mrblack
-
unutmuşum...
yaşlı, hasta, kel ve şişman bir hamam böceği...
:))) -
ucagiz da olduğundan hatta orada bir şekil yapmış halde entry girdiğinden şiddetli bir şekilde şüphe duyduğum... pek bi çok sevdiğim, beyaz kalorifer peteği görüntüsündeki hamam böceğim.... :)
-
mart 1999'da entrysi olup yazar hakkındasında ikinci nesil yazar ibaresini bulunduran esrarengiz kişi.
(bkz: sözlük mucizeleri) -
mutsuzluktan söz etmek istiyorum
dikey ve yatay mutsuzluktan
mükemmel mutsuzluğundan insan soyunun
sevgim acıyor
biz giz dolu birşey yaşadık
onlar da orada yaşadılar
bir dağın çapkınlığını
bir sevinç sanarak
en başta mutsuzluk elbet
kasaba meyhanesi gibi
kahkahası gün ışığına vurup da
öte de beride yansımayan
yani birinin solgun bir gülden kaptığı frengi
öbürünün bir kadından aldığı verem
bütün işhanlarının tarihçesi
bütün sözvermelerin tarihçesi
sevgim acıyor
yazık sevgime diyor birisi
güzel gözlü bir çocuğun bile
o kadar korunmuş bir yazı yoktu
ne denmelidir bilemiyorum
sevgim acıyor
gemiler gene gelip gidiyor
dağlar kararıp aydınlanacaklar
ve o kadar
tavrım birşeyi bulup coşmaktır
sonbahar geldi hüzün
kış geldi kara hüzün
ey en akıllı kişisi dünyanın
bazen yaz ortasında gündüzün
sevgim acıyor
kimi sevsem
kim beni sevse
eylül toplandı gitti işte
ekim filan da gider bu gidişle
tarihe gömülen koca koca atlar
tarihe gömülür o kadar…
turgut uyar
benden çok yaşayacaksın (#187503)...
şimdi bir çankaya eşliğinde okumak vardı turgut uyar şiirlerini sen acıyor demeliydin ben geyikli gece...
özledim... -
(bkz: sığınak)
-
yazarmış, buralardaymış, eskiden yazarmış. ikinci nesil yazarmış.
en son 2007'de yazmış, ilk entrysinide 1999'da yazmış.
bu ilk: (bkz: #3168) bu da son: (bkz: #10518039) aradaki sayı farkını görebildin mi? sayma!
ben söyleyeyim, tam iki katı. ilki 4 sonraki 8 rakamlı. sözlük mü büyüdü ne diyeceksin, yılları düşüneceksin, belki de özlem filan olacak 90'lara. belki özlem filan olmayacak ama ben duydum. özlem duydum! dostumuzu da merak ettim. nedir, kimdir, ne işle meşguldür? 1999'dan, 2007'ye neden sadece 48 tane entry girmiştir. boyu- bosu, cinsi-cibiliyeti ... merak işte.
neydi sözlüğe girmesine neden olan? o da, eskişehir semalarında mıydı? nasıl oldu da 48 rakamında kaldı! bir nedeni, önemi mi vardı!?
belki de evlenince eşi izin vermemiştir ya da çocuklarıyla uğraşmaktan vakit bulamamıştır. üniversiteyi bitirince böyle ortamlardan elini ayağını da çekmiş olabilir. hayat bu nasıl tahayyül ederseniz edin, o şekilde de olabilir! sınırları, ölüm dışında pek gerçek kuralları yok. ama ben harbiden merak ettim kendisini. ne hikayeler yazdım, kafamdan.
