• macar asıllı yönetmen györgy pálfi'nin ikinci filmi. soundtrackini amon tobin yapmıştır.
  • üç neslin hikayesi.
    büyükbaba, baba ve oğul.
    üç hayatın 1.dünya savaşından günümüze savruluşunun hikayesi.

    dünya prömiyerini cannes film festivali 'nde, belirli bir bakış bölümünde yapacak.
  • cok cesur bir film, hayvanlarla seks, masturbasyon, kusmak, hayvanlarin icini doldurmak, vahset, acik amelyatlar, domuz kesmeler, akliniza gelmeyecek ve gozunuzu kapatacaginiz bir cok sey bu filmde arka arkaya. ozellikle filmin son bolumunde yonetmene olan sayginiz articak, ilk filmi hickirik 'i da mutlaka bi yerlerden bulup duzenli takip edilmesi sart. son filmi hakkinda ayrintilar www.taxidermia.hu
  • sözleştik midelerimizle, bulanacaklardı. domuzlar deşildi, penisler alev aldı, adamlar yemekten patladı. tık yok. şöyle gönül rahatlığıyla bir dişlerimin arasından "sss" deyip gözlerimi kaçıramadım perdeden, lay lay seyrettirdi "taxidermia" kendini. salt iğrençlik olsun diye bilimum vücut sıvılarını organlarla karıştırıp sunmamış adam. görsel bir şiir yazmış desem saçmalarım, tuhaf bir güzelliği var desem kendimden şüphe ederim. bir kez seyretmesi yetmeyecek ama ikinci kez seyredilesi gelmeyebilecek, doğal ve kendine has bir film olmuş olsun öyleyse.
  • kimileri icin hayatinda gordugu en siradisi film.cannes gosteriminin ardindan gordugu ilgi filmi cok yukarilara tasimis bile..
  • çok estetik olmasına rağmen yine de sağlam bir mide ve dayanma gücü (bende hiç olmayan) gerektiren film.
  • aslen grekçe olan taxis* ve derma* kelimelerinin bir araya getirilip uygun şekilde montajlanmasıyla türetilmiş, "derinin hareketi" anlamını taşıyan kelime (bkz: taksidermi).

    türkçede -eskimiş olmakla birlikte- kullandığımız tahnit kelimesine karşılık gelir. tahnit; iç organları çıkarılan ölünün ilaçlanarak muhafaza edilmesidir. tahnit sanatı ise, ölü hayvanların doldurulması sanatıdır. bu doldurma işlemi için hayvanın derisi itina ile yüzülüp, çoğunlukla bir maketin üzerine oturtulur. işte hayvan derisinin yolculuğu, terminolojiye bu şekilde yansımıştır.
  • sevgili tom mes tarafından, "the answer to the question 'what do you get when you put terry gilliam, david lynch and matthew barney in a blender?" şeklinde yorumlanıp 2006'nın en iyi batılı filmleri arasına alınmıştır.

    (bkz: olsa da yesek)
  • if istanbul 2007 kapsamında seyretme şansı bulabileceğimiz fantastik film,
  • evet, hukkle gibi "aşırı naturalist" bir filmden sonra, aynı yönetmenin elinden böyle bir işin çıkmasıyla hiç şaşırtmayan, çok ilginç, güzel film.

    doğadaki iğrençleşme potansiyeli en yüksek yaratık olan insanı her haliyle, hatta filmi "fantastik" yapan, olmayan halleriyle göstermek aslında hiç de yadırganacak şey değil. gyorgy palfi de çok iyi kalkmış bu işin altından.

    tuhaftır, verdiği rahatsızlığı da sorgulatıyor. "niye rahatsız oluyorum ki, insan böyle bir şey, vücut denen makine bunları da yapıyor" düşüncelerine salıp, oradan yine rahatsız ederek geri döndürüyor.
    hukkle 'dakinden çok farklı bir doğa-insan birlikteliği.
    çok farklı ama aslında farksız olduğunu söyleyen.
    sanki...
hesabın var mı? giriş yap