• cemil meriç ve jorge luis borges'i bir arada ele alan sefa kaplan kitabı. everest deneme serisinden.
  • "akraba ruhlar, uzaktan selamlaşırlar" diyor goethe. büyük bölümü jorge luis borges ve cemil meriç'in mektuplaşmalarından oluşan bu biyografi türündeki eser için de söylenebilecek en güzel söz bu sanırım.

    kitabı televizyon kanallarını değiştirdiğim esnada şans eseri görüp (galiba trt belgesel'de ümit meriç babası hakkında konuşurken elinde tutuyordu) hemen sipariş ettim. elime geçmesini beklediğim süre zarfında ise işime gücüme asla odaklanamadım, çünkü hayatta beni hemen hemen en çok etkileyen iki yazarın aralarında ne konuştuklarını korkunç derecede merak ediyordum. nitekim kitabı bir gün içerisinde bitirdikten sonra da uzunca bir süre tavanı seyredip "hayatın anlamsızlığı" üzerine düşünmek zorunda kaldım. bu türden duygular yaşamama vesile olduğu için sefa kaplan'a en başta teşekkürlerimi sunuyorum, en sonda bir kez daha sunacağım.

    çetin altan'ın "insanlığın ortak bahçeleri" benzetmesini oldum olası çok sevdim. bu bahçelerde dolaşanların; din, millet, mezhep veya yaş gibi kimliğe dayalı ayrımları görmediğini, bu tür içi boş hasletlerin zaten kendiliğinden eriyip gittiğinden bahsederdi. bu anlamda jorge luis borges ve cemil meriç'in dostlukları tam da bu ifadenin bir resmi gibi. şöyle bir bakınca, dünyanın apayrı diyarlarında birbirinden fersahlarca uzak iki yaşam, birbirinin adından dahi habersiz. ancak sırtlarını yasladıkları ortak insalık mirası onları "kardeş" kılıyor, hem de hiç bir nesep bağının kılamayacağı biçimde. evet onları bir araya getiren görme engelleri olabilir, ancak aralarında kurulan köprüyü inşa eden şüphesiz ki ortak insanlık dili.

    öte yandan mektuplaşmaya dair borges'in çabası da ilgi çekici. kitabın baş kısmından hatrımda kaldığı kadarıyla, görme yetisini ileri yaşlarında kaybeden jorge luis borges; bir süre dünyanın çeşitli yörelerinde kendisiyle aynı kaderi paylaşan bir yazarın varlığına ulaşmaya çalışmış. hüsrana uğradığı uzun uğraşları sonunda tam da bu isteğinden vazgeçecekmiş ki, zamanında türkiye'den tecrit edilmiş samimi bir ermeni dostunun bilgilendirmesiyle cemil meriç'in varlığından haberdar olmuş. iyi ki de olmuş! cemil meriç'e gönderdiği ilk mektuptaki coşkusu ve memnuniyeti görülmeye değer. o ilk mektubun okunduğu esnada cemil meriç'in suratındaki ifadeyi görmeyi gerçekten çok isterdim.*

    hayranlık uyandıran bu zarif dostluktan haberdar olmamıza vesile olan, kitabın yazarı sefa kaplan'a bir kez daha şükranlarımı sunuyorum, ömrü bol olsun.
hesabın var mı? giriş yap