• bunun "ne demek" olduğunu tasavvur etmek bile imkânsızdır neredeyse... mesela her şey yerine bir isim koysak -ki 'her şey' dediğine göre buna hakkımız var-:

    "sen mahmutların en iyisine layıksın...
    sen kerhanelerin en iyisine layıksın...
    sen testislerin en iyisine layıksın...
    sen ketçapın en koyusuna, mayonezin en sarısına layıksın..."

    böyle bir mantık olamaz; bunu duyan bir "duyucu" buna teslim olup aklını-zikrini yitiremez... eğer bir aşık bunu söylüyorsa ve bir maral bunu duyunca kendinden geçip "ahhh"lar çekerek sokuluyorsa sığraşık'a halleri komedidir, gelecekleri yoktur, zaten "yaşanmamış aşk" sandıkları aralarındaki dewasa bir yalandır, kandırmacadır, ayıptır...

    bu sözü söyleyen kişinin hissedebildiğinden şüphe ederim.
  • -sen herseyin en iyisine layisin!
    -hadi ya en azından bir tanesi ne mesela?
    -hmmm sey hepsine iste ne bileyim
    -mesela?
    -yani bi kismina degilsin tabi herkes mukemmel degildir
    -anladim ben seni
    -ole demek istemedim
    -tamam tamam anladik!
  • genelde size neye layik oldugunuzu coktan gayet guzel bir sekilde gostermis insanlardan duydugunuz bisi.
  • klişe olmasaydı ve hayatta ilk defa duyulan bir öbek olsaydı kendisi, ne kadar değerli olacaktı.
    düşünecektik mesela, "acaba o'na ne alsam" diye. şunu alsam bir garip, bunu alsam olmayabilir, telaşı içinde. ve aklımızdan geçseydi, dışa vursaydık dayanamayıp, "çok düşündüm, bu kadar para verilir mi bir hediyeye dersin diye, orta halli bir şey alayım istedim. ama olmadı. öyle güzelsin ki. her şeyin en iyisine layıksın, her şeyin en güzeli sende olsun istiyorum" deyü.

    modern zamanların bir oyunu bu. ben buna benzer durumlardan nefret ediyorum. doğumgünü olan tanıdığa son anda uyduruk bir hediye aldığımda, ve karşıdaki kutuyu açıp da, bütün alışmışlığıyla ve ezberiyle "aa ne kadar güzeeel, zahmet etmişsin" dediğinde, birden söyleyiveriyorum böylesi kutsal bir cümleyi. "ne demek canım, sen her şeyin en iyisine layıksın"
    belki hediye iyi, ama laf anlamını yitirmiş. tuvalet duvarlarına yazılan yazılar gibi, her mekanda konuşulması değerini azaltmış.

    dediğim gibi, modern zamanların bir intikamı bu. bir gün, en değerli sözlerimiz bile ağızlarımıza kendiliğinden, alışılmışlıkla geliverecek. hak eden-etmeyen ayrımı gözetmeyeceğiz. çirkin sözler anlamlanacak belki. böyle düşününce, gündelik konuşmada hemcinslerine bile "aşkım" diye hitap eden tezgahtar samimiyetsizliğindeki cümlelerden kaçmak istiyoruz; kavga etmenin aşkı pekiştirmesi de bundan belki. sevdiğinden ezberlemediği cümleler duymak istiyor gönül.. içinden geçeni duymak istiyor, doğal olanı bilmek istiyor artık, güzel olanı değil.. *
  • az once eski erkek arkadasimin bana karsi kurdugu: "degecek birisi degilim,soyledim sana" sozunun lacivertidir.neden eski oldugunu tekrar hatirlatmistir kendileri sagolsun.
  • aslında çok güzel kelimelerden oluşan bir cümledir “ sen her şeyin en iyisine layıksın” ama hiçbir zaman okunduğu gibi anlaşılmaz. derin bir anlamı vardır. sonrasında “ama” bağlacı hiç eksik olmaz. cümleyi sevimsiz yapan da bu bağlaçtır zaten. ardından duyacağın o çirkin cümlelerin indikatörüdür bu bağlaç yani vardır bi bokluk kesin. kimi zaman bir arkadaşını teselli etmek için söylersin, kimi zaman kendini kandırmak için kendi kendine söylersin. bazen de terk edip gidecek sevgilinin terk ederken ki ezber laflarındandır. en nihayetin de sinsidir, kötüdür, çirkindir bu cümle.
hesabın var mı? giriş yap