• hacettepe üniversitesi antropoloji bölümü'nün -ve hatta tüm hacettepe üniversitesi'nin- en sevilen hocalarından biri. iyi bir sosyal/kültürel antropolog olmasının yanısıra, son derece iyi bir hoca. güzel insan.

    paris üniversitesi'nde sosyoloji eğitimini yarım bıraktıktan sonra, 90'lı yılların başında istanbul üniversitesi'ndeki antropoloji eğitiminin ardından hacettepe üniversitesi antropoloji bölümü'nde yüksek lisans ve doktorasını tamamladı. "ayinden törene", "hermes'ten idris'e" ve "kültür halleri" gibi antropoloji kiitaplarının yanısıra eşi temel demirel'le birlikte yazdığı siyasi kitapları ve sayısız çevirisi var.
  • hacettepe üniversitesi'nde başı derde giren öğrencilerin yardımcısı ve dert ortağı. her zaman öğrenciler ve ezilenlerden yana olan güzel insan.
  • zamanında bize "üniversite öğrencilerine yoklama yapmak hakarettir!" diyerek, üniversitedeki 3. yılımda üniversite öğrencisi olduğumu fark etmemi sağlamış olan ve diğer bir sürü nedenden dolayı yaşamım boyunca kendisine müteşekkir kalacağımı bildiğim sevgili hocam...
  • parasız eğitim üzerine harika bir yazısı/cevabı/mektubu vardır.
    http://www.sendika.org/yazi.php?yazi_no=15120
  • öğrenci olduğum yıllarda üniversitemize antropoloji konferansı vermeye gelmiş ve kendisiyle aynı gün konferans veren acun ılıcalı'dan daha az ilgi görüp bunu popüler kültürün antropolojik değerlendirilmesi alt başlığı altında irdelemiş olan müthiş insan.
    konuşmalarında özgürlüğün, demokrasinin ve insancıllığın anlamlarını daha iyi idrak edebilirsiniz.
  • derste kızılderili dediğim/iz zaman her defasında bıkmadan usanmadanyerli amerikan şeklinde beni/bizi düzelten, bıraksanız sabaha kadar ders anlatabilecek donanımı ve gayreti olan, antrolopolojinin bir insan bilimi olduğunu kendisinden öğrendiğim*, aslında kendisinden çok çok fazla şey öğrendiğim, yarım dönem boyunca -yoklama almamasına rağmen- hiçbir dersini kaçırmadığım ve kendisini hep işlemeli, renkli, enteresan kazaklarıyla, yelekleriyle, kısa turuncu saçlarıyla hatırlayacağım, dersine girmekten büyük bir onur ve haz duyduğum hocam. güzel insan.
  • herhalde sadece antropoloji değil insanlığa, insan ilişkilerine, dünya ilişkilerine dair de pek çok şey öğrenilebilecek güzel kadın. ha antropoloji hakkında derya deniz ama sadece o kadar değil. öğrencisinin yanında ama sadece o kadar değil, ezilen tüm kimliklerin yanında. tam da hayatın içinde durduğunu hissettiğiniz bir kadın. güzel kaddın vesselam.
  • türkiye'nin tartışmasız en iyi antropologu. keşke ankara değil de istanbulda hoca olsaydı da öğrencisi olma şerefine nail olabilseydim. artık kısmetse yükseğe, doktoraya inşallah...

    hermes'ten idris'e: bir dinsel geleneğin dönüşüm dinamikleri adlı eseri alanında kesinlikle bir başyapıttır. çeşitli dillere çevrilmesi gereken bir kitaptır.
  • tekel işçilerinin direnişini de çadırlara gidip bizzat gözlemlemiş, izlenimlerini yazmış antropologdur. antopoloji yapmamış, tekel işçilerinin dertleri ile dertlenmiş kişidir.

    işçilerden aktardığı bazı cümleler hayli ilginç:
    “inanır mısın, abla, artık geceleri rüyamızda slogan atıyoruz: ‘direne direne kazanacağız!’ baktım dün gece bu (yanındaki işçiyi gösteriyor) uykusunda yumruğu kaldırmış kasılıyor…”
    “burası artık bizim yurdumuz, evimiz… şöyle arada dolaşmaya çıkalım diyoruz, kızılay’da bir tur atıyoruz, canımız sıkılıyor; ‘haydi eve gidelim,’ diyor, buraya dönüyoruz.”
    “kırk yedi yaşındayım, hayatımın kırk yedi yılı bir yana, burada geçirdiğim kırk gün bir yana. hem değiştirdik, hem değiştik…” “hadi biz diyarbakırlıyız, baskıyı biliriz. ama burada izmirli, trabzonlu arkadaşlar var. onlar da artık bambaşka bakıyor hayata.”
    (“bundan sonra başka direnişlere destek verir misiniz?” diye soruyorum:) “vermez olur muyuz? bundan sonra nerede işçilerin, emekçilerin bir eylemi var, bizler en başta yanlarında olacağız. sağolsun, varolsun ankaralılar, bize dayanışmanın ne olduğunu öğrettiler. kimi kumanya dağıtıyor, kimi battaniye, kimi çay… dünya duydu sesimizi, bir tek tayyip duymuyor!”
    (“peki, çadırlar arasında ilişkiler nasıl, birbirinize gidip geliyor musunuz?” sorusuna:)
    “gitmez olur muyuz? bak ben diyarbakır çadırında kalıyorum. ama günde iki defa trabzon çadırına gitmezsem kendimi iyi hissetmiyorum. onlar da bize gelmezse öyle…” (bir başkası araya giriyor: “biz burada başka bir ülke yarattık: tekel işçileri ülkesi…”)

    ve son noktayı koymuş: "evet, tekel işçisinin kırk günü aşan ankara direnişi, üzerimizdeki ölü toprağını silkelememize, hak, birlik, mücadele, dayanışma, enternasyonalizm gibi kavramları(mızı)n, sokağa inip ete kemiğe bürünmesine yol açtı. bir başka deyişle, onların “sahici”liğinin mihenk taşı oldu.
    iktidar partisinin başbakanı ve yardımcısını bu denli öfkelendiren ve ürküten tam da bu!"
hesabın var mı? giriş yap