• taptaze* dolma parmaklı topiğimsi bişi bu. ailecek takipteyiz.
  • lisede kocaman kulaklıklarıyla müzik dinlerdi bu. tam iki sıra önümde. test çözerken tombul parmaklarıyla kalemi tutuşu hala gözümün önünde. sonra lise bitti, her şey eski, güzel anılar olarak kaldı. herkes kendi hayatını kurmak için bi yol seçti. yolların farklılığı bizi uzaklaştırmış gibi görünse de, anlatması zor işte, ben biliyorum o hep orada ben de burdayım. zaman zaman sohbetlerimizde kaçırdığımız vakitleri yakalamaya çalışmamız, gima'da kasanın farklı taraflarında karşılaştığımızda kucaklaşmalarımız ya da taksim de bi yerde kısacık zamanda attığımız o eskisi kadar samimi kahkahalarımız ve dahi daha fazlası kanıtlıyor bu durumu. ve sözleşip bir türlü buluşamamamız bile mutlu ediyor beni, çünkü o günler de yakın diyorum. kendisine burdan ankara'daki karları eritsin diye yağmurlu hava gönderiyorum ve -hatırlar mı bilmem ama- geçmişteki bir diyalog ile selam ediyorum;

    - ne zaman uygunsun bu hafta?
    - cumartesi pazar pazartesi salı çarşamba perşembe cuma.*

    yirim.
  • sanırım o olmasa bloguma yazdığım yazılar düşük cümleler ve yazım hatalarından ibaret olurdu.. teşekkürler supuki..

    ülkede tenise gerektiği değeri veren 3-5 kişiden birisi.. tez zamanda kortlara geri dönmesini diliyorum..
  • zamanın ötesinde entrisi olmayan yazar. kesin siliyor.

    ben bu entriyi girdikten sonra zamanın ötesinde entrileri olması muhtemel.
  • şu adamdan yediğim tribi hayatıma giren hiçbir kadından yemedim arkadaş. ben bunu bilir, bunu söylerim. ayıp denen bir şey var lan.
  • sözlük hakkındaki inanılmaz yorumlarıyla takdiri çoktan hak etmiş yazar.
    on numara tespitler, nefis alegorik entry anlayışı...
    ne diyeceğimi bilemedim, şu anda kalktım sandalyeden, ayakta alkışlıyorum.
  • sözlükteki varlığına dualar ettiğim, eğer yazmasaydı kesinlikle bir şeylerin eksik kalacağı nefis yazar.
    o yazsın, biz okuyalım. adam arif, illa bir şeyler öğreniliyor.
  • sabahın dördüne kuruyorum alarmı, bir umutla, neşeyle uyanıyorum. uykumu bölmem hiç önemli değil, o kadar ehemmiyetsiz ki.
    geçiyorum bilgisayarın başına, üstat neler döktürmüş, neler yazmış, bir bir okuyorum. bilgilenmiş, huzura ermiş bir şekilde kalkıyorum bilgisayarın başından, gün aydınlanmış oluyor. poğaçamı alıp yiyorum, huzur bulmuş bir şekilde uykuma geri dönüyorum.
    nefis yazıyor, hayatımı anlamlı kılıyor.
  • bazen düşünüyorum; rodin nasıl o enfes heykelleri yapmıştır, chopin nasıl o eserleri bestelemiştir diye. aklım havsalam almıyor.
    supuki'nin de yazıları... böyle bir hayal gücü, böyle bir yaratıcılık yok. günler, geceler boyunca düşünsem herhalde yine bulamayacağım cevabı.
    her gün en aşağı 100 entry yazmalı, hayal pınarı kurumuş çöl insanlarına cennet gibi geliyor adeta.
  • ah bebek... terk edip gitmiş buraları.
    artık 11 nisan buraların kara günü. gitmiş. ah ah... süper yazardı. gitmiş.
hesabın var mı? giriş yap