• cinsel farklılığın sosyal boyutunun ihmal edilmemesi gerektiğini dile getiren feministler tarafından geliştirilen ve cinsiyetin erkekle dişi arasındaki biyolojik ayırıma karşılık geldiği yerde, eril ve dişi arasındaki, buna koşut, ama sosyo-kültürel eşitsiz bölünmeye işaret eden kavram.

    kavrama göre, eril ve dişi insan varlıkları arasında bir ayırım yapıldığı zaman ayırımın biyolojik olarak açıklanması gerektiği düşünülür, fakat toplumsal cinsiyetten söz edildiğinde, kadın ve erkek kavramlarının sosyo-kültürel belirlenimleri dikkate alınır. başka bir deyişle, cinsiyetin biyolojik olarak verilmiş olduğunu, buna karşın toplumsal cinsiyetin sosyal olarak inşa edildiğini ima eden kavram, erkeklik ve dişiliği belirlemede, doğuştan getirilen bedensel farklılıklara bağlanamayan tüm etmenlerin, fakat özellikle de sosyal ve kültürel etmenlerin önemini vurgular. feminist düşüncenin bir katkısı olan toplumsal cinsiyet kavramı, cinsler arasındaki toplumsal ayrımcılığa karşı, sadece kültürel değişim yoluyla mücadele edilebileceğine dikkat çekmesi bakımından önem taşır. toplumsal cinsiyet düşüncesi veya kavramı modern bir kavram olmakla birlikte, zihin ya da bilincin bedene, insan doğasının hayvani varoluşa, özerk iradenin de doğal determinizme olan aşkınlığından aldığı ilhamlara bakılırsa, kökleri bir yönüyle de geleneksel felsefede bulunabilir.
  • kadin erkek toplumun tüm fertlerinin sirtina yüklenmiş ağir yüklerden biridir.
    (bkz: toplumsal roller)
  • gender terimini karşılamak için üretilmiş akademik ifade.
  • homoloji com yazarlarınca bircok başlık/manşet altında derinlemesine tartışılan, türkiye'de hala bir iki özel okul dışında, hiçbir üniversitede dersi olmayan kavram. oyle ki bogazici sosyoloji bölümünde okuyan bir takım tanıdıkların ücüncü sınıfı bitirmek üzereyken bile toplumsal cinsiyete dair genel geçer, az bilgiye sahip olmaları ve hiçbir derselerinde tartışmamış, okumamış, böyle bir derslerinin olmayışı anlaşılamayan bir durumdur. toplumsal cinsiyetin ve rollerinin sonuçlarının çok acı tabloları yarattığı ülkemizde insanların kadınlık-erkeklik üzerine öğrenmeleri gereken çok şey vardır.

    konuyla ilgili iyi bir kaynak olarak r. w. connell'in toplumsal cinsiyet ve iktidar kitabı da verilebilir.

    syf. 123

    r. w. connell'in toplum, kişi ve cinsel politika başlığıyla ayrıntı yayınlarından çıkan ve çevirisini cem soydemir'in yaptığı, ilk basımı 1987'de yapılan kitabıdır. toplumsal cinsiyet çalışanlar için türkçeye çevrilmiş iyi kaynaklardan biridir. kitap toplumsal cinsiyet kavramının doğduğu günlerden bugüne çeşitli yaklaşımlarla değerlendirmelerini yaparken feminist ve eşcinsel hareketlerinin katkılarından da yararlanmaktadır. kitabın ana başlıkları toplumsal cinsiyetin teorileştirilmesi, toplumsal cinsiyet ilişkilerinin yapısı, kadınlık/erkeklik ve cinsel politikadır.

    " söz gelimi batı ülkelerde, ideal erkeklik imajları, en sistematik biçimde rekabete dayalı spor kanalıyla oluşturulur ve özendirilir. yetişkinler genellikle katılımcıdan çok seyirci de olsa, küçük çocuklar çok fazla sportif oyunlar oynarlar ve bu alandaki bu alandaki başarılarına çok önemli birşey olarak bakmaları öğretilir. futbol, kriket, ve beyzbol gibi oyunları iyi oynamada içerilen(ve sörf gibi oldukça bireyselleştirilmiş spor dallarında da temel olan) güç ve yetenek kombinasyonu, ergenlik çağındaki bir çocuğun yaşamının güçlü bir kateksinin etkisi altına giren yönünü oluşturur. bazıları bunu reddetse de birçok kişi için, belli bir oyundan çok daha geniş ilgiye sahip bedensel bir eylem modeli olur. kısacası bu tür yetenek, kişinin "erkeklik derecesini değerlendirme" aracıdır.

    işte bu nedenle güç ve beceriye duyulan ilgi, bedene kök salmış, yıllar süren katılımlarla, "örgütlü spor" gibi toplumsal pratiklere kök salmış bir önerme halini alır. ama bu, boşluktan kaynaklanan bir önerme değildir. anlamı, erkekleştirici pratikleri kuşatan, bunlara katılan toplumsal yapıların bazı önemli özelliklerini yoğunlaştırır. söz konusu yapılardan biri de sınıf ilişkileridir. spordaki bireysel rekabet sistemi son dönem olimpiyat ve spor kültürü analizlerinden de gösterdiği gibi, gelişkin kapitalizmde belirli bir biçim alır. daha dolaysız bir öneme sahip olan şey, toplumsal cinsiyet ilişkilerindeki iktidar yapısıdır. erkekliğin bedensel anlamının hedefleri ise herşeyden önce kadınlar karşısındaki üstünlüğü kadınlara egemen olunması için gerekli olan hegemonyacı erkekliğe bağlı güçlülük duygusunun öteki erkek gruplarına karşı da duyulmasıyla ilgilidir"

