• çok açık ve net, iskandinavya'da zenci olmak gibidir. toplum tarafından farklı olduğunuz bilinir ve inanılmaz bir şekilde sindirilmeye ve dışlanmaya maruz kalırsınız. sizden daha az zeki veya kültürlü insanlarla aynı ortamda bulunmak zorunda kalmanız bir yana, onlar gibi konuşmanız, onlar gibi olmanız beklenir. birisine iyi niyetle yaklaşıp bir şey öğretmeye çalışsanız, ukala olursunuz. çok bilmiş derler, egosu tavan yapmış derler... hadi diyelim alıştınız bu insanlara, empati kurmaya çalıştınız, başardınız ve artık bu tarz hor gören davranışlara eskisi kadar bozulmuyorsunuz. ama sorun burda bitmiyor işte. yakın çevrenizi yine kendiniz gibi zeki ve kültürlü insanlardan seçmek zorunda kalırsınız çünkü oturup bir saat adam gibi bir konudan, konuştuğu şeyi bilerek konuşan birisine ihtiyaç duyarsınız. yeterince şanslıysanız bunları da buldunuz diyelim ki ve gayet güzel, kendiniz gibi zeki ve kültürlü insanlarla oturup sabaha kadar yeri gelince foucault'nun bahsettiği beden ve iktidar ilişkisini ülkenize göre yorumlarsınız, yeri gelir 80 sonrası neo-liberal ekonomi politikalarının imf ve dünya bankası tarafından nasıl dayatıldığını konuşursunuz...

    ama bilirsiniz ki hayat sadece sizden ve sizin çevrenizden ibaret değil. dışarıda koca bir dünya var sizi bekleyen. değişik insanlar, farklı fikirler, okunmayı bekleyen yüzbinlerce kitap gibi beklemektedir. sanıldığının aksine zeki ve kültürlü insan tipi her zaman asosyal değildir, hatta tam aksine bir çoğunun sosyal zekası da oldukça gelişmiştir ve girdikleri her ortamda öne çıkarlar ve asla dışlanmazlar. işte bu zeki ve kültürlü insanların en büyük sıkıntılarından biri de bu noktada ortaya çıkar; sosyal bir ortamda kendi istediği konuları konuşamaması bir yana, bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmuş bir sürü boş kafayı çekmek zorunda kalır. yani ortamdaki hiç kimse zeki ve kültürlü kişiyi dinlemek istemez, bir şeyler öğrenmeye çalışmaz çünkü böyle yaparsa zeki ve kültürlü kişinin ona karşı üstünlük kuracağını sanar. zaten yeterince zeki olmayışının getirdiği aşağılık kompleksinden kurtulamamış kişi, sosyal ortamın getirdiği inanılmaz gaz ile coştukça coşar, iyice zıvanadan çıkar. söyledikleri ne kadar yüzeysel ne kadar cahilce olursa olsun bir şey diyemezsiniz. siz ona konusuna göre marx'tan, darwin'den, althusser'den alıntı yaparak cevap verseniz kimsenin umurunda olmayacaktır sonuçta. susarsınız... ordan burdan duyduğu aptalca ve popülist söylemlerine devam eder. haklı olabilirsin dersin... zaten bir süre sonra kanıksarsın durumu hiç başlamazsın bile. kakara kikiri muhabbetlerine kendince ortak olmaya çalışırsın..

    sonra evine gelir sözlüğe girersin. iyidir aslında sözlük, bir kaçış noktası gibi görürsün çünkü orada da gerçekten zeki ve kültürlü insanlar vardır ve hepsinden ciddi şeyler öğrenebilirsin. ama sonra acı bir gerçeği tekrar tekrar görmenin hüznü yapışır üzerine... sözlük de bir sosyal ortamdır neticesinde ve her çeşit insan vardır. `zeki insanların tanrı inancının daha düşük olması başlığına` belki yıllarca uğraşılarak emek verilerek yapılmış bir araştırmadan örnek verirsin, inanmazlar. evet, türkiye'de insanlar bilimsel araştırmalara inanmama seçeneklerini kullanabilirler. "hadi canım öyle şey mi olurmuş" diyebilirler. vardır böyle bir hakları. neyse dersin, bir bakarsın varoluşçuluk başlığı sol frame'dedir. heyecanla açarsın belki biri benim bilmediğim süper bir şey yazmıştır, belki bir kitap ismi öğrenebilirim dersin, ama yine hüsran... etrafta gördüğü insanlardan edindiği bir izlenim yazılmıştır. mesaj atarsın, cevap çok nettir, "ben kitap okumayı sevmiyorum." evet, türkiye'de böyle bir seçenek de vardır, kitap okumayı sevmeyebilirsiniz, bu çok doğal karşılanır. zaten kim onunla vakit harcar ki, vizyona yeni girmiş süper filmi internetten indirip izlemek varken... ne gerek var oturup kitap mitap okumaya. ama bu sartre ile ilgili, adamın hayatını uğrunda harcadığı konuyla ilgili bir fikir sahibi olmanıza, onu da geçtim yorum yapmanıza engel midir? asla değildir.

