere degistiren
yani birbasina kalmanin mutsuzlugunu.
istesem ne olur kurtulmayi
-serin degil ki bildigim sokaklar, sinekli-
renkli camlar gecesinden, keten ter mendilinden
uzayip gelen resimlerin karanligindan
ve rumeli beylerbeyinden
ve taksitle satislardan
kurtulmak.
kurtulmak!
bir sonsuz kelime
bilmedigim bir eski zaman dilinden
bir güzel ask ölümü belki
hiçbir seye hazirlikli degildik
oyunlar oynandi, gökler kapandi, yenildik
ama sehirlere koyverdiler bir menekseyi
bir menekseyi
o zaman basindan sezdik yenilgiyi
o zaman sehre çiktim bir elimde firça
bir elimde sineklik
öbüründe bir sinema bileti
kim varsa gelsin artik yeniden oynayalim
hizim bir araba dolusu ask gibidir
gölün rengiyle asfalti karistirip
kizim, ne varsa hep yeniden boyayalim.
aslinda buydu beni gelistiren, asksizlik!..
asksizlik büyütür beni
yeni bir aska dogru ve
öyle saniyorum ancak birkaç yil sürer
insanin sebepli umutsuzlugu
. . . . . . .
üçüncü gün. yorgun
ev aklimda. gitmeyi unuttum
persembe
uygundur uçaklarin uçtugu bugün
sonsuz bir karmasanin üstünden
iplere asili çocuk bezlerinin
iplere asili kadin külotlarinin
isçi tulumlarinin
üstünden
ciliz çocuklara havalardan ögütler atarak
ve 60 bin ile 70 bin arasinda bir sayida
ölümler artarak
uygundur
yersiz bir hamaratlik, bir görev duygusu
bir sari lale kadar makbulse
aksamüstü bir kadina sunulan
uygundur uçaklarin uçtugu.
uçsunlar.
çaresizlik degil yenilgi. (sonradan övülecek)
herkesin içinde yürekle bulustugu bir yerdi
ben masami topladim, saatimi kurdum
(tanrim, saatim olmasaydi ne olurdum?)
biraz sevinç ve alacalik
karsiya geçmek için tam 39 yil bekledim
arabalar, otobüsler, bisikletler, beygirler
soluk soluga geçiyorlardi
geçsinler
(domatesler yaslandi elimde)
o zaman sanilir ki bir olumsuzluk aksamini seçtik
birazk kolay sanilan, biraz alimli, biraz parlayan
baktikça içinde siselerin ve kirginliklarin kimildadigi
kislalarin ve karakollarin kimildadigi.
polisin bandosunu alkisladik caddelerde
çiçek falan satin aldik
durduk ve yenilgiden umutlandik
baskalari baska seyleri seçtiler
seçsinler
öyle saniyorum her sey biter
bir dogurgan hücre ve
bir yanlislik daima kalir.
yer, kuru toprak. sonra yeserdik
çarsamba günü sanki her seyimiz tamdi
motorlar sirenler gidip gelisler
koydugunu koydugun yerde buluslar
belki güzel bir takim seyler
ama artik vakit aksamdi.
uygundur uçaklarin uçtugu artik
uçsunlar.
. . . . . . .
geldim. oturmadim. çiçekleri suladim
bir onlar kalsin dedim aksami begendim
-bir günlük yanilmayla evi buldum-
persembe.
bir uzun ses bekledim. oturmadim
berberlerle ve matematikçilerle
uçak homurtulariyla
oturmadim…
sabahi bekledim. cumayi.
cuma
ne söylenebilir! tam çagiydi, olagandik
sabahlarda süzgündük, ancak aksamlarda vardik
herkes bir yüzdü, bir yanilmadan. toplandilar
orada biz de vardik.
ne söylenebilir! her sey düzeliyor sandik
odalarda çok genis alanlarda dardik
hiçbir seye yeterince inanilmadan. toplandilar
orada biz de vardik.
ne söylenebilir! tam çagiydi. belki aldandik
otlarla yeserdik, güllerle sarardik.
bir uykudan doyarak uyanilmadan. toplandilar
orada biz de vardik.
ben sokaklari severim. deniz boyunda
her sey bir eskidir. ellerim acir onlari tasimaktan
ben sözümona sokaklari severim deniz boyunda
oysa ensem ve sakaklarim döküldü kasimaktan
bir genelgeyim, gündüm ve gecem bir
bir ani bile degilim eski olmaktan.
gücüm tazelenmedi, suratim eski. yirtik.
her seyleri biraktim, genis kiyilara dadandim.
ask diye geceleri çözümledim. aldandim.