    ....

    syf. 125

    emperyal ve ırksal gerilemeden duyulan kaygı, başka türde bir beden politikasını, eğitimle vücut yapısının geliştirilmesi çabasını da besledi. okullarda örgütlü bir pratik olarak beden eğitimi (spordan ve askeri talimden farklı biçimde) 19.yüzyılın sonunda kapitalist ülkelerde gelişti. isveç bu konuda bazı önemli yenilikler getirdi ve bundan sonra "bilimsel" beden eğitimi yöntemi başka yerlerde "isveç cimnastiği" olarak anılmaya başlandı. "isveç cimnastiği", halkların askeri ve endüstriyel verimliliğiyle belirli bir güçle birlikte yirminci yüzyılda kitlesel öğretim sisteminde yaygınlık kazandı. sonuçta nazi okul eğitimi, zamanın beden eğitimi modeli olmuştu. beden eğitimi, artık daha az militarize olsa bile yine de ideolojik olarak doldurulmuş biçimde, çağdaş kitlesel öğretimin temel parçası olmayı sürdürüyor.
  • daha once uzerinde uygulanacak kisilerce denenmeyen ve biraz da riskli bir spor aktivitesine girismeleri beklenir iki cinsten. bu aktivite icerisinde cinslerden sozlu anksiyete raporu alinirken bir yandan kalp atislari olculmektedir. aktivite sirasinda kalp atislari en hizli olan kadin kisinin hakikaten en cok anksiyete belirten kisi oldugu gozlemlenirken; erkek deneklerden kalp atisi en yuksek olan kisi, en az anksiyete yasadigini belirten kisiden baskasi degildir. toplumsal cinsiyet iste boyle yapar adami.

    sen de fizyoloji kriterli deney yapican erkek denek bekliyorsun. nah gelir sana erkek denek felan, herkes delikanli, herkes akilli.
  • apartılan cinsiyet.
    luzumsuz bonus: (bkz: apartheid)
  • "kadınlaşmış erkeklerden" ve "erkekleşmiş kadınlardan" bahsedilebilmesine olanak tanır.

    cinslerin, kendinlerini birbirleri üzerinden, ancak eşit olmayan bir denge üzerinden tanımlamalarıdır.
  • 21. yüzyılda modern toplumlarda gittikçe melezleşme veya tekilleşme eğilimi göstermeye başlayan cinsiyet.
    fiziksel anlamda kadınların geçmiş dönem ideal erkek anlayışının dışında kalan bir ideal erkek imgesi yaratmaya başlaması (tüysüz, 'bebek yüzlü' tabir edilen, en az kadınlar kadar bakımlı, terlemeyen, gaz çıkarmayan), erkeklerin de daha güçlü bir portre sergileyen (örneğin kısa saçlı, sert yüz hatlarına sahip) kadın imgesi yaratmaya başlaması bu tür bir dönüşümün yansımalardır. mesela giyim markalarının kataloglarında, billboard reklamlarında kullanılan kadın ve erkek modellerin arasında fiziksel anlamda çok çok büyük farklar kalmaması bize bu konu hakkında önemli ipuçları sunabilmektedir.
    sosyal anlamda değişim ise daha belirgindir. artık ideal erkek, vichy ürünleri kullanmakta, epilasyon yaptırabilmekte, dekorasyon, moda ve genel anlamda stile önem vermekte, çocuk gelişim kitapları okumakta, yemek yapabilmekte, kadının omuzuna başını yaslayıp ağlayabilmekte ve geçmişte kadına atfedilmiş bir çok özelliği bünyesine sığdırabilmektedir.
    evin dışındaki hayatı keşfeden kadın , tek başına eğlenmeye gidebilmekte, sert ve acımasız olabilmekte, erkeklere özgü görülen çapkınlık hikayelerine sahip olabilmekte..dir.

    dir, ama bu kadınerkek veya erkekkadın bireylerden örülmekte olan yeni toplum kazandığı özellikler itibariyle her iki cinsiyetin geçmişte sahip olduğu en tüketir ve tüketilebilir özeliklerini öne çıkarmakta. sosyal dönüşümün fiziksel bağlamdaki yeni anlayışlara azımsanmayacak ölçüde bağlı kalarak gerçekleşmesi, kadın ve erkeğin aynı anda kabul edilmeye başlandığı eski kuaför salonu, yeni güzellik merkezlerinin sayısının hızla artış göstermesi, birlikte ikea'ya gidip uyum içerisinde evlerini bir stil cennetine çevirmeye odaklı çiftlerin çoğunluk durumuna geçmeleri, romantik komedi izleyicisinin ikiye katlanması dışında bir yenilik olmayacak yeni insanın hayatında.
    ağlamayı ve anlatmayı öğrenen, fakat anlamayı ve dinlemeyi bir türlü öğrenemeyen stil sahibi ve hala mutsuz bu insanlardan kurulmakta olan toplumların toplumsal cinsiyet hanesine eşcinsel mi, biseksüel mi yoksa hermafrodit mi yazacağız orasını bilemiyorum.

    askerdeyken izine çıkacak ilkokul mezunu askerlerin plaja gitmeden önce göğüs kıllarını aldıklarını gördüğümde bir daha hiçbir şeyi bilemeyeceğimi anlamıştım zaten.
hesabın var mı? giriş yap