    türkiye'de herkesin her konuda her şeyi söyleme hakkı vardır. işte bu ülkede, zeki ve kültürlü olmak, dışlanmaktır. farklı olmaktır...

    yani sonuç: türkiye'de zeki ve kültürlü olmak, diğer herkes gibi olmaya zorlanmaktır. onlar asla sizin gibi olamayacaklarını bildikleri için, sizi aşağıya çekmek için ellerinden gelen her şeyi yaparlar...

    peşin edit: hunharca kötüleneceğinden o kadar eminim ki... hoş kitap okumayı sevmeyen insan bu yazıyı okur mu ondan da şüpheliyim. en iyisi çok uzunmuş diyerek kötüleyin gitsin...
  • bir de kadın olmaksa, yalnız olmak demektir.

    edit: bu iletiyi hangi kafayla yazmışım? reklam değil valla ağabey :/
  • ahh ahh... ben de bilirim ne demektir türkiye'de zeki, kültürlü, yakışıklı vesaire olmak. gezersiniz etrafta, karşılaşabileceğiniz en yüksek iq 200, bilemedin 250. adamla sohbet etmeye kalkarsın, atom çitletmeden söz açarsın, tık yok adamda. "o ne?" diye soruyor bir de. soğuk füzyon deneylerini gösterirsin evdeki, "amacı ne abi?" derler. çok zeki olanların asosyal olduğu düşünülür, o da büyük bir yanlış mesela. geçen gün yüz kadar arkadaşla ( 70 kadarı kız) oturduk konuşuyoruz, kah orwell'den söz ediyoruz, kah hemingway'den. sonra biri çıktı dedi:"abi bu for whom the bell tolls metallica'nın şarkısıydı aynı zamanda di mi?" (di mi demesine hiç girmiyorum). muhabbetin içine sıçtın be adam. ne yapayım, konuşmak için illa hawking'i özel uçağıma koyup buraya mı getireyim her seferinde? of of... farklı olmak çok zor, hele de türkiye'de iyice zor.

    kitap okunmaması hususu var bir de. ben on bin civarında kitap okudum, türkiye'de bir kitabı bitiren adam sayısı bir elin parmaklarını geçmez. neresinden tutsan elinde kalıyor ülkeyi. bu devasa entry'i okumayacağınıza da eminim. kitap okumuyorsunuz ulan mallar...

    zordur.

    edit: uyarısı için esenboğa'ya teşekkürler.
  • terbiyesizliktir ve derhal cezalandirilir.
  • ne acılar çekerler kimbilir. aşk hayatları da kötüdür. kızların kitap okuduğunu ve ne kadar zeki olduğunu söyleyen adamlara vermesi yasaklandığından beri abaza kalmışlardır. ama ben ve sözlükte benim gibi zeka seviyesi düşük arkadaşlar çok rahatız bu bakıma, sizi anlıyoruz. çok zor azizim. mesela bu sözlüğün aynısı fransada var orda varoluşçuluk denince kitap falan yazıyolar.ama ben okuyamadım çok uzun olduğu için direk kötüledim aptallığımdan. bir gün sol frame de albert camus, marcel proust geçti, tıklamamla aydınlanmam bir oldu. ama türkiye hakkaten rezil bu bakıma. yazıyı daha da uzatmayacağım bunlar okumaz yoksa. acınızı paylaşıyoruz.
    not: zeki ve kültürlü arkadaşların dikkatine, yakında barda arkadaşlarla içki içerken kant, hegel ve nietzsche'den alıntı yapmak da yasaklanacakmış. işiniz zor.
  • bir de dusunebiliyor ve okuyorsaniz kesinlikle kanser ya da verem olma sebebidir.
  • foucault'yu yanlis yazarsaniz hicbir zaman bilemeyeceginiz bir durum olur .
    ha alt alta sartre, varolusculuk, imf, darwin falan yazarak insanlarin sizi oyle sanmasini saglayabilirsiniz ama, ona lafim yok.
hesabın var mı? giriş yap