• 1935 yılında atatürk'le röportaj yapan amerikalı gazeteci.
  • 26 mayıs 1935

    atatürk, amerikalı gazeteci gladys baker'a demeç verdi

    atatürk'ün nöbet defteri'nde 26 mayıs 1935
    günü "atatürk'ün 10.45'te uyandığı, ankara'dan
    dönen amerikalı kadın gazetecileri kabul ettiği
    ve öğle yemeğini beraber yediği kaydedilmiştir.
    (özel şahingiray, atatürk'ün nöbet defteri:
    1931-1938, türk inkılap tarihi enstitüsü yay.,
    ankara,1955,s.387.)

    bu mülakat 21 haziran 1935'te ulus, cumhuriyet
    vb. dönemin gazetelerinde yayınlanmıştır.

    mülakattan bir kesit:

    kemal atatürk'e neden diktatör diye
    çağrılmaktan hoşlanmadığını sordum:

    - ben diktatör değilim, benim gücüm olduğunu
    söylüyorlar, evet bu doğrudur. benim arzu edip
    de yapamayacağım hiçbir şey yoktur. çünkü ben
    zoraki ve insafsızca hareket etmek bilmem.
    bence diktatör, diğerlerini iradesine bağlayandır.
    ben kalpleri kırarak değil, kalpleri kazanarak
    hükmetmek isterim.

    "gazi" yani "muzaffer olmuş" unvanını da
    sevmez. ona halk tarafından verilen ve
    "türkler'in babası" demek olan “atatürk" diye
    çağrılmasını yeğler. dinlenmekte iken yüzü sert
    ve trajiktir. neşeli olduğu zaman bile gözleri
    çelik parıldamasını korur. mutlu olup olmadığını sordum:

    - evet, çünkü başarılı oldum.

    kaynak: atatürk'ün söylev ve demeçleri, atatürk
    araştırma merkezi, ankara, 2006.
    ayın tarihi: 1935, sayı: 19, s.260-262
  • 27 mayıs 1935

    atatürk'ün, dolmabahçe
    sarayı'nda amerikalı kadın gazeteci gladys
    baker'in sorularına cevapları:

    "yeni türkiye'yi görmüş ve tanımış olanlar bilirler ki, türk
    cumhuriyeti topluluğu kendisine hedef olarak
    insanlığı ve kültürü almıştır. türk'ün yeni gittiği
    yol ve varmak istediği nokta kültür hayatında
    yükselmek, insanlık yolunda ilerlemek ve elinden
    geldiği kadar barışa ve insanlığa hizmet
    etmektir." ".türkiye'de bolşeviklik olmayacaktır.
    çünkü türk hükumeti'nin ilk gayesi, halka
    hürriyet ve mutluluk vermek, askerlerimize
    olduğu kadar, sivil halkımıza da iyi bakmaktır!"
    [kocatürk]
  • 21 haziran 1935, cuma günü tan gazetesi kendisinin atatürk röportajının çevirisini yayınlamış. o dönem noktalama, kesme işaretlerimizin kullanımı vesaire çeşitli farklılıklar var. bunları da hiç ellemeden olduğu gibi buraya alıyorum ki okurken o günün hissiyatını daha iyi versin.

    — — —

    gladys baker'ın atatürk'le mülakatına dair intişar eden yazısının elimize geçen bir aslından tercüme ediyoruz :

    g.b.: yakın bir atide harbin çıkması muhtemel olduğunu zannediyor musunuz?

    son zamanlarda kendisine atatürk ismi verilen mustafa kemal, asker inkılâpçının türkiye cumhuriyeti reisi olmadan evvel sultanların ikâmetgahı olan dolmabahçe isimli beyaz mermer saraydaki yemek masasının altın sofra takımından dürüst mavi gözlerini kaldırdı, ve nazarları, şam işi perdeli yüksek pencerelerden karanlık ve âsude boğaziçini geçerek anadolu sahilinin yanıp sönen ziyalarına gitti. ağır ve ciddi bir sesle:

    — “ yakın atiden bahsetmemeliyiz ” dedi, “ harp tehlikesi bulunduğumuz zamanda vardır. ,,

    avrupadaki vaziyetin bir kaç ay evvelkisine nazaran daha gergin olup olmadığı sorulunca :

    — “ daha fenadır, daha çok fenadır,, dedi. “ harbin ciddiyetini nazarı dikkate almıyan bazı gayrı samimî önderler, taarruzun vasıtaları - agent - ları olmuşlardır. kontrolları altındaki milletleri, milliyetçiliği ve ananeyi yanlış bir şekilde göstererek ve suiistimal ederek aldatmışlardır. bu buhranlı saatlerde hercümerce mâni olmak için kütlelerin kendileri karar vermeleri ve mesuliyet mevkiini yüksek karakterli ve yüksek moralli, vicdanlı insanların eline tevdi etmeleri zamanı gelmiştir. bu gecikmeden yapılmalıdır. ,,

    bundan sonra realist atatürk, dünyanın en kuvvetli diktatörlüğüne çıkmak için hiçbir mâniaya müsamaha göstermeyen, çanakkalenin ve çok uzak bir âtide olmayan - türk istiklâl harbinin askeri kahramanı, dedi ki :

    — “ eğer harp bir bomba infilâkı gibi birden bire çıkarsa, milletler, harba mâni olmak için, müsellâh mukavemetlerini ve malî kudretlerini mütearrıza karşı birleştirmekte tereddüt etmemelidirler. en seri ve en müessir tedbir, muhtemelen bir mütearrıza, taarruzun yanına kâr kalmayacağını açıkça anlatacak beynelmilel teşkilâtın kurulmasıdır. ,,

    atatürk, mıntıkavî misakların nihaî kıymetinin, bütün milletlere şâmil olacak umumî bir paktın vaktinde olduğuna kanidir.

    “ mamafi ” dedi, “ hali hazırda en müstacel ihtiyaç, komşu memleketlerin birbirlerinin hususî ihtiyaçlarını ve meselelerini görüşmeleridir. bundan başka mıntıkavi misaklar, sulhun muhafazası için kıymetlerini şimdiden ispat etmişlerdir. ,,

    insanı teslim alıcı gözlerinde, gazi'nin fevkalâde önderlik kuvveti vardır. kalın kaşları sakin durmaz, yüksek entellektüel zirvelere kalkar ve şayanı hayret derecede geniş alnında derin çizgiler oyacak bir şekilde, çatılır. derisi açık renkli ve güneşten yanmıştır. esmer değildir. saçı sarımtırak kahverenginde ve gül rengindedir. ağzının temiz kesilmiş hattı ve çenesi, kararlarının katiyetini gösterir. o tetiktir, cevabı hazırdır, nazarı dikkati celbedecek derecede zekidir.

    — “ harp çıktığı takdirde amerika bitaraflık siyasetini muhafaza edebilir mi? ,, dedim.

    — “ imkânı yok ” dedi, “ imkânı yok. eğer harp çıkarsa, amerikanın milletler camiasında işgal ettiği yüksek mevki, herhalde müteessir olacaktır. coğrafi vaziyetleri ne olursa olsun milletler birbirine bir çok rabıtalarla bağlıdırlar. ,,

    atatürk dünyadaki miletleri bir apartmanın sakinleri telâkki ediyor. birleşik amerika cümuriyetleri bu apartmanın en lüks dairesinde oturmaktadır. eğer apartıman sakinlerinden bazıları tarafından ateşe verilirse, diğerlerinin yangının tesirinden kurtulmasına imkân yoktur. harp için de ayni şey varittir. birleşik amerika cumuriyetlerinin bundan uzak kalması gayrı kabildir. atatürk şu sözleri ilâve etti:

    — “ bundan başka, amerika büyük ve kuvvetli ve dünyanın her yerinde alâkası olan bir devlet olduğundan kendisinin siyaset ve iktisadiyat cihetinden ikinci derecede bir mevkie düşmesine asla müsaade edemez. ,,

    — “ fikrinizce amerika, adalet divanına iltihak etmeli mi idi? ,, sualini sordum. dedi ki :

    “ — adalet divanına iltihak etmekle birleşik amerika cumuriyetleri, şüphesiz umumî sulhun idamesine yardım etmiş olacaktı. nüfuzu ve insani idealleri o kadar büyük olan bir milletin, beynelmilel ihtilâfların muslihane hallü faslında aktif bir hisse almağı reddetmesi doğru değildir. ,,

    — “ öyle ise, milletler cemiyetinin, sulhun muhafazası için müessir bir vasıta olduğunu zannediyor musunuz ? ,, dedim.

    — “ milletler cemiyeti, henüz katî ve müessir bir vasıta olduğunu isbat etmemiştir, ” dedi, “diğer taraftan, milletler cemiyeti bugün, bütün milletlerin, müşterek gayenin tahakkuku için çalışabilecekleri yegâne teşkilâttır. ,,

    on dört milyon türk tarafından vatanlarının kurtarıcısı olmakla tanınan idealist atatürk devam etti :

    “ — şuna da kaniim ki, eğer devamlı sulh isteniyorsa kütlelerin vaziyetlerini iyileştirecek beynelmilel tedbirler alınmalıdır. insanlığın heyeti umumiyesinin refahı, açlık ve tazyikin yerine geçmelidir. dünya vatandaşları, haset, açgözlülük ve kinden uzaklaşacak şekilde terbiye edilmelidir. ,,

    atatürk, bu sözlerini hassas ellerile ekseriya yaptığı kuvvetli jestlerle tebarüz ettirmiştir.

    “ türkiye'de bolşevikliğin yayılmasından korkuyor musunuz?,, dedim. şu cevabı verdi :

    “ — türkiyede bolşeviklik olmıyacaktır. çünkü türk hükümetinin ilk gayesi halka hürriyet ve saadet vermek, askerlerimize olduğu kadar sivil halkımıza da iyi bakmaktır. türkiyede işsizlik yoktur. milletimiz efradı boş zamanlarında sıhhi dinlenme imkânlarına maliktir. ,,

    “ türkiye neden boğazları tahkim etmek istiyor? ” sualini sordum.

    “ — türkiyenin boğazları açık bırakmağa razı olduğu lozan muahedesindenberi dünya vaziyeti ve bazı şerait değişmiştir. boğazlar, türk arazisini iki kısma ayırır. bundan dolayı bu deniz geçidinin tahkimi türkiyenin emniyeti ve müdafaası için çok ehemmiyetlidir. o, ayni zamanda, beynelmilel münasebatın can alıcı bir unsurudur. anahtar vaziyetinde böyle mühim bir yer, her hangi sergüzeştçi bir mütearrızın keyfine ve merhametine bırakılamaz. türkiye, muhtemel sulh bozucularının, birbirlerile harbetmek için boğazlardan geçmesine mâni olmaya mecburdur. ,,

    kusursuz smokininin altında geniş omuzları doğruldu:

    “ — türkiye buna asla müsaade etmiyecektir. ,, dedi.

    kamâl atatürk'e neden diktatör diye çağrılmaktan hoşlanmadığını sordum:

    “ — ben diktatör değilim ” dedi, “ benim kuvvetim olduğunu söylüyorlar. evet, bu doğrudur. benim arzu edip de yapamıyacağım hiçbir şey yoktur. çünkü ben, zoraki ve insafsızca hareket etmek bilmem. bence diktatör, diğerlerini iradesine ram edendir. ben, kalbleri kırarak değil, kalbleri kazanarak hükmetmek isterim. ,,

    o - gazi - yani muzaffer olmuş - ünvanını da sevmez. ona halk tarafından verilen ve - türklerin babası - demek olan (atatürk) diye çağrılmağı tercih eder. istirahatte iken yüzü sert dudaklı ve trafiktir. neşeli olduğu zaman bile gözleri çelik pırıldamasını muhafaza eder.

    mesut olup olmadığını sordum. “evet,, dedi, “ çünkü muvaffak oldum. ,,

    gazete: https://www.gastearsivi.com/…azete/tan/1935-06-21/1
hesabın var mı? giriş yap