• eski takvimlerde yazan ifade.
    cemre düşmesi gibi. erbain gibi. fakat yeni nesil bu ihbardan anlar mı orası bilinmez tabi.
  • senaryosu halil ergun tarafindan yazilmistir. filmin buyuk bolumu halil ergun'un dogdugu yer olan iznik'te cekilmistir *.
  • naci kasapoğlu'nun şiiri:

    belki de bu gala gecesi,
    dağların eteklerine süzülen
    hüzünlü bir şarkı,

    kırbaçlar altında
    ay
    tutulması,
    sokak başlarında girdaplar,
    yalanlar
    yana yakılası,

    ben ipsiz uçurtma
    sense kırlangıç fırtınası,
    söyle...!
    nereye kadar..................
  • fırtına takvimine göre 8 nisan'da gerşekleşen ve genellikle de her sene tutan fırtınadır.
  • bu adı taşıyan, 1985 yapımı olan film, o zamanlar yeni bir film olmasının da etkisi ile 1980'li yılların sonlarında trt'de sık yayınlanırdı. 5-6 sene içinde herhalde 3-4 kez verilmişti sanırım, sonra ise hiç rastlamadım ama çocukluk ve çocukluktan gençliğe geçmeye başladığım zamanlarda izlediğim bu filmi hiç unutmadım. halil ergün'ü daha sonra yaprak dökümü ve benzer dizi ve filmlerde yaşlı hali ile izlediğimde, aklıma onun bu eski gençlik filmi gelirdi hep, saçları simsiyahken de filmleri var diye.

    çocukluk zamanlarımda izlediğimde de küçük şehirde yetişmiş bir insanın büyük şehirin havasını alınca muhakkak o büyük şehirde çalışma arzusunun getirdiği aile çatışmaları ve başarısızlıkta meydana gelen diğer aile dramlarını gözlemiştim. yıllar sonra iyice yetişkin zamanımda da izleme fırsatım oldu sonra.

    film tam 80'lerin ortası dönemi yansıtıyor. yeni yeni çıkan peugeot minibüslerin eski ford minibüslerin arasına kaynaması, kasabalarda hala eski evlerin egemenliği ancak yeni yol yapımı gibi uygulamaların kasabanın sakin havasını olumsuz etkilemeye başlaması, büyük şehirde çalışma tutkuları ama büyük şehirde sürekli her şeye gelen zamlar ve fazla imkanı olmayan zanaatkarların çektiği sıkıntılar, sürekli nakitle ve senetle iş yürütülmesi, o zamanlar yeni çıkan man otobüsleri ile 1979'da gelen ikarus otobüslerinin sıkça görülmesi, o zamanların eternit çatılı demir otobüs durakları gibi. ama bu izlediğimde en çok dikkatimi çeken, o dönem insanlarda kadın-erkek sağlam bir sigara tiryakiliğinin olması. her yerde, yatakta bile fosur fosur sigara içiyorlarmış. bizim evde hiç bir zaman yatılan odalarda sigara içilmedi mesela, sigara içen arkadaşlarım da genelde mutfak gibi ortak alanlarda içmeyi tercih ettiklerini belirtir.

    filmdeki ana konu, kasabada uzun yıllar yaşamış ve iyi bir düzen kurmuş, kasabanın ileri gelenlerinden biri olan bir aile babasının, büyük oğlundan da bu düzeni sürdürmesini beklemesi ama büyük şehirde bir dönem çalışıp kasabaya dönmüş olan büyük oğulun aslında tekrar dönmek için babasından izin koparmaya çalışması, kasabayı da etkilemeye başlayan ülkedeki genel değişiklikleri de düşünüp kasabada yapacağı ayakkabı tamiri işinin kendisini ileri götüremeyeceği fikrini savunması, babası ile bu konuda yaşadığı çatışmalar sonrasında isteğini kabul ettirip istanbul'a giderek atölye açmayı başarsa da bu sefer diğer sıkıntı yaşayan esnaf gibi onun da sıkışıp işinde başarısız olması. tabii bir de halil ergün'ün canlandırdığı bu kemal yaman karakteri, bu durumları yaşarken babasından da gelen katı ve inatçı karakteri ile hem kendisine sıkıntı yaşatır hem de yakınındakilere. kasabada tanıştığı öğretmen gönül ile (perihan savaş) birbirlerini sevseler de hemen evlenelim diyen kemal'in aceleciliği ve yaşadığı sıkıntılar gönül'ü düşündürecektir, hemen evlilik kararına sıcak bakmayacaktır ancak sonra pes edecektir. ama ne yazık ki tereddüdündeki haklılığı ortaya çıkacaktır. her sıkıntıda içmeye gitmeyi alışkanlık haline getiren, iş ortamında bile en ufak bir dertlenmede çevresindekilerle bira-rakı içen, anlık düşünüp planlarını gelecekte de uygulanabilir hale getiremeyen, sinirli zamanında kendisine fikir vermeye çalışan yakınlarına ters davranan kemal, genelde iyi niyetine rağmen eşini ve kardeşini kendisinden uzaklaştırmaya başlayacaktır. yine de kardeşi ve eşi ona desteğe devam eder ama atölyeyi kapatıp eve bir şişe rakısı ile gelmesinden sonra artık kopukluklar başlar. kardeşi, önce ağabeyinin eskiden de kasaba zamanlarından bilip sık bahsettiği kırlangıç fırtınaları ve sonucunda ölen veya sakat kalan kırlangıçlardan bahseder ve gider. asıl fırtınaya o yakalanmış sonra, kemal'in karısı da bir gün kemal'i terketmiş. kemal yaman bu olanları birsüre sonra bir yazara anlatır, film de buradan çıkar zaten.

    sonuç olarak o dönemde küçük yerleşmelerden büyük yerleşmelere büyük umutlarla giden insanların yükselmeyi beklerken yaşadıkları çöküntülerin ve küçük yerleşmelerde geride kalan, çocukları ayrılınca yerleşmedeki düzenlerinin kendilerinden sonra sürme şansı da pek kalmadığı için, evlat özlemi yanında ayrıca dertli olan ailelerin dramının cidden iyi yansıtıldığı bir filmdir.
  • 2015 nisan başlarında yani şu an istanbul'da yaşanan hava olayı.
    fırtına takvimine göre haftaya da kuğu fırtınası varmış.
  • nisan ayının başlarındaki fırtınalara verilen isim.
  • başrollerini meltem cumbul ve fikret kuşkanın paylaşacağı, özcan alperin yöneteceği dizi. 2017 başı gibi ekrana gelecekmiş.
  • senaryosunu erkan birgören ve betül yağsağan’ın yazdığı, yapımcılığını limon yapım’ın üstlendiği dizi. meltem cumbul, çocuğunu arayan bir anneyi canlandıracak.

    düzeltme: dizide, meltem cumbul'un yerine emel çölgeçen, ülfet adında çocuğunu arayan bir anneyi canlandıracak.
hesabın var mı? giriş yap