• mevlevi felsefesinde, yaratilanin kotu davranislarda yahut tefekkurlerde bulunmasini, onu yaratanin yaratan yani allah olmasi sebebiyle hos gormek gerektigini ozetleyen ifade. yaygin soyleyis bicimi "yaradilani hos gorduk yaradandan oturu"dur. yaratan (ya da yaradan) herseyin ozudur, tektir, buyuktur. ondan olan bu yuzden hos gorulur
  • yunus emre sözü.
    "yaratılanı hoş gör yaratandan ötürü"
  • bu sözün üzerine bektaşi şöyle der;

    "biz görmeyiz"
  • sırf çok ünlü bi' yazar yazdı diye arka kapağını bile okumadığın bi' kitabı övmeye benzeyen durumdur.
  • her fırsatta "yaratılanı severim yaratandan ötürü" diyor ya muhterem. işte o söz baştan hatalı ve dolayısı ile sakat bir dünya görüşüne dönüşüyor. deyişin aslı: "elif okuduk ötürü, pazar eyledik götürü; yaratılanı hoş gördük, yaradandan ötürü."dür. yunus sevgiden falan değil tersine hoşgorüden söz ediyor. "bir hikmet vardır" diyerek yaratılanın eksik taraflarını hoş görmeyi tercih ediyor.
    biz de zaten muhtereme onu anlatmaya çalışıyoruz milyonlarca insan: "bizi sevme, eksik olsun sevgin. sen fikirlerimize saygı duy, yaşam tarzımıza hoşgörü göster."
    bütün mesele "yaradan"ın nasıl idrak edildiğinde düğümleniyor velhasıl. horasan bilgeleri'nin telakkisi ile mezhepçi mollallarınki arasındaki farkta. dolayısı ile o sözü ağzına son alması gereken kişi aslını astarını bilmeden "slogan"laştırıp söylüyor!
  • yarada yaradanı görmekmiş sabır.

    "nazar eyle itiri, bazar eyle götüri
    yaradılanı hoş gör, yaradandan ötürü" yunus emre

    (bkz: yaradılanı yaradandan ötürü sevmek)
    (bkz: yaradılanı hoş gördük yaradandan ötürü)
  • bu ifadeyi doğru anlayabilmek için lugate başvurmakta fayda var.

    hoşgörü: insanların davranışlarını anlayışla karşılayıp hoş görme, sert ve katı hükümlü olmama, müsâmaha.

    hoş: duyguları okşayan, zevk veren, beğenilen, güzel, iyi, latif. (kubbealtı lugati)

    ben kısa bir süre öncesine kadar kelimenin ilk anlamı ile yorumluyordum bu ifadeyi. ortada kerih görülecek bir durum var ama yaradanın hatrına müsamaha gösteriliyor zannediyordum.

    öyle değil. erenler olan-olamayan her ne var ise o şeyi yüce hakk'ın bir tecellisi olaran gördüklerinden, tecellisine şahit oldukları hakk ile araları "hoş" olduğundan, herşeyi hoş (güzel, latif) buluyorlar.

    ortada müsamaha yok, müsamahayı gerektirecek bir durum dahi yok.

    her şey hoş, her şey güzel, her şey latîf...

    çünkü o güzel, o latîf...
hesabın var mı? giriş yap