*

  • istisnalara sahip bir genelleme olmakla birlikte, türkiye'de doktora yapmak;
    danışman hocanın sana verdiği angarya işlerin dışında (uygulamalı dersleri yürütmek, sınav kağıtlarını okumak, hocanın projelerinin raporlarını yazmak,yeni gelen öğrencilere yol göstermek, hocanın gençlik fotoğraflarını bilgisayarda taramak... uzadıkça uzar bu) kalan zamanlarında tezinle, derslerinle, makalelerinle uğraşmak için fırsat yaratmaya çalışmak demektir.ha bir yandan da kadro kollayacaksın, ales, üds puanını yüksek tutacaksın, posterler, bildiriler hazırlayıp sempozyumlara gideceksin, tezin için literatür taraması, varsa arazi çalışması yapacaksın. kolay gelsin sana genç, gelecekten ümitli, ışık veren bilim insanı. sosyal olayım iki sinema tiyatro göreyim bi konsere gideyim diyosun ben sana diyim tez zamanında zor.
  • doktora ne yaptığınıza bağlı olarak sonucu değişkenlik gösterir.
  • ders alma zorunluluğu olduğu için pek cazip gelmemektedir. yurt dışında kimi ülkelerde ders almayıp doğrudan teze, araştırmaya yoğunlaşılabilmesi bu ülkeleri daha çekici kılmaktadır. kimilerinin işi olduğu için ders almaya pek vakti olmayabiliyor ya da benim gibi ders alıp sınava girmekten nefret edenler yanaşmıyor. türkiye'de ders zorunluluğu olmasa idi doktorada ilk yılımı çoktan geride bırakmış olabilirdim.
  • zordur.

    çünkü yaptırmazlar.

    çünkü doktora mülakat sınavında nerede oturuyorsun, adın ne yavrum diye sorup 100 üzerinden 50 puanı çakarlar.

    çünkü sizi bilginizi ölçen tek bir soru dahi sormadan elerler.

    çünkü her yerde tezgahlar kurulmuş...

    vay bilim insanının haline...
  • niteliği hakkında endişelerim olan yapış.

    buradaki özel üniversitelerin veya devletin burs koşullarını bilmiyorum. belki o zaman kastırıyorlardır. fakat dün akşam iki doktora adayı olarak aramızda geçen muhabbet bence yine de anlamlı.

    ben özel okuldayım, arkadaşım devlette. ikimiz de asistan değiliz, sadece doktora adayıyız. ben burada işime gücüme devam ediyorum, ama o almanya'ya gitmek peşinde. burs için koşturuyor.

    okulun biri için gayet uzun ve düzgün bir proposal yazmış. onu buradaki bir hocasına göstermiş "olmuş mu" diye, hoca da sağolsun dikkatle okumuş ve tavsiyelerde bulunmuş. bu hoca, arkadaşımın lisans+yüksek lisans, benimse yüksek lisans+doktoradan hocam.

    bense, "yahu ben de dışarıda bir yerlere gitmeye baksam mı acaba, bunun için işi gücü bırakıp proposal oluşturmaya mı kassam, ingilizceyi mi toparlasam, fransızcayı mı ilerletsem, allah'ım nasıl yapsam ki ben ya of" aşamasındayım henüz.

    neyse işte biz böyle iki mazlum çay içiyoruz dün. sonra aklıma geldi, yahu dedim, sen buradaki doktora için herhangi birine herhangi bir şey yazdın mı? yok.

    herhangi bir niteliğini artırman gerektiğini düşündün ya da senden bu talep edildi mi? yok.

    aklındaki konu nedir, sen bu bilime neresinden bakıyorsun diye soran oldu mu? yok.

    peki araştırma yaparken hangi yöntemi kullanmayı düşünüyorsun, öngördüğün kaynakların neler diye merak eden oldu mu? yok.

    eee?

    proposal'ını okuyup sana tavsiye veren hoca bana doktora dersi veriyor ve ben kendisini kendime ikna etmek için en ufak bir çaba göstermedim. gittim ales'tir transkript'tir onu verdim, şak diye aldılar.

    yani diyorum ki, türkiye'de doktora ne ayol. "hukukta yöntem" dersini zorunlu kılmaya ihtiyaç duyduğun hukuk doktorası mı olur.
  • özgür düşüncenin yasaklı olduğu ülkede büyük hatadır. eğer başvurup da kabul edilmediyseniz karma yüzünüze gülmüştür.
  • doktora yapmak prof.ların her dediğini yapmak değildir.geçen lisansların final sınavlarını okuyan bir prof efendi dedi ki veronali ikiye ayırıyorum yarısını da sen oku bahsettiği rakam 300 den fazla kişinin kağıtları.bunca adamı bunca yıldır bırakmışsın kağıtlar masana sığmaz olmuş bir yıldır beni tezim için süründürmüşsün.yardım edermiyim yermiyim.yemedim.ben okursam diğerlerine hak geçer siz okuyun dedim.ağız açık bi dk sessizlik yaşadık.hadi dombili sen sınavlarını oku behlül kaçar diyip odayı terkedecektim de yaşına istinaden iyigünler dedim çıktım. doktora yapanlar bu dinozorlara pabuç bırakmayın. gidin kütüphanenize araştırmalar yapın sıradaki yeni nesil dombili siz olmayın.
  • genel olarak yurt dışında doktora yapmaya göre oldukça farklı dönüşleri olan bir eylemdir. ben de türkiye'de doktorasını devam ettiren biri olarak tecrübelerimi aktarmak istiyorum ama öncesinde kendi durumumla alakalı birkaç durumu anlatacağım çünkü bu yapış şeklini de ilerleme şeklini de çok değiştiren bir durum. aynı üniversitede aynı alanda doktora yapan iki insan farklı deneyimlere de sahip olabilir.