--- spoiler ---
eskişehir'de anadolu üni. ya da istanbul'da okuyordur. ekşiyi o yıllarda fark eder. üye olur, ilk entrysi, oynadığı ilk oyun hakkındadır. artından gençlik ateşi yakara başını. aşık olur. sevgilisinden fırsat bulup ta giremez. sonra dersleri filan vardır. hızlı gençlik ortamları.... ama hep aşıktır bu. bir entrysinde şöyle demek de:
"su olsam ates olsam
goklerdeki gunes olsam
konusmasam, tas olsam
yine de oynar misin benimle?"
entry söylemiyorum. zaten 48 tane yazmış, girin bulun. bunu yazarken de merak eden olacağını da zannetmiyorum. haklılar da.
onlara ne, hiç tanımadıkları başka bir insandan.
mezun olur üni'den, sevgilisini de sözlüğe üye yapar. işe girer hayat akıp gitmektedir. zaman değişmektedir. üzüntüler-mutluluklar, sıkıntılar hep bir arda yaşanır..
bu ara sevgilisinden ayrılır. barışmaz bir daha. sözlükte o yazdıkça da, yazmamaya karar verir.... her şey olup biter, kimi şeylerin nedeni belki de ne olduğu bile unutulur.. hayat omuzlara ağırlıklar yükler, o olgunlaşır. artık evlenmiştir. eskiyi o kadar umursayacak hali yoktur. kendi mutluluğunun ve huzurun ötesi yalandır. ailesi vardır yani sevenleri.
artık olgunluğuna komik gelen gençlik anılarından biridir küstüğü sözlük, 2007'de bir daha girer ama aradığını bulamaz. kaybettiği gençlik heyecanın hem komik hem de hızlı olduğunun görür. yıllar geçtikçe de anlaşılması zor olan bir şeydir gençlik heyecanı. kapatır sözlük ekranını, gider bir demlik çay kor. çıkar balkonda içer doksanlara özlemle. eskiye bakar kederle.
yaat ederken geçmişi gelir aklına; gençlik kavgaları, sevinçleri, sabahlara kadar gülüşmeler, geyikler filan ama hayat geçiyordur. pişman olmaz bu günde kadar yaşadıklarından. keşke dememenin mutluluğu ile sürer kır atını çayırlara...
ne insanlar görmüştür, hiç ölmeyeceğini, solmayacağını zanneden!
hayat ne gariptir. insan hep sandalı su almaya başlayınca fark ediyor, küçük sızıntıları, kaçıp giden zamanı, anı olarak kalan zamanları.
iyidir, iyidir, bu da iyidir!
kimisi kendini fark ediyor sandal su almaya başlarken! bu yüzden, "iyidir" hiç yoktan şoka girmezsin. elinden bir şey gelmeyeceğinin farkındasındır.
şu hayatta tek kârın, yaşadıkların. ruhunun, vicdanın en büyük kârı, yaptıklarının hesabını verebilmen.
--- spoiler ---
evet bir sözlük yazarının çok seri bir şekilde, fişek gibi gözlerinizin önünden geçen, geçmişini tahayyül edişimi okudunuz.
iyi yazamadığımı kabul ediyorum ama meselem "iyi yazmak" olsaydı zaten yazmazdım. meselem de yok aslında öylesine yazdım.
bir de, sözlükte cadı diye bir arkadaşı var. merak eden olacağını yine pek zannetmiyorum maksat cadı'ya ayıp olmasın, arkadaşın başlığında adı geçsin. "belki küslerdir." diyebilirsiniz, umurumda değil, yere batsın küslükleri. ben ne anlatıyorum burada?!
"bu dünya da ölüm varken küslükler ne diye?!". giden zaman dönmez, yalan dünya. ölümlü dünya. gerçekleri görerek, doya doya yaşayın...
hiç tanımadıkları biri hakkında, onu hiç tanımayan başka birinin hayale ürünü, kötü yazısını okuduğunuz için tebrikler.
belki kiminizin vaktini aldım... ama aslında almadım. okumak sizin tercihiniz idi.
üstüme yıkmayın bazı şeyleri. kabul edin...merak güzel şey!
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap