4 entry daha
  • bundan altı ay kadar önce yazmıştım, bir ara bloguma teşrif buyurdu, ancak amaçlandığı yere geldi oturdu. ekşi sözlük'e atmak bugüne kısmet oldu.

    neden altı ay mı? geçiniz efendim bu suali (başka bir başlığa düşer bu pay, sanırım evet, kesinlikle); daha ele, avuca gelir sorularla karşılayınız beni. mesela "mazdekizim nedir?" veya "mazdak kimdir?" deyin (höpedenek deyu bu sorularla gelmiş olduğunuzu nasıl da varsayıyorum, bir nevi benjamin linusvari manipulasyon!), ben de bunu bir bahane sayarak atılayım, "yeniden ve yeniden hoşbuldum" temalı salakça bir girişe mahal vermeyeyim.

    mazdak veya mazdek, mardek veya merdek kimmiş?

    bir osmanlı kafası olan ahmet cevdet paşa'dan hareketle bakalım bakalım mazdak da kimmiş, ne yermiş, ne içermiş.

    ahmet cevdet paşa'nın "kendine yakışanı" giydirdiği adammış. öyle ya, öteden beri giydirile giydirile zaten adamın adı bile kara borsaya düşmüş. neyse, haydi başlayalım.

    bilen bilir ahmet cevdet paşa’nın “sosyalistlere dair bir makale”si vardır, morpa kültür yayınları’ndan çıkmış olan (istanbul, eylül 2004) “a. cevdet paşa, seçmeler” adlı eserde söz konusu paşa’nın kaleme almış olduğu yazılardan seçmeler arasında bulunabilir. çok ilginç, a. cevdet paşa’nın özellikle de aleviler, sosyalistler, nihilistler ve komünistlerle ilgili görüşlerini, sorunlara çözüm önerilerini öğrenebilmeniz açısından yararlı bir kaynak. eseri düzenleyerek yayıma hazırlayan seyit ali kahraman’a güvenerek, bir dalalım bakalım neler çıkacak, neler paylaşabileceğim sizlerle. burada özellikle de a. cevdet paşa’nın alevi inancına olan nefret dolu bakış açısını irdelemenizi isterim.

    cevdet paşa evvela iran maliklerinin 4. tabakası olan ve hicretten 422 sene önce ortaya çıkan sasani kisralarının 15.si kubat zamanında bir zındığın peydah olduğundan bahsediyor. bu zındığın adı merdek (=mazdek). a. cevdet paşa’ya göre zındıklığının sebebi merdek’in insanların adem ve havva’nın çocukları olmasından –yani ana baba bir olmasından- dolayı bütün malların ve kadınların ortak olmaları gerektiğine dair sapkın inancıdır. zamanla bu zındığın tarikatına kisra kubaz (=iran hükümdarı) bile katılmış olup, ahlaksızlık serbestçe işlenmeye başlanmıştır. cevdet paşa’ya göre o dönemde şerefli olanlarla en aşağılık insanlar eşit olup, bütün iran ahlaksızlık ve kötülük yuvası haline gelmiştir. yine paşa’nın aktardığına göre bu pislik dönem erkeklerin evlat lezzetinden mahrum kalmalarına sebep olmuş, merdek’in sapkın düşünceleri ancak ve ancak fahişelere ve aşağılık insanlara yaramıştır. halk zamanla bu zulme dayanamayıp merdek’in düşüncelerine saplanmış olan kisra kubaz’ı indirip yerine kardeşi camasafi’yi geçirmiş, kubaz iran ile turan (türk illeri) arasında bulunan faharistan memleketi halkı ola hayanla gurubuna sığınmış ve onların yardımıyla büyük bir askeri güç toplamış, geri dönerek kardeşi camasafi’yle savaşıp galip gelmiş ve yeniden tahta oturmuş, böylelikle merdek’in düşünceleri yeniden iran’da egemen olmuş.

    cevdet paşa’nın aktardığına göre daha sonra kubaz’ın ölümünden sonra onun merdek’in tarikatına soğuk bakan oğlu nuşirevan ileri gelenlere çektiği nutuklardan birinde sözlerine şöyle başlamış:

    “allah ile and etmişimdir ki, saltanat bana nasip olursa merdekileri katledeyim. çünkü onlar insanların malları ve kadınlarını mübah ve müşterek kıldılar. kimseye ait bir kadın olmayıp, alçaklar ile şereflilerin suyu karıştı. fahişeler ile fuhuş yapmanın yolu kolaylaştı. namuslu ile temiz kadınlar sokaktan geçerken, onların yüzüne bakmaya cesaret edemeyen aşağılık ve alçaklar onlara vasıl oldu.” (sf. 255)

    işin tuhafı bu sözleri söylerken mel’un merdek tahtın sol tarafında bulunuyormuş. söze karışmış ve şöyle demiş nuşirevan’a:

    bütün halkı katledebilir misin? bu senin dediğin büyük bir fesattır. allah seni mülkün ıslahı için melik yaptı, kargaşa çıkarman için yapmadı.” (sf.255)

    bunun üzerine de nuşirevan şöyle karşılık vermiş:

    “ey veled-i zina, hatıra gelir mi ki validem ile yatmak için kubaz’dan izin istedin. o da izin verince validemin odasına gittin. ben de arkandan yetiştim ve ayağından öptüm, ki çoraplarının pis kokusu hala burnumdadır. ve senden rica ettim. sen de validemi bana bağışladın ve geri döndün.”(sf.255)

    cevdet paşa’ya göre bu konuşmanın ardından nuşirevan, merdek’i tez idam ettirip, leşini yaktırmış. “merdekilerin demi haderdir” yani “merdek’in düşüncesinde olanların kanı helaldir” düsturuyla o gün sayısız merdeki öldürülmüş ve bu katliam oralarda da devam etsin diye vilayetlere haber salınmış.

    tabi cevdet paşa’nın ifadelerinden buraya kadarki kısımdan ne büyük bir haz duyduğu anlaşılıyor. merdek’in düşüncesinde olup da kadınların ve malların ortak olarak kullanılması düşüncesi cevdet paşa için nefret uyandırıcıymış, o yüzden nuşirevan’ın merdek’in ve tarikatının katlini açıkça savunuyor. isterseniz bu kısmı doğrudan cevdet paşa’nın kaleminden okuyalım:

    “bölge bölge merdekiler katledilip, kılıçtan kurtulanları suud ve anadolu taraflarına dağıldılar ve vardıkları yerlerde gizli din tutar oldular. bunun üzerine nuşirevan devletinin ıslah ve tanzimine kalkıştı, ancak ne zorluklar çekti. meydanda pek çok erkek ve kız çocukları var. kimilerinin babaları şüpheli, kimile­rinin babaları bütün bütün belirsiz. merdekiler halkın mallarını zaptetmişler, kimisinin sahibi meydanda, kimisinin sahibi yok. iran halkı dağlarda gezen vahşî hayvan sürülerine dönmüş. bu zorlukları halletmek için nuşirevan, şüpheli ve ihlilaflı olan ço­cukları görünüşçe kime benzer ise soyunu ona bağladı ve soyla­rı belirsiz kalan çocukları da köle sınıfına dahil ettti. babaları bi­linmeyen kızları evlendirdi ve merdekilerin mallarını fakirlere bölüştürdü. şundan bundan almış oldukları malları eski sahiple­rine red ve teslim ettirmek gibi birçok güçlükle uğraşarak, tasar­ruf hukukunu ve evlilik usulünü yeniden tesis etti ve olabildiğin­ce adalet sağladı. her tarafta adalet ve doğruluk ile meşhur oldu. harap olmaya yüz tutmuş olan iran ülkesi, onun adaleti sayesin­de yeniden mamur oldu.” (sf.256-257)

    nuşirevan’ın merdeki katlini adalet olarak gören cevdet paşa’ya göre hz. muhammed’in bir hadis-i şerifi de merdek’lerin dalaletine karşılık nuşirevan’ın kutluluğuna delalet eder. cevdet paşa’nın aktardığı hadis şöyledir: “ben, melik-i adil zamanında doğmuşum.”

    şu ana kadarki bölüm aslında cevdet paşa’nın kara çalmalarına sadece bir giriş oluşturuyor, zira bundan sonrası tam bir nuşirevan katliamı!

    paşa’nın aktardığına göre islam dini bu dönemde gittikçe yayılırken merdekiler müslümanların arasına karışarak dini ahkamı bozmaya çalışmışlar, özellikle de “alevilik perdesi arkasına gizlenip, batıl ayinlerini icradan geri kalmamışlar, anadolu’nun bazı yerlerinde mevcut olan kızılbaşlar, hep merdekilerin kalıntıları olmuşlardır.” (sf.257) batıniye mezhebi de buradan çıkmış sapkın bir yoldur, bunlara ibahiler de denmiştir. suriye taraflarında “nusayri” gibi azgın şii takımı olan batıl mezhepler hep batiniye’dendir ona göre.

    paşa’nın bir söylemi de şöyledir:

    “bu gibi sapık inanç sahipleri batıl fikirlerini yaymak, cahilleri aldatmak ve sapıtmak için kuran-ı kerim ayetlerini akıl ve hayale gelmedik yanlış manalar ile tefsir ederler. hatta kalplerinde saklı olan merdeki ayinini yüceltmek için ‘bütün ölümlü insanlar en yücedir ki, yeryüzündeki şeyleri tamamen sizin için, yani sizin hayır ve menfaatinize olarak yarattı’ bundan, bütün eşyanın bütün insanlar için olması manası çıkar. yoksa her ferdin, her şeyde ortaklığı gerekmez. bu nedenle bazı eşyanın alımı satımı, hibe ve nikah gibi şer-i kuralların insanlara özgü olması gerekir ve ibahi'lerin bu yorumu doğru kabul edilemez.” (sf. 258)

    cevdet paşa’ya göre çoğu kere alevilik perdesi arkasına gizlenen merdekilerin köken oluşturduğu batıniler islam devletlerine büyük bela olarak halka dehşet saçmışlardır. işin garibi burada cevdet paşa’nın bir etimoloji çalışmasına da bulaşmasıdır. cevdet paşa’nın haklı olduğu hususa göre batinilerin fedaileri çoğu kere esrar içtiğinden, onlara “haşaşiş” denirmiş. buna göre fransızca kanun ıstılahatından yani terimlerinden olan -bilerek öldüren, katil manalarında- “asasen” (ingilizcede “assasin”) “haşşaşin” sözcüğünden gelmedir. cevdet paşa’ya göre bu haçlıların suriye’den avrupa’ya götürmüş oldukları tabirlerden olsa gerektir. zira haçlılar suriye tarafına gittiklerinde orada batıniye kalıntısı olan haşşaşin varmış. avrupa iflah olmaz surette cahillik karanlığında olduğundan, ilim ve fen açlığını mısır ve suriye’den dönen haçlılar elinden doyurmuştur. feodalite baskısından ötürü avrupa’da fikir hürriyeti olmadığından “batıniye’den gördükleri usul üzere gizli toplantılar yapmışlar, mensuplarının birbirini tanımaları için aralarında birtakım işaretler koymuşlardı. işte ‘farmasonluk’ bu şekilde ortaya çıkmıştır ki, işaretleri bektaşiler arasında kullanılan işaretlere benzer.” (sf.258) görüldüğü gibi cevdet paşa bir çırpıda daldan dala atlayarak batınilerin avrupalı ilim ve fen sevdalıları üzerindeki etkilerini göstermeye girişmiştir.

    en civcivli hususa geliyoruz, avrupa’da ortaya çıkan “komünist”, “sosyalist” ve “nihilist” düşünceler ,cevdet paşa’ya göre hep merdeki ayinine bağlanmaktadır! zira bunların aralarında ayrıntılarda farklılıklar bulunsa da, temel olarak emlakta tasarruf hakkını ve kadınlarda evlilik usulünü ilgadan ibaret olduğundan, hepsi birmiş.

    teorik açıdan komünizm, sosyalizm ve nihilizmi “ortak mal” hususunu göz önünde tutarak bir sayan cevdet paşa’yı rahatsız eden bir başka husus ise bu üç düşünce sisteminin de vücud-ı sanii’yi yani yaratıcıyı inkar ediyor olmasıdır. şöyle diyor cevdet paşa:

    “özellikle de nihilistler her şeyi inkarda ısrar ederlermiş. şu hale göre onlar kelam ilminde beyan olunan sofistlerin bir kısmı olan inadiye fırkası demek oluyor. ki, onlar apaçık olan her şeyi inkarda ısrar ederler. ve her ne dersen hiç derler. nihilist de hiçlik manasında olduğundan, onu inadiye tercüme etmek doğru olur. ancak gazeteciler bilimsel sözcükleri bilmediklerinden çoğunlukla arapça gazetelerde nihilist yerine ‘ademiyyun’ diyorlar.” (sf. 259)

    cevdet paşa şöyle özetliyor durumu:

    “kısacası, iran’da ortaya çıkan merdeki mezhebi, sonra islam memleketlerinde batıniye’den olan sapık mezheplere dönüşmüştür ve genellikle alevilik hırkasına bürünmüştür. daha sonra avrupa’ya gidip kara frenk elbisesi giyerek komünizm, sosyalizm ve nihilizm gibi adlar takınmıştır. dini fikirlere zaaf geldikçe bu gibi sapık fırkaların çoğalması ve özellikle hükümet tarafından engellenmezse az zamanda yayılması tabiidir.” (sf. 259)

    makalenin devamında avrupa’nın ibahiyyun mesleğine pek fazla eğilimi olduğundan söz eden cevdet paşa avrupa’nın bu yolda helak olacağını ve tek baki kalanın ise osmanlı idaresi olacağını söylemektedir. (sf. 259-260) işin bu kısmı cevdet paşa’nın geleceğe dönük fantezisine girdiğinden ve söz konusu gelecek cevdet paşa’nın bu husustaki öngörülerini paramparça ettiğinden burada üzerinde durmaya gerek görmedim, burada kaynak metin olarak kullandığım kitabına arkasında da yazdığı gibi “dönemin renkli simalarından biri” olan cevdet paşa’nın özellikle de teorik açıdan düştüğü yanılgıların ya da haklı olduğu tarafların altını çizmeyi ve irdelemeyi istiyorum.

    en baştan başlayayım.

    tarihsel açıdan bakarsak cevdet paşa’nın bahsettiği merdek daha çok mazdek, düşünce sistemi / tarikatı mazdekçilik, tarikat üyeleri ise mazdekiler adıyla anılıyor (http://tr.wikipedia.org/wiki/mazdek). [mevzunun tuhaf yanlarından biri de malay dilinde “merdeka” kelimesinin “özgürlük” manasına gelmesidir (http://en.wikipedia.org/wiki/merdeka ; #1713437). ] enver behnan şapolyo ‘nun mezhepler ve tarikatlar tarihi adlı eserinde anlattığına göre, beşer tarihinde ilk defa ihtilalci bir tarikat olarak ortaya çıkanlar mazdekilerdir (e. b. şapolyo, sf.389, 1964), yani tarihte ilk olmaları cevdet paşa’nın komünizm, sosyalizm ve nihilizmin kaynağı olarak görmesine sebep olabilir mi, işte bu tartışılır. aslında buradaki kaynak belirtmede temel yanılgı öncül olarak görülen kaynağın fazlaca ciddiye alınması, salt teoriyle işin kotarılmasıdır. benzer bir duruma azra erhat’ın lykurgos’u vaktinden evvel komünist olarak görmesinde de rastlamıştık (bkz: #9483792), halikarnas balıkçısı’nın zeybek oyunuyla bakkhos’u sahiplenişinde de. (bkz: #10675021) zamanın getirdiği koşullar, ihtilaller, toplumlardaki özellikle de iktisadi değişikiliklere bağlı siyasi, sosyal, dini değişiklikler neden göz önünde tutulmaz da, eski fikir akımları oldukları gibi daha çağdaş fikir akımlarını ilk hallerindeki gibi etkilemiş farzedilir ki? şöyle düşünmek gerek, başka bir yazımdan (http://sozluk.sourtimes.org/show.asp?id=11051404 ) alıntılıyorum, “...bilim, fenne (technologie) giriş kapısı olmanın dışında bir işe yaramaz. fen de, makine yardımıyla seri imalat -yani zincirleme üretim- demek olan sanayiye zemin hazırlar. sonuçta, merhamet, şefkat, sevgi, yücelik, iyilik, güzellik, namus, iffet, saygı, güven, dayanışma çeşidinden üstün insan değerlerine burada artık yer yoktur. zaten kültür kurucusu olan yaratık, yani insan da, mekanik evrim yasalarına tabi dirim esâslı beşere indirgendikten sonra, yüce değerler, "spekulativ metafizik saçmalamalar"dan gayrı n'olabilir ki?"” (ayrıntılı durum değerlendirmesi için, bkz. teoman duralı, kutadgubilig, s. 1, türklerin düşünce tarihi ve felsefe-bilim) benzer bir ifadeye sadi irmak’ın islam tarihi adlı eserinde, sf.96’da da rastlanılır: “iran’da sasaniler devrinden beri komünizme benzer bir inanışı yaymaya çalışan mazdek taraftarları...” yine hilmi özgen, türk sosyalizmi üzerine denemeler adlı eserinde mazdek’i “doğudaki uyanışın öncüsü, büyük servet birikimine ve zenginlerin fakirleri sömürmesine karşı biri” (h. özgen, sf.13, 1963) olarak görür. bu açıdan baktığımızda başkaldıran tavrını kabul etmemiz gerek ancak bana kalırsa “vaktinden evvel” bir komünizm denemesi olarak görmek abartı kaçıyor.

    burada yani çağların bir nehir gibi akışında da açıkça görülebileceği gibi, değişim bir enerji yaratır. bu enerjiyi besleyen ana şekillendirici unsurlardan biri iktisadi atılımdır. kant’ın transcendental işleyişini ödünç alan marx’ın ortaya koyduğu toplumun gelişimini kabileler -> derebeylik -> sermaye öncesi toplumlar -> sermayecilik şeklinde açıklayışını önemsemeden marx’ın tanrı ‘ya biçtiği rolü ya da safdışı bırakışını görmeden, komünizmmiş, sosyalizmmiş, nihilizmmiş hepsini bir torbaya koyup, kökünde de mazdekçilik aramak biraz fazla fantastik kaçıyor. ilk başta bunu dile getirmek istedim. zira burada a. cevdet paşa’nın islam’ın değişik yorumlarına duyduğu nefret yanında bu husus da beni etkiledi. arap gazetecileri bilimsel terminolojiyi bilmemekle suçlarken kendisinin bu denli iddialı söylemlerle ortaya atılmasını anlamak mümkün değil. içtihat kapılarının da kapandığını sanmıyorum, ancak bilinçli bir şekilde aleviliği mazdekçiliğe bağlayarak sapkın bir inanış olarak değerlendirdiğine göre bilinçli bir düşünce sistematiği izlediğini de söylemek mümkün. zaten cevdet paşa’nın “...özellikle hükümet tarafından engellenmezse az zamanda yayılması tabiidir” diyerek ortaya koyduğu tehlike (!) boyutu da bu inanışlara karşı nasıl da tavır aldığını göstermektedir. ortada siyasi bir tespit ve tedbir olduğu açık, ancak öyle bir tutum ki bu, osmanlı kafasının sünni niteliğinden beslenmekte.

    çeşitli çalışmaları göz önünde tutarak mazdekçiliğin iran’da etkilerini ele alalım. mazdekçiliğin genişlemesi -mazdek’in (merdek’in) ölümünden sonra da (orhan hançerlioğlu’nun da belirttiğine göre karısı hurreme’nin sayesinde. [o. hançerlioğlu, sf.37, 1965] )- devam etmiş, neredeyse 5 yy. sürmüştür (o. hançerlioğlu, sf.301, 1984). neşet çağatay’ın çalışmasında da geçtiğince bu mezhepte kadın ve mal ortaktı, hayvan kesme yasağı vardı (n. çağatay, sf.76, 1982). cevdet paşa’nın anlattığına paralel bir hikayeye göreyse kubaz (kubad olarak da geçer) çağdaşı münzir b. maissema’yı bu mezhebe çekmeye çalışacak kadar kendini mezhebe kaptırmıştır (n. çağatay, sf.75, 1982). bu açıdan bakarsak cevdet paşa’nın sunduğu bilgiler havada kalmıyor, örneğin n. birdoğan’ın anadolu’nun gizli kültürü alevilik adlı eserinde de söylediği gibi insanlar arasındaki mazdekçi kadın ve mal ortaklığı aleviliğe etki etmiş olabilir. nitekim şeyh bedrettin’de var olan ‘eşlerden başka her şeyde birlik olabilme’ düşüncesi de mazdekçilikle ilişkilendirilmiştir. (n. birdoğan, sf.515, 1990) dikkatlice bkz. nazım hikmet, şeyh bedrettin destanı.

    mehmet saray da bir çalışmasında mazdek’in yahudi asıllı bir maniheist ihtilalci olduğunu söyler (m. saray, sf.1, 1990). (reha çamuroğlu’na göreyse mazdek mecusi başrahibidir. bkz. r. çamuroğlu, sf.101, 1990) ancak şu hususun da altını çizer, mazdek iran’ın zaten içine düşmüş olduğu buhrandan hareketle görüşlerini burada sağlamlaştırmıştır. yani onun görüşleri yayılmadan evvel de iran sorunlu bir dönem geçirmekteydi, ahlaki, sosyal çöküşte bütün suçu onun üzerine yıkmak haksızlık gibi görünüyor. cevdet paşa burada osmanlı’nın genel olarak alevilere olan olumsuz bakışı sahipleniyor yani. islamiyet öncesi iran’da mazdekçi düşüncenin yaratmış olduğunu iddia ettiği buhranla karşılaştırarak osmanlı’daki buhranların sebebini alevilerde buluyor.

    mazdek’e ait olduğu söylenen bir söze göreyse, o “ben zerdüşt dinini yenileştirmek için gönderildim” demiştir. zaten bu iddiayla etrafında geniş bir taraftar kitlesi oluşturabilmiştir. onun görüşlerine göre kimsenin kimseyi baskı altında tutmaya, özgürlüğünü kısıtlamaya hakkı yoktur. (t. m. sözengil, sf.83, 1991) cevdet paşa’ya göre iran’ın o dönemde kötülük ve ahlaksızlık yuvası haline gelmesinin sebebi işte bu özgürlük istemi / söylemi olabilir mi? peki özgürlük arzusunu, söylemini ahlaksızlığın, kötüleşmenin, asil olanlarla aşağılık olanların bir tutulmasının hatta ve hatta fahişelerin işine yarayan bir sistemin doğmasının pınarı olarak gören zihniyet, özellikle de hz. muhammed’e yakıştırdığı bir hadisle kutladığı nuşirevan’ın adaletli idaresinin katliamlarını nasıl övebilir? sanırım cevabı cemil meriç ‘in şu sözlerinde saklı: “mücahitlerin kanı al-i osman ülkesine bir altın ırmağı gibi akarken, atlas örtülü şiltelerde alev tenli cariyelerle binbir gece masalı yaşayan bendegân-ı saltanatın, hayat muammalarını çözmeye harcayacak vakti mi vardı? onlar bütün gordiyonları kılıçla kesmeye alışmışlardı. kılıç ve satır. hayat çok defa kılıçla başlayan, satırla biten rengarenk bir rüyaydı. apayrı bir dünya idi osmanoğullarının ülkesi. nal sesleri, tekbir sedaları, tekbire benzeyen nal sesleri, sonra kan kokusu ile, güneşin sert şarabı ile azgınlaşan iştihalar. farabi'yi kim okuyacak? ibni sina'yla kim uğraşacaktı? avrupa, kılıcından kelle damlayan akıncılara kırk haramilerin mağarası gibi görünüyordu.” (c. meriç, sf.124-125, 1992) bu konuda baki öz’ün osmanlı’da alevi ayaklanmaları (ant yay. 1992), cemal şener’in `alevilik olayı toplumsal bir başkaldırışın kısa tarihçesi` (yön yay., 1989) adlı eserleri okunabilir.

    kanımca orhan hançerlioğlu’nun şu değerlendirmesi derleyip toparlayıcıdır: “...musa’nın tek-tanrısının elohimci yanından zerdüşt, pythagoras, platon, isa ve mazdek yoluyla gelen toplumcu düşünce akımı islam kültürüne iran yoluyla girdi.” (o. hançerlioğlu, sf.29, 1967) yani mazdekçi düşünce cevdet paşa’nın özellikle de “... iran’da ortaya çıkan merdeki mezhebi, sonra islam memleketlerinde batıniye’den olan sapık mezheplere dönüşmüştür” ifadesinde de görüldüğü gibi sapkınlığa değil toplumculuğa işaret eder. günümüzde de böyle değil mi aslında, daha fazla ışık, daha fazla özgürlük peşinde koşanların, yukarıda bir yerde geçtiği gibi “bireyin özgürlüğünün kimse tarafından kısıtlanmaması gerektiğini” dile getirenlerin bilinçli ya da bilinçsiz bir şekilde cevdet paşa’cı tutuma öykünenlerce yargılandığı, suçlandığı, sapkın ilan edildiği, gazete köşelerinde hedef gösterildiği bir ülkede, gelecekte bugünün katliamlarını, masummuş gibi gösterilen kahramanlık (!) ataklarını yani kan akıtmaları övecek başka paşa gibi yaşayanların, zihniyetlerin çıkmayacağını kim garanti edebilir? bu açıdan bakıldığında şu soru gerçekten de trajik kaçmıyor mu?

    bütün halkı katledebilir misin?”

    doğru soruyu, doğru zamanda, doğru kişilere sormadın mazdekçiğim, mazdakçığım, merdekçiğim, mardekçiğim, ya da her kim "defectus defector"!

    güdük kalmış asi!
15 entry daha
hesabın var mı? giriş yap