• ankara'daki öğrenim hayatını sudan çıkmış balık formatında* sürdüren sözlük yazarı. staj yaptığı yerden gönderdiği "çalışmak ne güzel şeymiş, akşama kadar sözlüğe gir, çay iç, yemek ye" şeklindeki mesajıyla yerlere yatırmış afacan. ayrıca mülkiye hocalarının ipliğini pazara çıkarmasıyla ün kazanacak gibi.
  • çekocularin arasinda hemen farkedilecek kisi. ders arasinda karadeniz türküsü cigirarak kanimi kaynatmis miyoplugum yüzünden ''kim bunu söyleyen'' diye bi süre aranmama sebep olmus, bayram seyran öncesi ayni kilometrede yollari arsinladigimiz hemseri. fenerli olmasi içip hakemlere sövmesi ve penceresini acik unutmasi gibi kötü özelliklerini saymadan gachayim...
  • bağlama eline yakışıyor.
  • ben daha nota ararken kendisi bağlamayı almış, konuşturmuş, çalmış ve de gitmiştir. ayarın hasını vermiştir.

    (bkz: çekti gitti eksozuna boğuldum)
  • 1- mekteb-i mülkiye'den mezun kişi
    2- mekteb-i mülkiye'den daha mezun olmadan ekşi sözlük'te kendisine bu nicki uygun gören, mezuniyeti akabinde ikamet sorunları yaşayan (kah ankara kah istanbul vs.). hem istanbul'da yaşayıp hem de kamu'da çalışmak gibi çetrefilli bir istekle iş arayan, şeker insan. sözlükte entel konularda bol bol ahkam kesse de kendisi fena halde tikidir. severiz o ayrı...
    (bkz: feskom)
  • 1- işyerinde mensubu olduğum öğrenildiğinde büyük tavır değişikliklerine neden olan (ki bunların en ilginci adımın sonuna bey eklenerek çağrılmamdır) hede. baktım ki durum budur, yakamdan sbf rozetini eksik etmiyorum artık.
    2- çeko'nun gülü; önce sendika çalışanı sonra banka; bir istanbul' da bir ankara' da gezen, tozan, içen, dağıtan; koyu fenerli ama açık konuşan; canısı; pek değerli çitlembik kişisi.
  • yakın bir zaman önce, kimselere haber vermeksizin açık kalp ameliyatı olmuş süser... bizi endişelendirmiş ve fakat telefonla olsun cıvıl cıvıl sesini duyduğumuzda içimizi rahatlatmıştır... çok çok geçmiş olsun, bir an önce iyileş atla gel ankara'ya, hayal'de şarabımızı iç...
  • teşkilata* kapak atmayı başarmıştır. üstad diyeceği günleri de gördük işte.
  • kendisi muhtemelen farkında değildir;

    lisede edebiyat hocamın; seni de onun gibi inek tişörtü içinde görmeliyim dediğinde keşke dediğimi hatırlarım, mülkiye hakkında kaç net yapmam gerektiği haricinde hiçbir bilgiye sahip değilken, hocamın ne demek istediğinden habersiz.
    henüz sadece isimdir benim için, bi de ablamın arkadaşı.

    kısa bir zaman geçer ben hayatımın ilk uzun otobüs yolculuğunu yapar, ankaraya gelirim. hiç bilmediğim bir şehirde ablamın arkasına hafifçe saklanmış zilini çaldığımız kapının açılmasını beklerken o açar kapıyı, muzipçe gülümser, tanışırız. hayatımın ilk öğrenci evidir bu kez. o üç dört günlük misafirliğimde ilk mülkiye posterleriyle de o başbaşa bırakır beni. sonradan ezberim olacak isimleri ilk onun ağzından duyarım. o finaline gittiğinde bi kaç kitabını karıştırırım da hiçbişey anlayamam yazılanlardan, hemen elimden bırakırım. sonra o, hadi seni okuluma götüreyim, gezdireyim dediğinde de sanırım o yüzden korkar yok hayır ben ablamlarla gideyim der kaçarım;
    iki sene sonra o korkumla yüzleşeceğimden habersiz.

    sonra benim mülkiye hikayesi başlar;
    karşı sınıfın kapısından göz kırpar bana.ilk final sorularını tutuşturur elime, üniversitede sınav soruları neye benzer ondan öğrenirim.
    bir derse saatlerce çalışıp, okuyup okuyup yazıp yazıp kalınabilineceğinden habersiz.

    mezuniyet belgesini gözüme soktuğunda onun kadar sevinirim sarılırken,
    onunla paralel hayatları yaşamayı severim ben,

    kendisi muhtemelen farkında değildir;
    ama benim için böyle özeldir...
hesabın var mı? giriş yap