hep tozlari silkeledim üstümden. hep
bir pantolon için dört kere sehre indim
bayramlara hazirlandim. sadece hazirlandim.
ne söylenebilir! tam çagiydi. oyalandik
suyun, atesin, havanin topragin çaliskanligina daldik.
bir aciya kahramanca katlanilmadan. toplandilar
orada biz de vardik.
ve uzun uzadiya orada kaldik.
cumartesi
yarin pazar
yarinki pazarlarin sessizligi…
pazartesi
kanatir akisini akarsularin çiplak simdiki
basarilmamis bir geçmisten arta kalan saskinlik
simdiki çiplak. yari aydinlanmis bir duvardaki.
bir yenilgiden çikarilmis bir deney. bir yaslilik
solugunu agartirdi bir altin damlanin
(bir alinti)
“bir adam söylerdi
bir kitaba konuydu
hep böyle kalmasaydi
hep böyle ne olurdu”
karsimda bir harita, kahverengi ve mavi
neresi baskasinin ve neresi benimki
(özel)
artik buldum herkesin çilginca sezdigi
kiyisinda dolastigi yüksek çin duvarini
artik herkesin belli belirsiz bezdigi
artik kendim isitiyorum sularimi.
karartilmis, yerlere vurulmus yenilgi, seni
yeni bir tanri sayan soydandi o. seni,
betondan ve çelikten
pazartesi günleri bir mutlu gebelikten
aksama sabaha uygulayan, seni
seven, saygi duyan, yaslanan sana
mermerden yanilan, pelikülden, insan onurundan
mermere yenilen, peliküle, insan onuruna
seçim sandiklarindan otuzüç dönülü plaklara
yenile yenile saskin, simdiki çiplak
bir yaslilik
agartir solugunu bir altin damarinin
yenile yenile saskin
arta arta kendi diline aktardigi
sikintisina. seni.
o, bir yanilma sanildi, sabaha birakildi
(sabaha kaldim)
bir çerçeveyi ansiyordu, baktikça kimildayan…
"kutsal yenilgi!.. simdiki.
o'na bagimsizligini hatirlatiyorsun simdi
her seye yeniden baslamanin
kanattikça"
turgut uyar
büyük saat*, yky, 2002 sf. 272-282 -
-
-
öğlence arasında diş randevuna gitmeküçün dışarı çık. ayağa çarpan süpürgeliklerle sevimsizlik yarışına girebilecek kalibrede bir hava seni karşılasın. yağmur, rüzgâr, soğuk (bip). durağa yaklaşırken dandik şemşiyen ters dönsün. kırılsın (biip). otobüse bin. yağmurlugünlerdekiorezilotobüskokusu ve trafik seni karşılasın (biiip). istanbul'un en antipatik ilçelerinden şişli'nin o eşsiz ambiyansında in (biiiip). dişçinin zilini çal. kapıyı kimse açmasın (biiiiip). telefon et, iş telefonuna kimse bakmasın, cep telefonu kapalı olsun (biiiiiip). aşağı in. biraz zaman geçirmek için öğle yemeği ye. “belki bu arada dişçi de gelir” adında bir umutçuk besle. padişah sofrası denen mekâna git. bıldırcın menü'yü sipariş et. beklemeye başla. senden sonra gelen herkesin siparişi gelsin. sen sap gibi beklemeye devam et (biiiiiiip). dayanama, garsoniyere "nerde kaldı hocam bizim sipariş" diye kibarca çemkir. “bıldırcın mı? ohhoo o geç pişer” desin. yine bekle. en sonunda gelsin. güzel görünsün. ama yiyeme. etini kemiklerden ayırama. kuş kadar eti olsun. kuş kadar? aç kal. (biiiiiiiip). dişçiyi tekrar ara. tekrar cevap vermesin (biiiiiiiiiip). şemşiyesiz şemşiyesiz yürü. "güler yüzlü temiz şişli" sloganlarını gör. asabiyet yap (biiiiiiiiiiiiiiip). yağmur başlasın. ıslan (biiiiiiiiiiiiiiip). otobüsle dönebileceğin işyerine taksiyle gitmek zorunda kal. taksi parası cabası olsun (biiiiiiiiiiiiiiiiiiiiip). hepsi bir yana koklamaya kıyamadığın manolya gibi 1.5 saatin boşa gitsin (biiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiip). yağmura yenil. rüzgâra yenil. şemşiyene yenil. dişçiye yenil. bıldırcına yenil. kaybolan zamana yenil. şimdi tüm sinir sistemini yavaşça yere bırak. sakin gel güzelsin champ. derin nefes al. ve yardır: biiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiip.
-
gündeste'nin esin kaynağı olabileceğini düşündüğüm turgut uyar şiiri.
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap