*

  • amerika birleşik devletleri'nde wasp şeklinde tezahür eden mefhumun türkiye'deki dengi.
  • (bkz: best/@avasas)
  • hanefilik üzerinden bir ayırım yaratıldığını da hiç görmedim doğrusu, bu görmeyişimle beni gerçekten şaşırtan ifade.
  • olmamış, üzerinde yeteri kadar düşünülmemiş, düşünülmüşse de önceden düşünülüp dillendirmesi baskın bey'e ihale edilmiş kavram.

    her bilim adamı, alanı ne olursa olsun biraz da mühendistir; kavram/paradigma mühendisidir. bir kavramı, hele kategorize edici (ayrıştırıcı demek istemiyorum, ama siz öyle anlayın) bir kavramı inşa ettikten sonra çelik kalıpları söküp gerçekten ayakta duruyor mu diye bri bakmak gerekir. lahasümüt tanımının bu bağlamda problemleri vardır; şöyle ki:

    1. kısmen de olsa örtüşen kategorilerin (hanefi, sünni, müslüman) tekrarının yapılmaması gerekir. bir olayı açıklayabilen iki tanımdan daha basit olanı geçerlidir.
    2. lahasümüt dahilinde geçen "türk", baskın oran hocamızın aktardığı şekliyle bu topraklar üzerinde yoktur, safkan (ne demekse) bir türk'e rastlayan allah için söylesin. "türk" kelimesi ile aktarılmak istenen "türkiye cumhuriyeti vatandaşı" ise -ki öyle olması gerekir, "türkiyeli" ile gelmeyin bana, budaklı meşe odunuyla dalarım- %100 örtücülüğü olan bir kavram kategorizasyonda herhangi bir yarar sağlamaz.
    3. lahasümüt'lerin (güya) egemen olduğu sistem tarafınan ezilen, hakkı yenilenlerin de önemli bölümü lahasümüt diye tanımlananlardan oluşmaktadır.

    "mozaik değil mermer"ci değilim, tanıma birebir uyan bir lahasümüt de değilim. yalnız, uzaktan kumandalı sorosist ayrımcılık, kavram/paradigma mühendisliği yerine toplum mühendisliği girişimleri kaldırılabilecek şeyler değil.
  • ithal ikamesi.

    amerika'dan wasp ithal etmemize gerek kalmadı, kendi lahasümüt'ümüzü kendimiz yapabiliyoruz artık!

    (ara: kendi * kendin yap)
    (bkz: kendin siktir git çayını da kendin koy)
  • uygulamalı bir örnek olarak alıntı girelim. "cumhurbaşkanlığı devlet denetleme kurulu'nun (ddk) türkiye'de yabancıların taşınmaz edinmeleriyle ilgili raporda cemaat vakıflarını yabancı tüzel kişiler arasında göstermesi" bağlamında baskın oran'ın görüşü aşağıdadır:

    "'rapor'u yazan muhteremler gayrimüslim vakıflarının arazi miktarını da yabancıların satın aldığı/sahip bulunduğu miktara katmış bulunuyorlar. bu, 'vatanımız yabancıya satılıyor' paranoyasının bir parçası. o kafayla yazılmış ve o kafayı tahrik ediyor. artık, bu yaklaşım, bu paranoyanın ne kadar büyük bir hastalık olduğunun göstergesi değilse, hiçbir şey değildir.

    'aynı rezaleti yüce yargıtay da (2. hukuk dairesi) 06.07.1971 tarihinde yapmış, üstelik bu rezalet 08.05.1974'te yine yüce yargıtay hukuk genel kurulu tarafından da tekrar edilmişti. o tarihte bu genel kurul, işin içinden '...bir yanılgı sonucudur' diye çıkmaya çalışmıştı (ama yine de sözkonusu vakfın -balıklı rum hastanesi vakfı - malına bilabedel el konulmasını çatır çatır onaylamıştı!). bakalım şimdi devlet denetleme kurulumuz ne yapacak. bu kurul, 1981'de kuruldu. devlet başkanlığına bağlı. sadece yargıyı ve bittabii tsk'yi denetleyemiyor.'
    (...)
    'lahasümüt mantığında, bir insanın/kurumun sadece halk nezdinde değil, ayrıca resmi doktrinde 'türk' sayılması için laik, hanefi, sünni, müslüman ve türk olması gerekiyor, bunlardan biri eksik olursa o 'türk' değildir. bunun ddk tarafından da hatmedilmesinde yarar var.

    'bizim azınlık raporunda ortaya attığımız türkiyeli teriminin ne kadar önemli olduğu sanırım bir daha ortaya çıktı. daha da çok çıkacak. çünkü 'türk' bir etnik/dinsel grubun adı. milletin adı falan değil, çünkü en azından lahasümüt olmayanları dışlıyor. ddk üyeleri 'türkiyeli' terimi çerçevesinde düşünselerdi, bu rezalet doğmazdı. lahasümüt kafasıyla düşündükleri için doğdu.'
    (...)
    'asıl sorun şu: raporu yazanlar, 1454'te kurulan 'millet sistemi' kafasıyla hareket ediyorlar. milleti hakime mantığını güderek bunu yapıyorlar. onların kafasında türk milleti ikiye ayrılıyor:

    1. milleti hakime: yani lahasümütler
    2. milleti mahkume: lahasümüt olmayanlar

    'osmanlı imparatorluğu'nda olsaydık, yani kemalizm'i yaşamamış olsaydık durum biraz farklı olacaktı; milleti hakime=lahasümüt denklemi olmayacaktı. bu durumda kürtler de girecekti lahasümüt'ün içine.'

    'ama bizim bu özel konumuzda hiçbir şey fark etmiyor. osmanlı'da da gayrimüslimler milleti mahkume'ydi (hakkında hüküm verilen), kemalizm'de de öyle. raporu, kaçınılmaz olarak milleti hakime gözüyle yazıyorlar.'"

    kaynak: "'ddk derhal özür dilemeli, raporu düzeltmeli'", bianet, 11 ağustos 2006
    http://www.bianet.org/2006/08/11/83608.htm
  • soldan kimlik merkezli siyaseti, cokkulturcu humanizm projelerini anlayanlara halihazirdaki mesafemi iyice arttıran, baskin oran'ı da solun gercek temsilcisi, solun ortak adayi olarak gormenin yanlis olacagina dair fikrilerimi pekistiren kavramdir. kimlik siyasetinin bile belirli bir mantigi, bir temeli var. ornegin wasp denilen kavramın amerika topraklarinda belirli bir toplumsal gercekligi, karsiligi, hakliligi var;siyasimucadelelerle insa edilmis bir temeli var. bu lahasumut nedir be guzelim? oldu mu simdi "laik"i bir muslumanlikla, bir turklukle esdeger bir kimlik olarak almak? oldu mu muslumani, sunniyi, hanefiyi birbirlerinden tamamen farkli kimlik kategorileriymiscesine bir torbaya doldurmak?

    wasp nerede? lahasumut nerede? madem siyasi liberalizmin saflari tercih edildi; proje olarak da bu topraklarda tarihsel ve guncel olarak karsiligi olmayan "cokkulturculuk" ithal edildi, bari turkiye'nin payina yine bunun en kalitesizi dusmesin!

    kalitelisini uretin; daha yaratici olun; ne kulagimiz ne zihnimiz rahatsiz olsun. ama lutfen bu anti-lahasumut denilen ucubeyi sola bulastirmayin. hele bir de bunun "sınıf" sosu eksik olmus deyip etnik/dinsel kategorilerle esdegermiscesine sinifi da bunların yanına bitistirmeyin daha da berbat olur.

    benim bildigim sol, ilksel (primordial) kimlikleri vurgulayan, koyultan degil, onlari birlikte mucadele etmek adina onemsizlestiren bir siyasi hattir. sol kimliklerin ittifaki uzerine degil; emekcilerin birligi, uzerine kurulur.

    benim garezim lahasumut'e degil; bu ulkenin kaynaklarini, insanlarini acimasizca somuren para-babalarina.
    benim muttefikim kendi kimligimden olmayan herkes degil, turkuyle kurduyle emeginden baska satacak hicbirseyi olmayan herkes.
    benim umudum liberal-demokratik ama kapitalist bir turkiye degil, bu ulke halklarinin esit ve ozgur birsekilde yasayacagi sosyalist bir turkiye.

    kurduyle, turkuyle, kadiniyla, erkegiyle, muslumaniyla dinsiziyle birlikte sadece ve sadece emekci olmanin guruyla yan yana yasamak sosyalistlerin umudu.

    yani gunduzlerinde somurulmeyen, gecelerinde ac yatilmayan bir memleket.

    boyle bir ulke , memleketin her yaninda birlikte mucadele ederek insa edilir. bu mucadelenin nasil yurutulecegine orgutlu bir sekilde birlikte karar verilir. yani sol/sosyalist mucadele ezilenlerin ortak akliyla ve bu ortak aklin orgutleyicisi partiyle yol alir.

    bu ortak akildan da emin olun lahasumut gibi tuhafliklar cikmaz.
  • baskın oran hocanın ezber bozayım derken tekrarladığı ezberi
  • şimdi size bişey diyeyim, bu lahasümüt denilenlerin (tekniken ilk bakışta kendimi dahil edebilirim bu guruba ama özümde olmadığım için kendimi saymıyorum, safkan değilim) yerleşik sistem muhalifi olabilenleri, gözümde bu memleketin en sorgulayıcı, en bireysel duruş gösterebileni en saygınları olmaktadırlar. benim öyle arkadaşlarım bile var, ve onlarla gurur duyuyorum, çok seviyorum onları.

    şimdi, bu grubun geldiğinin dışında bir altyapıdan geliyorsanız, zaten yaşadığınız düzenin söyledikleri dışında şeyleri de duyabileceğiniz bir ortamda yetişiyor, kendinizi bazı dış etkilerden koruyacak donanımı baştan edinerek büyüyorsunuz. size daha 4-5 yaşından itibaren evde konuşabileceğiniz şeylerin dışardaki hayatınızda dile getirilemeyeceği, ya da duyup işittiğiniz herşeyi doğru kabul edemeyeceğinizi ama duyduğunuzda bir tepki de vermemeniz gerektiğini öğrenerek büyüyorsunuz.
    bu, size daha on yaşındayken, hayatın, duyduklarınızdan, size empoze edilenden, farklı bişey olduğunu idrak etmek imkanı sunuyor. bu noktadan sonra da sistemce dayatılan torna tesfiye tezgahından geçerken size söylenenlere mesafeli durup, kendi aklınızla, vicdanınızla, değer yargılarınızla hareket edebilmenize olanak sağlıyor. ondan sonrası size kalmış.

    o yüzden bu cumhuriyetin temel paradigmasına muhalif düşünebilen, ya da görece yakın zamanda dayatılan türk-islamcı dayatmaya siktiri çekebilen lahasümüt kitle mensuplarının yeri, değeri, kıymeti apayrıdır gözümde.

    bu insanlar, kürtler, aleviler, gayri müslümler, etnik/dinsel/kültürel tüm azınlıklar gibi yukarıda bahsettiğim yaşken eğilme durumunu yaşamadan, hayatlarının çok daha sonraki bir bölümünde çıkıp, bir dakika burada bir hata var diyebilen, daha önce bulunmadıkları bir açıdan bakıp görebilmeye cesaret edebilmiş, bunu başarmış insanlar.

    onlara sevgim, muhabbetim, takdirim bambaşka. çok saygı duyulası insanlar, bu ülke, bu coğrafya onlarla güzel, onlar sayesinde bazı şeyler hakkında hala umut besleyebiliyorum.

    sağ olsunlar, var olsunlar, eksilmeyip artsınlar.
hesabın var mı? giriş yap