• ne zaman inatçı karakterimin ön plana çıktığı bir olay yaşansa annem tek bir şey söyler; “tito damarın tuttu yine…”

    aslında bunu, novi pazarlı olduğundan -çerkes ve selanik kökenlidir ailesi- ya da balkanların siyasi tarihine ilgi duyduğundan ötürü söylemez.

    tek sebebi vardır; balkan insanının inat damarını bilmesi…

    1860’lara dayanan bir garip hikaye…
    işte tam da bu noktada saraybosna’daki bir evin hikayesini devreye sokmak istiyorum;inat kuça… türkçe’de ‘inat evi’ olarak anılan bu yapının öyküsü, onlarca sene öncesine dayanıyor; 20. yüzyılın sonlarına, 1860’lara…

    saraybosna’da hüküm sürmeye başlayan avusturya-macaristan monarşisi, postane, ulusal müze ve adliye inşa eder. sıra belediye binasına gelir. yağışlar yüzünden sık sık taşan miljacka nehri’nin kıyısında görkemli bir bina yapılması planlanır.

    tek bir engel var, o da ev sahibi
    ancak hemen miljacka nehri üzerindeki köprünün ayağına belediye binasını inşa etmeyi hayal eden koca avusturya-macaristan imparatoru, bu hayalinin karşısında, “ben bu evi size yıktırmam” diyen boşnak bir ev sahibi bulur.
    adı günümüzde bile bilinmeyen boşnak ev sahibi, belediye binasının yapımına onay vermek için tek bir şart koşar; “bu evin aynısını, nehrin karşısına inşa edin.”

    “karşı taraftandım, size evi vermedim”
    avusturya-macaristan imparatorluğu’na bağlı görevliler, boşnak adamın evini santimi santimine, hangi tuğlanın hangi tuğla üzerine denk geldiğine kadar bakarak, büyük titizlikle nehrin karşı kıyısına taşır. isteği gerçekleşen ev sahibi, sonunda muradına ermiştir. şimdilerde restaurant olarak kullanılan evin adı ise, “inat kuça” olarak kalmış. evin girişindeki bir tabelada bugün bile, “karşı taraftandım, inadımdan size evi vermedim” yazıyor… hiçbir balkanlı’nın, damarına basmamanız dileğiyle…

    fatih šabovi
hesabın var mı? giriş yap