    bu kısım benim arka planımla alakalı:
    öncelikle ben lisans eğitimimi aldığım üniversitede yüksek lisansımı tamamladım ve doktorama da devam ediyorum. ingilizce eğitim veren bir bölümde okudum ve asistanlıkla beraber yüksek lisans ve doktora eğitimimi götürdüm yani sektör çalışanı değildim. yüksek lisanstayken ilk 2 dönem derslerin üzerine düşsem de lisansın yorulmuşluğu, akademik devam etmeyi gerçekten istiyormuyum yoksa daha sonra sektöre geçecek miyim onun kararı derken bir duraklama dönemine girdim. ayrıca lisansın son yıllarındaki zorlanmadan sonra asistanlık işlerini yapıp biraz gezip tozdum açıkçası. bu beni biraz akademiden uzaklaştıran bir dönem oldu, dolayısıyla tezim de ilerlemedi, konuya kendimi veremedim. orda geçen (boş) bir yılın ardından, tekrardan biraz akademi kafama girmeye başladı ve bende tez konumu değiştirip biraz daha çalışmaya başladım (ama uzun zaman boşlamanın etkisiyle biraz zor adapte oldum) ve 3 yüksek lisansı tamamlamış oldum. bu dönem gene beni biraz yormuş oldu tabi biraz yoğun bir çalışma oldu. çalışmam literatüre ciddi katkısı olan bir çalışmaydı ama hocamın uyarılarına rağmen yayın işine giremedim psikolojik yorgunluktan.

    doktora zamanları:
    doktoraya ilk başladığımda da biraz psikolojik yorgunluk vardı açıkçası. hem de lisans ve yüksek lisansı aynı üniversitede yaptığım için biraz ilgimi çeken ders bulmakta da zorlanır olmuştum. doktoranın ilk ders dönemini biraz gene geçiştirdim denebilir. ikinci ders döneminde artık psikolojik yorgunluğum biraz biraz geçmiş ancak uzun süredir belli bir tempoya giremediğim için dikiş tutturmak biraz zor gelmeye başlamıştı. o dönemle birlikte uyku saatlerimi düzenleyip çalışma saatlerimi de biraz düzene sokmaya çalıştım, geri dönüşün ilk adımı denebilirdi. bir sonraki dönem de benzer geçti. 4. dönemimde doktora yeterliliğe (bkz: doktora yeterlik sınavı) girmeye karar verdim derslerin de bitmesiyle. işte kesinlikle akademik devam etmeye karar verdiğim zamanlarda oralardaydı. çok ciddi şekilde yazılı sınava hazırlanmaya başladım. bölümümüzde 2 aşamalı bir yeterlilik sistemi vardı. ilk aşama lisans derslerinden oluşan yazılı bir sınav. 2. aşama ise kendi alanında bir tür akademik çalışma yapmak (yapılan yeni zamanlı bir çalışmanın tekrar imal edilmesi olabilir, kendi alanınla ilgili küçük bir ilerleme olabilir veya alanla ilgili genel bir araştırma makalesi olabilir şeklinde bir çalışma yapıp sunmaktı amaç). ben günü yarıya bölüp sabahları akademik anlamda ilerleme yaptım (kendi tezimde kullanılacak bir makaleyi okuyup o işi baştan imal etmek) öğlenden sonraları da yeterliliğe çalıştım. akşamları da asistanlık işlerini yetiştirmeye çalışıyordum (evet zor bir dönemdi). ama tamamen akademik motivasyonum artmıştı. 2 aşamayı da o dönem geçtikten sonra tamamen kendimi akademiye vermeye başlamıştım. bir yandan da yüksek lisansta çıkarttığım işin de boşa gitmemesi için hocaya bir makale formatına sokup yollamıştım. başta çok iyi bir şey ortaya çıkartamadım, sonra tekrar ve tekrar denedikten 3.versiyonlda hoca ortaya birşeyler çıkmaya başladığını söyledi ve uluslararası dergi bakmaya başladık. hoca akademik devam etmek istiyorsam yüksek ölçekli dergileri zorlamamız gerektiğini söylediğinden zor bir yere yolladık ve red aldı (8 ay kadar sonra) bu arada doktora tezimle ilgili devam ettim çalışmaya. ancak genelde red sebebi işin temeli değil yazım şekli üstüneydi. verilen dönüşlere göre tekrar yazıdm ve daha da iyi bir yere yolladık. bu arada doktoradaki işim de bir noktaya geldi ve onu da alanın en üst düzey konferanslarından birine yolladık (hızlı dönüş gelmesi en büyük sebepti konferansa yollamamızda). ve 2 ay sonra red aldık. ama gene fikir beğenilmiş makalenin teknik sunumu ve ingilizcesi zayıf bulunmuştu (aslında ingilizcem iyi ancak teknik manada tecrübesizdim). gene düzeltmeleri yapıp gene çok üst düzey bir konferansa yolladık. bu arada kendi alanımda da çalışmaya devam etttim. bu şekilde bir döngü ile şu anda yüksek lisanstaki işimi saygı gören ciddi bir dergiye bir kaç redden sonra makaleyi geliştire geliştire soktum, aynı şekilde doktoradaki işimi de soktum. işin özeti yeterliikten sonra, fikir oluşturma, onu uygulama ve deney yapma, sonrasında da çeşitli yerlerden gelen dönüşleri dinleyerek makaleleri zenginleştirip iyi yerlere sokma döngüsüyle doktoraya devam ediyorum.

    yurt dışında doktora yapanlarla kendi gözlemlerime göre karşılaştırma:
    genelde doktorada buradaki kadar ağır bir ders yükü ile karşılaşmıyorlar benim gördüğüm. beni akademide genel yavaşlatan şey ders yüküydü. her ne kadar destekleyici bir danışmana sahip olsam da (bu konuda çok şanslı hissediyorum, hatta kendi açımdan bana çok uygun bir danışmana denk geldiğimi düşünüyorum), alanımda başka araştırmacı olmaması (yl ve doktora) ve tek başıma (ve danışmanım) işi taşımaya çalışmam dezavantajımdı. yurt dışı doktoralarında oturmuş bir grubun (türkiye de olabilir ama daha az var) içinde olmak yayın işlerini çok çok daha kolaylaştırabilirdi belki diye düşünüyorum. ve yüksek yerlerde yayınlar yapmak, ben bu açıdan çok geride görmüyorum çünkü o açıdan danışmanım hep uluslararası ve gerçekten geçerli yayınların peşinde koşan bir insan, yurt dışında da kaliteli yerler bunu yapıyor ve çıkan yayın ciddi atıflar alabiliyor. türkiye'de bunu yapan az ama dediğim gibi ben o açıdan şanslı hissediyorum kendimi. en azından yavaş yavaş da olsa önemli yerlerde yayın yapma peşinde koşuyoruz.

    peki dezavantajları kapatmak (yurt dışıdna doktora yapanlara göre) için ne yapıyorsun:
    ekibim küçük, hocam bu konuya yeni lisans öğrencileri ve stajler almaya çalıştıkça onlara destek çıkıyorum ve çok ilgileniyorum, bu şekilde ekibimiz yavaş yavaş büyüyebiliyor (eğer kalmaya devam ederlerse). proje yazımlarımda kendi hocama yardım ediyorum çünkü proje çıkarsa maaş verileceği için ekibin büyümesi daha kolay, bu da dolaylı yoldan benim de eksikliğini çektiğim geniş grubu bana sağlayabilir. arada redler alsam da mükemmeliyetçi davranıp işlerimi, deneysel açıdan zengin tutup geniş ölçekli tutup zor yerlere girmek için zorluyorum. yapabilirsem de yurt dışında kısa süreli de olsa bir post doktora (bkz: post doc) kovalama niyetindeyim.

    elimdekiler bunlar, umarım doktoraya yeni başlayanlara, başlamayı düşünenlere yada yurt dışına gitme şansı olmayıp biraz olsun burada kendini geliştirmeye çalışanlara yararı olur bu bilgilerin. ben de daha da farklı deneyimlerim oldukça belki güncellerim burayı.
  • büyük bir dilemmadır çünkü çok da fazla işinize yaramaz. iyi okullardan birisinde doktoranızı yapsanız dahi yurtdışında herhangi bir okulda doktorasını yapmış bir aday her zaman sizden daha fazla tercih edilir olacaktır. bir yandan anlaşılır bir durum olmasına rağmen bir yandan da trajikomiktir. doktora yaptığınız okul bile kendi öğrencisini değil yurtdışında doktora yapmış başka bir öğrenciyi tercih edecektir kadrosuna almak için. oysa doktora çoğunlukla tez yazdığınız bir dönem olduğu için nerede yaparsanız yapın (apartman üniversiteleri dışında) yıllarca süren bir emek demektir. ne yazık ki akademi dünyasında da saygınlığınızı olumsuz etkileyecek bir şeydir. şu anki aklım olsaydı doktoramı ne yapar eder yurtdışında yapardım. doktora sonrası birçok yurtdışı deneyimim olmasına rağmen doktorasını yurtdışında yapmış olan birinin yanında hiçbir zaman şansım olmayacaktır.
hesabın var mı? giriş yap